Bu Blogda Ara

11 Nisan 2025 Cuma

RTE’a Verilen "Yahudi Cesaret Ödülü"nün Gerçek Anlamı ve Arkasındaki Stratejik Kurgular

2005 yılında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a Anti-Defamation League (ADL) tarafından "Üstün Cesaret Ödülü" (Courage to Care Award) takdim edilmiştir. Bu ödül, halk arasında "Yahudi Cesaret Madalyası" olarak anılmış, zamanla Türkiye kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır. Resmî kaynaklar ödülün II. Dünya Savaşı’nda Türk diplomatların Yahudileri kurtarma girişimlerine ithafen verildiğini açıklamış olsa da, olayın perde arkasında çok daha derin ve sistematik stratejilerin olduğu görülmektedir. Bu çalışmada, bu ödülün diplomatik, siyasi, stratejik ve sembolik anlamları ele alınacaktır.

1. Anti-Defamation League (ADL) ve Uluslararası Gücü

ADL, 1913 yılında kurulan ve temel amacı antisemitizmle mücadele olan, ancak zamanla ABD siyasetinde çok etkili bir Yahudi lobi örgütüne dönüşen bir yapıdır. Medya, akademi, siyaset ve dış politika karar alma mekanizmalarında ciddi bir nüfuz sahibidir. ADL, yalnızca bir sivil toplum kuruluşu değil; aynı zamanda küresel Yahudi sermayesinin çıkarlarını koruyan ve yönlendiren bir merkezdir. Bu nedenle ADL’nin verdiği her ödül, yalnızca bir onurlandırma değil, aynı zamanda bir kabul ve işaret fişeğidir.

2. Erdoğan’ın Ödül Almasındaki Stratejik Zemin

a. Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin Rolü

2000’li yılların başında ABD'nin şekillendirdiği Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde Türkiye’ye önemli bir rol biçilmişti. Erdoğan’ın "Ben BOP eşbaşkanıyım" sözü, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Bu proje, İsrail’in güvenliği başta olmak üzere ABD’nin bölgesel çıkarlarını korumak amacıyla Arap ve Müslüman coğrafyayı yeniden dizayn etmeyi hedefliyordu.

b. İsrail-Türkiye İlişkilerinin Zirve Dönemi

2005 yılına gelindiğinde, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler en güçlü dönemlerinden birini yaşıyordu. Ekonomik iş birlikleri, savunma sanayii ortaklıkları (örneğin Heron İHA’ları) ve istihbarat alışverişleri oldukça yoğundu. Bu süreçte, Türkiye’nin ABD ve İsrail nezdinde sadık bir partner olduğu imajı güçlenmişti.

c. ABD’deki Yahudi Lobilerine Yaklaşım

Erdoğan 2005 yılında New York’a yaptığı ziyarette, ADL başta olmak üzere önemli Yahudi kuruluşlarıyla birebir görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmelerde, Türkiye’nin ABD'deki imajının güçlendirilmesi, Ermeni soykırımı iddialarının Kongre’ye taşınmasının engellenmesi ve yatırım kanallarının açılması gibi talepler gündeme gelmiştir.

3. Ödülün Siyasi ve Sembolik Anlamı

Yukarıdaki gelişmeler ışığında, Erdoğan’a verilen ödülün sadece geçmişteki Osmanlı diplomatlarının tutumuna dayandırılması inandırıcı değildir. Ödül, diplomatik bağlamda şu mesajları içermektedir:

"Seni sistemin bir parçası olarak tanıyoruz."

"Bizi rahatsız etmediğin sürece destekleyeceğiz."

"Senin üzerinden İslam dünyasına model mesajı verebiliriz."

"ABD’de seni destekleyecek güçlü gruplar arkanda."

4. Erdoğan’ın Ödül Süreciyle Siyasi Pozisyon Alması

Erdoğan’ın ödülü bizzat alması, sembolik olarak ABD’deki Yahudi lobilerine bir mesajdır: “Ben sizinle çalışmaya hazırım.” Bu mesaj, sonraki yıllarda da karşılık bulmuş, 2005 sonrası ABD-Türkiye ilişkilerinde belirli bir denge korunmuştur. Aynı zamanda, içerideki muhalefete karşı Erdoğan’ın uluslararası destekle meşrulaştırılması sağlanmıştır.

5. Gizli Diplomasi ve Takaslar

Yahudi lobileriyle yapılan bu yakın ilişkilerin perde arkasında çeşitli takaslar olduğu iddia edilmiştir:

Ermeni soykırımı tasarılarının ertelenmesi

İsrail’le askeri ve istihbari ilişkilerin sürdürülmesi

Kudüs konusunda ses çıkarmama politikası

ABD’de Erdoğan karşıtı medya baskılarının yumuşatılması

6. Ödülün Bedeli: Hatırlatılan Bir Bağlılık

2010’daki Mavi Marmara krizi sonrası Erdoğan, İsrail'e karşı sert bir tavır sergilemiş, bu durum ADL dahil birçok Yahudi kuruluşunun tepkisine yol açmıştır. Ödülün geri alınması çağrıları yapılmış, Erdoğan’a yönelik ağır eleştiriler getirilmiştir. Bu durum, verilen ödülün aynı zamanda bir baskı aracı olduğunu göstermektedir.

7. Kamuoyundaki Algı Operasyonları ve Çifte Dil

İç kamuoyunda Erdoğan, İsrail karşıtı bir lider imajı çizerken; dış politikada ticari, diplomatik ve stratejik ilişkiler aynen sürmüştür. Bu ikili yapı, hem iç desteği konsolide etmek hem de dışarıdaki müttefikleri kaybetmemek için uygulanmıştır. Örneğin:

Davos’taki “One Minute” çıkışına rağmen Türkiye-İsrail ticareti artmıştır.

İsrail firmaları Türkiye’de büyük ihaleler almıştır.

NATO çerçevesinde Türkiye-İsrail iş birlikleri devam etmiştir.

8. Sonuç: Bir Madalyanın Ötesinde Anlamlar

Erdoğan’a verilen "Yahudi Cesaret Ödülü", diplomatik bir jestten çok daha fazlasıdır. Bu ödül:

Uluslararası sistemin Erdoğan’ı o dönem kabul ettiğinin işaretidir.

Bir tür bağlılık beyanı ve güven tazelemesidir.

Geri alınma tehdidiyle bir baskı unsurudur.

İçeride meşruiyet, dışarıda denetim aracıdır.

Ek: İlgili Kaynaklar ve Medya Yansımaları

ADL Resmi Açıklamaları (2005)

New York Times ve Haaretz Haber Arşivleri

2004–2006 Türkiye-İsrail Dış Ticaret İstatistikleri

TSK–İsrail Askeri Anlaşmaları (1996–2007)

BOP belgeleri ve ABD Kongresi oturum notları

Mavi Marmara sonrası ADL açıklamaları

Bahadır Hataylı/01.04.2025/Hatay

Türkiye-İsrail Normalleşmesi-Arka Plan, Aktörler ve Gizli Ajandalar


 I.Aktörler ve Gizli Ajandalar

1. Görünen Diplomasi Görünmeyen Anlaşmalar

Son yıllarda Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik buzlar hızla erimeye başladı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un 2022’de Türkiye ziyaretiyle başlayan bu yeni süreç, ekonomik, askeri ve stratejik iş birliklerine zemin hazırlıyor. Bu normalleşmenin zamanlaması rastlantısal değildir; aynı süreçte ABD, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır da İsrail ile diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırdı. Bu çerçevede BOP’un ikinci perdesi oynanıyor olabilir.

2. Türkiye'nin İsrail’le Enerji ve Akdeniz Politikaları

Türkiye-İsrail normalleşmesinin temelinde enerji iş birlikleri yer alıyor. Eastern Mediterranean Gas Forum (EMGF) kapsamında İsrail’in Leviathan ve Tamar doğalgaz yataklarından Avrupa’ya uzanacak boru hattı için Türkiye’nin en mantıklı rota olduğu ifade edilmekte (Kaynak: Natural Gas World, 2023). Bu stratejik enerji güzergahı, hem Rusya'nın Avrupa üzerindeki etkisini kırmak hem de İsrail’in enerji gücünü pekiştirmek adına önemlidir.

