Bu Blogda Ara

6 Haziran 2025 Cuma

Toplumun Mevcut Durumu ve Yol Haritası


Sebe Suresi 34–46. Ayetleri Işığında Bir Muhasebe ve Uyanış Çağrısı

Sebe Suresi'nin 34–46. ayetleri, tarihin her döneminde insanlık için geçerli olan büyük bir hakikati dile getirir: Gaflet içindeki toplumlar, kendilerine gönderilen ilahi mesajları çoğu zaman küçümsemiş, reddetmiş ve bu reddedişin bedelini hem dünyada hem de ahirette ödemiştir. Zenginliğe, güce ve sayıca çokluğa güvenip ilahi uyarıları hafife alan kavimler, aynı hatayı tekrar tekrar işlemiştir. Bu ayetler yalnızca geçmişe dair ibretler değil, aynı zamanda bugüne ışık tutan ve geleceğimizi şekillendirmemiz için bize yol gösteren uyarılardır.

İnsanlık olarak geldiğimiz nokta, maalesef bu ayetlerde tarif edilen gaflet ve kibir halinden farklı değildir. Mazlumların feryadına kulak tıkanmakta, zenginliğe ve dünyalıklara olan düşkünlük her geçen gün artmakta, hakikat göz göre göre reddedilmektedir. Özellikle yaşadığımız coğrafyada, İslam beldelerinde, zenginliğin sarhoş ettiği yöneticiler ve gaflet içinde olan halklar, ilahi mesajın ciddiyetinden bihaber yaşamakta, dünya hayatını ebedi sanmaktadır.

Bu ayetler ışığında hem insanlık için hem de özelde yaşadığımız toplum için bir muhasebe yapmak ve bir yol haritası sunmak, artık ertelenemez bir sorumluluktur.

1. Gafletin Kökü-Zenginliğe ve Sayıca Çokluğa Güvenmek

Sebe Suresi 34–35. ayetlerde şımarık zenginlerin inkâra meyilli olduğu anlatılır. Mallarına ve evlatlarına güvenerek, Allah’tan gelen uyarıları umursamayan bu insanlar, “Bize azap edilmeyecek” diyerek kibirlenmişlerdir. Bugün de aynı kibri görüyoruz. Şehirlerde devasa binalar dikenler, şirketlerinde milyarlar yönetenler, halkın sırtından geçinen yöneticiler kendilerini dokunulmaz zannediyor. Zenginliklerini adalet için değil, tahakküm için kullanıyorlar.

Ama Allah şöyle diyor: “Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir!” (Sebe/ 37)

Yani kimsenin malı mülkü, Allah katında ayrıcalık sebebi değildir. Aksine bu nimetler, kulluğun, sorumluluğun ve hesaba çekilmenin vesilesidir. Bugün toplumda yaygın olan “parası olan haklıdır” anlayışı, bu ayetlerin ruhuna tamamen zıttır.

2. Mazlumlara Duyarsızlık-Sessizliğin Günahı

“Zulmedenlere ‘Yalanlamakta olduğunuz cehennem azabını tadın’ denilecektir.” (Sebe /42)

Zulüm yalnızca fiilen yapılan bir eylem değildir; ona sessiz kalmak da bir zulümdür. Bugün Gazze'de, Yemen'de, Doğu Türkistan’da, Afrika'da binlerce çocuk açlıktan, bombalardan, ihmalden ölüyor. Bizler ise ekran başında içimizi ferahlatan dizilerle, lüks kahvelerle ve bireysel dertlerimizle meşgulüz. “Ben karışamam” diyenler, zulme ortak olduğunu fark etmiyor.

Oysa Kur’an bize der ki, mazluma el uzatmayan, zalimi engellemeyen topluluklar da azaba uğratılmıştır. Bu yüzden toplum olarak, yalnızca dua etmekle değil, bilinçli ve kararlı bir şekilde harekete geçerek mazlumların yanında olmalıyız.

