Bu Blogda Ara

11 Mayıs 2025 Pazar

Yalakalık Çağında Doğru Söz Bir Devrimdir

"İktidarın doğrularını söyleyecek insanlara değil; iktidara doğruları söyleyecek insanlara ihtiyacımız var."

Günümüz dünyasında hakikat, sık sık makyajlanıyor. Gerçekler, rejimlerin çıkarlarına göre yeniden yazılıyor. Kimse yanlışları dile getirmeye cesaret edemiyor; çünkü sistem, doğruları söyleyenleri değil, güçlülerin doğru dediği şeyleri söyleyenleri ödüllendiriyor. Bakanlık koltukları, medya mikrofonları, akademi kürsüleri ve hatta vaaz minberleri, hakikatin değil, kudretlilerin sesi olmuş durumda.

Bir televizyon programında, maaşını devletten alan bir gazeteci, iktidarın her kararını övüyor. İşsizliği “dinamik ekonomi”, yoksulluğu “sabır imtihanı”, enflasyonu ise “büyüme belirtisi” diye açıklıyor. Alkışlar yükseliyor stüdyodan. Hakikat değil; adaptasyon ödüllendiriliyor.

Oysa her çağın laneti bu değil midir zaten? Firavunların saraylarında, Nemrutların kulelerinde, Ebu Cehillerin pazaryerlerinde de aynıydı. Hakikat, iktidarın duymak istemediği bir çığlıktı. Ve ne acıdır ki her çağda bu çığlığı bastırmak isteyen bir 'alkış topluluğu' da eksik olmamıştır.

Gerçeği Söylemek Cesaret İster

Doğruları söylemek kolay değildir. Hele ki iktidara karşı... Çünkü iktidar, alışkındır putlaştırılmaya. Güce bağımlı akıllar, gerçeği değil rızayı ararlar. Bu yüzden susmak konforludur. Ama her susuş, zalime biraz daha cesaret, mazluma biraz daha acı verir.

Düşün! Eğer Musa, Firavun’a “Sen ilah değilsin” demeseydi, İsrailoğulları kurtulur muydu? Eğer İbrahim, Nemrut’un ateşine karşı yürümese, ateş su olur muydu? Eğer Peygamberimiz, müşrik düzenin putlarını yıkmak için söz söylemeseydi, hakikat yeryüzüne iner miydi?

Bugün biz de aynı imtihandayız. Susacak mıyız? Yoksa doğruları, iktidarın öfkesini göze alarak mı haykıracağız?

İktidarın Doğruları mı, Hakikatin Doğruları mı?

Siyasi otorite, zamanla bir tür tapınma nesnesine dönüşür. Partiler, liderler, sistemler... Hepsi dokunulmazlık zırhına bürünür. Eleştiren hain ilan edilir. Sorgulayan dışlanır. Farklı düşünen yaftalanır.

Bu durum sadece totaliter rejimlerde değil, sözde demokratik ülkelerde de böyledir. “Bize dokunmayan yılan bin yaşasın” anlayışı, toplumun ahlaki temellerini çürütür. Herkes, kendi çıkarı için gerçeği eğip bükmeye başlar. Ve sonunda bir ülke, bir toplum değil; bir yalanlar topluluğu ortaya çıkar.

Gerçek, sadece özgür zihinlerde yaşar. Hakikat, sadece bağımsız vicdanlarda kök salabilir. Ve bu vicdanlar, kimsenin kölesi olmayan, alkışa değil anlamaya koşan insanlardır.

Medya, Akademi ve Din Kurumları-Gerçeğin Gardiyanı mı, İktidarın Kuklası mı?

Bir ülkede hakikat kurumları; medya, üniversite ve dini yapılar olmalıdır. Fakat bugün bu kurumlar, gerçekleri savunmak yerine, iktidarın propagandasına dönüşmüştür. Yandaş gazetecilik, kayyum rektörlük ve saray vaizliği, artık norm haline geldi.

