İnsanoğlu, tarihin her döneminde kendine hakikati hatırlatacak bir sese muhtaç oldu. Bu ses bazen bir peygamberin duasıydı, bazen bir annenin gözyaşı, bazen bir çobanın dağ başındaki yalnızlığında Allah’a yönelişiydi. Ancak ne olduysa oldu, bu sesler sustu ya da duyulmaz hale geldi. Geriye kalansa; kötülüğün örgütlü, iyiliğin dağınık, adaletin suskun ve zulmün organize olduğu bir dünya…
Bugün geldiğimiz noktada; artık sadece doğrular değil, doğru insanlar da yalnız. Erdemli olmak ayıplanıyor, dürüstlük safdillikle eş tutuluyor, vicdan ise bir yük gibi taşınıyor. Tam da bu yüzden, bu çağın en büyük yükünü taşıyanlar “sorumlu ve duyarlı” insanlar.
1. Duyarlı İnsanların Yorgunluğu- Bir Vebal Taşıyıcılığı
Duyarlı insan yorulmaz sanılır. Çünkü hep güçlü görünürler. Oysa içlerinde savaşlar vardır, başkalarının hissettiği acıyı da kendi yüklerine ekleyerek yaşarlar. Toplumda yanlış giden her şey onların vicdanına dokunur. Susmazlar. Tepki verirler. Konuşurlar. Uyuyamazlar
Ama zamanla fark ederler ki:
Yalancının sözü dinleniyor, doğrucu dışlanıyor.
Niteliksiz övülüyor, ehliyetli yeriliyor.
Şeytan taşlanmıyor, aksine alkışlanıyor.
Bu insanlar yorgun. Çünkü yüz kere iyilik yapar, bir kere hayır göremezler. Çünkü her gün “yine de susmayayım” derken daha da yalnızlaşırlar. Ve bir noktada şu soruyu sormaya başlarlar:
“Bu kadar mücadele, bu kadar direnç, ne için?”
2. Peygamberlerin Çıkamadığı Yol- İnsanın Nefsiyle İmtihanı
Yeryüzünde 124 bin peygamber gönderilmiştir. Bu rakam, insanın sapmaya ne kadar meyilli olduğunu gösteren sessiz bir çığlıktır aslında. Peygamberler elçiydi ama zorlayıcı değillerdi. İradenin kutsallığı vardı çünkü. İnsan ya seçerdi, ya da sapardı. Ve şeytanın yaptığı, sadece bir "vesvese" idi. O bile sadece fısıldadı.
Ama insan, o vesveseyi sahiplenip yaşam tarzı yaptı.
Bugün insanlar Allah adına değil; para, güç, şehvet, hırs adına karar veriyor. Doğru bildiğini değil; kazandıranı yapıyor. İşte şeytanın galibiyeti burada başlıyor:
"Doğruyu bilen ama yapmayan insanın içindeki çöküş..."
3. Toplumsal Çöküşün Resmi- Ahlaksızlığın Meşrulaşması
Bir toplumun çöküşü sadece ekonomik değildir. Asıl çöküş; ahlaki değerlerin erozyona uğramasıyla başlar. Bugün çocuklarımız büyürken şunu öğreniyor:
Yalan söylersen daha hızlı ilerlersin.
Adam kayırırsan kazanırsın.
Vicdanın varsa başarısız olursun.
Bu bilinçle yetişen bireyler bir ülkenin geleceği olabilir mi? Herkesin doğru bildiği ama kimsenin dillendirmediği bir sistemin içinde yaşıyoruz. “Doğruluk kaybettiriyor” algısı topluma kazınmışsa, artık 124 bin peygamber gelse de toplum dönüşmez.
4. Nitelikli İnsanların Sistem Dışına Atılması
Bugün dürüst, eğitimli, vicdanlı insanlar sistem dışına itiliyor. Çünkü onların karakteri satın alınamıyor. Sözleri biat etmiyor. Bu yüzden susturuluyor, hor görülüyor ya da dışlanıyorlar.
Bir profesörün yerine torpilli bir kişi atanıyor, bir işçinin hakkı yandaşa peşkeş çekiliyor, bir çocuk adaletsizlik içinde büyüyor. Herkes susuyor, çünkü sustuğunda sistem onlara “dokunmuyor”. İşte bu suskunluk yorgun vicdanları daha da bitap düşürüyor.
5. Şeytanın Taktikleri- Yeni Çağın Maskeli Yüzleri
Şeytan artık sadece bir varlık değil; sistemin içinde kodlanmış bir zihin yapısıdır.
Liyakatsizlik şeytanlaşmıştır.
Adam kayırma sistemleşmiştir.
Görmezden gelme sıradanlaşmıştır.
Riya, vitrin olmuştur.
Ve bu düzenin içinde doğruyu savunmak, adeta "kendi kendine savaş açmak" gibidir.
6. Ne Yapmalı? Yorulanlar Ne Yapmalı?
Her ne kadar "uğraşmayın" dense de; hakikat susmaz, susturulmaz.
Vicdanı olan biri, ne kadar yorulsa da bir çığlık gibi yükselir zulmün sessizliğine. Ama bilinçli mücadele gerekir. İşte birkaç öneri:
A. Vazgeçmeden ama Yaralanmadan
Sürekli çırpınmak yerine bilinçli bir mücadele yürütmek gerekir. Kendi sınırlarını bilmek, her yükü sırtlamamak ama sorumluluğu bırakmamak gerekir.
B. Dayanışma Ağları Kurmak
Yalnız kalan yıkılır. Ama vicdanlı insanlar bir araya gelirse umut yeniden filizlenir. Mahallede, okulda, sosyal medyada küçük iyilik toplulukları oluşturulmalı.
C. Dua ve Direniş
Dua sadece tevekkül değildir; aynı zamanda iç direniştir. Ruhun kararmasına karşı bir kalkandır. Rabbine sığınan insan, karanlıkta bile bir nur taşır.
D. Yeni Nesle Umudu Aşılamak
Çocuklara yalnızca bilgi değil, erdem öğretilmeli. Cesur olmaları, dürüst kalmaları, doğruyu söylemekten korkmamaları gerektiği anlatılmalı.
Maharet, İnsanı Yeniden Yola Getirmekte
Evet, şeytan bir insanı yoldan çıkarabilir. Ama 124 bin peygamberin mirası da hâlâ yaşıyor. Ve o miras, susmayan, yorulsa da tükenmeyen, bir çoban ateşi gibi karanlıkta ışık saçan duyarlı insanlardır.
Yorgunsun… Çünkü sen yük taşıyorsun.
Yalnızsın… Çünkü doğru söylüyorsun.
Uğraşıyorsun… Çünkü vazgeçmeyen nadirlerdensin.
Ama unutma:
Bir kişi bile yola dönüyorsa, sen boşuna uğraşmadın...
Erol Kekeç/03.07.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder