Kutsalın Kurbanı Çıkarların Tahta Kurulduğu Dünya
“Çıkarların kutsallaştığı bir dünyada, tüm kutsalları bu kutsala kurban edersiniz.”Erol Kekeç, 2014/Aykırı Düşünceler-Kitabımdan
Kutsal; bir toplumun en derin duyarlıklarını, en sarsılmaz inançlarını ve varoluş gayelerini içinde taşıyan, dokunulmaz addedilen değerler manzumesidir. Bu değerler bazen Allah inancı, bazen adalet ilkesi, bazen insan hayatı, bazen de bir milletin haysiyetidir. Ancak son yüzyılda, özellikle de son birkaç on yılda yaşanan ahlaki çözülme ve küresel sistemin yön değiştirmesiyle birlikte, artık kutsal olan şey bambaşka bir kavrama evrilmiştir: çıkar.
Ve bu çıkar yalnızca bireysel değil; küresel, kurumsal, siyasi, ekonomik, hatta dini kılıklara bürünerek işlev gören kolektif bir ‘kutsal’ haline gelmiştir.
Kutsalın İtibarsızlaşması ve Çıkarın Kutsanması
Dünyanın hemen her yerinde dinler, ilkeler, değerler ve etik kurallar; iktidar ve para uğruna sistematik olarak ya göz ardı ediliyor ya da yozlaştırılıyor. Artık “adalet” güçlü olanın lehine çalıştığında meşru sayılıyor. “İnanç” iktidara meşruiyet sağladığında kıymetli, aksi halde hedef haline geliyor. “İnsan hakları” yalnızca Batılı çıkarların lehine olduğunda anımsanıyor. Ve en sarsıcısı, insan hayatı dahi artık pazarlanabilir, satın alınabilir, takas edilebilir bir değere indirgenmiş durumda.
Bu sürecin temelinde, çıkarın mutlak değer haline gelişi yatıyor. Artık kimse “doğru olanı” değil, “işine yarayanı” savunuyor.
Ortadoğu’da Kutsalın Katli
Gazze, 2023–2025 döneminde insanlık tarihine geçecek bir vahşetle yerle bir edilirken, dünya kamuoyunun çoğu sessizliğe gömüldü. Çünkü ticari anlaşmalar, doğal gaz boru hatları, savunma sanayi ihaleleri, kredi notları ve diplomatik çıkarlar; bir halkın yaşama hakkından daha kıymetliydi artık. Binlerce çocuk öldü, kadınlar enkaz altında kaldı, hastaneler bombalandı. Ve sözde "medeniyetler", yalnızca kendi ticari çıkarlarının zarar görmemesi için suskun kaldılar. En trajik olanı ise bazı Müslüman ülkelerin bile, kendi ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna bu zulme göz yummasıydı.
Bir yanda Kur'an'ın “Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir” (Maide/ 32) ayeti duruyordu; diğer yanda ise silah anlaşmaları, ekonomik iş birlikleri ve siyasi koltuk hesapları...
İşte burada bu söz tokat gibi çarpıyor yüzümüze: Kutsal olanı değil, çıkarı merkeze aldığınızda, her şeyi bu yalancı tanrıya kurban edersiniz.
Dinin Çıkar Aracına Dönüşmesi
Siyaset, tarih boyunca din ile yakın ilişki içinde olmuştur. Lakin son yıllarda bu ilişki, inançla değil; çıkarla, imajla ve oylama aritmetiğiyle şekillenen bir araçsallığa dönüşmüştür. Din, insanların iç huzurunu, ahlaki yönünü ve toplumsal barışı güçlendirmesi gereken bir mecra iken; günümüzde bazı siyasetçiler tarafından yalnızca seçmen manipülasyonunun aracı olarak kullanılır hale gelmiştir.
Camiler artık ibadet için değil; miting alanı olarak kullanılıyor. Hacılar değil, siyasetçiler konuşuyor. Hutbelerde mazlumdan değil, mevcut iktidardan bahsediliyor. Allah'ın adı, halkı uyandırmak için değil; belli politikaları meşrulaştırmak için anılıyor. Ve bu durum, inancın içini boşaltmakla kalmıyor, gerçek manada kutsal olanı da itibarsızlaştırıyor.
Bugün din; dürüst olmanın, hakkı gözetmenin, adil davranmanın değil; kendi çıkarını “kutsal” göstermek isteyenlerin reklam panosuna dönüştü.
Aile, Eğitim, Gençlik ve Değerlerin Pazara Kurban Edilişi
Bir diğer yıkım da ailenin çözülmesinde gözlemleniyor. Toplumun çekirdeği olan aile; artık televizyon dizileri, sosyal medya kültürü ve kapitalist tüketim alışkanlıklarıyla delik deşik edilmekte. Sevgi yerini statüye, merhamet yerini gösterişe, fedakârlık yerini "konfora" bırakmış durumda.
