Bu Blogda Ara

30 Nisan 2025 Çarşamba

Sorgulanmayan Bir Hayat Yaşamaya Değmez(Düşüncenin İzzetine Davet)



Suskunluğun Çürümesi

Bir insan nefes alabilir, çalışabilir, kazanabilir, yiyebilir, uyuyabilir; fakat yine de yaşamıyor olabilir. Zira yaşamak sadece bedensel varlığın devamı değildir. Gerçek yaşam, zihinsel farkındalıkla, ruhsal uyanışla, ahlaki muhasebeyle, yani sorgulamayla başlar. Sokrates’in asırlar öncesinden gelen o sarsıcı ifadesi bu yüzden hâlâ yankılanıyor: "Sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez." Çünkü sorgusuz bir hayat; yönsüz bir gemi, köksüz bir ağaç, ışıksız bir göz gibidir.

Bugün teknolojinin büyüsüyle sarhoş olmuş insanlık, kendi varoluş amacını unutmuş; düşünmeyi konforla, sorgulamayı hazla, anlamı başarıyla değiştirmiştir. Oysa insanı insan yapan, onu diğer varlıklardan ayıran temel meziyet düşünme yetisidir. Fakat ne hazindir ki çağdaş insan, en değerli hazinesini kendi elleriyle boğmakta; düşünce yerine taklidi, sorgulama yerine kanaatkâr suskunluğu, bilinç yerine tepkisel alışkanlığı seçmektedir.

İşte bu manifesto, düşüncenin onurunu iade etmek, sorgulamayı yeniden meşrulaştırmak ve insanı, kendine dönmeye çağırmak için kaleme alınmıştır. Bu bir feryat değil, bir çağrıdır. İçsel karanlığa tutulmuş bir meşaledir.

İnsan Neyle Yaşar?

İnsan sadece ekmekle yaşamaz. İnsanı yaşatan, içini dolduran, ona yön ve anlam veren; fikirdir, sorudur, cevaptır. Vicdandır, idraktir, muhasebedir. İnsan sadece et ve kemik yığını değil, bir mana taşıyıcısıdır. Ve bu mana, ancak düşünceyle billurlaşır.

Sorgulamak, insanın kendini bulma çabasıdır. "Ben kimim?", "Nereden geldim?", "Niçin yaşıyorum?", "Neye hizmet ediyorum?" sorularına cevap aramak; bireysel dirilişin ilk adımıdır. Bu sorular sorulmadıkça, insan kendine ait olmayan bir hayatı yaşar; toplumun, ailenin, medyanın, ideolojilerin biçimlendirdiği bir gölge olur. Gerçekte yaşamaz, yaşatılır.

Sorgulamayı Öldüren Düzen

Modern toplum, sorgulayan bireyden hoşlanmaz. Çünkü sorgulayan birey, düzeni sarsar. Tüketici değil düşünür olur. Sürü değil özne olur. Sorgulayan birey; reklamlara kanmaz, propagandalara boyun eğmez, otoriteye körü körüne bağlanmaz. Bu nedenle sistem; okullar aracılığıyla düşünmeyi değil ezberlemeyi, medya yoluyla merakı değil kanaati, popüler kültür aracılığıyla özgünlüğü değil kopyacılığı teşvik eder.

Birey, daha küçük yaştan itibaren sınavlar, notlar, başarı yarışları içinde şekillendirilir. Kendine ait bir fikri olmaması beklenir. Çünkü kendi fikri olan birey, itaat etmez. Böylece insanlar; aynı tipte düşünür, aynı şeylere güler, aynı şeylere öfkelenir hale getirilir. Bu bir tesadüf değil, zihinsel tek tipleştirmenin sistematik sonucudur.

Düşünceyi Yeniden Şereflendirmek 

Sorgulama, eleştiridir ama yıkım değildir. Aksine, sorgulamak inşa etmektir. Doğrunun peşinde koşmaktır. Bir insan, ancak sorgulayarak kendi ahlakını kurar. Kendi inancını temellendirir. Kendi hayatını anlamlandırır.

Sorgulamak, başkaldırmak değildir; kendine dönmektir. Anlamın peşine düşmektir. Zira insan ancak anlamla yaşar. Anlamı olmayan bir hayat, ölümün uzantısından başka bir şey değildir. Bu yüzden, düşünmek sadece entelektüel bir faaliyet değil, varoluşsal bir zorunluluktur.

Sorgulamak, evvela insanın kendi içine bakmasıyla başlar. "Ben neye inanıyorum ve neden?" sorusu; sadece dini inançlar için değil, tüm fikir sistemleri için geçerlidir. Sahip olduğumuz düşünceler; kendi iç muhakememizin sonucu mu, yoksa rastgele edindiğimiz kalıplar mı? Bu soruyu dürüstçe soramayan insan, kendi zihninin kölesidir.

Toplumsal Uyku Kimlik Yitimi ve Ahlaki Çöküş 

Bugün toplumlar; topluca düşünmeden yaşamanın bedelini ödüyor. Moda olanı doğru sanmak, popüler olanı ahlaki görmek, güçlü olanı haklı zannetmek; sorgulamanın yerini almış durumda. Bu zihinsel tembellik; ahlaki çöküşün, sosyal dejenerasyonun ve kültürel yozlaşmanın temel sebebidir.

Sorgulamayan toplum; yöneticisini seçemez, eğitim sistemini değerlendiremez, adaletsizliklere karşı ses çıkaramaz. Bu nedenle, sadece bireysel değil, toplumsal özgürlük de sorgulama kültürüne bağlıdır. Sorgulama, hem fertte hem toplumda bilinç üretir. Bilinç ise; özgürlüğün, adaletin ve erdemin teminatıdır.

Aklın Özgürlüğüne Bir Davet 

Ey insan!

Artık susma. Sustukça körelirsin, sustukça çürürsün, sustukça yok olursun. Sana sunulan hayatı değil, kendi seçtiğin hayatı yaşa. Sadece konuşmayı değil, düşünmeyi öğren. Sadece öğrenmeyi değil, sorgulamayı öğren. Sana öğretilenleri değil, kendi bildiklerini savun. Çünkü hakikat; ezberlenerek değil, aranarak bulunur.

Sorgulamak, başkaldırmak değil; sorumluluktur. Hakikate, akla, vicdana karşı sorumluluk. Korkma; çünkü doğru soru, seni doğru yola götürür. Yolun başı sancılı olabilir, fakat sonunda aydınlık vardır.

Çocuklara Düşünmeyi Öğretmek 

Eğer bir toplum geleceğini kurtarmak istiyorsa, çocuklara düşünmeyi öğretmelidir. Ezber değil anlam, itaat değil analiz, tekrar değil özgünlük teşvik edilmelidir. Çünkü sorgulayan çocuklar; daha özgür, daha yaratıcı ve daha adil bir dünya kuracaktır.

Bu nedenle eğitim sistemi; bireyin kendi fikirlerini oluşturmasına olanak tanıyan, soru sormayı ödüllendiren, hatayı bir öğrenme fırsatı olarak gören bir yapıya dönüştürülmelidir. Aksi halde; üniversite mezunu ama düşünme engelli bireyler, diplomalı köleler üretmeye devam ederiz.

 Düşünce Bir Lüks Değil İhtiyaçtır

Sorgulamak; bir tercih değil, bir zorunluluktur. Düşünmek; bir süs değil, bir ihtiyaçtır. İnsan olmak; sadece biyolojik bir durum değil, zihinsel ve ahlaki bir seçimdir. Ve bu seçim, her gün yeniden yapılmalıdır.

Bugün dünya, tüketimle boğulmuş, anlamdan kopmuş, vicdanını yitirmiş bir insanlığı barındırıyor. Bu gidişata dur demek için tek silahımız vardır: düşünen, sorgulayan, irade sahibi bireyler.

Bu yüzden bu mesajım; bir çığlık değil, bir umut taşır. Düşüncenin izzetine, insanın onuruna ve hakikatin asaletiyle yeniden yaşamaya bir çağrıdır.

Sorgulamanın olmadığı yerde, yaşam değil, taklit vardır. Taklidin olduğu yerde ise, ne özgürlük, ne huzur, ne hakikat barınabilir.

Onun için son sözümüz,

"Sorgula, çünkü yaşamak; düşünmenin ödülüdür."

Erol Kekeç20.11.2024/Dünya Felsefe Günü Anısına/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!