3. Hakikati Reddetmek-“Bu Apaçık Bir Büyüdür” Diyenler

Sebe Suresi 43. ayette anlatılan inkârcılar, peygamberin getirdiği vahyi alaya alırlar ve “Bu bir büyü” derler. Bu tutum da günümüzde farklı şekillerde kendini gösteriyor. Kur’an mesajını hayatına taşımaya çalışan insanlar “gerici”, “çağ dışı” diye aşağılanıyor. Ahlak savunucuları, toplumu ifsat eden eğlence sektörünün dilinde “huzur kaçıranlar” ilan ediliyor.

Hakikat, her devirde önce yadırganmış, sonra alay edilmiş, en sonunda kabul edilmiştir. Ama bu kabul, çoğu zaman çok geç gerçekleşmiştir. Biz geç kalanlardan olmak istemiyorsak, bu hakikate bugünden sarılmalı, onun etrafında birleşmeli, onu hayatın merkezine yerleştirmeliyiz.

4. Yol Haritası-Karanlıktan Aydınlığa Çıkış 

A. Tevhide Dönüş

Allah’ın yardımını, adaletini ve bereketini hayatımıza çekmenin ilk şartı, O’nu birleyerek yaşamaktır. Dualarımızda Allah’tan isterken, günlük yaşamda başka otoritelere kul olmamalıyız.

B. Bireysel Sorumluluk Bilinci

“Aklınızı başınıza alın, bir kişi bile kalkıp düşünsün.” (Sebe/ 46)

Bu çağrı, toplu gafletten uyanmak için bireysel farkındalıkla başlamak gerektiğini gösterir. Herkes, “Benim görevim nedir?” diye düşünmeli. Anne-baba çocuğuna, öğretmen öğrencisine, iş insanı çalışanına karşı sorumludur.

C. Zenginliği Paylaşmak ve Sınırlamak

Sebe 39. ayette şöyle buyrulur: “Allah yolunda her ne harcarsanız, Allah onun yerine daha iyisini verir.”

Zenginlik paylaşılmak içindir. Toplumda sadaka, zekât, infak bilinci yeniden canlandırılmalı. İsraf kültürü terk edilmeli, sade yaşam özendirilmelidir.

D. Hakikati Savunanlara Sahip Çıkmak

Bugünün “peygamber varisleri”, hakkı savunan dürüst aydınlar, mazlumlardan yana olan kanaat önderleri, yolsuzlukla mücadele eden gazetecilerdir. Onlara sahip çıkmak, adalet mücadelesine omuz vermek demektir.

E. Eğitimde Ahlak ve Kur’an Temelli Dönüşüm

Toplumun temel taşı olan eğitim sistemi yeniden şekillendirilmelidir. Müfredatlara sadece bilgi değil, değer ve ahlak da eklenmeli. Kur’an öğretileri çocuk yaşta anlatılmalı; düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya teşvik edilmelidir.

F. Adaletin Tesisi ve Hesap Verebilir Yönetim

Adaletin olmadığı yerde din de, huzur da, bereket de olmaz. Kamu yöneticileri hesap verir olmalı. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi illetlerle mücadele edilmelidir. Bu mücadeleye halk destek vermezse, çürüme kaçınılmaz olur.

G. Medya ve Kültürel Temizlik

Bugünün “şeytanî cinleri” ekranlardadır. İnsanların aklını çelen, ahlakını bozan, kalbini karartan yayınlar yaygın. Bu yayınların etkisi, Sebe 41. ayetteki “Onlar cinlere tapıyorlardı” cümlesini adeta hatırlatıyor. Medya ahlaklı ve denetlenebilir olmalı.

5. Geçmişten Ders-Uyarılar Gelmişti, Ama Dinlemediler

Sebe 44–45. ayetler der ki: “Oysa biz onlara okuyup inceleyecekleri kitaplar vermedik... Öncekiler de yalanlamıştı.”

Bu, şunu gösteriyor: Kimse, “Bilmiyordum” diyemez. Çünkü Allah, her topluma ya doğrudan kitap, ya da onu anlayan, anlatan kişileri göndermiştir. Bugün ise Kur’an elimizde, ama okumuyoruz. Bilenler konuşuyor ama dinlemiyoruz. Bu yüzden bahane yok. Bu yüzden kurtuluş ancak tevbe ve dönüşle olur.

Gerçeğe Dönüş ve Yeni Bir Başlangıç

Sebe Suresi 46. ayet, tüm bu yolculuğun özetini sunar: “Ben size yalnızca bir şeyi tavsiye ediyorum: Allah için birer ikişer ya da tek başınıza kalkıp düşünmeniz.”

Birey olarak, toplum olarak yapmamız gereken budur: Düşünmek. Sorgulamak. Uyanmak. Sonra harekete geçmek. Kalplerdeki putları yıkmadan, sistemdeki zulmü kaldıramayız. Evdeki israfı bitirmeden, dünyadaki açlığı dindiremeyiz. Yalanı terk etmeden, hakikati savunamayız.

Bu yüzden artık silkelenip kendimize gelme zamanı. Gafleti bırakıp tevhide, zulmü terk edip adalete, gösterişi bırakıp ihlâsa dönme zamanı. Çünkü Allah, “azaptan önce uyarıyorum” diyor. Bu bir tehdit değil, rahmettir. Uyarıya kulak verelim ki, azaba muhatap olmayalım.

Unutma, Hakikat seni çağırıyor. Duyuyor musun?

Erol Kekeç/07.01.2025/Sancaktepe/İST

Sessizliğin En Karanlık Hali - Hakikate Sırt Dönmek

Kardeşim, sana çok açık konuşacağım.

İçinde yaşadığımız çağ, teknolojiyle övünüyor ama kalpleri taş gibi olmuş. Herkesin elinde akıllı telefon var ama akıl yok, vicdan yok. Herkesin gözü dünyada ama kimsenin gönlü gökyüzüne dönük değil. İşte Allah’ın bize gösterdiği bu ayetler, bugün yaşadığımız manzarayı birebir anlatıyor. Düşünsene, inkâr edenler diyor ki:

"Biz bu Kur’an’a da, ondan öncekilere de inanmayız."

Yani ne diyorlar biliyor musun? "Biz hakikati kabul etmeyeceğiz. Bize ne doğruyu anlatırsan anlat, biz bildiğimiz yoldan şaşmayacağız."

Ve sonra, kıyamet günü geldiğinde, yani o büyük hesap anında, Allah onları durduracak. Zalimleri bir arada göreceğiz. Kimse kimseden kaçamayacak. Herkes göz göze gelecek. Konuşmalar başlayacak. Birbirlerini suçlamaya başlayacaklar.

Zayıf olanlar, yani toplumda susturulanlar, bastırılanlar, mazlumlar diye görülenler, o kibirli olanlara şöyle diyecek:

"Siz olmasaydınız biz iman ederdik!"

Bugün bu sözü kaç kişi söylüyor, biliyor musun?

"Ben aslında namaz kılmak istiyorum ama çevrem dalga geçer diye korkuyorum."
"Kur’an’ı okuyorum ama herkes beni yobaz sanıyor."
"Filistin’deki zulüm içimi acıtıyor ama tepki verirsem işimi kaybederim."
"Sessiz kalıyorum çünkü ailem, arkadaşlarım, işim, statüm var."

Yani insanlar imanı değil, saygınlığı seçiyor. Hakkı değil, çıkarı tercih ediyor.

 Suçlu Kim? Hepimiz mi? Hayır!

Peki sonra ne oluyor?

Kibirli olanlar, o dünyada güçlü gibi görünenler diyor ki:

"Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk? Hayır! Suçlu sizsiniz!"

Evet, hakikaten hidayet geldi. Bugün Kur’an elimizde. Peygamber’in (s.a.v.) örnekliği ortada. Herkes doğruyu biliyor ama kimse yaşamak istemiyor. Herkes konuşuyor ama kimse yürümüyor. Herkes üzülüyor ama kimse direnmiyor.

Kibirli olanlar kendilerini temize çıkarıyor. Tıpkı bugünün medya patronları gibi, zengin lobiler gibi, koltuk sevdalısı yöneticiler gibi. Onlar “Biz sizi zorlamadık, siz zaten suçluydunuz” diyorlar. Bugün de sistem böyle işlemiyor mu?

  • Gençlerin maneviyatla buluşmasına engel olan diziler, sosyal medya akımları, laçka eğitim sistemleri…

  • Mazlumların sesini kısmak için kullanılan etiketler: "terörist", "radikal", "aşırı"…

  • İnsanları sindiren ekonomi, açlık korkusu, sosyal baskı…

Yani hidayet ortada ama onu yaşamaya çalışanlar ya alaya alınıyor ya da susturuluyor.

Gündüz Tuzakları, Gece Tuzakları

Zayıf olanlar tekrar cevap veriyor. Bu çok önemli bir cümle:

"Hayır, bizi saptıran sizin gece gündüz kurduğunuz tuzaklardı. Siz bize Allah’ı inkâr etmemizi ve O’na ortak koşmamızı emrediyordunuz."

Gece ve gündüz tuzaklar… Yani sistematik bir kuşatma.

Bugün sabah uyanıyoruz, gözümüzü açar açmaz bir dizi başlıyor, haberler, reklamlar, sosyal medya... Her yerde ne var? Dünya! Para, şöhret, eğlence, cinsellik, gösteriş… Her şey ama her şey Allah’ı unutturmaya programlanmış.

Gece ne var? Diziler, filmler, ahlaksız içerikler, korku pompalanan haberler, gerçek dışı gündemler…

Bu tesadüf değil kardeşim. Bu planlı. Ve bu tuzakları kuranlar da büyüklük taslayanlar. Hani o televizyon kanallarının sahipleri, o platformların yöneticileri, siyasetçileri, reklam verenleri… Bunlar bizi ilmek ilmek uzaklaştırıyorlar hidayetten. Ve maalesef biz de gönüllü köle oluyoruz.

Zaman Dolunca Pişmanlık Ne Fayda

Ve nihayet hesap vakti geldiğinde insanlar diyor ki:

"Azabı görünce içten içe pişman olurlar..."

İşte bu en acısı. Çünkü o pişmanlık artık işe yaramıyor. Gözyaşları dökülüyor ama cehennem kapısını kapatmıyor. Ahlar vahlar yükseliyor ama boyundaki zincirler çözülmüyor.

Allah, “İnkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar geçireceğiz” diyor. Bu halkalar ne biliyor musun?

  • Bir ömür dünya için yaşamanın utancı.

  • Mazluma sessiz kalmanın azabı.

  • Gerçeği bildiği halde sustuğu için duyduğu iç yanması.

 Bugünün Gerçeği - Filistin, Yemen, Doğu Türkistan

Kardeşim, bugün bu ayetler gözümüzün önünde canlı canlı yaşanıyor.

  • Filistin bombalanıyor. Kadınlar, çocuklar paramparça ediliyor. Biz neredeyiz?

  • Yemen açlıktan ölüyor. Biz hangi kafede oturuyoruz?

  • Doğu Türkistan susturuluyor. Biz hangi diziyi izliyoruz?

Bu kadar büyük zulüm karşısında kaç kişi gerçekten hesap veriyor? Hepimiz birer "zayıf görülen" değil miyiz? Ve bizi saptıranların "gece gündüz kurduğu tuzaklara" teslim olmadık mı?

Bugün hâlâ "İsrail’le ticaret yapmaya devam eden" ülkeler var. Hâlâ ABD üslerinin kapatılmadığı İslam ülkeleri var. Hâlâ "Bizim gücümüz yetmez" diyen siyasetçiler var.

Sence Allah bu sessizliği görmüyor mu?

Artık Bahane Yok – Herkes Kendi Yolculuğunun Yolcusudur

Bak kardeşim,

Sebe Suresi 25. ayette Rabbimiz çok net konuşuyor:

“De ki: Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.”

Bu, kimsenin kimseye bahane sunamayacağı bir gerçeği gösteriyor. Ne anlama geliyor bu?

Senin annen dindar olmayabilir. Baban seni camiye götürmemiş olabilir. Arkadaş çevren kötü olabilir. Medya seni oyalıyor olabilir. Ama senin önünde bir Kur’an varsa, bir kalbin atıyorsa, bir vicdanın hâlâ hayattaysa… Senin artık bahane hakkın yok.

Hiç kimse başkasının günahından mesul değil. Herkes kendi yolunun yolcusu.

Bize “arkadaşlarım yüzünden bozulmuştum” deme hakkı verilmeyecek.
“Devlet bana imkan sunmadı” dememize izin verilmeyecek.
“Şartlar zordu, işim vardı, sorumluluklarım çoktu” diye sızlanamayacağız.

Allah diyor ki: “Senin işlediğin günah senden sorulacak. Başkasınınkinden değil.”
O yüzden “toplum böyle, herkes böyle yapıyor” deme. Bu seni kurtarmayacak.
Kurtuluş yalnızca hakikati görüp ona teslim olanlar için.

 Modern Zalimler ve Sessiz Mazlumlar

Bugünün zalimleri kim, biliyor musun?

Bazen eli kanda olanlar değil.
Bazen tankla girenler değil.
Bazen namlu doğrultanlar değil.

Bugünün zalimleri;

  • Mazlumun çığlığına kulak tıkayanlar,

  • Hakkı bildiği hâlde susturulanlar,

  • Konforu için gerçekleri görmezden gelenler.

Ve mazlumlar?
Bugün sokakta yaşayan çocuklar,
Zulüm altında ezilen coğrafyalar,
İman etmeye çalışan ama ortam bulamayan gençler,
Namaz kılmak isteyip alaya alınmaktan korkan kalpler…

Zalim, sadece kılıç tutan değildir.
Zalim, gerçeğe sırt dönendir.
Ve mazlum, sadece dayak yiyen değildir.
Mazlum, susturulan kalptir.

 Yol Haritası – Adım Adım Kurtuluş Planı

Peki ne yapmalıyız? İşte burası çok önemli.

      1.Tevbe ile Yeniden Başla

Hiçbir şey için geç değil. Önce dur ve düşün:
Bugüne kadar Allah’ın hangi emrini görmezden geldin?
Mazlumun hangi çığlığını duymamazlıktan geldin?
Kur’an sana kaç kez seslendi, sen kaç kez erteledin?

Bunların farkına var. İtiraf et. Allah’tan utan. Ve sonra tevbe et. Gerçek bir tevbe. Gözünden yaş değil, yüreğinden pişmanlık dökülsün.

Çünkü pişmanlık, en büyük devrimdir.

       2.Hakikati Oku ve Anla

Kur’an sadece mezarlık kitabı değildir.
Kur’an sadece Ramazanlarda okunacak bir kitap değildir.

Kur’an; senin yoldaşındır, pusulandır, uyanış manifestondur.
Onu oku. Ama anlamak için oku.
Meal oku. Tefsir oku. Allah sana ne demek istiyor, anlamaya çalış.

Çünkü anlamayan uyanamaz.
Ve uyanmayan dirilemez.

        3.Korkma – Yalnız Değilsin

Bugün hakkı savunmak zor olabilir. İnsanlar sana garip bakabilir.
Ama yalnız değilsin.
Her devirde hak ehli yalnızdı. Ama Allah onlarlaydı.

Bak, Yemen’de çocuklar taşla direniyor.
Gazze’de kadınlar siper oluyor.
Sen burada sosyal medyada üç kelime yazmaya mı çekiniyorsun?

Korkma.
Yalnız kalsan da Allah seninle olsun yeter.

