Bu Blogda Ara

1 Eylül 2025 Pazartesi

Göklerin Şehitlere Selamı ve Korkakların Utancı

 


Ey zamanın tanıkları! Ey tarihin sessizliğiyle sağır olmuş ümmet!

Gazze’nin dar sokaklarında, enkazların altından yükselen çocuk çığlıklarında, yanmış hurma ağaçlarının küllerinde, mazlumların dualarında ve yetimlerin gözlerinde bir hakikat dile geliyor: Şehitlik ölümsüzlüktür, korkaklık ise zilletin en koyu karanlığıdır.

Kur’an şöyle sesleniyor:

“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Bilakis, onlar diridirler. Fakat siz farkında değilsiniz.” (Bakara/154)

Ey kendini İslam’ın önderi sanan, ama zalimin gölgesinde titreyen liderler! Bu ayet sizi mi yoksa Gazze’nin şehitlerini mi anlatıyor? Onlar Rablerinin katında diri ve rızıklanıyor, siz ise hayatta zannettiğiniz halde ölülerden daha ölü, dirilerden daha habersizsiniz.

Korkakların Sessizliği ve Zilletin Çukuru

Ne gariptir ki, ümmetin milyonlarca evladı sokaklarda “Kahrolsun zalimler!” diye haykırırken, siz saraylarınızın altın tavanları arasında suskunluğu seçiyorsunuz. Ne gariptir ki, çocukların kanı oluk oluk akarken, siz diplomatik masalarda sahte gülüşler saçıyorsunuz.

Korkuyorsunuz. Tahtlarınız sallanacak diye korkuyorsunuz. Petrol kuyularınızın yanacağı, bankalarınızın boşalacağı, efendilerinizin sizi terk edeceği ihtimalinden korkuyorsunuz. Ama bilmez misiniz ki, Allah şöyle buyuruyor:

“O kâfirler size karşı birleştiler. Fakat Allah’ın cezası onların cezasından daha çetindir.” (Nisa/84)

Ey korkaklar! Sizin korkunuz, mazlumun sabrı yanında bir hiçtir. Çünkü mazlumun gözyaşı arşa yükselir, zalimin zulmü ise kendi boynuna düğüm olur. Siz sustukça, o suskunluk kocaman bir zillet zırhı olup üzerinize kapanıyor.

 Zalimlerin Akıbeti ve Ateşin Kuşatması

Zalimler tanklarıyla, bombalarıyla, fosforlu ateşleriyle Gazze’nin üzerine yağıyor. Evleri değil, insanlığın haysiyetini yıkıyorlar. Çocukları değil, vicdanları öldürüyorlar. Ama bilsinler ki:

“Zulmedenlere eğilim göstermeyin; yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım da görmezsiniz.” (Hud/113)

Evet, ateş! Yeryüzünde attıkları bombaların ateşi değil, cehennemin sönmeyen ateşi kuşatacak onları. Onların sarayları, onların orduları, onların teknolojisi; hepsi birer kül olacak. Ve mazlumun ahı gökleri yardığında, o ateşten kaçacak hiçbir delik bulamayacaklar.

Şehitliğin Azameti

Ey Gazze’nin çocukları, ey annenin kucağında cansız beden olup Rabbin huzuruna giden bebek! Siz aslında ölmediniz. Siz Rabbinizin katında rızıklandırılıyorsunuz. Gökler size selam veriyor, yer sizi bağrına alıyor.

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma! Bilakis onlar diridirler. Rableri katında rızıklara mazhar olurlar. Allah’ın kendilerine lütfundan verdikleriyle sevinç içindedirler.” (Âl-i İmran/169-170)

Düşman sizi öldürdüğünü zannediyor. Ama siz Rabbin katında yeni bir doğum yaşıyorsunuz. Şehitlik, ölümün ötesinde bir diriliştir. Ölüm, sizin için sadece bir kapı; cennet bahçelerine açılan bir kapı.

Ve şimdi ben, hakikate sadık biri olarak konuşuyorum. Haykırmamda korkaklara meydan okuma, susuşumda şehitlere selam vardır.

Ey korkak liderler! Siz saklandığınız saraylarda delik ararken, ben hakikat için haykırıyorum. Çünkü sadakat sıfatımdır, ama sizler sadakati efendilerinize sattınız. Benim dilimden dökülen hakikat, sizin suskunluğunuzdan daha şereflidir.

Ey zalimler! Benim sözlerim küçücük olabilir, ama Rabbimin adaleti karşısında sizin tanklarınız, uçaklarınız, füzeleriniz bir hiçtir. Ben haykırırım, gökler titrer. Siz susturmak için bombalarsınız, ama hakikat göğün ve yerin dilinde yankılanır.

