Bu Blogda Ara

6 Haziran 2025 Cuma

İnsanlığın Hakikatle Yüzleşmesi

1. Çağın Karanlığında Bir Işık Arayışı

Ey kardeşim,

Zaman öyle bir hâle geldi ki, kalpler taşlaştı, gözler görmemekte direndi, kulaklar hakikate karşı sağır kesildi. İnsanlık büyük bir girdabın içine düşmüş durumda. Zenginlik ve teknolojiyle süslenen bir çağda yaşıyoruz ama ruhlarımız yoksullukla, kalpler kuraklıkla boğuşuyor. Her şeyimiz var gibi ama hakikat yok. Şimdi sana Kur’an’ın o diriltici sözleriyle, Rabbin apaçık kelamıyla bir çağrı yapmak istiyorum. Çünkü bu çağrı sana, bana, hepimize.

Bu yazının merkezine Sebe Suresi’nin 47-51. ayetlerini aldım. Çünkü bu ayetler sadece bir zamanın değil, her çağın insanına, her kalbe sesleniyor. İstersen gel birlikte okuyalım, düşünelim ve kendimize bir yol haritası çizelim. Belki de şimdiye kadar unuttuğumuz hakikatleri hatırlarız. Belki de bu satırlarda kendimizi buluruz.

2. “Benim ücretim ancak Allah’a aittir”: Menfaat Dünyasında Karşılıksız Hakikat

"De ki: ‘Sizden herhangi bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Benim ücretim ancak Allah'a aittir. O, her şeye hakkıyla şahittir.’"

Ey insan, bu ayet Resulullah’ın dilinden dökülse de aslında her hakikat yolcusunun ruhuna kazınması gereken bir ilkedir: Hakikati satılık hâle getirme! Bugün etrafımıza bak: Her söz, her eylem, her çağrı menfaatle ölçülüyor. "Bana ne kazandırır?" sorusu, artık en yaygın ölçü oldu. Bu yüzden hakikati konuşanlar yalnız kalıyor. Çünkü onların konuşmaları dünyalık getirmiyor. Bilakis onları yalnızlaştırıyor, dışlıyor, yoksullaştırıyor. Ama olsun!

Ey kardeşim, şunu bil: Hakikatin ücreti insanlardan değil, Allah’tandır. Sen doğruyu konuştuğunda alkış bekleme. Belki taşlanırsın, belki susturulursun. Ama O her şeye şahittir. Senin niyetine, duruşuna, sabrına. İşte yolun ilk adımı bu: Doğruyu karşılıksız söylemek. Gerçekleri dile getirirken “acaba ne kaybederim?” dememek.

Örnek mi istiyorsun? Bugün hâlâ mazlumların sesi olmak için dünyada canını ortaya koyan insanlar var. Gazze’de bombalar altında çocuklara sarılan anneler, Myanmar’da sürgün edilmiş yaşlılar, Afrika’nın ortasında bir tas suyla ümmetini hatırlayan garipler... Onlar menfaat için değil, Allah için yaşıyor. Biz de böyle yaşamalıyız.

3. “Rabbim gerçeği ortaya koyar”: Gerçeğin Sahibi Kimdir?

"De ki: ‘Şüphesiz Rabbim gerçeği ortaya koyar. O, gaybleri hakkıyla bilendir.’"

Ey hakikat arayıcısı, gerçek nedir? Kimin gerçeği gerçektir? Bugün her taraf sahte hakikatlerle dolu. Medya, algoritmalar, propaganda makineleri sürekli bir şeyleri ‘gerçek’ diye önümüze koyuyor. Ama Rabbimiz buyuruyor ki: Gerçek, yalnızca O'nun ortaya koyduğu şeydir.

Yani sen eğer bir hakikati öğrenmek istiyorsan, yönünü O’na dönmelisin. Bugünkü haber kaynaklarının, sosyal medyanın, yönlendirilmiş yorumların değil, Allah’ın indirdiği vahyin rehberliğine başvurmalısın. O gaybı bilir. Sen bilmiyorsun. O, perde arkasını görendir. Biz sahneyi izliyoruz, perde arkasındaki tezgâhları değil.