        4.Mazlumu Koru, Hakkı Savun

İmkanın varsa, zulme uğrayanlara destek ol.
Yoksa, sözünle destek ol.
O da yoksa, dua et. Ama bir şey yap.

Kendine şunu sor:

“Ben bu zulüm çağında ne yaptım?”

Cevabın “hiçbir şey” olmasın.

        5. Aileni ve Çevreni Uyandır

Kurtuluş bireysel değildir.
Toplum uyanmazsa sistem değişmez.

  • Eşine anlat,

  • Çocuklarına öğret,

  • Arkadaşına örnek ol,

  • Akrabana dua et.

Bu çağda en büyük cihat, hakikati yaşamak ve yaymaktır.

Kendi Coğrafyamızda Ne Yapmalıyız?

Türkiye’den, İslam coğrafyasından konuşalım.
Bizde bir uyanış var gibi ama yarım kalıyor. Neden?

Çünkü toplum ikiye bölünmüş:

  • Bir grup sadece dünyayı düşünüyor.

  • Diğeri sadece ahireti konuşuyor ama dünyaya hiç dokunmuyor.

Halbuki Müslüman, iki alemi birden düşünen insandır.

Yani:

  • Hakkı savunacaksın ama adalet için sistem inşa edeceksin.

  • Mazluma ağlayacaksın ama o mazlumun hakkını arayacak dava açacaksın.

  • Dua edeceksin ama fiili olarak direneceksin.

        Örnek Yol Haritası:

  1. İsrail ile ticaret yapanları deşifre et.

    • Sadece sosyal medyada değil, reel hayatta da anlat.

  2. STK’larla dayanışma kur.

    • Yardım, bilinçlendirme, hukuki destek, medya baskısı oluştur.

  3. Gençleri bilinçlendir.

    • Mahalle sohbetleri, kitap kulüpleri, seminerler düzenle.

  4. Medya üret.

    • Kendi kanalını kur, kısa videolar hazırla, şiir yaz, afiş tasarla.
      (Böylece düşmanın yalanlarına karşı doğruyu yay.)

  5. Tüketimi sorgula.

    • Düşmana para kazandırma. Bilinçli alışveriş yap.

    • Erol Kekeç/05.05.2025/Saancaktepe/İST

Toplumun Mevcut Durumu ve Yol Haritası

 


Sebe Suresi'nin Işığında Gafletin Anatomisi

Sebe Suresi'nin 34–38. ayetleri, sadece bir dönemin değil, insanlık tarihinin her safhasında tekrar eden bir gerçeği ortaya koyar: Varlıkla şımaran, güçle kibirlenen, dünyaya tutunup ahireti unutan bir insan tipi… Bu ayetler, bugünün dünyasında da kendini çok açık biçimde gösteren zihinsel bir hastalığın, ruhsal bir çöküşün fotoğrafıdır.

Gelin birlikte bakalım. Ne diyor bu ayetler?

“Biz, hangi memlekete bir uyarıcı göndermişsek oranın şımarık zenginleri, 'Biz, sizinle gönderileni inkâr ediyoruz' demişlerdir.”

“Yine, 'Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur. Bize azap edilmeyecektir' demişlerdi.”

“Ey Muhammed, de ki: Şüphesiz, Rabbim rızkı dilediğine bol verir ve dilediğine kısar. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

“Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip Salih amel işleyenler başka. İşte onlar için işlediklerine karşılık kat kat mükâfat vardır. Onlar cennet köşklerinde güven içindedirler.”

“Ayetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar.”

Bu ayetler günümüz için bir alarm zili niteliğinde. Çünkü biz de tam olarak bu hâle geldik. Evet, şimdi hep birlikte bu ayetlerin ışığında insanlığın içine düştüğü gafleti anlamaya ve oradan çıkış için bir yol haritası çizmeye çalışalım.

I. Gafletin Fotoğrafı Biz Neredeyiz?

İnsanlık olarak geldiğimiz noktada, teknoloji gelişti ama vicdan köreldi. Bilgi arttı ama hikmet azaldı. Binalar yükseldi ama ahlak çöktü. Lüks arabalar arttı ama yolda yürüyen mazluma dönüp bakan azaldı. Şehirler kalabalıklaştı ama yalnızlık çoğaldı.

Mazlum coğrafyalar kan ağlarken, süper marketlerde indirim kuyruklarına giriyoruz. Gazze’de bir çocuk taşın altında can verirken, biz telefonda oyun puanı peşindeyiz. Yemenli bir anne çocuklarının açlıktan gözlerinin içine bakamıyorken, biz akşam yemeğinde hangi mekanı seçelim diye düşünüyoruz. Lüks daireler, pahalı markalar, son model telefonlar... Hepsi var, ama bir yudum merhamet yok.

Sebe Suresi’nin bahsettiği “şımarık zenginler” artık sadece saraylarda yaşamıyor. Bizim mahallemizde de var. Belki de biziz onlar. Biraz parası olan, hemen kibirleniyor. Çocuğuna iyi bir gelecek sağlamanın tek yolu olarak onu ahiretten uzaklaştıran sistemlere dahil etmek zannediyor. İnsanlar mallarına, konumlarına, çocuklarının sınav başarılarına bakarak üstünlük taslıyor. Tıpkı ayetteki gibi: “Bizim mallarımız ve çocuklarımız daha çoktur.”

II. Hakikatlerden Kaçış-Hidayeti Engelleyen Düzenekler

Bugün insanlar neden hakikatten uzak? Çünkü hakikatin sesi kısıldı. Çünkü hidayetin yolu taşlarla döşendi. Bu taşları kim döşedi? Reklamlar, çıkar odaklı medya, rant uğruna susan sözde kanaat önderleri, dini çıkar aracı yapan tüccar din adamları, insanlara geçici dünya mutluluğunu cennet gibi sunan sistem…

İnsanlar sabah kalkıyor, gün boyu çalışıyor. Ama ne için? Daha lüks yaşamak için. Daha büyük ekran için. Daha pahalı tatil için. Kalbi Allah’a yaklaşmak için değil; gözleri vitrindeki yeni ürünleri görmek için çalışıyor.

İşte bu da ayetin işaret ettiği yarış: “Ayetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar…”

Evet, hakikatle savaşan bir toplum olduk. Ayetlere kulak değil, kulaklık taktık. Kalpleri değil, kartları açıyoruz. Allah'ın razı olacağı hayatı değil, toplumun beğeneceği hayatı yaşıyoruz.

III. Yol Haritası-Kurtuluşun Reçetesi

Peki ne yapacağız? Bu gidişe dur demek mümkün mü? Elbette mümkün. Hem bireysel hem toplumsal ölçekte yapabileceklerimiz var. Gelin hep birlikte  bir yol haritası oluşturalım:

1. Adaletin Tesisi-Zulmün Değil Hakkın Yanında Olmak

  • Adalet yalnızca mahkeme salonlarında aranmaz. Evde, sokakta, okulda, iş yerinde de adalet gerekir. Çocuğuna oyuncak alırken komşusunun çocuğunu görmezden gelen baba da adaletsizdir. Patronuna yaranmak için çalışanına zulmeden yönetici de.

  • Mazlumların sesi olmadan kurtuluş yoktur. Bugün Gazze’de bombalanan evlere sessiz kalan bir toplum, yarın kendi evleri yandığında feryat edemez.

  • Adalet, sadece başkalarından beklenmez; önce insan kendi nefsinde adil olmalı.

2. Eğitim ve Bilinçlenme-Kalpleri Diriltmek

  • Manevi eğitim olmadan bilgi insanı kurtarmaz. Atom bombasını yapan da yüksek eğitimliydi ama insanlıktan nasibini almamıştı.

  • Her eve bir Kur’an, her kalbe bir Allah korkusu lazım.

  • Gençlere sadece kariyer değil, karakter inşa edecek ortamlar sunulmalı. Çocuklar başarıyı yalnızca puanla değil, merhametle, doğrulukla da tanımalı.

