Bu Blogda Ara

27 Haziran 2025 Cuma

İradeye ihanet hakikate sadakat



1.Bir uyanışa davet

Bu çağrı Korkuyla bastırılmış vicdanlara, susturulmuş akıllara ve yalanlarla hipnoz edilmiş bir topluma, yeniden hakikatin ve adaletin sesi olma çağrısıdır.

Çünkü;

  • Yalanın devletleştiği,

  • İftiraların kanunlaştığı,

  • Ahlaksızlığın meşrulaştığı,

  • Muhalif olmanın suç, sadık olmanın erdem sayıldığı
    bir dönemde susmak, zulme ortak olmaktır.

Bu çağrı, hakaretsiz ama keskin, suçlayıcı değil ama sorgulayıcı, kin dolu değil ama dirayetlidir. Çünkü biz inandık:
“Zalim susmazsa, mazlum susmamalıdır.”

2. İftira düzeni Seçim öncesi kurulan tiyatro

Güya seçim süreci bir "irade şöleni."
Oysa perde arkasında oynanan şey:
Bir iftira tiyatrosudur.

Seçim kazanmak uğruna:

  • Muhaliflere iftiralar atılır,

  • Medya aracılığıyla kişilik suikastları yapılır,

  • Siyasi linç seansları düzenlenir,

  • "Yargı" sopası gösterilir.

Ve halk, inandırılır.
Çünkü “algı”, “hakikat ”in önüne geçmiştir.
Çünkü artık “bir şey söylendiği için doğrudur”, doğruluğu ispatlandığı için değil.

3. Güç sarhoşluğu Söylediklerini unutup eleştirenleri susturmak

Seçim kazanıldığında ise:

  • Dünün yeminleri unutulur.

  • Dün “yapmayız” denilen her şey yapılır.

  • Dün “zulüm” denilen yöntemler bugün “güvenlik politikası” olur.

Ve sonra ne olur biliyor musunuz?

Muhalefet “neden bunları yapıyorsunuz?” diye sorunca,
onlara cevaben:
“Sen haddini bil!”
denir.

Yetmez…

  • Basın susturulur.

  • STK’lar kriminalize edilir.

  • Toplumun vicdanı korkutularak bastırılır.

Eleştiren değil, itaat etmeyen herkes yaftalanır.
Çünkü artık sadakat, liyakatin önündedir.
Ve halk bu rezalete kanunların gölgesinde alkış tutar.

4. Yasal zulüm- Kanunla kurulan tuzak

Zulüm bazen paletle, bazen kelepçeyle, bazen mahkeme kararıyla gelir.

Ama en sinsisi:
Kanunla yapılan zulümdür.

  • Kanunlar öyle yazılır ki, ifade özgürlüğü "dezenformasyon" olur.

  • Protesto "kamu düzenine tehdit" olur.

  • Eleştiri "düşmanlık suçu" sayılır.

Ve böylece:
Adalet, güçlü olanın silahı; zayıf olanın mezarı haline gelir.

Sistem, kendine itaat etmeyeni yok eden bir mekanizmaya dönüşür.
Toplum ise bu çarpıklığı sorgulamak yerine şöyle düşünür:

“Suçsuz olsalar içeri girerler miydi?”

5. Tebaa halk- Düşünmeyen, sorgulamayan, tapan

Sistem böyle işleyince halk da dönüşür.
Artık bir millet değil, bir teba oluşur.

Bu teba:

  • Sorgulamaz, savunur.

  • Hakkı aramaz, lidere biat eder.

  • Hakkı değil, kimden geldiğine bakar.

Ve trajik çelişki şudur:
Bu halk, Allah’a iman ettiğini söyler ama
zulmeden efendisini ilah edinmiştir.

Ve Kur’an’ın dilinden değil, liderin dudaklarından geleni “vahiy” bellemiştir.

6. Tarihin ve hakikatin önünde durulmaz

Şimdi size sesleniyoruz:
Ey kendini devlet sananlar!
Ey hukuku emir eri sananlar!
Ey halkı unutup iktidarı kutsayanlar!

Bugün güçlü olabilirsiniz.
Bugün yargıyı, medyayı, eğitimi, dini kendi çıkarınıza göre dizayn etmiş olabilirsiniz.

Ama Allah’ın adaleti gecikir, ama asla şaşmaz.
Her Firavun’un bir Musa’sı,
Her Nemrut’un bir İbrahim’i,
Her zalimin bir sonu vardır.

Tarihin tozlu sayfalarında adınız:

  • Zulmü kanunlaştıranlar,

  • Hakkı itibarsızlaştıranlar,

  • Toplumu köleleştirenler,
    olarak geçecektir.

Ve bu halkın suskunluğu sizi kurtarmayacaktır.
Zira her susturulan ses, bir gün çığlığa dönüşür.

7. Biz neyi savunuyoruz?

Biz, sıradan insanlar olarak:

  • Hakikat adına konuşuyoruz.

  • Kimseye kinle değil, herkese sorumlulukla yaklaşıyoruz.

  • Zulmün meşrulaştırılmasına itiraz ediyoruz.

  • Ve susanlar adına haykırıyoruz.

Biz adalet istiyoruz, intikam değil.
Biz hukuk istiyoruz, sopa değil.
Biz özgürlük istiyoruz, sadakat yeminleri değil.
Ve en çok da Allah’a kul olup kula boyun eğmemeyi istiyoruz...

8. Tarihe not düşüyoruz

Bugünün zalimleri,
Kendi kurdukları algı duvarları arasında sonsuz yaşayacaklarını sanıyorlar.
Ama tarih,
Hiçbir zalimi affetmedi.
Hiçbir susturulmuş hakikati sonsuza dek bastıramadı.

Ve biz bu yüzden diyoruz ki:

“Adalet yerini buluncaya kadar susmayacağız.”
“Mazlumlar ayağa kalkıncaya kadar geri durmayacağız.”
“Hak yerini buluncaya kadar bu meydan bizimdir.”

Biz bu manifestoyu tarihe yazıyor,
Zulmün, iftiranın, yalanın, gasbın, putlaştırmanın karşısına
Allah’a kul, kula muhalif olmanın onuruyla dikiliyoruz.

İmzamızı atıyoruz....
Vicdanı susturulmayanlar.
Zulmü kanıksamayanlar.
Yalanla yönetilmeye direnç gösterenler.
Allah’tan başkasına secde etmeyenler.
Ve bu ülkeyi gerçekten sevenler.

Bahadır Hataylı/27.06.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!