Mesela bugün Filistin meselesi… Kim kiminle, neyi planlıyor? Bu karmaşık ilişkiler ağında doğruyu nasıl ayırt edeceğiz? İşte cevabı burada: Rabbimiz gerçeği ortaya koyar. Sen O’na tutunursan şaşmazsın. O yüzden Kur’an’ı bırakma elinden, çünkü o en sağlam pusuladır.

4. “Hak geldi; artık batıl yoktur”-Hakikatin Zaferi Kaçınılmazdır

"De ki: ‘Hak geldi. Artık batıl yeni bir şey ortaya çıkaramaz, eskiyi de geri getiremez.’"

Ey kardeşim, hak ve batıl savaşı, Adem’le başladı, kıyamete kadar sürecek. Ama bu ayette müjdelenen bir hakikat var: Hak geldiğinde batıl yok olur. Çünkü batıl, esasen bir hiçtir. Var gibi gözükse de özü boşluktur.

Bugün batıl çok güçlü görünüyor olabilir. Zalimler tahtlarında, zalimler ekranlarda. Ama bil ki, onların saltanatı bir seraptır. Ne yeni bir şey üretebilirler, ne de kaybettiklerini geri alabilirler. Çünkü hakikatin karşısında tutunamazlar.

Senin görevin ne? Hakikati temsil etmek. Yaşayarak, konuşarak, durarak. Bir öğrencinin okulda adalet için sesini yükseltmesi, bir annenin evladına Allah’ı öğretmesi, bir çalışanın rüşvete karşı durması… Bunlar hakikattir. Ve bunlar birleşince, batılın karanlık duvarları yıkılır.

5. “Hidayet varsa, O’nun vahyiyle vardır”-Sapma ve Doğru Yolun Kaynağı

"De ki: ‘Ben eğer sapmışsam, ancak kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, kuluna çok yakındır.’"

Ey insan, burada çok derin bir sır var: Hidayet, yalnızca Allah’ın vahyiyle mümkündür. Sen doğruyu arayabilirsin, ama bulman için Allah’ın rehberliğine muhtaçsın.

Bugün insanlar “kendimce doğruyu buldum” diyor. Bu çok tehlikeli bir söz. Çünkü kişi kendini ilahlaştırmaya başlıyor. Halbuki doğru, bireysel yorumlarla değil, vahyin rehberliğiyle bulunur. Kur’an dışı hiçbir yol, seni kurtuluşa götürmez.

Peki saparsan ne olur? Kendi aleyhine saparsın. Başkasını değil, kendini mahvedersin. O yüzden nefsine değil, vahye güven. Ve unutma, Allah seni işitir, sana yakındır. O'na bir adım gitsen, O sana koşarak gelir. Kalbini aç, o zaman doğru yol sana açılır.

6. “Onları bir görsen!”-Hakikatten Kaçanların Sonu

"Sen onları, dehşetli bir korkuya kapılıp da kaçıp kurtulamayacakları ve yakın bir yerden yakalanacakları zaman bir görsen!"

Bu ayet, gaflet içinde yaşayanların, hakikatten kaçanların, mazluma sırt çevirenlerin akıbetini anlatıyor. Kardeşim, burada çok çarpıcı bir manzara var. İnsanlar birden yakalanıyor. Kaçamıyorlar. Korku içindeler. Ama artık çok geç.

Bu, sadece ahiret sahnesi değil. Dünyada da bu manzara yaşanıyor. Depremlerle, sellerle, savaşlarla, yıkımlarla… Bir an geliyor ki, insan ne yapacağını şaşırıyor. Hiçbir teknoloji, hiçbir zenginlik onu koruyamıyor.

Yakın bir yerden yakalanmak… Bu, gafletin içinde yaşamaktır. Hakikati burnunun dibinde olduğu hâlde görmemek. Bu çağda Kur’an elimizin altında. Camiler yanı başımızda. Ama biz kaçıyoruz. Sanki yokmuş gibi yaşıyoruz.