3. Mazlumlara Destek-Sessiz Kalmamak

  • Zalimden yana olmamak yetmez. Mazluma destek olmak gerekir. Unutma, tarafsızlık da bazen zulüm olur.

  • Bugün cüzdanında bir liran varsa, onu zulümle boğuşan bir kardeşinle paylaşabilirsin. Dua edebilirsin. Sosyal medyada doğruyu savunabilirsin. Susmamayı seçebilirsin.

  • “Ben bir şey yapamam” demek, aslında “ben yapmak istemiyorum” demektir. Kalpten gelen her niyet bir yol bulur.

4. Manevi Değerlerin İhyası-İnsanı İnsana Yaklaştırmak

  • Ahlak bir süs değil, temel ihtiyaçtır. Merhamet, sevgi, tevazu, cömertlik… Bunlar kaybolunca ne kadar bina dikersen dik, o toplum çöker.

  • Ailelerde Kur’an konuşulmalı. Akşamları ekran değil, hakikat ışığı açılmalı.

  • Camiler sadece cenaze evi değil, hayatın merkezi olmalı. Orada sadece namaz değil, dertleşme, yardımlaşma da olmalı.

IV. Hayatımızı Değiştirecek Küçük Ama Etkili Adımlar

Şimdi somut adımlar atalım:

  • Her sabah bir ayet oku ve hayatına nasıl yön vereceğini düşün.

  • Haftada bir defa mazlum bir coğrafya için dua et, yardım et, konuş.

  • Çocuğuna her gün bir güzel ahlak öğüdü ver.

  • Ailende haftada bir “iyilik günü” yap, komşuya, yaşlıya, muhtaca bir iyilik yapın.

  • Tüketim çılgınlığına kapılmadan sade yaşa. Az harca, çok paylaş.

  • Sosyal medya kullanımını sınırlayıp, kitap ve Kur’an okumaya daha çok vakit ayır.

V. Sonuç: Kurtuluş Ancak Allah’a Dönüşledir

Ey dostum,

Dünya dönüyor ama biz olduğumuz yerde sayıyoruz. Belki de daha da geriye gidiyoruz. Kalplerimiz taşlaştı, gözlerimiz perdelenmiş. Ama hâlâ umut var. Çünkü Allah’ın rahmeti geniştir. Çünkü tövbe kapısı açık. Çünkü hidayet, bir adım ötede.

Ama önce gafleti fark etmeliyiz. Önce şımarıklığı, bencilliği, kibri terk etmeliyiz. Sebe Suresi’nin bu ayetleri bize bu çağrıyı yapıyor:

“Ne mallarınız ne de çocuklarınız, sizi bizim katımıza daha çok yaklaştıran şeylerdir! Ancak iman edip Salih amel işleyenler başka…”

İşte bu ayetin ışığında hayatımızı yeniden inşa etmeliyiz. Çünkü bu dünya geçici. Ama yaptıklarımız kalıcı. Ve hesap günü çok yakın.

Haydi şimdi karar ver:

  • Sessiz kalacak mısın?

  • Yoksa mazlumun yanında, hakikatin safında duracak mısın?

Tercih senin. Ama bil ki, hakikat susmaz. Vicdan ölmez. Allah görür. Allah bilir. Ve Allah hesap sorar.

Unutma:

“Bizim işlediğimiz suçlardan siz sorumlu tutulmazsınız. Sizin işlediklerinizden de biz sorumlu tutulmayız.” (Sebe/25)

O gün geldiğinde kimse kimseyi suçlayamayacak. Şimdi, bugün, hemen… Herkes kendi sorumluluğunu alsın. Dünya kurtulmazsa bile, belki biz kurtuluruz. Ama bunun yolu, hakikate dönmekten geçiyor.

Ve şimdi... başla. Çünkü vakit dar. Çünkü insanlık seni bekliyor.

Erol Kekeç/03.01.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!