Bu bağlamda Türkiye’nin Gazze konusundaki söylemleri, reelpolitik açısından yalnızca iç kamuoyuna yöneltilmiş bir “söylem siyaseti” olarak kalmakta. Fiili durum ve diplomatik ilişkiler ise İsrail’in güvenliğini, enerjisini ve bölgedeki etkinliğini artırma yönündedir.

3. Azerbaycan, Bakü ve Türk Dünyası Vurgusunun Arka Planı

İsrail-Türkiye temaslarının Bakü’de yapılması, sadece coğrafi bir tercih değil, aynı zamanda sembolik bir mesajdır. İsrail, uzun süredir Azerbaycan ile istihbarat, askeri ve enerji alanlarında iş birliği yürütüyor. Bakü'deki bu diplomatik temaslar, “Türk-İsrail ekseni” kurulmasının ilk adımı olarak yorumlanabilir (Kaynak: Haaretz, Foreign Policy Journal, 2024).

 II.BOP’un Pratikteki Uygulamaları- Irak, Libya, Yemen Örnekleriyle  İnceleme

1. Irak: “Kitle İmha Silahı” Yalanıyla Yıkılan Bir Medeniyet

Resmî Söylem: Saddam Hüseyin’in kimyasal silahları vardı. Bu, hem Irak halkı hem de dünya için tehdit oluşturuyordu.
Gerçek: Irak’ta hiçbir zaman böyle silahlar bulunamadı (Kaynak: CIA Raporu, 2004 – Duelfer Report).

BOP Operasyonu: Irak üçe bölündü: Kürt bölgesi (yarı bağımsız), Şii ağırlıklı İran yanlısı güney, Sünni nüfusu barındıran kuzey-batı hattı. Bu bölünme, İsrail’in güvenliği için potansiyel tehditlerin parçalanmasını amaçlıyordu.

Türkiye ile Bağlantı: Irak'ın kuzeyinde (Barzani kontrolündeki bölge) Türkiye’nin askeri üsleri bulunuyor. Resmî gerekçe PKK tehdidi olsa da, BOP’un “böl-parçala-yönet” doktrinine uygun olarak burada kalıcı bir Türk-Amerikan uzlaşısı mevcuttur.

2. Libya: “Arap Baharı” Maskesi Altında Enerjiye El Koyma

Resmî Söylem: Kaddafi diktatördü, halkını eziyordu. Demokrasi getireceğiz.
Gerçek: Libya dünyanın en kaliteli petrolüne sahipti. NATO müdahalesi sonrası ülke üç parçaya bölündü, enerji kaynakları Batı şirketlerinin kontrolüne geçti (Kaynak: The Guardian, 2011; OilPrice, 2019).

BOP Operasyonu: BOP’un ikinci dalga uygulamalarından biri olan Arap Baharı, Libya'da klasik bir “rejim değişikliği” operasyonuna dönüştü. Kaddafi'nin altın destekli Afrika parasını çıkarma projesi de bu operasyonu hızlandırdı.

Türkiye ile Bağlantı: Türkiye Libya'da Trablus yönetimine destek vererek “bir taraf” oldu. Ancak aynı Türkiye, diğer BOP partnerleri olan Katar ve ABD’yle birlikte hareket ederek süreci manipüle etti. Libya’da istikrar değil, kontrollü kaos tercih edildi.

3. Yemen: Görünmeyen Savaş, Görünür Sessizlik

Resmî Söylem: İran destekli Husi milisler darbe yaptı. Meşru yönetimi devirdiler.
Gerçek: Yemen’in Bab el-Mendeb Boğazı'ndaki stratejik konumu, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD için hayatiydi. Enerji rotaları ve deniz kontrolü bu bölgeden geçmektedir.

BOP Operasyonu: Yemen'deki iç savaş, Şii-Sünni çatışması gibi gösterildi. Gerçekte ise burada yeni enerji hatlarının güvenliğini sağlamak ve İran’ı güneyden çevrelemek amaçlandı (Kaynak: Al Jazeera, 2020; Chatham House Raporu, 2019).