7. Peki Ne Yapmalıyız? Bir Yol Haritası

İşte şimdi sana açık, doğrudan ve pratik bir yol haritası sunuyorum. Bu çağın gafletinden kurtulmak ve hakikatin tarafında olmak için:

  1. Niyetini düzelt: Her işin başı niyettir. Menfaat için değil, Allah için yaşa. Her gün kendine sor: “Bugün Allah için ne yaptım?”

  2. Kur’an’a sarıl: Vahiy senin pusulandır. Günde en az 15-20 dakika Kur’an oku. Anlamıyla birlikte. Bir ayet bile seni değiştirebilir.

  3. Mazlumun yanında ol: Zulüm nerede varsa, oraya bak. Filistin, Doğu Türkistan, Yemen… Ama unutma, mahallende haksızlığa uğrayan bir komşun da mazlumdur. Sessiz kalma.

  4. Batıla karşı dur: Televizyonda, okulda, sokakta, iş yerinde… Batıl bir söz mü duyuyorsun? Tepki ver. Korkma. Sessizlik, onaydır.

  5. Nefsini denetle: Her gece vicdan muhasebesi yap. Nerede gaflete düştüm? Nerede yalan söyledim? Nerede bir mazlumu görmezden geldim?

  6. İyiliği çoğalt: Küçük iyilikler bile karanlığı dağıtır. Bir tebessüm, bir dua, bir selam. Allah katında büyüktür.

  7. Toplumunu uyar: Sosyal medya, sohbetler, dersler… Nerede olursan ol, hakikati konuş. İnsanları uyandır. Herkesin sana ihtiyacı var.

  8. Kalbini diri tut: Dua et. Sessiz bir köşede Allah’a içini dök. O seni dinler. Ve unutma: O, sana çok yakındır.

8.Gafletin Perdesini Yırt

Ey kardeşim, bu çağda yaşamak zor. Ama hakikatsiz yaşamak daha da zor. Bu yazının başında dediğim gibi, bu çağda her şeyimiz var ama hakikatimiz yok. Şimdi karar zamanı. Ya gafletin içinde sürükleneceğiz ya da vahyin ışığında ayağa kalkacağız.

Hak geldiğinde batıl yok olur. Ama hak, önce kalplerde doğar. Bu yüzden önce sen hak ol. Kalbini hakla doldur. O zaman çevren de değişir, toplum da değişir.

 “O, her şeyi hakkıyla işitir, kuluna çok yakındır.” Unutma, seni kimse anlamasa bile O seni anlar. Kimse duymasa bile O seni duyar. Kimse sana yardım etmese bile O yeter. Yeter ki sen O’na yönel.

Haydi, artık kalk ve yürü. Çünkü hakikat seni bekliyor.

Erol Kekeç/09.01.2025/Sancaktepe/İST

Toplumun Mevcut Durumu ve Yol Haritası


Sebe Suresi 34–46. Ayetleri Işığında Bir Muhasebe ve Uyanış Çağrısı

Sebe Suresi'nin 34–46. ayetleri, tarihin her döneminde insanlık için geçerli olan büyük bir hakikati dile getirir: Gaflet içindeki toplumlar, kendilerine gönderilen ilahi mesajları çoğu zaman küçümsemiş, reddetmiş ve bu reddedişin bedelini hem dünyada hem de ahirette ödemiştir. Zenginliğe, güce ve sayıca çokluğa güvenip ilahi uyarıları hafife alan kavimler, aynı hatayı tekrar tekrar işlemiştir. Bu ayetler yalnızca geçmişe dair ibretler değil, aynı zamanda bugüne ışık tutan ve geleceğimizi şekillendirmemiz için bize yol gösteren uyarılardır.

İnsanlık olarak geldiğimiz nokta, maalesef bu ayetlerde tarif edilen gaflet ve kibir halinden farklı değildir. Mazlumların feryadına kulak tıkanmakta, zenginliğe ve dünyalıklara olan düşkünlük her geçen gün artmakta, hakikat göz göre göre reddedilmektedir. Özellikle yaşadığımız coğrafyada, İslam beldelerinde, zenginliğin sarhoş ettiği yöneticiler ve gaflet içinde olan halklar, ilahi mesajın ciddiyetinden bihaber yaşamakta, dünya hayatını ebedi sanmaktadır.

