Bir Sözle Başlayan Sarsıntı
“Ey Muhammed! Getirdiğin dini öylesine bozdular, o hale getirdiler ki, görsen artık sen bile tanıyamazsın...”
Bu söz, sadece bir serzeniş değil; bir tokat, bir çığlık, bir uyarıdır. Sözüm ona “din” adına yapılan ama İslam’ın özüne, Peygamber’in ahlâkına, Kur’an’ın adaletine taban tabana zıt yaşantılara karşı bir haykırıştır. Bugün “din” adı altında yaşanan şey, çoğu zaman Allah’a yaklaşmak değil, cemaat liderlerine, hurafelere, geleneksel kodlara veya ideolojik kalıplara teslimiyet haline gelmiştir. Artık din bir hakikat yolu değil, bir kimlik göstergesi, bir kalıba girme şekli, bir oy toplama aracı, bir politik koz halini almıştır.
1. Suret Putu- Dinin Biçimlendirilmesi
İbadet surete dönüşmüş, niyetler ortadan kalkmıştır. Oysa Kur’an şöyle der:
“Namaz, kötülükten ve fuhşiyattan alıkoyar.” (Ankebût/ 45)
Ama bugün namaz, sadece bir “işaret”tir. Camiye giden, dindar sayılır. Sakal bırakmak, başörtüsü takmak, tesettüre girmek; insanları “iyi” veya “kötü” diye damgalamak için ölçü olmuştur. Oysa dış görünüş, kalbin halini yansıtmaz.
Dinin surete hapsolması, onun putlaşmasıdır. Aynı bir zamanlar “lat, menat ve uzza” putları nasıl hakikatin önünü tıkadıysa, bugün de şekilcilik, taklitçilik, geleneksel kalıplar put gibi önümüzde durmaktadır.
2. Taklit Dini-Akla ve Sorguya Kapalı Yaşantı
Bugün din adına konuşan birçok kişi, düşünmeyi bir sapkınlık, sorgulamayı bir inkar, aklı kullanmayı bir bid’at saymaktadır. Oysa Kur’an yüzlerce yerde akletmeye, düşünmeye, araştırmaya çağırır:
“Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri mühürlü mü?” (Muhammed/24)
Ama ne yazık ki halkın büyük çoğunluğu dini, babadan kalma bir gelenek olarak yaşar. “Dedem böyle yaptı, hocam böyle dedi, cemaatim böyle yapıyor” diyerek kitaba değil, kişilere sarılır. Artık dinde ölçü Kur’an ve sünnet değil, şeyhlerin rüyaları, cemaat liderlerinin sözleri, tarikatların usulleri olmuştur.
Bu, dini tahrif etmektir. Bu, hakikatin önüne insanı koymak ve Allah’ın yerine başka birini oturtmaktır. Şirk budur!
3. Cemaat Dini-Allah’tan Çok Lider Korkusu
Bugün birçoğumuz için cemaatin dışına çıkmak, Allah’ın çizgisinden çıkmak gibi algılanıyor. Halbuki din, kişisel bir yolculuktur. Allah ile kul arasına hiçbir güç, hiçbir kurum, hiçbir şeyh, hiçbir “reis” giremez. Fakat cemaat yapılarında birey adeta yok olur. Kendi aklını, kalbini, vicdanını bir lidere teslim eder. Lider ne diyorsa doğrudur. Cemaatin doğrusu, Allah’ın kelamından önce gelir.
Birçok tarikat ve dini grup, kendi iç ahkamlarını oluşturmuş, kendi haramlarını helallerini tanımlamış, adeta dini yeniden yazmıştır. Kadın dışlanır, çocuk istismarı örtülür, rüşvet dinin adını kullanarak meşrulaştırılır.
Din değil; şirk, çıkar, biat kültürü yaşatılmaktadır.
4. Milliyetçi Dindarlık-İslam'ın Yerine Bayrak
Bugün birçok “dindar”, dinini milletine, bayrağına, ırkına endekslemiştir. Allah’ın dini evrenseldir. Lakin biz, onu “bizden olanlar” ve “olmayanlar” diye ikiye böldük. Arap olan üstün sayıldı bir dönem, sonra Türk olan, sonra Acem olan... Oysa Kur’an der ki:
“Sizin en üstün olanınız, Allah’tan en çok korkanınızdır.” (Hucurât/13)
Ama biz bugün Allah’tan çok, “bizimkiler ”in yanında olmayı kutsadık. Zulüm yapan “bizimse” sustuk, başkasına yapıldığında bağırdık. Oysa zulüm kimden gelirse gelsin haramdır. Mazlum kim olursa olsun, yanında olmak vaciptir.
5. Kapitalist Dindarlık-Lüks, Şatafat ve Din Ticareti
Bugün “din” aynı zamanda bir sektör, bir ekonomi aracı haline gelmiştir. Lüks otellerde umre turları, parayla okunan hatimler, özel VIP hac organizasyonları, İslami giyim fuarları... Tefecilik yapan adamlar umreye gidiyor, helal gıda tabelasıyla alkol satan oteller dolup taşıyor.
Dini bir “tüketim nesnesi” haline getirdik. Sanki İslam zenginlerin süsü, fakirlerin ise tesellisi gibi gösterildi. Camilerden sadelik kalktı, şatafat geldi. Hutbelerde adalet değil, bağış kampanyaları konuşuluyor. Din adamları kravatlı diplomatlara dönüştü.
Dinin ruhu, adalet; görüntüsü, artık reklâm.
6. Kadına Bakış-Erdem Yerine Baskı
Bugün “din” adı altında kadın sadece bir örtüye, bir gölgeye, bir eve hapsedildi. Onun aklı, fikri, iradesi yok sayıldı. Oysa Kur’an kadınla erkek arasında değeri eşit, sorumluluğu ortak bir sistem kurar.
Ama kültürel gelenekler “dini” diyerek kadınları susturdu, ikinci sınıf yaptı, hatta bazı yerlerde mal gibi satılmasına göz yumdu. “Erkek ne derse odur” diyen bir anlayış din değil, cehalettir.
Dini şeklen yaşayıp, kadınlara zulmeden anlayış, Peygamber’in Veda Hutbesini dahi hiçe saymaktadır.
7. Siyasi Dindarlık-İktidara Tapan İman
Dinin siyasallaşması daima ürkütücüdür. Bugün en büyük bozulmalardan biri de budur. Dini, parti propagandası, oy makinesi, meşrulaştırma aracı haline getirenler, dinin en büyük düşmanlarıdır.
Siyasi liderleri “mehdi” gibi gören, onları eleştirmeyi dine karşı çıkmak gibi algılayan bir akıl, Allah’ın dinini kullara indirgemiştir. Bugün ülkemizde ve birçok İslam ülkesinde iktidar sahipleri her türlü haksızlığı yapıp ardından “elhamdülillah” diyerek meşruiyet üretmektedir.
Allah’ı kulların siyasetine alet etmek, en büyük iftiralardan biridir.
8. Dini Reddetmek Değil, Onu Temizlemek Gerek
Buraya kadar anlattıklarımız, dinin aslını değil; bozulmuş formlarını, yozlaşmış anlayışlarını eleştirmektedir. Bu, dine karşı olmak değil; dini yozlaştıranlara karşı olmaktır.
Bugün bize düşen görev, Kur’an’a dönmek, Peygamber’in ahlâkını yeniden kuşanmak, din ile gelenek arasındaki ayrımı yapmak, aklı, vicdanı, adaleti tekrar diriltmektir. Dini yeniden arındırmak, onu mezar taşlarından değil; yaşayan hayatın merkezine almak zorundayız.
Doğal Aromalı Din mi? Vahiy mi?"
Bak kardeşim...
Şimdi seninle biraz açık konuşacağım.
İnan bana, içimden geçenleri susturamayacağım.
Çünkü etrafımda öyle bir dünya görüyorum ki; insanlar gerçek açlığını fark etmiyor. Ruhları aç ama bunu gidermek yerine ellerine ne geçerse onunla karnını doyuruyor. Kimisi yoga yapıyor, kimisi taş diziyor, kimisi yıldızlara bakıp ruhunu arıyor. Ama ne garip, bulamıyor.
Doğal Aromalı Dinler
Peki Vahiy Nedir?
Der ki: “Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt, kalplerde olana bir şifa, inananlara bir rehber ve rahmet gelmiştir.”(Yunus/57)
Der ki: “Bu Kur’an öyle bir kitaptır ki, onda asla şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir yol göstericidir.”(Bakara/2)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder