Jose Mujica'nın İzinde Bir Çığlık-Siyaset Nedir, Ne Olmalıdır?
Siyaset, para biriktirmek için değildir. Bu sözü söyleyen adam, lüks saraylarda yaşamamış, halktan kopmamış, koruma ordularıyla değil; gönüllerde kurduğu tahtla anılan Uruguay’ın eski devlet başkanı Jose Mujica’dır. O, 90’lı model arabasıyla, mütevazı çiftlik evinde yaşayan bir halk lideriydi. Eşiyle birlikte yaşadığı bu sade hayat, milyonlarca dolarlık bütçeleri yöneten bir liderin nasıl da halktan kopmadan, hizmet aşkıyla dolu bir yolda yürüyebileceğini tüm dünyaya gösterdi.
O yüzden, bu yazı; Jose Mujica’nın sade ama devrimsel anlayışıyla, vicdanını kaybetmiş, halkın sırtına binmiş, saray meraklısı siyasetçilere bir uyarıdır. Bu yazı, salt bir eleştiri değil; halkın sesi, ahlakın çağrısı, toprağın bağrından kopup gelen bir isyandır. Bu vicdani ültimatom, siyasetin asli misyonunu unutanlara, halkı değil parayı sevenlere, koltuğa tapanlara hitaben yazılmıştır.
I. Siyasetin Aslı- Hizmet Etmek, Soymak Değil
Siyaset, halkın temsilidir. Temsil makamında oturan her birey, halkın malını, emeğini, umudunu ve geleceğini emanet almıştır. Bu emanet, tapulu mülk değil; geçici bir sorumluluktur. Fakat bugün ne görüyoruz? Siyasetçiler, lüks araç konvoylarıyla, beş yıldızlı otellerdeki danışma toplantılarıyla, özel uçaklarda verilen ihalelerle değil halkı temsil etmek, halktan izole yaşamlar kuruyorlar. Bu halk, her ay faturalarını ödemek için çocuklarının okul masraflarından kısarken; onlar, birkaç saatlik makam seyahatine milyonlar harcıyor.
Jose Mujica’nın yıllık maaşı yaklaşık 12 bin dolardı, fakat o maaşının %90’ını bağışlıyordu. Neden? Çünkü halk açken tok gezmek utanılacak bir durumdu onun için. Bu ne yalnızca ahlaki bir duruştur ne de bir siyasi şov; bu, gerçek liderliğin resmidir.
II. Gösterişin Peşinden Koşanların Yol Açtığı Yıkım
Türkiye’deki pek çok siyasetçi, siyasi kariyerini servete tahvil etmenin yollarını arıyor. Bir dönem belediye başkanlığı yapmış bir kişi, milyonluk arabalara biniyor, yurt dışında yazlıklar alıyor. Nasıl? Nereden bu paralar? Maaşla mı biriktirildi? Elbette hayır. İhale kılıfları, komisyonlar, yakın çevreye kurulan şirketler, arka kapıdan yürütülen menfaat ağları... İşte yozlaşmanın ve halktan kopuşun karanlık aynası.
Bu halk, 85 milyonluk ülkesinde yoksulluğa terk edilirken, bazı belediye başkanlarının 3-4 makam aracı birden kullandığı bir sistem; artık ne ahlakîdir ne de sürdürülebilir. Bu bir çürümedir, bu bir hırsızlıktır. Ve bu hırsızlık, yalnızca maddi değil; maneviyatın, vicdanın, güvenin çalınmasıdır.
III. Siyasetçi Kimdir? Bir Tanımın Ardında Unutulan Hakikat
Siyasetçi, halkın aynası olmalıdır. Halk ekmeğini paylaşırken; o da maaşını paylaşmalıdır. Halk asgari ücretle ay sonunu getirmeye çalışırken; o, kendine ballı maaşlar yazdıramaz. Halk kar kışta sokakta yürürken; siyasetçi de halkın içinde olmalıdır.
Jose Mujica, "Ben zengin değilim ama zengin gibi yaşamadığım için mutluyum" der. İşte bu söz, siyasetçinin ruhunu anlamak için bir ölçüttür. Zenginlik malda değil; kalpte, sadelikte ve halkın duasındadır.