Bu ayetler ışığında hem insanlık için hem de özelde yaşadığımız toplum için bir muhasebe yapmak ve bir yol haritası sunmak, artık ertelenemez bir sorumluluktur.

1. Gafletin Kökü-Zenginliğe ve Sayıca Çokluğa Güvenmek

Sebe Suresi 34–35. ayetlerde şımarık zenginlerin inkâra meyilli olduğu anlatılır. Mallarına ve evlatlarına güvenerek, Allah’tan gelen uyarıları umursamayan bu insanlar, “Bize azap edilmeyecek” diyerek kibirlenmişlerdir. Bugün de aynı kibri görüyoruz. Şehirlerde devasa binalar dikenler, şirketlerinde milyarlar yönetenler, halkın sırtından geçinen yöneticiler kendilerini dokunulmaz zannediyor. Zenginliklerini adalet için değil, tahakküm için kullanıyorlar.

Ama Allah şöyle diyor: “Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir!” (Sebe/ 37)

Yani kimsenin malı mülkü, Allah katında ayrıcalık sebebi değildir. Aksine bu nimetler, kulluğun, sorumluluğun ve hesaba çekilmenin vesilesidir. Bugün toplumda yaygın olan “parası olan haklıdır” anlayışı, bu ayetlerin ruhuna tamamen zıttır.

2. Mazlumlara Duyarsızlık-Sessizliğin Günahı

“Zulmedenlere ‘Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın’ denilecektir.” (Sebe /42)

Zulüm yalnızca fiilen yapılan bir eylem değildir; ona sessiz kalmak da bir zulümdür. Bugün Gazze'de, Yemen'de, Doğu Türkistan’da, Afrika'da binlerce çocuk açlıktan, bombalardan, ihmalden ölüyor. Bizler ise ekran başında içimizi ferahlatan dizilerle, lüks kahvelerle ve bireysel dertlerimizle meşgulüz. “Ben karışamam” diyenler, zulme ortak olduğunu fark etmiyor.

Oysa Kur’an bize der ki, mazluma el uzatmayan, zalimi engellemeyen topluluklar da azaba uğratılmıştır. Bu yüzden toplum olarak, yalnızca dua etmekle değil, bilinçli ve kararlı bir şekilde harekete geçerek mazlumların yanında olmalıyız.

3. Hakikati Reddetmek-“Bu Apaçık Bir Büyüdür” Diyenler

Sebe Suresi 43. ayette anlatılan inkârcılar, peygamberin getirdiği vahyi alaya alırlar ve “Bu bir büyü” derler. Bu tutum da günümüzde farklı şekillerde kendini gösteriyor. Kur’an mesajını hayatına taşımaya çalışan insanlar “gerici”, “çağ dışı” diye aşağılanıyor. Ahlak savunucuları, toplumu ifsat eden eğlence sektörünün dilinde “huzur kaçıranlar” ilan ediliyor.

Hakikat, her devirde önce yadırganmış, sonra alay edilmiş, en sonunda kabul edilmiştir. Ama bu kabul, çoğu zaman çok geç gerçekleşmiştir. Biz geç kalanlardan olmak istemiyorsak, bu hakikate bugünden sarılmalı, onun etrafında birleşmeli, onu hayatın merkezine yerleştirmeliyiz.

4. Yol Haritası-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış 

A. Tevhide Dönüş

Allah’ın yardımını, adaletini ve bereketini hayatımıza çekmenin ilk şartı, O’nu birleyerek yaşamaktır. Dualarımızda Allah’tan isterken, günlük yaşamda başka otoritelere kul olmamalıyız.

B. Bireysel Sorumluluk Bilinci

“Aklınızı başınıza alın, bir kişi bile kalkıp düşünsün.” (Sebe/ 46)

Bu çağrı, toplu gafletten uyanmak için bireysel farkındalıkla başlamak gerektiğini gösterir. Herkes, “Benim görevim nedir?” diye düşünmeli. Anne-baba çocuğuna, öğretmen öğrencisine, iş insanı çalışanına karşı sorumludur.

