Bu Blogda Ara

6 Temmuz 2025 Pazar

Hükümdarlığın Gölgesinde Bir Gerçeklik Taşlaması

 


Bir gün Behlül, sarayın taş avlusunda, güvercinlerin gölgesine sığınmış, bir sütunun dibine yaslanmış, sırtını gün ortasının rehavetine vermiş, kısa bir uykuya dalıvermişti. Ne başında bir yastık vardı, ne de üstünde bir örtü; lakin gözlerinde dünyanın bütün huzuru...

O sırada Harun Reşid, bahçede gezinirken Behlül’ü uyur vaziyette gördü. Hükümdar olmanın verdiği o tanıdık sabırsızlıkla seslendi:

“Behlül! Kalk! Yatmak zamanı mı şimdi?”

Behlül gözlerini araladı, yüzünde asırlık bir uykudan uyanmış gibi bir huzursuzluk vardı. Uykunun sıcacık bağrından zorla koparılmış gibiydi. Kaşlarını çattı, dudaklarını büzdü ve hafifçe doğruldu:

“Ne diye uyandırırsın beni ey halife?” dedi. “Ben rüyamda hükümdar olmuştum.”

Harun Reşid kahkahayı bastı, o bildik özgüvenle:

“İşte rüya bu ya Behlül! Uyandın mı biter gider. Hükümdarlık dedin mi işte o kadar...”

Behlül sustu, ama o sükût, söylenecek sözlerin taşlaştığı bir andı. Başını kaldırdı, gözleri Harun’un gözlerine çarptı. Gölgeden çıkmış bir kelâm gibi dimdik, açık, net:

“İşte,” dedi, “senin hükümdarlığınla, benim rüyamdaki hükümdarlığım arasındaki fark da bu! Benimki uyandığımda bitti... Seninki ise uyuduğunda bitecek!”

İşte bu söz, bir hükümdarın altından tahtına atılmış bir taş gibiydi. Ve bu hikâye, sadece bir rüya meselesi değil, tüm zamanlara yayılmış bir hakikat aynasıydı.

Gölgenin Ucundaki Tahtlar

Hükümdarlık, dışarıdan bakıldığında süslü bir halı gibidir. Üzerine basan parmaklar, desenlere kapılır; ama o halının altı hep kirli bir sırla örtülüdür. O sır; korkudur, ikiyüzlülüktür, gösteriştir, sonsuzmuş gibi gösterilen geçiciliktir.

Behlül bunu bilirdi. O yüzden sarayın kenarında yatar, rüyasında hükümdar olur ama sabah kalktığında o rüyaya gülüp geçerdi. Çünkü rüyasında hükümdar olmak, bir taht sahibi olmaktan daha çok hakikate yakındı. Çünkü o tahta tutkun değildi, hakikate susamıştı.

Oysa Harun Reşid’in hükümdarlığı, uyanıklığın kabusuydu. Uyandıkça derinleşen bir düş, sustukça büyüyen bir kibrin hikâyesiydi. Tahtın her gün bir yanı çürürken, yeni çiçeklerle süslenir, ölüm korkusu içindeki yaşama benzerdi.

Sarayın İçindeki Sarhoşluk

Behlül’ün sözleri, sadece bir ironi değil, zamanın diline yazılmış bir hicivdir. Çünkü asıl rüya, sarayda uyanık geçirdiğimiz hayatın ta kendisidir.

Bugün de nice Harunlar var ki, kendini tahtların ebedi sahibi sanıyor. Kravat değişmiş, saray yerini cam kulelere bırakmış ama zihniyet hâlâ aynı:

“Ben varsam düzen var, ben gidersem kaos başlar!”

Ve Behlüller? Onlar hâlâ sokak aralarında, eski park köşelerinde, kuytularda yaşıyorlar. Bazen bir delilikle, bazen bir hikmetle konuşuyorlar ama kimse onları ciddiye almıyor. Çünkü gerçekler, bir hükümdarın sofrasında susar; ama rüyaların gölgesinde konuşur.

Hükümdarlıklar ve Uyanıklıkların Sonu

Behlül demedi ki: “Ben rüyamda memleketi refaha çıkardım.” Demedi ki: “Altınlar saçtım, adalet dağıttım.”

O sadece “hükümdar oldum” dedi.

Çünkü hükümdarlığın özünde bir rüya vardır. Gerçekliği simüle eden ama kendisi gerçek olmayan bir hayal… Uyandığında kalmaz.

Ama Harun’unki? O gerçek zannedilen bir hayaldi. O, kendi rüyasını millete dayatanlardandı. “Benim rüyamı paylaşmazsan, uyanamazsın” diyenlerden…

Behlül’ün gözünde, bu en büyük uyurgezerlikti.

Bugünün Harunları ve Behlülleri

Bugün öyle çok Harun var ki... Mikrofon başında bağıranlar, kürsüde nutuk atanlar, ekranlarda kendini alkışlatanlar… “Ben olmazsam, siz yoksunuz” diyenler. Rüyayı değil, halkın uyanıklığını hedef alanlar.

Ve Behlül’ün çağdaş torunları? Onlar mizahla gülüyor, taşlamayla konuşuyor. Bazen bir karikatürde, bazen bir sokak şarkısında, bazen bir sosyal medya gönderisinde dile geliyorlar:

“Senin gücün fiş prizine bağlı, bizimki uyanmaya!”

“Senin saltanatın maaş bordrosuna, bizimki vicdana!”

Taşlamanın Gölgesinde Bir Hakikat

Behlül o sözüyle yalnız Harun’a değil, çağlara taş attı:

“Senin hükümdarlığın, uyuyunca biter!”

Zira hiçbir iktidar sonsuz değildir. Her saray, bir gün virane olur. Her alkış, bir gün susar. Her yalan, bir gün düşer. Ama hakikat? O Behlül gibi bir köşede uyurken bile hayat bulur.

Uyuyanlar ve Uyandıranlar

Bazı insanlar uyanmak istemez. Onlar, rüyada sarayda olmaktan memnundur. Behlül gibilerin sözü onları rahatsız eder.

Çünkü Behlül, zihni uyandırır. Harun’un hükümdarlığı ise bedeni yönetir. Zihin uyanınca, beden durur. Bu yüzden her devrin Harun’u, Behlül’e kızar. Onu susturmak, yok saymak, hafife almak ister.

Ama Behlül susmaz. Çünkü o, rüyasında bile gerçekleri anlatır.

Bir Rüyanın Ardında Kalan Gerçeklik

Harun Reşid belki gülüp geçmişti. Ama o gülüş, içten değildi. Çünkü Behlül’ün sözleri, tahtının altına serilmiş bir gerçeği açık etmişti.

Behlül rüyasında hükümdar olmuştu. Ama uyandığında hükümdarlığı bitmişti.

Harun ise her uykusunda tahtını yitirir korkusuyla yaşardı. Çünkü onun tahtı; halkın uykusuna, dalkavukların alkışına, vezirlerin yalanına bağlıydı.

Rüyalarla Kurulan Saltanatlar

Nice liderler gördü bu dünya…

Kendini rüya gibi anlatan, “milletin rüyası benim” diyen… Ama halk uyanınca kaçacak delik arayan…

Behlül gibiler ise hep kenarda kalır. Çünkü hakikatin tahtı yoktur. Ama vicdanı vardır. Ve vicdan, ne uyur ne unutulur.

Bir Rüyanın Gerçek Hükmü

Behlül bize bir şey gösterdi:

Rüya ile hüküm arasında fark yoktur, eğer hüküm hakikate değil, hayale dayanıyorsa.

Bugünün hükümdarları, bir sabah ansızın uyanacaklar. Belki bir ses, bir itiraz, bir cümle, bir fısıltı ile… Belki bir çocuk kahkahasıyla…

Ve o gün geldiğinde, anlayacaklar ki:

“Hükümdarlık bir rüyaydı. Biz, Behlül’ü ciddiye almalıydık.”

Bahadır Hataylı/30.06.2025/Sancaktepe/İST 

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!