Bu Blogda Ara

23 Mayıs 2025 Cuma

Dünyanın Taşıdığı En Ağır Yük Cahil İnsan

 “Dünyanın taşıdığı en ağır yük nedir?” diye sorarlar. Diogenes, cevaplar: “Cahil bir insan.”

Cahillik, yalnızca bilgi eksikliği değildir; irade felci, vicdan çürümesi ve aklın rehberliğini terk etmektir. Diogenes’in bu cevabı, aslında bir coğrafyaya ya da döneme değil, tüm insanlığa aittir. Çünkü cahil insan yalnızca cehaletiyle yaşamaz; çevresine cehaletiyle bulaşır. Ve o bulaşma, bazen bir halkı yoksullaştırır, bazen bir ülkeyi karanlığa gömer, bazen de bir çocuğun geleceğini ellerinden alır.

I. Taşınan Değil, Taşıtan Yük

Bir adam düşünün; hiçbir şey bilmez ama her şey hakkında konuşur. Televizyonda ahkâm keser, sosyal medyada yön verir, mahallede kanaat önderidir. Sorgulamaz, araştırmaz, ama hüküm verir. Hakkı da haksızı da kendi çıkarına göre biçimlendirir.

Bu insan yalnızca cehaletiyle yaşamaz; toplumu da kendisiyle birlikte aşağı çeker. Siyasette, cahil seçmen oy verirken sadece kendi hayatını değil, milyonların kaderini de belirler. Eğitimde, cahil bir veli öğretmene baskı yapar; bilgi değil, not ister. Sağlıkta, cahil bir hasta hekimin sözünü değil, komşunun tavsiyesini dinler. Ve bu örnekler çoğaldıkça, toplumsal omurgamız eğrilir.

II. Tarihi Cahil Taşır, Bilge Sürüklenir

Tarih boyunca bilgeler geri plana itilmiş, cahiller yüceltilmiştir. Mevlana’nın “Nice cahiller gördüm, ünvanı profesör” sözü, bugünün akademi dünyasında dahi yankılanır. İbni Sina’yı tıp cahilleri zehirlemiş, Galileo'yu cehaletin kilisesi susturmuş, Sokrates’i de cehalet yargılamıştır.

Bugün de aynı değil mi?

Bir ülkenin en liyakatli doktoru göç yollarına düşerken, torpilli cahiller yönetim koltuklarını işgal ediyor. Bilge insanlar sustukça, cahil konuşkanlık ödül alıyor. Çünkü bilginin dili ağırdır; cehaletin dili ise popüler.

III. Modern Cehalet Okumuş Cahil

Bugünün en tehlikeli figürü, okumuş cahildir. Diploması vardır, ama ahlakı yoktur. Bilgiyi araç olarak kullanır, değer olarak değil. Bir profesör, bilimi baskıya hizmet ettirmekten çekinmez. Bir gazeteci, kalemini yalanla beslemekten hicap duymaz. Bir bürokrat, kuralları eğip bükerek sadece kendi çevresini besler.

Okumuş cahil, sadece bilgisiz değildir; bilgiyi kötüye kullanan kurnazdır. Onun cehaleti, karanlıkla bilinçli bir iş birliğidir. Ve bu cehalet, sıradan halkın cehaletinden daha yıkıcıdır. Çünkü halkın cehaleti kurtulabilir; okumuş cahilin cehaleti organize ve sinsidir.

IV. Bir Şehir Düşünün, Cahil Yönetiyor

Bir şehir hayal edin… Belediye başkanı cahil. Kültür müdürü kitap kapağı açmamış. Müdürlükler akrabalara zimmetlenmiş. İhaleler, bilgiye değil sadakate göre dağıtılıyor. Park yerine AVM, okul yerine plaza, kitap fuarı yerine tarikat standı kuruluyor.

Sonra halk şikâyet ediyor:

  • “Yollar bozuk!”

  • “Su akmıyor!”

  • “Çocuklarımız madde bağımlısı oldu!”

Ama o halk, sandıkta yine cahile oy veriyor. Çünkü onu "bizdendir" diye görüyor. Çünkü bilgeliği "elitist", cehaleti "samimi" sanıyor.

İşte cehalet yalnızca bir bireyin değil, bir toplumun kaderini belirler. Ve bu kader, taşınacak değil, değiştirilmesi gereken bir yüktür.

V. Vicdansız Cahil En Ağır Yük

Cahilliğin en tehlikeli hali, vicdansız olanıdır. Ne zaman bir kadın şiddete uğrasa, “Hak etmiştir” diyen… Ne zaman bir çocuk yoksulluktan ölse, “Takdiri ilahidir” diyerek sıyrılan… Ne zaman bir gazeteci tutuklansa, “Devlete karşı gelmiş” diyen cahiller…

Onlar sadece bilmiyor değil; bilmek de istemiyor. Ve her toplumu çökerten işte bu "kutsanmış cehalettir.

VI. Bir Öğrenci, Bir Sandık, Bir Adam

Cahilin yükü bazen bir öğretmenin omzundadır; ders anlatamaz çünkü velisi “Bu konu günah” der.
Bazen bir hâkimin vicdanındadır; karar veremez çünkü başındaki "üst akıl" korkusuyla elini bağlar.
Bazen bir seçim sandığındadır; içinden çıkan oylar bir ülkenin geleceğini belirler.

Ve bazen… bir adam, tıpkı Diogenes’in sırtında çizilen resim gibi, hayatı boyunca bir cahili taşır. Onun yanlış kararlarının, önyargılarının, iftiralarının, inançsız dogmalarının yükünü taşır.

VII. Çözüm Ne?

Çözüm, bilgiyi kutsallaştırmak değil; onu yaşatmaktır.
Çözüm, diplomayı değil, irfanı önemsemektir.
Çözüm, cehalete karşı savaşı bir eğitim politikası olarak değil, bir ahlak borcu olarak görmektir.

Her birey, önce kendindeki cehaleti tespit etmeli.
Her toplum, cehaleti ödüllendirmekten vazgeçmeli.
Her iktidar, cahil kalabalıkları manipüle etmek yerine, aydın bir toplumun önünü açmalı.

Dünyanın taşıdığı en ağır yük gerçekten de cahil bir insandır. Çünkü onun sırtında taşınmazsın; onunla birlikte yere çakılırsın. Ve o düştüğünde senin de kanatlarını keser.

O yüzden bu yükü hafifletmenin yolu, bilgiyi paylaşmak, vicdanı çoğaltmak ve cehaleti kutsayan düzeni ters yüz etmektir.

Unutma:

Cehaletin yaktığı bir dünya, sadece karanlık olmaz.
O dünya, aynı zamanda ağırdır. Ve biz, onu sırtımızda taşımaya mecbur değiliz.

Erol Kekeç/22.05.2025/Sancaktepe/İST 

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!