C. Zenginliği Paylaşmak ve Sınırlamak

Sebe 39. ayette şöyle buyrulur: “Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine daha iyisini verir.”

Zenginlik paylaşılmak içindir. Toplumda sadaka, zekât, infak bilinci yeniden canlandırılmalı. İsraf kültürü terk edilmeli, sade yaşam özendirilmelidir.

D. Hakikati Savunanlara Sahip Çıkmak

Bugünün “peygamber varisleri”, hakkı savunan dürüst aydınlar, mazlumlardan yana olan kanaat önderleri, yolsuzlukla mücadele eden gazetecilerdir. Onlara sahip çıkmak, adalet mücadelesine omuz vermek demektir.

E. Eğitimde Ahlak ve Kur’an Temelli Dönüşüm

Toplumun temel taşı olan eğitim sistemi yeniden şekillendirilmelidir. Müfredatlara sadece bilgi değil, değer ve ahlak da eklenmeli. Kur’an öğretileri çocuk yaşta anlatılmalı; düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya teşvik edilmelidir.

F. Adaletin Tesisi ve Hesap Verebilir Yönetim

Adaletin olmadığı yerde din de, huzur da, bereket de olmaz. Kamu yöneticileri hesap verir olmalı. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi illetlerle mücadele edilmelidir. Bu mücadeleye halk destek vermezse, çürüme kaçınılmaz olur.

G. Medya ve Kültürel Temizlik

Bugünün “şeytanî cinleri” ekranlardadır. İnsanların aklını çelen, ahlakını bozan, kalbini karartan yayınlar yaygın. Bu yayınların etkisi, Sebe 41. ayetteki “Onlar cinlere tapıyorlardı” cümlesini adeta hatırlatıyor. Medya ahlaklı ve denetlenebilir olmalı.

5. Geçmişten Ders-Uyarılar Gelmişti, Ama Dinlemediler

Sebe 44–45. ayetler der ki: “Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik... Öncekiler de yalanlamıştı.”

Bu, şunu gösteriyor: Kimse, “Bilmiyordum” diyemez. Çünkü Allah, her topluma ya doğrudan kitap, ya da onu anlayan, anlatan kişileri göndermiştir. Bugün ise Kur’an elimizde, ama okumuyoruz. Bilenler konuşuyor ama dinlemiyoruz. Bu yüzden bahane yok. Bu yüzden kurtuluş ancak tevbe ve dönüşle olur.

Gerçeğe Dönüş ve Yeni Bir Başlangıç

Sebe Suresi 46. ayet, tüm bu yolculuğun özetini sunar: “Ben size yalnızca bir şeyi tavsiye ediyorum: Allah için birer ikişer ya da tek başınıza kalkıp düşünmeniz.”

Birey olarak, toplum olarak yapmamız gereken budur: Düşünmek. Sorgulamak. Uyanmak. Sonra harekete geçmek. Kalplerdeki putları yıkmadan, sistemdeki zulmü kaldıramayız. Evdeki israfı bitirmeden, dünyadaki açlığı dindiremeyiz. Yalanı terk etmeden, hakikati savunamayız.

Bu yüzden artık silkelenip kendimize gelme zamanı. Gafleti bırakıp tevhide, zulmü terk edip adalete, gösterişi bırakıp ihlâsa dönme zamanı. Çünkü Allah, “azaptan önce uyarıyorum” diyor. Bu bir tehdit değil, rahmettir. Uyarıya kulak verelim ki, azaba muhatap olmayalım.

Unutma, Hakikat seni çağırıyor. Duyuyor musun?

Erol Kekeç/07.01.2025/Sancaktepe/İST

Sessizliğin En Karanlık Hali - Hakikate Sırt Dönmek

Kardeşim, sana çok açık konuşacağım.

İçinde yaşadığımız çağ, teknolojiyle övünüyor ama kalpleri taş gibi olmuş. Herkesin elinde akıllı telefon var ama akıl yok, vicdan yok. Herkesin gözü dünyada ama kimsenin gönlü gökyüzüne dönük değil. İşte Allah’ın bize gösterdiği bu ayetler, bugün yaşadığımız manzarayı birebir anlatıyor. Düşünsene, inkâr edenler diyor ki:

"Biz bu Kur’an’a da, ondan öncekilere de inanmayız."

Yani ne diyorlar biliyor musun? "Biz hakikati kabul etmeyeceğiz. Bize ne doğruyu anlatırsan anlat, biz bildiğimiz yoldan şaşmayacağız."

Ve sonra, kıyamet günü geldiğinde, yani o büyük hesap anında, Allah onları durduracak. Zalimleri bir arada göreceğiz. Kimse kimseden kaçamayacak. Herkes göz göze gelecek. Konuşmalar başlayacak. Birbirlerini suçlamaya başlayacaklar.

Zayıf olanlar, yani toplumda susturulanlar, bastırılanlar, mazlumlar diye görülenler, o kibirli olanlara şöyle diyecek:

"Siz olmasaydınız biz iman ederdik!"

Bugün bu sözü kaç kişi söylüyor, biliyor musun?

"Ben aslında namaz kılmak istiyorum ama çevrem dalga geçer diye korkuyorum."
"Kur’an’ı okuyorum ama herkes beni yobaz sanıyor."
"Filistin’deki zulüm içimi acıtıyor ama tepki verirsem işimi kaybederim."
"Sessiz kalıyorum çünkü ailem, arkadaşlarım, işim, statüm var."

Yani insanlar imanı değil, saygınlığı seçiyor. Hakkı değil, çıkarı tercih ediyor.

 Suçlu Kim? Hepimiz mi? Hayır!

Peki sonra ne oluyor?

Kibirli olanlar, o dünyada güçlü gibi görünenler diyor ki:

"Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır! Suçlu sizsiniz!"

Evet, hakikaten hidayet geldi. Bugün Kur’an elimizde. Peygamber’in (s.a.v.) örnekliği ortada. Herkes doğruyu biliyor ama kimse yaşamak istemiyor. Herkes konuşuyor ama kimse yürümüyor. Herkes üzülüyor ama kimse direnmiyor.

Kibirli olanlar kendilerini temize çıkarıyor. Tıpkı bugünün medya patronları gibi, zengin lobiler gibi, koltuk sevdalısı yöneticiler gibi. Onlar “Biz sizi zorlamadık, siz zaten suçluydunuz” diyorlar. Bugün de sistem böyle işlemiyor mu?

  • Gençlerin maneviyatla buluşmasına engel olan diziler, sosyal medya akımları, laçka eğitim sistemleri…

  • Mazlumların sesini kısmak için kullanılan etiketler: "terörist", "radikal", "aşırı"…

  • İnsanları sindiren ekonomi, açlık korkusu, sosyal baskı…

Yani hidayet ortada ama onu yaşamaya çalışanlar ya alaya alınıyor ya da susturuluyor.

Gündüz Tuzakları, Gece Tuzakları

Zayıf olanlar tekrar cevap veriyor. Bu çok önemli bir cümle:

"Hayır, bizi saptıran sizin gece gündüz kurduğunuz tuzaklardı. Siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortak koşmamızı emrediyordunuz."

Gece ve gündüz tuzaklar… Yani sistematik bir kuşatma.

Bugün sabah uyanıyoruz, gözümüzü açar açmaz bir dizi başlıyor, haberler, reklamlar, sosyal medya... Her yerde ne var? Dünya! Para, şöhret, eğlence, cinsellik, gösteriş… Her şey ama her şey Allah’ı unutturmaya programlanmış.

Gece ne var? Diziler, filmler, ahlaksız içerikler, korku pompalanan haberler, gerçek dışı gündemler…

Bu tesadüf değil kardeşim. Bu planlı. Ve bu tuzakları kuranlar da büyüklük taslayanlar. Hani o televizyon kanallarının sahipleri, o platformların yöneticileri, siyasetçileri, reklam verenleri… Bunlar bizi ilmek ilmek uzaklaştırıyorlar hidayetten. Ve maalesef biz de gönüllü köle oluyoruz.