Türkiye ile Bağlantı: Türkiye bu savaşta doğrudan askerî müdahalede bulunmadı ancak Suudi Arabistan ve Katar’la olan stratejik ortaklıklar üzerinden dolaylı bir pozisyon aldı. İnsani kriz konusunda gösterilen sınırlı refleks, diğer bölgelerdeki sessizlikle benzerlik gösterdi.

III. Trump’ın Türkiye Ziyareti- Popülist Bir Dönüş mü, Gizli Bir Koordinasyon mu?

1. Trump ve Evangelist Stratejinin Ortadoğu Açılımı

Donald Trump, görev süresince Kudüs'ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı, Abraham Anlaşmaları’nı başlattı, Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı saydı. Tüm bu adımlar, Evanjelik lobinin yönlendirdiği bir “Yeni Ortadoğu” projesinin parçasıydı. Türkiye ziyareti, onun 2024 seçimleri öncesi yeniden BOP’un figüranı değil, baş aktörü olmak istediğini gösteriyor (Kaynak: Middle East Monitor, Council on Foreign Relations, 2023).

2. Türkiye’nin Seçimi- Şarkiyatçı Yüzüyle Batı mı, Yoksa Direniş Cephesi mi?

Trump’ın Türkiye ziyareti, sadece siyasi değil, sembolik bir anlam da taşır. Bu ziyaret Türkiye’nin, “direniş hattı” (İran, Katar, Yemen, Lübnan) ile mi; yoksa “normalleşme hattı” (İsrail, BAE, Suudi Arabistan) ile mi birlikte hareket edeceğini belirleyecek bir eşiktir. Ancak sahadaki uygulamalar (Mavi Marmara davasının düşmesi, İsrail’le ticaretin rekor kırması, Filistin’e sembolik yardım dışında bir somut adım atılmaması), ikinci hattın tercih edildiğini gösteriyor.

VI. Sosyolojik ve Psikolojik Operasyon-Uyutulan Toplum, Yönetilen Algı

1. Filistin Üzerinden Duygusal Mobilizasyon

Toplumun Gazze için infiale gelmesi, siyasal iktidar açısından bir mobilizasyon fırsatıdır. Her açıklamada “sert kınamalar” yapılırken, perde arkasında İsrail ile iş birliğinin sürmesi bu çelişkinin temelidir. “Gazze için dua”, “kudüs nöbeti”, “one minute” gibi kavramlar, sadece bir toplumsal teskin değil, aynı zamanda gerçek politikanın üzerini örten duygusal bir pusudur (Kaynak: Edward Said – Oryantalizm, 1978).

2. Medya, Tarikatlar ve Güdümlü STK’lar Aracılığıyla Algı Yönetimi

Medya organları Gazze gündemini yükseltip düşürerek dikkatleri yönlendirmektedir. Bu taktik, “algı mühendisliği”nin klasik bir örneğidir. Tarikat bağlantılı STK’lar üzerinden oluşturulan insani yardım koridorları, bir yandan sahada sempati üretirken diğer yandan dış politika me…...................

V. Gazzelileri, Suriye'nin Kuzeyine Yerleştirilme Süreci ve Türkiye-İsrail İlişkileri Bağlamında BOP'un Derinlikleri

1.Çok sayıda Gazzeli, Suriye’nin kuzeyine, Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelere yerleştirilmektedir.

2. Türkiye ve İsrail arasında diplomatik temaslar artmış, normalleşme süreci yeniden ivme kazanmıştır.

3. ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın Türkiye’ye bir ziyaret planladığı konuşulmaktadır.

Bu üç gelişme, yüzeyde birbirinden bağımsız gibi görünse de, aslında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ekseninde birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Aşağıda bu süreci tarihsel ve jeopolitik bir bağlamda ele alacak, haritalar, zaman çizelgeleri ve grafiksel anlatımlarla süreci somutlaştıracağız. Ayrıca olayların sosyolojik ve psikolojik etkilerini de analiz edeceğiz.

1. Haritalarla Gazzelilerin Kuzeye Yerleştirilme Stratejisi



BOP’un en net hedeflerinden biri, "coğrafyayı yeniden şekillendirmektir. 2000’lerin başında Pentagon’dan sızan haritalarda Ortadoğu’nun sınırlarının değiştirildiği, ülkelerin etnik ve mezhepsel çizgilerle yeniden tasarlandığı görülüyordu.