IV. Politikada Liyakat Değil, Yandaşlık: Çöküşün Eşiği
Bugün siyasetin merkezinde artık ehliyet değil, sadakat aranmaktadır. Bir kurumun başına, o işin eğitimini almış biri değil; o partinin il başkanının yeğeni, kuzeni, damadı, danışmanı geçmektedir. Peki sonuç ne oluyor? Hastaneler çöker, okullar rezil halde kalır, altyapı sistemleri patlar, doğa talan edilir. Halk çamur içinde yaşarken, sorumlu olanlar hiçbir şey olmamış gibi kamera karşısında sırıtmakta, suçu halkın üzerine atmaktadır.
Liyakatsizlik; yalnızca bir kişisel zafiyet değil, toplumsal bir ihanettir.
V. Sadeliğin Gücü-Saraylar Değil, Kulübeler Diriltir
Jose Mujica bir kulübede yaşadı. Gönlünde saraylar kurdu. Onun için zenginlik; halkla aynı sofraya oturabilmek, aynı sudan içebilmekti. Bugün Türkiye’de ise siyasetçiler en lüks lokantalarda halktan yalıtılmış sofralar kuruyorlar. Sekiz katlı villalarda, üç katmanlı güvenlik içinde yaşıyorlar. Ve bu yapay güvenlik, onları halktan koparıyor.
Oysa gerçek güvenlik, halkın kalbindedir. Halk sizi seviyorsa, hiçbir zırh sizi onun kadar koruyamaz. Ama halk sizi lanetliyorsa; en kalın duvarlar bile sizi kaderinizden koruyamaz.
VI. Politikacıya Bir Soru-Gece Yastığa Başını Koyduğunda Rahat Uyuyabiliyor musun?
Eğer bugün herhangi bir siyasetçi, gece rahat uyuyabiliyorsa; ya gerçekten çok temizdir ya da vicdanını çoktan kaybetmiştir. Çünkü bu ülkede çocuklar aç yatıyor. Gençler işsiz. Emekliler pazar artıklarıyla geçiniyor. Bu manzarada bir siyasetçi nasıl gülerek uyuyabilir?
Siyasetçinin rahat uyuması için değil, rahat ettirmesi için vardır siyasetin makamı. Eğer o makam, yalnızca birer servet biriktirme aracına dönüştüyse; orada halk yoktur, yalnızca maskeler, rol yapan kuklalar vardır.
VII. Halkın Gücü: Umutları Geri Almanın Vakti Geldi
Ey halk! Sana “görmezden gel” dediler. “Bize güven” dediler. “Söz verdik” dediler. Ama ne oldu? Her sözleri yalan çıktı. Sana refah dediler, sen sefalet gördün. Sana adalet dediler, sen zulümle karşılaştın. Sana kalkınma dediler, toprağını sattılar. Sana millet dediler, yandaşlarını kayırdılar.
Artık yeter! Umutlarımızı çalanlardan, geleceğimizi ipotek edenlerden, bize ihanet edenlerden hesap sorma vakti geldi.
VIII. Gerçek Liderlik-Gölgede Değil, Güneşte Yürümek
Gerçek lider; halkın önünde yürür, arkasına saklanmaz. Gölgeye değil, güneşe çıkar. Sorumluluk alır, bahane üretmez. Sessiz kalmaz, korkmaz. Haksızlık karşısında susmaz. Herkesin sustuğu yerde konuşan, herkesin korktuğu anda direnen, herkesin kaçtığı anda kalan insandır gerçek lider.
Jose Mujica bu yüzden bir efsanedir. Çünkü onun efsanesi, halkın gönlündeki sadeliği, dürüstlüğü ve cesareti temsil eder.
IX.Bu Yazı Bir Bir Hesap Çağrısıdır
Bu yazı bir dua değil; çünkü artık dua yetmiyor. Bu yazı bir dilek değil; çünkü artık dilekler tükeniyor. Bu yazı bir ültimatomdur. Bu halk, artık aldatılmak istemiyor. Bu halk, vicdanı olan, gözü tok, cebi değil kalbi dolu liderler istiyor. Bu halk, Jose Mujica gibi sade, dürüst, şeffaf, halktan biri olan yöneticiler istiyor.
O yüzden ey siyasetçi! Yüzünü aynaya çevir. Eğer orada yalnızca bir makam görüyorsan; sen çoktan bitmişsin. Ama hâlâ bir insan görüyorsan, dön halkına... Onlara hizmet et. Bu hizmet, seni yeniden insan yapar.
Ve unutma, Halka hizmet etmek, en büyük zenginliktir. Soymak değil, sahip çıkmaktır siyaset...
Bahadır Hataylı/20.05.2025/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder