Bu Blogda Ara

18 Temmuz 2025 Cuma

Helaki Görmezden Gelen Toplumlara Bir Çağrı

Bir toplum düşünün ki, yöneticisini sadece bir idareci değil, neredeyse bir kurtarıcı, bir veli, bir dokunulmaz gibi görsün. Onun sözünü ilahi buyruğa denk, onun iradesini kaderin tecellisi saysın. Böyle bir toplum için artık yaşam, bir diriliş değil; bir teslimiyet, bir bekleyiştir. Umut yerini kör itaate, sorgulama yerini kutsamaya bırakmıştır. Hakikatin gür sesi bastırılmış, yerini alkışların monoton uğultusu almıştır.

Oysa insan, akıl ile yüceltilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz tekrar tekrar akletmeye, düşünmeye, sorgulamaya çağırır: "Hiç akletmez misiniz?" (Bakara/44), "Gözler kör olmaz; lâkin göğüslerdeki kalpler kör olur." (Hac/46). İşte bu körlük, bir yöneticinin her sözünde hikmet, her icraatında keramet aramaya kadar varır.

Toplum, artık gerçek adaleti değil; yöneticisinin ağzından çıkan her cümleyi doğru saymayı öğrenmiştir. Zulüm karşısında susmayı hikmet, haksızlık karşısında boyun eğmeyi tevekkül zannetmiştir. Böyle bir halk, yöneticisinin her sözünü kutsarken, aslında kendi aklını kiraya vermekte, kendi vicdanını susturmaktadır.

Kur’an, bizlere Firavun ’un halkını anlatırken bir ibret sunar: “Firavun, kavmini küçümsedi de onlar da ona itaat ettiler. Çünkü onlar fasık bir kavim idiler.” (Zuhruf/54). Firavun’un kendisi kadar, ona itaat edenlerin de helake uğradığını unutmamalıyız. Yani bir yöneticinin hatası, sadece onun şahsi meselesi değildir; onu sorgulamayan, hatasında ısrarını alkışlayan toplumun da sorumluluğudur.

Bugün bazı yöneticiler, halka cennet vaat ederken, icraatlarıyla adeta bir cehennem manzarası çizer. Adaleti dillerinden düşürmezler ama liyakatsizlik, torpil, yolsuzluk sistemin temel taşı olur. “Halka hizmet” söylemiyle çıkılan yolda, aslında bir avuç insanın çıkarı gözetilir. Oysa Kur’an, bizlere adil olmayı, emanetleri ehline vermeyi emreder: “Şüphesiz Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa /58)

Toplum ise tüm bu çarpıklıkları görmezden gelir, çünkü “bizimkiler yapıyor” diye düşünür. Ama unutulmamalıdır ki, zulmü kim yaparsa yapsın zulümdür. Zulme rıza ise en az zulüm kadar veballidir.

Zulüm sadece bir kişinin elinden çıkmaz. Onu alkışlayan eller, ona sessiz kalan diller, ondan menfaat uman kalpler de o zulmün ortağı olur. Kur’an bu durumu şöyle ifade eder: “Onlar birbirlerinden medet umarlardı, birbirlerine destek olurlardı.” (En’am/ 128). Bu karşılıklı menfaat ilişkisi, şeytanla yapılan bir ortaklık gibidir. Fakat hesap günü geldiğinde, bu ortaklık hiçbir fayda sağlamayacaktır.

O gün insanlar şöyle diyecektir: “Rabbimiz! Efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik de onlar bizi yoldan saptırdılar.” (Ahzab/67) Ama bu itiraf onları kurtarmayacak. Çünkü akıl, vicdan ve sorumluluk bireyseldir. Hiç kimse, başkasının hatasının arkasına sığınamaz.

Asıl problem bir yönetim krizi değil, bir değerler krizidir. İnsanlar adaleti değil, aidiyeti önceliyor. Haklı olanı değil, kendi tarafındakini savunuyor. Bu ise toplumun ruh kökünü çürüten en tehlikeli hastalıktır.

Kendine ait bir sözü olmayan halklar, başkalarının sözlerine tutsak olur. Kendi vicdanını susturmuş insanlar, başkalarının doğrularını kendi hayatının ölçüsü zanneder. Oysa her bireyin sorumluluğu vardır: Adalet için konuşmak, hak için ayağa kalkmak, zalime dur demek.

Meydan okuma burada başlar. Ama bu bir öfke değil, bir uyanış çağrısıdır.

Ey halk! Ey kalbi susmuş ama içi hâlâ kıvranan insanlar! Uyanın. Artık susmayın. Artık yöneticilerin her sözünü hakikat gibi kabullenmeyin. Artık yalanı hikmetle süslemeyin. Zira sessizlik bazen zulme ortaklıktır.

Hakikat, susanların değil; konuşanların, düşünenlerin, sorgulayanların yoludur. Allah, haksızlık karşısında susanlardan değil; hakkı ayakta tutanlardan yanadır. “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olun.” (Maide/ 8)

Unutma: Helak, zalimin gökten inen cezasıyla değil; ona gösterilen kör itaate suskun kalınmasıyla gelir. Ve o gün geldiğinde, pişmanlık fayda etmeyecektir.

Bugün, uyanmak; yarın için kurtuluştur. Bugün, konuşmak; ebedi sessizlikten kaçıştır. Bugün, adaleti talep etmek; yarın için arınmaktır. Çünkü Allah, adaleti emreder. Ve adalet, herkes için gereklidir; yöneten için de, yönetilen için de.

Bir toplumun yükselişi de, çöküşü de o toplumun aklına, vicdanına ve ahlakına bağlıdır.

Bu yüzden artık boncuk arama. Hakikati ara. Ve hakikatin ışığına yüzünü çevir.

Çünkü helake karşı tek çare: Uyanmak, düşünmek ve Hakk’ın tarafında olmaktır.

Bahadır Hataylı/16.07.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!