Gençlik ise eğitilmek yerine yalnızca 'başarı' ve 'para' odaklı bir yarışa sokuluyor. “İyi insan ol” demiyor kimse, “iyi bir kariyerin olsun” diyor. Öğretmenler, anne-babalar hatta dini figürler bile artık gençlere ahlakı değil, başarıyı vaaz ediyor.
Ve böylece “erdem” değersizleşiyor; yerine “başarılı ol yeter” gibi içi boş sloganlar geçiyor. Başarının ölçüsü ise çoğu zaman çıkarla ölçülen, para ve güç eksenli bir sistemin gereçleri oluyor.
Sağlık ve İlaç Sektörü İnsan Değil, Kazanç Öncelikli
Dünyada milyarlarca dolarlık bir ilaç ve sağlık endüstrisi var. Ancak bu sektörlerde bile çıkar kutsallaştırılmış durumda. İlaç şirketleri daha fazla kâr edebilmek için kimi zaman hastalıkların tedavisini değil, sürekliliğini hedefliyor. Yeni ilaçlar bulunuyor ama fiyatları öyle yüksek ki sadece "parası olan" hayatta kalabiliyor.
Sanat, Medya ve Kültür, Vicdanın Değil Reytingin Peşinde
Sanat, eskiden bir hakikati dillendirme, bir duyguyu paylaşma, bir çığlığı aktarma biçimiydi. Günümüzde ise tıklanma, izlenme, paylaşılma oranları sanatın kalitesini değil, pazarlanabilirliğini belirliyor.
Medya, halkı bilgilendirme sorumluluğundan çoktan vazgeçmiş durumda. Artık haberin doğru olması değil, işine yaraması önemli. Siyasi bir çıkar grubunu memnun etmeyen gerçekler yayınlanmıyor. Ya da tamamen tersine çarpıtılıyor. Ve böylece “gerçek” bile artık çıkar uğruna kurban edilen bir başka kutsala dönüşüyor.
Küresel Düzen Firavunlar, Kitleler ve Yeni Putlar
Firavunlar, her çağda vardı. Kimi zaman krallar, kimi zaman bir şirket patronu, kimi zaman da küresel bir finans kuruluşu olarak karşımıza çıktılar. Hepsinin ortak özelliği; çıkarlarını tanrılaştırmalarıydı. Ve bu tanrılara ulaşmak için her değeri ayaklar altına aldılar. Savaşlar çıkarıldı, darbeler yapıldı, milyonlar göçe zorlandı, insanlar acılarla yaşamak zorunda kaldı.
Bugün dünyayı yöneten güçler; petrol, doğalgaz, stratejik yeraltı kaynakları ya da veri ağları üzerinden insanları manipüle eden çıkar çetelerine dönüştü. Afrika’nın çocukları açken, Avrupa'nın çöpleri bile lüks dolu. Çünkü çıkar; coğrafi sınır, etnik köken, dini inanç tanımayan yeni bir puttur artık.
Türkiye’de Çıkarın Kutsallaşması ve Değer Erozyonu
Türkiye’de de benzer süreçler yaşanmakta. Liyakatsiz atamalar, torpil sistemi, kamuda yandaş kollama, projelerde yolsuzluk iddiaları, imar rantları, tarikatlar eliyle dinin çıkar aracı haline getirilmesi, halkın dini duygularının seçim zamanları sömürülmesi...
Bir yandan camide hutbe okunurken, diğer yandan yolsuzluk dosyaları bir bir üstü örtülüyor. Bir yandan “ümmet” vurgusu yapılırken, öte yandan Filistin için “kınama” dışında hiçbir ciddi adım atılmıyor. Çünkü çıkar, hem iç siyasette hem dış ilişkilerde, “kutsal” hale gelmiş durumda.
Çözüm Nerede?
Bu yozlaşmanın panzehiri; yeniden değerleri merkeze almaktır. “Doğru” olanın, “işimize gelen” olandan daha kıymetli olduğunu öğretmeliyiz. Aileden başlayarak okulda, camide, sosyal medyada, siyasette; her alanda çıkarı değil adaleti, merhameti, vicdanı, ahlakı kutsamalıyız.
Zira kutsal olan her şeyin kurban edilmesi, en sonunda toplumun kendi varoluşunu da yok edecektir. Herkes kazandığını zannederken, hep birlikte tükeniriz.
Bir Seçim Zamanı
Artık herkesin bir tercih yapma zamanı geldi: Ya çıkarın tanrılaştığı bu düzenin figüranları olacağız ya da kutsal olanın tekrar yüceltilmesi için bedel ödeyenler arasında yer alacağız. Bu dünyada bir bedel ödemeden, hakikatin tarafında kalmak mümkün değildir.
Unutmayalım;
“Çıkarın kutsallaştığı bir dünyada,kutsal olanı korumak;cesaretin değil, insanlığın ölçüsüdür.”
Erol Kekeç/18.07.2025/Sancaktepe/İST