Bir tren yolu düşün.
Bir ucu ufka doğru uzanır, kesintisiz, dosdoğru…
Bir başka tren yolu düşün.
Başlangıç noktasından itibaren dallanıp budaklanan, yüzlerce ihtimale açılan, her kavşakta bir seçim dayatan.
İlk yolun dinginliği vardır: Dümdüzdür, şaşmaz, kararlıdır.
İkincisinin karmaşası vardır: Çelişkilerle doludur, seçeneklerle yüklüdür, her adımı yeni bir belirsizliktir.
Ama sorulması gereken şu:
Gerçekten “erkek zihni” düz ray mıdır, “kadın zihni” karmaşık ağ mıdır?
Yoksa hepimizde, her insanda, bu iki yolun da izleri mi vardır?
Felsefi Boyut
Zihin, Aristoteles’in deyimiyle “ilk hareket ettiriciye” bağlanmak ister: Tek bir amaç, tek bir yön, tek bir anlam.
Ama aynı zamanda Herakleitos’un dediği gibi “her şey akar” hiçbir yol tekdüze değildir; her an bir çatallanma, her an bir değişim vardır.
Düz ray, insanın özlem duyduğu sadeliği temsil eder.
Ama hayatın kendisi hiçbir zaman bu kadar basit değildir.
Her karar, başka kararların gölgesinde şekillenir.
Bir düşünce diğerine bağlanır; bir duygu, onlarca başka duyguyu uyandırır.
Tıpkı dallanan raylar gibi.
Bu yüzden insan zihni aslında bir ikilemde yaşar:
“Erkek beyni düz, kadın beyni karmaşık” söylemi işte bu ikilemi cinsiyetler üzerinden basitleştirmeye çalışır. Ama felsefi açıdan bakıldığında bu, insana dair hakikati küçültmektir. Çünkü düz ray da karmaşık ray da insanın içindedir. İnsanın ruhu hem “tek hedefe” hem “sonsuz ihtimale” açılan bir labirenttir.
Toplumsal Boyut
Tarih boyunca erkeklere “tek hedef” öğretildi:
-
Güç,
-
Kazanç,
-
Otorite,
-
Çözüm.
Kadınlara ise “çok yönlü sorumluluklar” yüklendi:
-
Evi idare etmek,
-
Çocuk yetiştirmek,
-
İlişkileri düzenlemek,
-
Duyguları taşımak.
Erkek tek yola kilitlendi, kadın yüzlerce rayın kavşağında bırakıldı.
Toplum bu görev dağılımını “doğalmış” gibi sundu.
Sonra da şöyle özetledi: Erkek düz, kadın karmaşık…
Oysa gerçek başka:
Birçok erkek, hayatın karmaşık ray ağında kayboluyor; karar veremiyor, yön bulamıyor.
Birçok kadın ise tek bir hedefe öyle odaklanıyor ki, dünyayı yerinden oynatacak bir irade gösteriyor.
Yani toplumsal roller, değişmez değil.
İnsan Zihni
İnsanı bir istasyon gibi düşün.
Her istasyonda raylar var; kimisi düz, kimisi dallı budaklı.
Bir tren bazen tek yoldan gider, ufuk çizgisinde kaybolur.
Bazen de istasyona gelir, yüzlerce raya dağılır, seçimlerin ortasında kalır.
Hayatımız da böyle değil mi?
-
Bazen kararlarımız nettir, adımlarımız dümdüzdür.
-
Bazen ise bin bir ihtimalin ağırlığında kıvranırız.
Kimi zaman basitlik ararız:
“Keşke tek bir yol olsa, beni götürse.”
Kimi zaman karmaşıklığı severiz:
“Ne güzel, bin ihtimal var önümde, hangisini seçsem farklı bir hayat başlayacak.”
İşte insan beyni budur:
Hem rayların sadeliği,
Hem rayların karmaşası.
Ama daha derin bakıldığında bize şunu fısıldar:
İnsan zihni ne yalnızca basit bir raydır, ne de sadece karmaşık bir ağ.
İnsan zihni, hem sadelikle huzur bulan hem karmaşayla zenginleşen bir istasyondur.
Ve belki de asıl mesele, “erkek mi, kadın mı” demek değildir.
Asıl mesele şudur:
Her birimiz, zihnimizdeki rayların hangisine trenimizi sürmek istediğimize karar vermek zorundayız.
Bazen tek bir yolda ilerlemek gerekir,
Bazen yüzlerce seçeneğin kavşağında cesaretle yön değiştirmek.
Çünkü nihayetinde:
Zihin, cinsiyetin ötesinde, insan olmanın en büyük yolculuğudur.
Bahadır Hataylı/29.08.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder