Bu Blogda Ara

10 Haziran 2025 Salı

Tapınma Alışkanlık mı Tercih mi?



 Toplumsal İfsadın Kökleri Üzerine 

İnsanoğlu, yaratılışından bu yana tapınma ihtiyacı duymuştur. Bu, insanın fıtratına işlenmiş bir yöneliştir; çünkü insan sınırlıdır, acizdir, korunma ve anlam arayışı içindedir. Ancak bu yönelişin şekli, mahiyeti ve muhatabı zamanla değişebilmiş, hakikate yönelmesi gereken bu duygu; alışkanlıklar, zaaflar, korkular ve cehaletle sapkın yönlere evirilebilmiştir. İşte bu noktada temel soru şudur: Tapınma bir tercih midir, yoksa alışkanlık haline mi gelir? Ve daha önemlisi: Alışkanlıkla başlayan tapınmaların sapmaya evrilmesi nasıl bir toplumsal çürümeye yol açar?

Bu sorulara en çarpıcı örnek, Kur’an’da anlatılan Hz. Yusuf kıssasında gizlidir. Kendisini zamanında kabullenmekte zorlanan, hatta iftira ve tuzaklarla hapsetmeye çalışan bir toplum, Hz. Yusuf’un ölümünden sonra “Allah, Yusuf’tan sonra kimseyi göndermez” diyerek onu putlaştırmış ve sapkınlığa sürüklenmiştir. Bu örnek sadece bir kıssa değil, insanlık tarihinin tekrar eden çöküş desenlerinden biridir.

1. Fıtratın Yönelişi-Tapınmanın Temel İtici Gücü

İnsan, sonsuza dair bir bilinçle yaratılmıştır. Bu bilinç, sonsuzluğa duyulan özlemle birleştiğinde, bir yüce varlığa yönelme ihtiyacını doğurur. Bu yönelme; bazen secdeyle, bazen dua ile, bazen ise sadece içsel bir boyun eğişle tezahür eder. Ancak bu yönelişin neye ve kime olduğuna karar vermek, insanın aklına, terbiyesine ve iradesine bağlıdır.

Bu noktada şunu belirtmek gerekir: Tapınmak bir ihtiyaçtır, evet. Fakat neye tapındığını seçmek bir tercihtir. Eğer bu tercih bilinçle, hakikatle ve tevhit anlayışıyla yapılmazsa, bu sefer tapınma alışkanlığa, alışkanlık da zamanla kör bir bağnazlığa dönüşür.

2. Alışkanlıkların Zehri-Bilinçsiz İbadet, Boş Ritüel

İbadetlerin anlamını kaybettiği, secdenin sembolikleştiği, sözlerin ruhtan uzaklaştığı bir toplumda, tapınma artık bir alışkanlıktır. Sabah kalkınca diş fırçalamak gibidir; yapılır ama niçin yapıldığını kimse düşünmez. Cuma namazına gitmek, ezan okununca ayağa kalkmak, mukabele dinlemek… Bunların hepsi kıymetlidir ama içi boşaltıldığında birer otomatiğe bağlanmış tepkiden ibaret kalır.

Alışkanlıkla yapılan ibadetler, insanı oyalayan ama dönüştürmeyen bir ritüele dönüşür. Bu da zamanla insanın ibadeti bir duygu boşalımı yerine, sadece “toplumsal normlara uyum” amacıyla yerine getirmesine neden olur. Dini bir görevi yaparken hissedilen şey Allah’a yakınlık değil, toplumsal dışlanmadan kaçınma korkusudur.

3. Hz. Yusuf’un Putlaştırılması-İnsanların Gerçeği Anlayamayıp Efsaneleştirmesi

Hz. Yusuf’un hayatı, iffet, sabır, adalet ve Allah’a teslimiyetin timsali olarak anlatılır. Mısır’da adaletle hükmetmiş, zindanlara düştüğü halde isyan etmemiş, kendisine ihanet eden kardeşlerini affetmiştir. Fakat ne yazık ki insanlar onu bu haliyle yaşarken anlayamamış, kıymetini bilememiştir. Ne zaman ki aralarından ayrılmış, o zaman değer vermeye başlamışlardır.

Zihinlerindeki boşluğu onunla doldurmuş, acılarını onun adıyla hafifletmişlerdir. Zamanla bu sevgi, hakikati hatırlamaktan öteye geçmiş, “Allah, Yusuf’tan sonra kimseyi göndermez” inancına dönüşmüştür. Bu inanç, onu yüceltmek değil; Allah’ın rahmetini sınırlandırmak anlamına gelir ki bu da şirk kapısını aralar.

İşte tam bu noktada sapma başlar: İlahi olanla insani olan yer değiştirir. İnsani olan (Hz. Yusuf), ilahi yerine konur. Bu, en sinsi ve derin sapmadır. Çünkü insanlar bu durumu “sevgi” zanneder ama aslında tevhitten sapıştır.

4. İfsadın Kökleri-Bireysel Zaaflardan Kolektif Sapkınlığa

Toplumsal ifsat, bir gecede ortaya çıkmaz. Kültürel, zihinsel ve duygusal tortuların birikmesiyle büyür. Önce anlam kaybolur, sonra davranış kalır, en sonunda da davranış şekil değiştirir ve çarpık bir inanç sistemine dönüşür.

  • Anlamın yitimi, tapınmayı alışkanlığa dönüştürür.

  • Alışkanlık, eleştirilmezliği doğurur.

  • Eleştirilmezlik, kutsallaştırmaya evrilir.

  • Kutsallaştırma, sorgulamayı suç sayar.

  • Sorgulamanın yasaklanması, özgür düşüncenin felç olmasıdır.

Ve artık o toplumda ne bir peygamber anlaşılır, ne de hakikat duyulur. Çünkü herkes tapındığı şeye “dokunulmazlık” atfeder.

5. Din Maskesiyle Gelen Çöküş

Toplumsal çöküşlerin çoğu ahlaki değil, dini kisveye bürünmüş ahlaksızlıkla başlar. İnsanlar dinin emirlerini değil, dinle özdeşleştirdikleri kişileri sorgulamayı bırakınca çöküş kaçınılmaz olur. Tapınma, nesnelere veya kişilere yönelmişse; hakikate değil, temsile odaklanmışsa; o zaman ilahlık taslamanın yolu açılmıştır.

Bugün bile bazı topluluklarda insanlar; şeyhlerine, liderlerine, hocalarına sorgusuz sualsiz biat etmektedir. Bu insanlar kendi elleriyle, kendilerine “yarı ilahlar” üretmişlerdir. “Şeyh uçmaz, mürit uçurur” sözü; bu trajedinin veciz bir özetidir.

6. Toplumsal İfsadın Yayılma Dinamikleri

Toplumsal sapmalar bireyde başlar ama çoğunlukla şu süreçlerle büyür:

a. Rol Model Sapması

Hakikate hizmet eden liderlerin yokluğunda, toplumlar semboller üretir. Bu semboller zamanla “model” değil “ilah” olur.

b. Efsaneleştirme

Toplum, liderlerini veya geçmişte yaşamış büyük şahsiyetleri dokunulmaz kılar. Onların adıyla yemin edilir, mezarları ziyaret yerleri olur. Bu kişiler artık “hakikati gösteren” değil “hakikatin kendisi” haline gelir.

c. Kolektif Körleşme

Efsaneleştirme arttıkça, sorgulama azalır. Artık akıl devre dışıdır. Kalabalıkların doğru dediği şey “doğru”, yanlış dediği şey “yanlış” olur.

d. Kurumsallaşan Şirk

Zamanla bu tapınma biçimleri kurumsallaşır. Resmi bir din görünümü alır. Ama içinde tevhit yoktur; Allah vardır ama iradesi insanların elindedir.

7. İfsadın Modern Yüzü-Bugünün Putları

Bugün Hz. Yusuf’un putlaştırılmasının çağdaş versiyonlarını yaşıyoruz. Yalnızca peygamberleri değil, liderleri, ideolojileri, teknolojiyi, ünlüleri, parayı ve başarıyı da tapınma nesnesi haline getiriyoruz.

Artık secde ettiğimiz şey Allah değil; statü. Dua ettiğimiz şey, şifa değil; gösteriş. Yöneldiğimiz kıble, hakikat değil; menfaat.

Bugünün putları taş değil; sosyal medya ikonları, banka hesapları, siyasi figürler, futbolcular, fenomenler… Taptığımız şeyler şekil değiştirdi, ama içimizdeki tapınma zaafı hâlâ yerli yerinde duruyor.

8. Kurtuluş-Alışkanlıktan Tevhîde Geçiş

Toplumsal ifsadın panzehiri, yeniden hakikate yönelmektir. Bunun için:

  • İbadet anlamlandırılmalı, mekanik hareketler değil bilinçli yönelişler olmalıdır.

  • Rol modeller efsaneleştirilmemeli, sadece rehber olarak görülmelidir.

  • Her kutsal sorgulanmalıdır; çünkü hakikat, sorgulamaya açıktır.

  • Tevhit bilinçle içselleştirilmelidir, “Allah’tan başka ilah yoktur” sözü sadece dilde değil, hayatta hüküm sürmelidir.

  • Tapınma tercihe dönüşmeli, alışkanlığın zincirinden kurtulmalıdır.

 Tapınmanın Bedeli Ya da Hürriyetin Fikri

Hz. Yusuf’un hayatı boyunca uğradığı zulme rağmen dimdik kalması, Allah’a olan bağlılığının sarsılmaması, onun örnekliğini anlamlı kılar. Ancak onu bir ilah gibi görmek, kendi mücadelemizi unutmak demektir. Putlaştırmak, teslim olmaktır. Oysa tevhid, özgürlüktür. Çünkü tevhid; kula kulluğu reddedip sadece Allah’a yönelmektir.

Toplumlar, tapınmanın özünü kaybettikçe önce kişilere, sonra heykellere, ardından da menfaatlerine tapmaya başlar. Ve bu tapınma türleri, bir gün mutlaka kendi toplumlarını çürütür. Hakikatin yerini alışkanlıklar aldığında, inanç şekilsel olur. Şekilsel inanç ise her zaman şirkle el ele yürür.

Tapınma bir ihtiyaçtır, evet. Ama kime, neye ve nasıl olduğuna dikkat edilmelidir. Çünkü tapınmanın yönü, insanın kaderini belirler.

Erol Kekeç/21.12.2024/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!