2005 yılında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a Anti-Defamation League (ADL) tarafından "Üstün Cesaret Ödülü" (Courage to Care Award) takdim edilmiştir. Bu ödül, halk arasında "Yahudi Cesaret Madalyası" olarak anılmış, zamanla Türkiye kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır. Resmî kaynaklar ödülün II. Dünya Savaşı’nda Türk diplomatların Yahudileri kurtarma girişimlerine ithafen verildiğini açıklamış olsa da, olayın perde arkasında çok daha derin ve sistematik stratejilerin olduğu görülmektedir. Bu çalışmada, bu ödülün diplomatik, siyasi, stratejik ve sembolik anlamları ele alınacaktır.
1. Anti-Defamation League (ADL) ve Uluslararası Gücü
ADL, 1913 yılında kurulan ve temel amacı antisemitizmle mücadele olan, ancak zamanla ABD siyasetinde çok etkili bir Yahudi lobi örgütüne dönüşen bir yapıdır. Medya, akademi, siyaset ve dış politika karar alma mekanizmalarında ciddi bir nüfuz sahibidir. ADL, yalnızca bir sivil toplum kuruluşu değil; aynı zamanda küresel Yahudi sermayesinin çıkarlarını koruyan ve yönlendiren bir merkezdir. Bu nedenle ADL’nin verdiği her ödül, yalnızca bir onurlandırma değil, aynı zamanda bir kabul ve işaret fişeğidir.
2. Erdoğan’ın Ödül Almasındaki Stratejik Zemin
a. Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Rolü
2000’li yılların başında ABD'nin şekillendirdiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde Türkiye’ye önemli bir rol biçilmişti. Erdoğan’ın "Ben BOP eşbaşkanıyım" sözü, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu proje, İsrail’in güvenliği başta olmak üzere ABD’nin bölgesel çıkarlarını korumak amacıyla Arap ve Müslüman coğrafyayı yeniden dizayn etmeyi hedefliyordu.
b. İsrail-Türkiye İlişkilerinin Zirve Dönemi
2005 yılına gelindiğinde, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler en güçlü dönemlerinden birini yaşıyordu. Ekonomik iş birlikleri, savunma sanayii ortaklıkları (örneğin Heron İHA’ları) ve istihbarat alışverişleri oldukça yoğundu. Bu süreçte, Türkiye’nin ABD ve İsrail nezdinde sadık bir partner olduğu imajı güçlenmişti.
c. ABD’deki Yahudi Lobilerine Yaklaşım
Erdoğan 2005 yılında New York’a yaptığı ziyarette, ADL başta olmak üzere önemli Yahudi kuruluşlarıyla birebir görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerde, Türkiye’nin ABD'deki imajının güçlendirilmesi, Ermeni soykırımı iddialarının Kongre’ye taşınmasının engellenmesi ve yatırım kanallarının açılması gibi talepler gündeme gelmiştir.
3. Ödülün Siyasi ve Sembolik Anlamı
Yukarıdaki gelişmeler ışığında, Erdoğan’a verilen ödülün sadece geçmişteki Osmanlı diplomatlarının tutumuna dayandırılması inandırıcı değildir. Ödül, diplomatik bağlamda şu mesajları içermektedir:
"Seni sistemin bir parçası olarak tanıyoruz."
"Bizi rahatsız etmediğin sürece destekleyeceğiz."
"Senin üzerinden İslam dünyasına model mesajı verebiliriz."
"ABD’de seni destekleyecek güçlü gruplar arkanda."
4. Erdoğan’ın Ödül Süreciyle Siyasi Pozisyon Alması
Erdoğan’ın ödülü bizzat alması, sembolik olarak ABD’deki Yahudi lobilerine bir mesajdır: “Ben sizinle çalışmaya hazırım.” Bu mesaj, sonraki yıllarda da karşılık bulmuş, 2005 sonrası ABD-Türkiye ilişkilerinde belirli bir denge korunmuştur. Aynı zamanda, içerideki muhalefete karşı Erdoğan’ın uluslararası destekle meşrulaştırılması sağlanmıştır.
5. Gizli Diplomasi ve Takaslar
Yahudi lobileriyle yapılan bu yakın ilişkilerin perde arkasında çeşitli takaslar olduğu iddia edilmiştir:
Ermeni soykırımı tasarılarının ertelenmesi
İsrail’le askeri ve istihbari ilişkilerin sürdürülmesi
Kudüs konusunda ses çıkarmama politikası
ABD’de Erdoğan karşıtı medya baskılarının yumuşatılması
6. Ödülün Bedeli: Hatırlatılan Bir Bağlılık
2010’daki Mavi Marmara krizi sonrası Erdoğan, İsrail'e karşı sert bir tavır sergilemiş, bu durum ADL dahil birçok Yahudi kuruluşunun tepkisine yol açmıştır. Ödülün geri alınması çağrıları yapılmış, Erdoğan’a yönelik ağır eleştiriler getirilmiştir. Bu durum, verilen ödülün aynı zamanda bir baskı aracı olduğunu göstermektedir.
7. Kamuoyundaki Algı Operasyonları ve Çifte Dil
İç kamuoyunda Erdoğan, İsrail karşıtı bir lider imajı çizerken; dış politikada ticari, diplomatik ve stratejik ilişkiler aynen sürmüştür. Bu ikili yapı, hem iç desteği konsolide etmek hem de dışarıdaki müttefikleri kaybetmemek için uygulanmıştır. Örneğin:
Davos’taki “One Minute” çıkışına rağmen Türkiye-İsrail ticareti artmıştır.
İsrail firmaları Türkiye’de büyük ihaleler almıştır.
NATO çerçevesinde Türkiye-İsrail iş birlikleri devam etmiştir.
8. Sonuç: Bir Madalyanın Ötesinde Anlamlar
Erdoğan’a verilen "Yahudi Cesaret Ödülü", diplomatik bir jestten çok daha fazlasıdır. Bu ödül:
Uluslararası sistemin Erdoğan’ı o dönem kabul ettiğinin işaretidir.
Bir tür bağlılık beyanı ve güven tazelemesidir.
Geri alınma tehdidiyle bir baskı unsurudur.
İçeride meşruiyet, dışarıda denetim aracıdır.
Ek: İlgili Kaynaklar ve Medya Yansımaları
ADL Resmi Açıklamaları (2005)
New York Times ve Haaretz Haber Arşivleri
2004–2006 Türkiye-İsrail Dış Ticaret İstatistikleri
TSK–İsrail Askeri Anlaşmaları (1996–2007)
BOP belgeleri ve ABD Kongresi oturum notları
Mavi Marmara sonrası ADL açıklamaları
Bahadır Hataylı/01.04.2025/Hatay