Zaman Dolunca Pişmanlık Ne Fayda

Ve nihayet hesap vakti geldiğinde insanlar diyor ki:

"Azabı görünce içten içe pişman olurlar..."

İşte bu en acısı. Çünkü o pişmanlık artık işe yaramıyor. Gözyaşları dökülüyor ama cehennem kapısını kapatmıyor. Ahlar vahlar yükseliyor ama boyundaki zincirler çözülmüyor.

Allah, “İnkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçireceğiz” diyor. Bu halkalar ne biliyor musun?

  • Bir ömür dünya için yaşamanın utancı.

  • Mazluma sessiz kalmanın azabı.

  • Gerçeği bildiği halde sustuğu için duyduğu iç yanması.

 Bugünün Gerçeği - Filistin, Yemen, Doğu Türkistan

Kardeşim, bugün bu ayetler gözümüzün önünde canlı canlı yaşanıyor.

  • Filistin bombalanıyor. Kadınlar, çocuklar paramparça ediliyor. Biz neredeyiz?

  • Yemen açlıktan ölüyor. Biz hangi kafede oturuyoruz?

  • Doğu Türkistan susturuluyor. Biz hangi diziyi izliyoruz?

Bu kadar büyük zulüm karşısında kaç kişi gerçekten hesap veriyor? Hepimiz birer "zayıf görülen" değil miyiz? Ve bizi saptıranların "gece gündüz kurduğu tuzaklara" teslim olmadık mı?

Bugün hâlâ "İsrail’le ticaret yapmaya devam eden" ülkeler var. Hâlâ ABD üslerinin kapatılmadığı İslam ülkeleri var. Hâlâ "Bizim gücümüz yetmez" diyen siyasetçiler var.

Sence Allah bu sessizliği görmüyor mu?

Artık Bahane Yok – Herkes Kendi Yolculuğunun Yolcusudur

Bak kardeşim,

Sebe Suresi 25. ayette Rabbimiz çok net konuşuyor:

“De ki: Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.”

Bu, kimsenin kimseye bahane sunamayacağı bir gerçeği gösteriyor. Ne anlama geliyor bu?

Senin annen dindar olmayabilir. Baban seni camiye götürmemiş olabilir. Arkadaş çevren kötü olabilir. Medya seni oyalıyor olabilir. Ama senin önünde bir Kur’an varsa, bir kalbin atıyorsa, bir vicdanın hâlâ hayattaysa… Senin artık bahane hakkın yok.

Hiç kimse başkasının günahından mesul değil. Herkes kendi yolunun yolcusu.

Bize “arkadaşlarım yüzünden bozulmuştum” deme hakkı verilmeyecek.
“Devlet bana imkan sunmadı” dememize izin verilmeyecek.
“Şartlar zordu, işim vardı, sorumluluklarım çoktu” diye sızlanamayacağız.

Allah diyor ki: “Senin işlediğin günah senden sorulacak. Başkasınınkinden değil.”
O yüzden “toplum böyle, herkes böyle yapıyor” deme. Bu seni kurtarmayacak.
Kurtuluş yalnızca hakikati görüp ona teslim olanlar için.

 Modern Zalimler ve Sessiz Mazlumlar

Bugünün zalimleri kim, biliyor musun?

Bazen eli kanda olanlar değil.
Bazen tankla girenler değil.
Bazen namlu doğrultanlar değil.

Bugünün zalimleri;

  • Mazlumun çığlığına kulak tıkayanlar,

  • Hakkı bildiği hâlde susturulanlar,

  • Konforu için gerçekleri görmezden gelenler.

Ve mazlumlar?
Bugün sokakta yaşayan çocuklar,
Zulüm altında ezilen coğrafyalar,
İman etmeye çalışan ama ortam bulamayan gençler,
Namaz kılmak isteyip alaya alınmaktan korkan kalpler…

Zalim, sadece kılıç tutan değildir.
Zalim, gerçeğe sırt dönendir.
Ve mazlum, sadece dayak yiyen değildir.
Mazlum, susturulan kalptir.