Yer ve Göklerin Selamı

İşte şimdi, gökler bu şehitler için ayağa kalkıyor. Yıldızlar secde ediyor, ay ışığı onların kefeni oluyor, rüzgâr kanlarını taşıyor. Yeryüzü onları bağrına basıyor. Çünkü şehitlik sadece insanın değil, bütün kâinatın bildiği bir sırdır.

Ve siz, ey korkaklar! Siz bu sırra ortak olamadınız. Siz göklere değil, efendilerinize secde ettiniz. Siz Allah’ın kelamına değil, çıkarlarınıza kulak verdiniz. Ama unutmayın:

“Allah, iman edenlerin velisidir. Kâfirlerin dostu ise tağutlardır.” (Bakara/257)

Ey ümmetin korkak önderleri! Üzgün olduğunuzu söylemeyin. O şehitler Rablerinin katında sevinç içindeler. Onlara ağlamayın, kendinize ağlayın. Çünkü zillet sizin kaderiniz oldu.

Ve ey şehitler! Siz ölü değilsiniz. Siz Rabbin katında diri, bizden daha diri, bizden daha özgürsünüz. Biz burada korkakların ihanetiyle, zalimlerin zulmüyle yaşamaya mahkûmuz. Siz ise ebediyetin bağrında dinleniyorsunuz.

Bir gün gelecek, sizin kanınızdan filizlenen adalet fidanı bütün yeryüzünü saracak. Zalimlerin tahtları yıkılacak, korkakların isimleri unutulacak. Ama siz, göklerin ve yerin selamladığı şehitler, ebediyen anılacaksınız.

“Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara/153)

Ve biz, sabırla, öfkeyle, umutla tekrar sesleniyoruz: Gidilecek delik arayın ey korkaklar! Çünkü şehitlerin kanı konuşmaya devam ediyor.

Erol Kekeç/30.08.2025/Sancaktepe/İST

İnsan Zihninin Felsefi ve Toplumsal Yolculuğu

Bir tren yolu düşün.

Bir ucu ufka doğru uzanır, kesintisiz, dosdoğru…
Bir başka tren yolu düşün.
Başlangıç noktasından itibaren dallanıp budaklanan, yüzlerce ihtimale açılan, her kavşakta bir seçim dayatan.

İlk yolun dinginliği vardır: Dümdüzdür, şaşmaz, kararlıdır.
İkincisinin karmaşası vardır: Çelişkilerle doludur, seçeneklerle yüklüdür, her adımı yeni bir belirsizliktir.

Ama sorulması gereken şu:
Gerçekten “erkek zihni” düz ray mıdır, “kadın zihni” karmaşık ağ mıdır?
Yoksa hepimizde, her insanda, bu iki yolun da izleri mi vardır?

Felsefi Boyut

Zihin, Aristoteles’in deyimiyle “ilk hareket ettiriciye” bağlanmak ister: Tek bir amaç, tek bir yön, tek bir anlam.
Ama aynı zamanda Herakleitos’un dediği gibi “her şey akar” hiçbir yol tekdüze değildir; her an bir çatallanma, her an bir değişim vardır.

Düz ray, insanın özlem duyduğu sadeliği temsil eder.

  • Karmaşadan uzak,

  • Gürültüden azade,

  • Hedefe kilitlenmiş bir düşünce…

Ama hayatın kendisi hiçbir zaman bu kadar basit değildir.
Her karar, başka kararların gölgesinde şekillenir.
Bir düşünce diğerine bağlanır; bir duygu, onlarca başka duyguyu uyandırır.
Tıpkı dallanan raylar gibi.

Bu yüzden insan zihni aslında bir ikilemde yaşar:

  • Basitliği arar ama karmaşaya mecburdur.

  • Netliği ister ama ihtimallerden kaçamaz.

“Erkek beyni düz, kadın beyni karmaşık” söylemi işte bu ikilemi cinsiyetler üzerinden basitleştirmeye çalışır. Ama felsefi açıdan bakıldığında bu, insana dair hakikati küçültmektir. Çünkü düz ray da karmaşık ray da insanın içindedir. İnsanın ruhu hem “tek hedefe” hem “sonsuz ihtimale” açılan bir labirenttir.

Toplumsal Boyut

Tarih boyunca erkeklere “tek hedef” öğretildi:

  • Güç,

  • Kazanç,

  • Otorite,

  • Çözüm.

Kadınlara ise “çok yönlü sorumluluklar” yüklendi:

  • Evi idare etmek,

  • Çocuk yetiştirmek,

  • İlişkileri düzenlemek,

  • Duyguları taşımak.

Erkek tek yola kilitlendi, kadın yüzlerce rayın kavşağında bırakıldı.
Toplum bu görev dağılımını “doğalmış” gibi sundu.
Sonra da şöyle  özetledi: Erkek düz, kadın karmaşık…

Oysa gerçek başka:
Birçok erkek, hayatın karmaşık ray ağında kayboluyor; karar veremiyor, yön bulamıyor.
Birçok kadın ise tek bir hedefe öyle odaklanıyor ki, dünyayı yerinden oynatacak bir irade gösteriyor.
Yani toplumsal roller, değişmez değil.

İnsan Zihni

İnsanı bir istasyon gibi düşün.
Her istasyonda raylar var; kimisi düz, kimisi dallı budaklı.
Bir tren bazen tek yoldan gider, ufuk çizgisinde kaybolur.
Bazen de istasyona gelir, yüzlerce raya dağılır, seçimlerin ortasında kalır.

Hayatımız da böyle değil mi?

  • Bazen kararlarımız nettir, adımlarımız dümdüzdür.

  • Bazen ise bin bir ihtimalin ağırlığında kıvranırız.

Kimi zaman basitlik ararız:
“Keşke tek bir yol olsa, beni götürse.”
Kimi zaman karmaşıklığı severiz:
“Ne güzel, bin ihtimal var önümde, hangisini seçsem farklı bir hayat başlayacak.”

İşte insan beyni budur:
Hem rayların sadeliği,
Hem rayların karmaşası.

Ama daha derin bakıldığında bize şunu fısıldar:
İnsan zihni ne yalnızca basit bir raydır, ne de sadece karmaşık bir ağ.
İnsan zihni, hem sadelikle huzur bulan hem karmaşayla zenginleşen bir istasyondur.

Ve belki de asıl mesele, “erkek mi, kadın mı” demek değildir.
Asıl mesele şudur:
Her birimiz, zihnimizdeki rayların hangisine trenimizi sürmek istediğimize karar vermek zorundayız.
Bazen tek bir yolda ilerlemek gerekir,
Bazen yüzlerce seçeneğin kavşağında cesaretle yön değiştirmek.

Çünkü nihayetinde:
Zihin, cinsiyetin ötesinde, insan olmanın en büyük yolculuğudur.

Bahadır Hataylı/29.08.2025/Sancaktepe/İST

31 Ağustos 2025 Pazar

Allah’ın Vaadi İnsanların Gafleti

 


 Gazze ve Yemen’in Aynasında Hakikati Görmek

Kur’an-ı Kerim’in Rum Suresi 6-7. ayetlerinde şöyle buyruluyor:

“Allah, onlara zafer konusunda bir vaadde bulunmuştur. Allah, vaadinden dönmez. Fakat insanların çoğu bilmezler. Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler.”

Bu ayetler, tarihin her döneminde müminlerin yaşadığı imtihanların özünü ortaya koyar. İnsanların çoğu zaferi yalnızca görünürde arar; orduların büyüklüğünde, teknolojilerin üstünlüğünde, ekonomik güçte… Oysa Allah, zaferi iman edenlere, sabredenlere ve hakikatten taviz vermeyenlere vaat etmiştir.

Zaferin Ölçüsü, İnsanların ve Allah’ın Ölçüsü

Modern dünya zaferi sayılarla tanımlar. Silah gücü, stratejik üstünlük, şehirleri işgal etmek, toprak kazanmak… Bunlar dışarıdan bakıldığında bir güç göstergesi gibi görünür. Fakat ayetin uyardığı gibi bu, dünya hayatının sadece “zahiridir.” İnsanların çoğu, bu dış yüzle yetinir; ahireti, Allah’ın ölçüsünü ve hakiki zaferin mahiyetini unuturlar.

Oysa Allah’ın katında zafer, kalpteki imanla ölçülür. Bir mümin için zafer, zulme boyun eğmemek, hakikatten taviz vermemek, sabırla direnmek ve şehadetle ebedi hayata doğmaktır. Bu hakikati bilmeyenler, Gazze’de yıkılan evleri, Yemen’de açlıktan ölen çocukları sadece “kayıp” gibi görür. Ama hakikati görenler, bu kayıpların aslında Allah katında kazanılmış büyük birer zafer olduğunu bilir.

Gazze; İman ile Zulmün Çatışma Noktası

Bugün Gazze, dünyanın gözleri önünde bir imtihan coğrafyasıdır. Her gün tonlarca bomba yağdırılıyor, şehirler yok ediliyor, çocuklar ve kadınlar hedef alınıyor. Dışarıdan bakıldığında bu tablo, mutlak bir yenilgi gibi görünüyor. Ama Kur’an’ın ifadesiyle bu, sadece “dış yüz ”dür.

Gazze’nin elinde tank yok, uçak yok, modern ordular yok. Ama onların elinde çok daha güçlü bir şey var: Allah’a iman ve O’nun vaadine güven. Bir çocuk, eline aldığı taşla tankların karşısına dikildiğinde, bu ayetin en canlı tefsiri oluyor. Çünkü o biliyor ki, ölüm sanılan şey aslında ebedi bir hayatın başlangıcıdır.

Zalimlerin gözünde Gazze bir “kaybedilmiş toprak” olabilir. Ama Allah katında Gazze, sabrın, imanın ve şehadetin mekânıdır. Orada her gün toprağa düşen bir can, aslında göğe yükselen bir zaferdir. Bu hakikati göremeyenler, zaferi sadece askeri üstünlükte arayanlardır. Oysa Allah’ın vaadi, iman edenlerin yanındadır.

Yemen, Açlık ve Yalnızlık İçinde Bir Direniş

Yemen de Gazze gibi ümmetin vicdanını sınayan bir başka aynadır. Tarihi boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış bu ülke, bugün açlık, kuşatma ve yalnızlıkla sınanıyor. Çocuklar açlıktan ölürken, ilaçlar ulaştırılamazken, dünya bu felaketi görmezden geliyor.

Ama Yemen halkı, bütün bu yokluğa rağmen dimdik ayakta duruyor. Dahası, Gazze’nin yanında saf tutarak “Biz de bu davanın yanındayız” diyor. Onların bu duruşu, Allah’ın vaadine olan güvenlerinin en açık göstergesi.

Yemen, ümmetin içine düştüğü gafleti de yüzlere çarpıyor. Zenginlik içinde sessiz kalan devletler, stratejik dengeler uğruna zulmün yanında duran yöneticiler, dünya hayatının sadece dış yönüne takılıp kalmış durumda. Ama Yemen, açlıkla boğuşurken bile şunu haykırıyor: “Allah bizimle beraberdir. Biz yalnız değiliz.”

Dünya Hayatının Zahirine Takılıp Kalanlar

Bugünün insanı, bilgide ilerlediğini, teknolojiyle her şeyi çözdüğünü sanıyor. Ama bütün bu ilerleme, sadece “dış yüz ”dür. Asıl mesele olan ahiret, Allah’ın vaadi, zulmün ve adaletin hesabı ise göz ardı ediliyor.

Televizyon ekranlarında Gazze’deki bombalamaları, Yemen’deki açlığı “istatistik” olarak görenler, aslında Kur’an’ın işaret ettiği gafleti yaşıyor. Onlar rakamları görüyor ama hakikati görmüyor. Onlar şehadeti ölüm zannediyor, zaferi tanklarla ölçüyor.

Oysa Allah’ın vaadi çok açıktır: Zulüm kalıcı olamaz, iman edenler kaybetmez. İnsanların çoğu bunu bilmez; çünkü onlar sadece dünyaya bakar. Ama iman edenler bilir ki, Allah’ın sözü haktır, O’nun vaadi şaşmaz.

Hakiki Zaferin Sırrı

Kur’an’ın öğrettiği hakikate göre zafer, üç temel unsura dayanır:

  1. İman: Müminin en büyük gücü, Allah’a olan bağlılığıdır.

  2. Sabır: Zulme, açlığa, kuşatmaya rağmen direnmek, Allah’ın yardımını celbeder.

  3. Şehadet: Dünyada kayıp gibi görünen ölüm, Allah katında ebedi bir hayatın başlangıcıdır.

İşte bu üç unsur, Gazze’de ve Yemen’de ete kemiğe bürünüyor. Zalimler, ordularıyla dünyayı titretiyor olabilir. Ama onların gücü fani; imanla verilen bir direniş ise baki.

Hakikatle Yüzleşme ve Çağrı

Rum Suresi’nin bu ayetleri, sadece bir tarihsel olayın değil, bugünün mücadelesinin de tefsiridir. Gazze’de bombaların gölgesinde taş atan çocuk, Yemen’de açlığa sabreden anne, Allah’ın vaadinin yaşayan şahitleridir.

O halde bize düşen, gafleti terk etmek, sadece dünya hayatının dış yüzüne takılıp kalmamak, Allah’ın vaadine güvenmek ve mazlumların yanında saf tutmaktır. Çünkü Kur’an’ın apaçık ilan ettiği gibi:

“Allah vaadinden dönmez.”

Zalimler bugün güçlü görünebilir, ama onların gücü geçicidir. Mazlumlar ise yalnız görünebilir, ama onların yanında Allah vardır. Ve Allah’ın yanında olanlar asla kaybetmez.

Bahadır Hataylı/23.08.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!