Bu Blogda Ara

19 Kasım 2025 Çarşamba

Sorgulayıcı Beyin ve Etki ajan

Bir ülkenin kaderi, bazen tek bir göstergede, tek bir soruda ya da tek bir tercihte kristalleşir. Bugün Türkiye’de yaşananlar da tam olarak böyle bir kristalleşmedir. Döviz kuru tırmanırken, enflasyonun ağırlığı toplumun omurgasını zorlayacak bir noktaya geldiğinde, gençliğin ufku bir sis perdesinin ardına itilmişse ve aile kurumu, sosyal yapının temel taşı olması gerekirken, artık birer kırılgan kabuğa dönüşmüşse, ortada sadece ekonomik bir sorun değil; derin, yapısal ve siyasal bir kırılma vardır.

Bu kırılmanın adını koymak, bir suçlama değil, bir vatanseverlik görevidir.

Bugün bu ülkede, devlet yönetiminin yirmi yılı aşkın ekonomi pratiği sürekli “zarar” üretiyorsa, bütçenin kara deliklerinde kaybolan kalemler bir türlü şeffaflaşmıyorsa, özelleştirme adıyla halkın ortak varlıkları birer birer el değiştiriyor ve bu süreçte toplumsal refah bir adım ileri gitmek yerine sürekli geriye çekiliyorsa, birilerinin çıkıp şu soruları sorması kaçınılmazdır:

Bu tablo bir yetersizliğin mi, bir tercihin mi ürünüdür?
Bu yönelim bir yönetim hatası mı, yoksa geleceği ipotek altına alan stratejik bir tasarım mı?
Ve daha önemlisi: Bütün bu süreçte toplumdan talep edilen, itaat mi yoksa körlük müdür?

Şimdi “etki ajanlığı” gibi muğlak ve siyasal tartışmayı bastırmaya müsait bir kavramın yasa kisvesi altında dolaşıma sokulması, bu soruları ortadan kaldırmaz; sadece soruların meşruiyetini daha görünür hale getirir. Çünkü bir yönetim, eleştiriye karşı şeffaflıkla değil de belirsiz kavramlarla donatılmış bir cezalandırma mekanizmasıyla karşılık vermeye yöneliyorsa, orada artık güven biter; korkunun gölgesi işlemeye başlar.

Ekonomideki çöküşü dile getirmek, enflasyonun ağırlığını tarif etmek, gençliğin geleceksizliğini anlatmak, özelleştirmelerin sonuçlarını sorgulamak, kamu gelirlerinin akıbetini öğrenmek istemek… Bunlar birer suç olamaz. Bunlar, bir toplumun kendini savunma refleksidir. Çünkü hakikat, hiçbir iktidarın imtiyazı değildir; hakikat, toplumun ortak mülküdür.

Eğer bir ülkede, bu hakikati dillendirmek “tehlikeli” kategorisine alınmak isteniyorsa, tehlikeli olan söz değil; o sözün hedef aldığı gerçekliktir.

Bu nedenle herkes şunu bilmelidir: Toplumsal eleştiri, vatan hainliği değil, vatanın sigortasıdır.
Soru sormak tehdidi değil, çürümeyi önler.
Şeffaflık talebi ihaneti değil, sadakati gösterir.
Ve unutulmamalıdır ki, güçlü devlet eleştiriden değil, eleştirisizliğin çoraklığından doğan otomatizmden korkar.

Bugün bu ülkede farklı seslere “gerek yok” diyen zihniyet, aslında kendi sesine tahammül edemeyen bir yönetim modelinin yansımasıdır. Çünkü biliyorlar: Gerçek çok seslidir. Çürüme ise sessizlikte büyür.

Dolayısıyla bu toplumun her bir yurttaşı adına söylenecek söz basittir ve kesindir:

Bu ülkenin sorularını yasalarla susturamazsınız.
Gerçeğin yürüyüşünü kavramlarla zincire vuramazsınız.
Toplumun adalet arayışını hiçbir siyasal kurguyla durduramazsınız.

Bu ülke, kör itaatle değil; açık gözle, açık sözle ve açık hesapla geleceğe taşınır.

Meydan okuma budur.
Geri kalan, sadece tarihin değerlendirme yetkisidir.

Erol Kekeç/15.11.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!