"Kur'an'ı Okumak Değil, Anlamak yaşamak Kurtarır
"Kur’an’ın ne dediğini değil de Arapça harflerin nasıl okunduğunu öğretmeye devam ettiğimiz sürece kimse gelişmiş, erdemli, ahlaklı bir toplum beklemesin" bu sadece bir eleştiri değil; İslam dünyasının entelektüel, ahlaki ve toplumsal çöküşünün özlü bir özetidir. Bu söz, tarihin derinliklerinden bugünün cehalet sarmalına kadar uzanan bir çığlıktır. Çünkü bugün camiler dolu ama kalpler boş. Diller Kur’an okuyor ama zihinler hakikatten bihaber. Kalabalıklar secde ediyor ama secdelerle anlam arasında bir bağ kalmamış.
1. Zilletin Sebebi-Anlamdan Uzak Bir Din Algısı
Bugün İslam coğrafyasında milyarlarca insan Kur’an okuyor. Ama ne için? Düğünlerde, cenazelerde, kandil gecelerinde bir gelenek olarak, anlamı düşünülmeden okunan bir kutsal metin haline getirildi Kur’an. Oysa bu kitap, ölüler için değil; yaşayanlar için, dirilenler içindir.
Kur’an, “Onlar hâlâ Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?” (Muhammed/24) diyerek açıkça uyarır. Ama bu uyarı bile duyulmaz. Çünkü Kur’an bir zikir (öğüt) değil; sadece bir ses, bir tılsım, bir fon müziği gibi algılanıyor artık. İslam dünyası Kur’an’ı okumayı öğreniyor, ama anlamayı öğrenmiyor. Ezber var, tecvit var, hat var; ama bilinç yok, direniş yok, dönüşüm yok.
2. Ahlaklı Toplum-Okunan Kur’an Değil, Yaşanan Kur’an İster
Bir toplumun ahlaklı olması için sadece dindar olması yetmez. Dindarlık, ahlaki bilinçle birleşmediğinde sahte bir maske olur. Bugün insanlar hacca gidiyor ama komşusunun hakkını yiyor. Camiden çıkıp yalan söylüyor, iftira atıyor, rüşvet veriyor, kul hakkını çiğniyor. Çünkü ibadetler anlamdan kopuk bir biçimcilik içinde yapılıyor.
Kur’an ahlakı inşa eder, çünkü onun özü adalettir, merhamettir, iffet ve dürüstlüktür. Ama biz o özü değil, sadece lafzı öğretiyoruz çocuklara. Yüzünden okuyanlar artıyor, yüzüyle yüzleşenler azalıyor.
Bir toplumda:
-
Kadınlar örtünüyor ama iffetsizlik artıyorsa,
-
Camiler artıyor ama ahlak düşüyorsa,
-
Hafızlar çoğalıyor ama vicdanlar susuyorsa,
orada Kur’an sadece sesli okunuyordur, hayata indirgenmemiştir. Şeriati tam da bunu söylüyor: Arap harflerini öğreterek değil, Kur’an’ın ruhunu yaşatarak kurtuluruz.
3. Kur’an’a Yabancılaşmanın Tarihsel Arka Planı
Kur’an, indirildiği dönemde bir devrimdi. Cahiliyenin zulmüne karşı, kölelere, yetimlere, kadınlara umuttu. Ama Emevilerle başlayan süreçte Kur’an sarayların duvarına asıldı, halktan uzaklaştırıldı. Abbasiler döneminde tefsir, kelam ve fıkıh ilimleri öyle katı kalıplara sokuldu ki; Kur’an artık sadece âlimlerin alanına ait bir metne dönüştü.
Bu zihinsel kopuş asırlar boyunca devam etti. Mezhepler, tarikatlar, kültürel gelenekler Kur’an’ın önüne geçti. Ve zamanla Kur’an, hayata yön veren bir kitap olmaktan çıkıp, sadece okunmasıyla sevap kazanılan bir nesne haline geldi.
4. Anlamdan Kopan Din, Zalimlere Hizmet Eder
Din, eğer halk tarafından anlamıyla kavranmazsa, zalimlerin elinde bir uyuşturucuya dönüşür. Ve bugün aynen böyle olmuştur. İslam coğrafyasının yöneticileri halkı susturmak için dini kullanıyor. Zulme karşı çıkmak isteyenler, “fitne çıkarma” suçlamasıyla susturuluyor. Çünkü halk, Kur’an’ın “zalimlere boyun eğmeyin” diyen ayetini anlamıyor; sadece “itaat edin” kısmını duyuyor.
Eğer Kur’an’ın adalet vurgusu anlaşılmış olsaydı, bugün yolsuzluklar karşısında bu kadar sessiz kalınmazdı. “Hiçbir nefis başka bir nefis adına yük yüklenmez” ayeti kavranmış olsaydı, bugün mezhep kavgaları bu kadar kanlı olmazdı. Ama Kur’an okunmuyor; sadece seslendiriliyor.
5. Çözüm-Tecvidi Değil, Tefekkürü Öğretmek
İslam dünyasının kurtuluşu, Arap harflerini doğru telaffuz etmekte değil; Kur’an’ın mesajını doğru anlamaktadır. Artık çocuklarımıza elif-be öğretirken aynı zamanda adalet, emek, merhamet, hakikat kavramlarını öğretmeliyiz.
Kur’an tefsiri, hayat tefsiri haline gelmedikçe toplumlar düzelmeyecek. Cami kürsülerinden artık cennet tasvirleri yerine adalet, hak, hukuk, liyakat konuşulmalı. İmamlar sadece dua değil, bilinç aşılamalı. Medreseler sadece hafız değil, ahlaklı bireyler yetiştirmeli.
Kur’an “Sakın zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur” (Hud/113) diyor. Ama biz bu ayeti ya hiç duymuyoruz ya da anlamıyoruz. Çünkü bu ayet Arapça okunuyor; ama hayatımıza hiç dokunmuyor.
6. Diriliş Çağrısı-Ya Kur’an Hayata inecek, Ya Hayat Tükenmeye Devam Edecek
Kur’an’ın indirildiği dağlar bile titredi. Ama bugün onu okuyan kalpler titremiyor. Çünkü onu anlamıyoruz. Onun çağrısını sadece kulakla değil, akılla, kalple ve vicdanla duymadıkça İslam dünyasında ne ahlak ne de medeniyet yeşerir.
Kur’an bir hayat kitabıdır. Sadece mezarlıklarda değil, mahkemede de, mecliste de, pazarda da, okulda da yaşanmalıdır. O zaman toplum gelişir, insanlar erdemli olur, ahlak yeniden dirilir.
7.Ya Anlayanlardan Oluruz, Ya Anlamsızlaşırız
Bu yazıyı okuyan herkesin kendine sorması gereken soru şudur: Kur’an’ı gerçekten anlıyor muyum? Yoksa sadece çocukluğumdan beri bana öğretilen şekliyle mi okuyorum?
Eğer cevap "hayırsa", Ali Şeriati’nin sözünü sadece beğenmekle yetinmeyelim. Onu bir uyanış çağrısı olarak görelim. Çünkü bu çağrı bize değil, içimizdeki ölü vicdanlara yapılmıştır.
Kur’an’ı anlamayan bir toplumda:
-
İyiler susar,
-
Kötüler konuşur,
-
Zalimler güçlenir,
-
Mazlumlar unutulur.
Ve en kötüsü de, herkes bunu "kader" sanır. Oysa Kur’an’ın kaderi değiştirmek için indiğini fark edenler, bu zilleti yırtacak olanlardır.
“Kur’an hayattır. Ya onu hayatına alırsın ya da hayattan düşersin.”
Erol Kekeç/02.07.2025/Sancaktepe/İST