 Yol Haritası – Adım Adım Kurtuluş Planı

Peki ne yapmalıyız? İşte burası çok önemli.

      1.Tevbe ile Yeniden Başla

Hiçbir şey için geç değil. Önce dur ve düşün:
Bugüne kadar Allah’ın hangi emrini görmezden geldin?
Mazlumun hangi çığlığını duymamazlıktan geldin?
Kur’an sana kaç kez seslendi, sen kaç kez erteledin?

Bunların farkına var. İtiraf et. Allah’tan utan. Ve sonra tevbe et. Gerçek bir tevbe. Gözünden yaş değil, yüreğinden pişmanlık dökülsün.

Çünkü pişmanlık, en büyük devrimdir.

       2.Hakikati Oku ve Anla

Kur’an sadece mezarlık kitabı değildir.
Kur’an sadece Ramazanlarda okunacak bir kitap değildir.

Kur’an; senin yoldaşındır, pusulandır, uyanış manifestondur.
Onu oku. Ama anlamak için oku.
Meal oku. Tefsir oku. Allah sana ne demek istiyor, anlamaya çalış.

Çünkü anlamayan uyanamaz.
Ve uyanmayan dirilemez.

        3.Korkma – Yalnız Değilsin

Bugün hakkı savunmak zor olabilir. İnsanlar sana garip bakabilir.
Ama yalnız değilsin.
Her devirde hak ehli yalnızdı. Ama Allah onlarlaydı.

Bak, Yemen’de çocuklar taşla direniyor.
Gazze’de kadınlar siper oluyor.
Sen burada sosyal medyada üç kelime yazmaya mı çekiniyorsun?

Korkma.
Yalnız kalsan da Allah seninle olsun yeter.

        4.Mazlumu Koru, Hakkı Savun

İmkanın varsa, zulme uğrayanlara destek ol.
Yoksa, sözünle destek ol.
O da yoksa, dua et. Ama bir şey yap.

Kendine şunu sor:

“Ben bu zulüm çağında ne yaptım?”

Cevabın “hiçbir şey” olmasın.

        5. Aileni ve Çevreni Uyandır

Kurtuluş bireysel değildir.
Toplum uyanmazsa sistem değişmez.

  • Eşine anlat,

  • Çocuklarına öğret,

  • Arkadaşına örnek ol,

  • Akrabana dua et.

Bu çağda en büyük cihat, hakikati yaşamak ve yaymaktır.

Kendi Coğrafyamızda Ne Yapmalıyız?

Türkiye’den, İslam coğrafyasından konuşalım.
Bizde bir uyanış var gibi ama yarım kalıyor. Neden?

Çünkü toplum ikiye bölünmüş:

  • Bir grup sadece dünyayı düşünüyor.

  • Diğeri sadece ahireti konuşuyor ama dünyaya hiç dokunmuyor.

Halbuki Müslüman, iki alemi birden düşünen insandır.

Yani:

  • Hakkı savunacaksın ama adalet için sistem inşa edeceksin.

  • Mazluma ağlayacaksın ama o mazlumun hakkını arayacak dava açacaksın.

  • Dua edeceksin ama fiili olarak direneceksin.

        Örnek Yol Haritası:

  1. İsrail ile ticaret yapanları deşifre et.

    • Sadece sosyal medyada değil, reel hayatta da anlat.

  2. STK’larla dayanışma kur.

    • Yardım, bilinçlendirme, hukuki destek, medya baskısı oluştur.

  3. Gençleri bilinçlendir.

    • Mahalle sohbetleri, kitap kulüpleri, seminerler düzenle.

  4. Medya üret.

    • Kendi kanalını kur, kısa videolar hazırla, şiir yaz, afiş tasarla.
      (Böylece düşmanın yalanlarına karşı doğruyu yay.)

  5. Tüketimi sorgula.

    • Düşmana para kazandırma. Bilinçli alışveriş yap.

    • Erol Kekeç/05.05.2025/Saancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!