Bugün Gazzelilerin kuzey Suriye’ye yerleştirilmesi bu stratejinin açık bir uygulamasıdır. Aşağıdaki haritada bu planın nasıl işlediğini görebiliriz:



Gazze: Yoğun bombardıman, kıtlık ve kuşatma ile yaşanmaz hale getirildi.

Mısır sınırı kapalı tutuldu; Gazzeliler’in çıkış yolu sadece İsrail’in denetimindeki noktalar ve Birleşmiş Milletler kontrolündeki rotalardan geçti.

Türkiye ise, Suriye’nin kuzeyinde kontrol ettiği bölgeleri bir "göçmen yerleşim kuşağına çevirmişti. İşte Gazzeliler, bu bölgelere yönlendiriliyor.

Harita 1: Gazzelilerin tahliye rotaları ve varış bölgeleri (Afrin, Azez, Cerablus)

Bu süreçte Türkiye’nin yıllardır bölgede inşa ettiği briket evler, çadır kentler ve askeri üs bölgeleri stratejik birer araç haline gelmiştir. Sözde "insani yardım" maskesiyle gerçekleştirilen bu göç mühendisliği, demografik yapıyı dönüştürmekte, Arap-Kürt-Türk dengesini yeniden kurgulamaktadır.

2. Zaman Çizelgesiyle Türkiye-İsrail Normalleşmesi

Bu çizelge açıkça göstermektedir ki, Türkiye-İsrail ilişkileri sadece "normalleşme" değildir; bu ilişkiler, bölgedeki askeri ve nüfus mühendisliğinin zeminini oluşturmaktadır.

3. Psikolojik ve Sosyolojik Etkiler

BOP’un belki de en tehlikeli boyutu, toplumların psikolojisiyle oynamasıdır. Özellikle şu taktikler kullanılmıştır:

İnsan hakları ve insani yardım temalı propagandalarla göç ve yerinden edilme meşrulaştırılmıştır.

Kendi ülkelerinde "mülteci karşıtı" olan bazı kitleler, Gazze söz konusu olduğunda "kardeşlik" söylemleriyle bu yerleştirmeye ikna edilmiştir.

Toplumsal uyuşma: Sürekli tekrar eden kriz haberleriyle insanlar travmatik bir döngüye sokulmuş, refleksleri köreltilmiştir.

Bir diğer önemli mesele ise yerli halk üzerindeki etkidir. Suriye'nin kuzeyindeki Arap ve Kürt nüfus, bu yeni göç dalgasıyla sosyal dengeyi kaybetmektedir. Kabile yapıları çatışmakta, ekonomik rekabet artmakta ve radikalleşmeye uygun zemin doğmaktadır.

2016-2024 arasında Suriye’nin kuzeyinde demografik yapı değişimi

Sonuç ve Değerlendirme

Tüm bu gelişmeler, sahnelenen dev bir tiyatronun sahne arkasıdır. Ön planda insani yardım, diplomatik nezaket ve stratejik ortaklıklar yer alırken; perde arkasında ise haritalar yeniden çizilmekte, toplumlar yerinden edilmekte, psikolojik savaş yürütülmektedir. Gazzelilerin dramı, sadece bir insani kriz değil; aynı zamanda bir göç mühendisliği projesidir.

BOP, tıkır tıkır işlemektedir. Türkiye ise, bu planın en kritik operasyon sahası haline getirilmiştir. Ve milletin gözünün önünde tüm bu olanlar bir "yardım kampanyası" ve "kardeşlik gösterisi" kisvesi altında sahnelenmektedir.

Gerçek şu ki:

Bu bir yer değiştirme değil, bir yerleştirme operasyonudur.

Bu bir yardım değil, stratejik göç mühendisliğidir.

Bu bir kriz değil, önceden planlanmış bir kurgudur.

Ve artık herkesin bu gerçeği görme vakti gelmiştir.

Tilhabeşlifilozof/10.04.2025/Namazgah /İST


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!