Gazeteci, hükümeti değil muhalefeti denetliyor. Akademisyen, bilgi değil ideoloji üretiyor. Vaiz, ahlakı değil hükümet politikasını anlatıyor. Oysa olması gereken tam tersi değil mi?

Bir gazetecinin görevi, mikrofonu muktedire uzatmak değil, mikrofonu halkın çığlığına çevirmektir. Bir akademisyenin görevi, iktidarın yanlışlarını bilimsel olarak ortaya koymaktır. Bir din adamının görevi, sultanlara methiye değil, halka rehberlik etmektir.

“Ya Bizdensin Ya Düşmansın” Sarmalı

İktidarlar, zamanla herkesi ya destekçi ya düşman olarak kodlamaya başlar. Ortası yoktur. Eleştirenler 'hain' ilan edilir. Uyarıda bulunanlar 'terörist' ya da 'dış güç ajanı' olur.

Bu siyah-beyaz algı, toplumu parçalar. Akıl yerini korkuya bırakır. İnsanlar, sırf iktidara karşı söz söylediği için işten atılır, linç edilir, susturulur. Oysa hakikatin rengi çoktur. Gerçekler, iktidarın bayrağına sığmaz. Ve her sesin bir yankısı vardır. Farklı sesler, demokrasinin müziğidir.

Hakikatin Bedeli Vardır, Ama Onuru da

Elbette doğruları söylemenin bedeli vardır. Ama susmanın da faturası çok daha ağırdır. Bugün bize uzak gibi görünen çöküşler, yarın başımıza çöken felaketlere dönüşebilir. Bir millet, yalanlarla uzun süre yaşayamaz. Bir devlet, doğruyu söyleyenleri düşman bellediği anda çürümeye başlar.

Bugün her şehirde bir Yüce Divan kurulsa, halktan yana olup da yargılanmaktan korkmayacak kaç yönetici çıkar? Kaç akademisyen ve din kurumu verdiği fetvalardan utanmaz? Kaç gazeteci, yazdıklarının altına imzasını gönül rahatlığıyla atabilir?

İşte bu yüzden, hakikat uğruna yürüyenler önemlidir. Çünkü onlar, karanlıkta bir fenerdir. Korkunun hakim olduğu yerde cesaretin ismidirler.

Yeni Bir Toplum İçin Yeni Bir Ahlak

Yeni bir düzen istiyorsak, önce hakikate sadık bir ahlak geliştirmeliyiz. Yalakalığı meziyet, biatı erdem sayan anlayışı reddetmeliyiz. Çocuklarımıza dürüstlüğü öğretmeliyiz. İktidarların değil, hakikatin yanında duran rol modeller inşa etmeliyiz.

Ve evet, en önemlisi şudur:

Sistemin doğrularını değil, doğrunun sistemini kurmalıyız.

Bir lider, ancak ve ancak eleştirilebildiği oranda değerlidir. Bir toplum, ancak ve ancak kendi iktidarını denetleyebildiği kadar özgürdür.

Ne Yapmalı? (Eylem Planı)

  • Korkma, konuş. Sessizlik, zulmü meşrulaştırır.

  • Soru sor. Her dogma, ilk soruyla çözülür.

  • Dayanış. Hakikati savunan yalnız kalmamalı.

  • Yaz, çiz, üret. Gerçeği dillendirmek devrimdir.

  • Çocuklara dürüstlük öğret. Çünkü geleceği onlar inşa edecek.

  • Dinle, anla, saygı duy. Farklı fikirler düşman değil zenginliktir.

Doğru Söz, Zamanın Zırhıdır

Artık sustukça çoğalan yalanlara, diz çöktükçe büyüyen sahtekârlıklara yeter demeliyiz. İktidara dalkavukluk değil, vicdanlı bir ayna lazım.

Ve unutma:

Gerçeği söyleyen bir kişi bile olsan, karanlığa karşı yakılmış bir mum olursun.

Yalnızsan bile, cesursun. Azsan bile, adilsin. Susturulursan bile, iz bırakırsın.

Ve o izler, bir gün yeni bir sabahın yolu olur.

Bahadır Hataylı/28.12.2024/Namazgah/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!