Sebe Suresi'nin Işığında Gafletin Anatomisi
Sebe Suresi'nin 34–38. ayetleri, sadece bir dönemin değil, insanlık tarihinin her safhasında tekrar eden bir gerçeği ortaya koyar: Varlıkla şımaran, güçle kibirlenen, dünyaya tutunup ahireti unutan bir insan tipi… Bu ayetler, bugünün dünyasında da kendini çok açık biçimde gösteren zihinsel bir hastalığın, ruhsal bir çöküşün fotoğrafıdır.
Gelin birlikte bakalım. Ne diyor bu ayetler?
“Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, 'Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz' demişlerdir.”
“Yine, 'Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir' demişlerdi.”
“Ey Muhammed, de ki: Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve dilediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
“Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip Salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler.”
“Ayetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar.”
Bu ayetler günümüz için bir alarm zili niteliğinde. Çünkü biz de tam olarak bu hâle geldik. Evet, şimdi hep birlikte bu ayetlerin ışığında insanlığın içine düştüğü gafleti anlamaya ve oradan çıkış için bir yol haritası çizmeye çalışalım.
I. Gafletin Fotoğrafı Biz Neredeyiz?
İnsanlık olarak geldiğimiz noktada, teknoloji gelişti ama vicdan köreldi. Bilgi arttı ama hikmet azaldı. Binalar yükseldi ama ahlak çöktü. Lüks arabalar arttı ama yolda yürüyen mazluma dönüp bakan azaldı. Şehirler kalabalıklaştı ama yalnızlık çoğaldı.
Mazlum coğrafyalar kan ağlarken, süper marketlerde indirim kuyruklarına giriyoruz. Gazze’de bir çocuk taşın altında can verirken, biz telefonda oyun puanı peşindeyiz. Yemenli bir anne çocuklarının açlıktan gözlerinin içine bakamıyorken, biz akşam yemeğinde hangi mekanı seçelim diye düşünüyoruz. Lüks daireler, pahalı markalar, son model telefonlar... Hepsi var, ama bir yudum merhamet yok.
Sebe Suresi’nin bahsettiği “şımarık zenginler” artık sadece saraylarda yaşamıyor. Bizim mahallemizde de var. Belki de biziz onlar. Biraz parası olan, hemen kibirleniyor. Çocuğuna iyi bir gelecek sağlamanın tek yolu olarak onu ahiretten uzaklaştıran sistemlere dahil etmek zannediyor. İnsanlar mallarına, konumlarına, çocuklarının sınav başarılarına bakarak üstünlük taslıyor. Tıpkı ayetteki gibi: “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur.”
II. Hakikatlerden Kaçış-Hidayeti Engelleyen Düzenekler
Bugün insanlar neden hakikatten uzak? Çünkü hakikatin sesi kısıldı. Çünkü hidayetin yolu taşlarla döşendi. Bu taşları kim döşedi? Reklamlar, çıkar odaklı medya, rant uğruna susan sözde kanaat önderleri, dini çıkar aracı yapan tüccar din adamları, insanlara geçici dünya mutluluğunu cennet gibi sunan sistem…
İnsanlar sabah kalkıyor, gün boyu çalışıyor. Ama ne için? Daha lüks yaşamak için. Daha büyük ekran için. Daha pahalı tatil için. Kalbi Allah’a yaklaşmak için değil; gözleri vitrindeki yeni ürünleri görmek için çalışıyor.
İşte bu da ayetin işaret ettiği yarış: “Ayetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar…”
Evet, hakikatle savaşan bir toplum olduk. Ayetlere kulak değil, kulaklık taktık. Kalpleri değil, kartları açıyoruz. Allah'ın razı olacağı hayatı değil, toplumun beğeneceği hayatı yaşıyoruz.
III. Yol Haritası-Kurtuluşun Reçetesi
Peki ne yapacağız? Bu gidişe dur demek mümkün mü? Elbette mümkün. Hem bireysel hem toplumsal ölçekte yapabileceklerimiz var. Gelin hep birlikte bir yol haritası oluşturalım:
1. Adaletin Tesisi-Zulmün Değil Hakkın Yanında Olmak
Adalet yalnızca mahkeme salonlarında aranmaz. Evde, sokakta, okulda, iş yerinde de adalet gerekir. Çocuğuna oyuncak alırken komşusunun çocuğunu görmezden gelen baba da adaletsizdir. Patronuna yaranmak için çalışanına zulmeden yönetici de.
Mazlumların sesi olmadan kurtuluş yoktur. Bugün Gazze’de bombalanan evlere sessiz kalan bir toplum, yarın kendi evleri yandığında feryat edemez.
Adalet, sadece başkalarından beklenmez; önce insan kendi nefsinde adil olmalı.
2. Eğitim ve Bilinçlenme-Kalpleri Diriltmek
Manevi eğitim olmadan bilgi insanı kurtarmaz. Atom bombasını yapan da yüksek eğitimliydi ama insanlıktan nasibini almamıştı.
Her eve bir Kur’an, her kalbe bir Allah korkusu lazım.
Gençlere sadece kariyer değil, karakter inşa edecek ortamlar sunulmalı. Çocuklar başarıyı yalnızca puanla değil, merhametle, doğrulukla da tanımalı.
3. Mazlumlara Destek-Sessiz Kalmamak
Zalimden yana olmamak yetmez. Mazluma destek olmak gerekir. Unutma, tarafsızlık da bazen zulüm olur.
Bugün cüzdanında bir liran varsa, onu zulümle boğuşan bir kardeşinle paylaşabilirsin. Dua edebilirsin. Sosyal medyada doğruyu savunabilirsin. Susmamayı seçebilirsin.
“Ben bir şey yapamam” demek, aslında “ben yapmak istemiyorum” demektir. Kalpten gelen her niyet bir yol bulur.
4. Manevi Değerlerin İhyası-İnsanı İnsana Yaklaştırmak
Ahlak bir süs değil, temel ihtiyaçtır. Merhamet, sevgi, tevazu, cömertlik… Bunlar kaybolunca ne kadar bina dikersen dik, o toplum çöker.
Ailelerde Kur’an konuşulmalı. Akşamları ekran değil, hakikat ışığı açılmalı.
Camiler sadece cenaze evi değil, hayatın merkezi olmalı. Orada sadece namaz değil, dertleşme, yardımlaşma da olmalı.
IV. Hayatımızı Değiştirecek Küçük Ama Etkili Adımlar
Şimdi somut adımlar atalım:
Her sabah bir ayet oku ve hayatına nasıl yön vereceğini düşün.
Haftada bir defa mazlum bir coğrafya için dua et, yardım et, konuş.
Çocuğuna her gün bir güzel ahlak öğüdü ver.
Ailende haftada bir “iyilik günü” yap, komşuya, yaşlıya, muhtaca bir iyilik yapın.
Tüketim çılgınlığına kapılmadan sade yaşa. Az harca, çok paylaş.
Sosyal medya kullanımını sınırlayıp, kitap ve Kur’an okumaya daha çok vakit ayır.
V. Sonuç: Kurtuluş Ancak Allah’a Dönüşledir
Ey dostum,
Dünya dönüyor ama biz olduğumuz yerde sayıyoruz. Belki de daha da geriye gidiyoruz. Kalplerimiz taşlaştı, gözlerimiz perdelenmiş. Ama hâlâ umut var. Çünkü Allah’ın rahmeti geniştir. Çünkü tövbe kapısı açık. Çünkü hidayet, bir adım ötede.
Ama önce gafleti fark etmeliyiz. Önce şımarıklığı, bencilliği, kibri terk etmeliyiz. Sebe Suresi’nin bu ayetleri bize bu çağrıyı yapıyor:
“Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip Salih amel işleyenler başka…”
İşte bu ayetin ışığında hayatımızı yeniden inşa etmeliyiz. Çünkü bu dünya geçici. Ama yaptıklarımız kalıcı. Ve hesap günü çok yakın.
Haydi şimdi karar ver:
Sessiz kalacak mısın?
Yoksa mazlumun yanında, hakikatin safında duracak mısın?
Tercih senin. Ama bil ki, hakikat susmaz. Vicdan ölmez. Allah görür. Allah bilir. Ve Allah hesap sorar.
Unutma:
“Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.” (Sebe/25)
O gün geldiğinde kimse kimseyi suçlayamayacak. Şimdi, bugün, hemen… Herkes kendi sorumluluğunu alsın. Dünya kurtulmazsa bile, belki biz kurtuluruz. Ama bunun yolu, hakikate dönmekten geçiyor.
Ve şimdi... başla. Çünkü vakit dar. Çünkü insanlık seni bekliyor.
Erol Kekeç/03.01.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder