Bu Blogda Ara

1 Ekim 2025 Çarşamba

Çağımız Firavunları ve Manipülasyonun Yüzü



İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu çağın adı “Manipülasyon Çağı'dır." Çünkü insanlık, bugüne kadar belki de hiçbir dönemde bu kadar yoğun bir yanılsamanın, bu kadar güçlü bir aldatmanın ağına düşmedi.

Firavun ’un zulmü, tarihin affetmeyeceği zulümlerdendir. O, halkına açıkça baskı yaparken bile, sözlerini kandırıcı süslerle bezemeyi ihmal etmemişti: “Ben sizi en doğru yola götürüyorum” diyerek insanları sömürdü, zulmünü meşrulaştırdı. Tarih boyunca her zalim aynı yönteme başvurdu; ama bizim çağımızda bu düzenbazlıklar, iletişim teknolojileriyle birleşti ve bir “algı yönetimi” adı altında insanlığın en büyük zincirine dönüştü.

Bugün zalimler, toplulukları uçuruma sürüklüyor; fakat o uçurumun kenarına giden yolları, ışıklarla, parlak sözlerle, süslü vaatlerle donatıyorlar. İnsanların hoşuna gidecek işaretlerle yolları süslüyor, bir otoban gibi önlerine açıyorlar. O yolun sonunda cehennemin derinlikleri olduğunu ise kimse söylemiyor. İnsan ancak ateşin içine atıldığında anlıyor gerçeği; ama iş işten geçmiş oluyor.

Peki toplumlar neden böyle bir sona teslim olurlar? Çünkü sorumluluk almak istemezler. Çünkü ayağa kalkmak, risk almak, bedel ödemek yerine, hazır hazların gölgesinde uyumayı seçerler. Ta ki o hazların yerini acılar alana kadar…

Manipülasyonun Mekanizması

Zalimler, tarihin her döneminde aynı oyunu oynadılar: Toplumlarını fırkalara ayırdılar. Bir kısmını ödüllendirdiler, çünkü onların alkışlarına, desteklerine ihtiyaçları vardı. Zulümleri ortaya çıktığında onları gizleyecek olan da yine bu ödüllendirilmiş kesimlerdi. İşte bu yüzden zalimler, toplumun asla birleşmesini istemezler. Birleşen bir halkın gücü karşısında onların tahtları tuzla buz olurdu.

Manipülasyonun özü, gerçeği gizlemek değil sadece; aynı zamanda kötüyü iyi gibi göstermek, zulmü adaletmiş gibi sunmaktır. İnsanların önüne, içlerine boşaltılmış kavramlar koyarlar. Adaletsizliklere “özgürlük”, sömürüye “kalkınma”, köleliğe “güvenlik” adını verirler. Böylece toplumların ahlakı ve aklı tersyüz edilir.

Küresel Düzenin Yeni Maskeleri

Son 30 yılda dünyanın karanlık bir kaosa sürüklenmesinde aktif rol oynayan güçler, oyunu çok daha ustaca oynamaktadır. Ellerinde artık kılıçlar değil, ekranlar var; zincirler değil, reklamlar var; tehditler değil, süslü vaatler var.

Bugün insanlığı kandırmak için “küresel iklim krizi” adı altında, korkular büyütülüyor. Elbette çevreye duyarlılık önemlidir; ama bu duyarlılık, çoğu zaman sermayenin yeni sömürü alanına dönüştürülüyor. Aynı şekilde “nüfus artışı” denilerek insanlara, kendi çocuklarından bile korkmaları telkin ediliyor. Sanki insan fazlalık, sanki doğacak her bebek yükmüş gibi… Oysa Yaratıcı, rızkını vermeyeceği bir varlığı yaratmaz.

Peki “rızık daralıyor” safsatasının altında yatan gerçek nedir? Dünyanın nimetlerini tekellerine almış kapitalist dinozorların, insanlığın rızıklarını har vurup harman savurmasıdır. Belli toplulukların yok edilmesini meşrulaştırmak için, açlık ve yoksulluk bahanesi kullanılır. İnsanlara “kaynaklar yetmeyecek” diye korku pompalanır, ama asıl kaynakları tüketen o birkaç yüz aile, o birkaç dev şirket gizlenir.

Değerlerin İmhası

Zalim yönetimler bilir ki, bir toplumu ayakta tutan sadece ekmek değil; aynı zamanda değerlerdir. Bu yüzden değerleri hedef alırlar. İnsanların inançlarını, kutsallarını, vatanlarını, yaşadıkları toprağı birer manipülasyon aracı olarak kullanırlar. “Bir gün bu topraklar elinizden alınacak” korkusunu yayarlar, ama aslında o toprakların değerini çoktan yok etmişlerdir.

Bugün dünya karanlık bir dehlize doğru yol alıyorsa, bunun nedeni yalnızca zalimlerin güçleri değildir. Aynı zamanda toplumların değerlerini kaybetmeye razı olmasıdır. İnsanlar, üzerlerine yağan necis yağmurları “rahmet” zannedip başlarına koydukça, kendi erozyonlarını hızlandırmaktadır. Bir gün bakarsınız ki okyanusun ortasında batıyorsunuz; çünkü altınızdaki toprak çoktan sulara gömülmüştür. İşte manipülasyon böyle bir yok oluşa taşır insanı.

Kurtuluşun Yolu

Bunları anlamanın tek yolu vardır: Fanatik taraftarlıktan uzaklaşmak. Yöneticilerinizi, efendilerinizi birer ilah ya da kurtarıcı gibi görmekten vazgeçmek. Çünkü insanlar ancak hakkın rotasına göre değerlendirdiklerinde yeniden ayağa kalkabilirler.

Toplumların kurtuluşu, ortak akılda buluşmalarındadır. Manipülasyonların en büyük panzehiri, şeffaflık ve birliktir. Zalimler asla böyle bir birleşme istemezler; çünkü onların ömrü toplumların dağınıklığından beslenir.

Bir gün insanlar, “aydınlık karanlığı yok eder” gerçeğini kavradıklarında, sabahın yakın olduğunu anlayacaklardır. Sabahın doğması için tek bir şart vardır: İnsan, aklını kullanmalı; üzerine yağan kirli yağmurları rahmet sanmaktan kurtulmalıdır.

İnsanlığa Çağrı

Ey insanlık!
Unutma ki, karanlıklar sana aydınlık getirmez. Ama bir mum bile yandığında, en koyu karanlık parçalanır. Senin elinde yüzlerce, binlerce mum var: aklın, vicdanın, ortak iraden. Eğer bunları kullanırsan, zalimlerin büyüsü bozulur.

Sabah yakın değil mi?
Evet, sabah çok yakın. Ama yalnızca şu şartla: İnsan, hakikati görmek için gözünü açtığında; gerçeği duymak için kulağını temizlediğinde; haksızlığa karşı ayağa kalkmak için yüreğini güçlendirdiğinde…

O zaman Firavunların bütün orduları, bütün sarayları, bütün büyücüleri darmadağın olacaktır. Çünkü zalimlerin en büyük korkusu, halkın uyanışıdır.

Ve bil ki, uyanış merhametle gelir. Çünkü hakikat, sadece sertlik değildir; aynı zamanda şefkattir. Firavuna bile “yumuşak söz söyle” denildiyse, bugün biz de insanlığa sert hakikatleri, merhametli bir dilin içinde sunuyoruz.

Ey insanlık, ayağa kalk!
Karanlıkların seni yutmasına izin verme.
Zincirlerini kır, gözlerini aç, kulağını hakikate ver.
Çünkü sabah çok yakın…

Erol Kekeç/30.09.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!