Bu Blogda Ara

12 Mayıs 2025 Pazartesi

Adaletin Tokmağı mı Despotun Asası mı?


 Hakikatin tokmağı kimin elinde olduğu değil ne için kullanıldığı önemlidir.

"Hakikatin tokmağını eline alanların da hak ve adaletten yana bir eylemleri olmadığı zaman o tokmağın kimin elinde olduğunun o kadar önemi yoktur."

Bu söz, bir çağın ayırıcı eşiğinde, tarihin fısıltılarına kulak vererek söylenmiş bir hakikat tokadıdır. Çünkü çağlar boyunca insanlık, adalet arayışını; kimi zaman kılıçla, kimi zaman kalemle, kimi zaman dua ile ve kimi zaman haykırışla dile getirmiştir. Ama bütün bu arayışlarda bir şeyi hep göz ardı etmiştir: Güç kimde olursa olsun, eğer o güç adaleti tesis etmek için kullanılmıyorsa, onun varlığı sadece zulmün rengini değiştirir; mahiyetini değil.

Tokmağın Sembolü- Güç, İktidar ve Adalet Üçgeni

Tokmak, burada bir semboldür. Gerçeği açıklayan, karar verici, hüküm kurucu bir gücün temsili. Mahkemelerdeki tokmak gibi. Vurduğunda karar kesinleşir. Ama ya o tokmağı vuranın niyeti eğriyse? Ya hak yerine güçlüyü, adalet yerine çıkarı koruyorsa? İşte burada mesele sadece kimin elinde olduğuyla ilgili değil; o elin ne yaptığıyla ilgilidir.

Bir ülkenin başına geçenin, geçmişte mağdur olmuş olması, onun adil biri olduğu anlamına gelmez. Mazlumdan zalim çıkar. Nitekim nice devrimler, adalet adına yola çıkmışken, sonunda yeni despotluklara dönüşmüştür. Çünkü tokmağı eline alanlar, geçmişteki acılarının hıncını adalet zannederlerse, adaleti tekrar tekrar çiğnerler.

Tarihten Günümüze Tokmağı Elinde Tutanlar

  • Hz. Süleyman'ın Tokmağı: Adaletin sembolüydü. Herkesin hakkını bilirdi, rüzgâr bile onun buyruğundaydı. Ama o, gücü adalet için kullandı. Dilsiz kuşun bile derdini dinledi. Çünkü o bilir idi ki, hak, sadece insana değil, tüm varlığa aittir.

  • Firavun ’un sopası: Bir tokmaktı ama zalimliğin tokmağıydı. Gücü halkı ezmek için kullandı. Musa karşısına dikilince, gücün hakka değil, heva ve hevese hizmet ettiğini gördük. Sonuç? Hüsran ve helak.

  • Modern Dünyanın Tokmakları: Bugün tokmak medyanın, sermayenin, algoritmanın ve siyasi elitlerin elinde. Kararları onlar veriyor. Kimin ne düşüneceğini, hangi bilginin yayılacağını, neyin doğru neyin yalan olduğunu onlar belirliyor. Ama bu tokmaklar adalet üretmiyor, bilakis çarpık bir gerçeklik inşa ediyor.

Günümüz Örnekleriyle Derinlemesine Sorgulama

  • Yargı Bağımsızlığının Çöküşü: Bir ülkede yargı tokmağını eline almış hâkimler, iktidarın memuruna dönüşmüşse, artık o tokmak hakikat değil; korkunun, suskunluğun, zulmün tokmağıdır.

  • Sözde Özgür Basın: Gerçeğin tokmağını elinde tuttuğunu iddia eden medya kuruluşları, manipülasyonun, algının ve dezenformasyonun aracı hâline geldiyse; artık gerçek diye sundukları, sadece belirlenmiş bir gündemdir. Bu durumda kimin sesi çıktığından çok, kimin susturulduğuna bakmak gerekir.

  • Sivil Toplumun Tokmağı: Dernekler, STK’lar, hak savunucuları… Hepsi birer tokmak taşıyor. Ama bu tokmak, yalnızca moda hâline gelen meselelerde indiriliyorsa, gerçek zulümler karşısında sessiz kalınıyorsa, bu tokmaklar da birer gösteridir sadece. Gerçekten adil olmak, popüler olma kaygısını reddetmeyi gerektirir.

Tokmağın Görevi Neydi? Hakikati Duyurmak!

Hakikat, sadece söylenmek için değil, yaşanmak için vardır. Tokmak ise bu hakikati hayata geçirme aracıdır. Yani karar alma, uygulama, adaleti sağlama gücüdür. Eğer bu güç, kişisel menfaat, grup aidiyeti ya da ideolojik bağlılık uğruna çarpıtılıyorsa; o zaman o tokmak, sadece yeni bir zalimin elinde şekil değiştirmiştir.

Bugün halklar, adalet diye umut bağladıkları yöneticilerin tokmağından çıkan kararlara değil; o tokmağın nasıl kullanıldığına odaklanmak zorundadır. Siyasi liderin kim olduğundan ziyade, onun adil olup olmadığına, güç karşısında eğilip eğilmediğine, mazlumu görüp görmediğine bakılmalıdır.

Sorgulamayan Tokmak-Sürüleştirilmiş Kitleler

Bir başka tehlike daha var: Tokmağı eline almasa da, onun sesinden korkan ya da onun sesine alkış tutan kitleler. Bu kitleler, adaletsizlik karşısında susar, baskı karşısında boyun eğer ve hatta zalimi alkışlarsa, o zaman tokmağın sesi sadece bir gürültüye dönüşür. Adalet, alkışlarla değil, cesaretle yaşanır.

Bugün birçok toplum, tarih boyunca defalarca kandırılmış, sömürülmüş, bastırılmış olmasına rağmen hâlâ aynı tokmakların sesine hayranlıkla bakıyorsa, orada büyük bir sorgulama eksikliği vardır. Çünkü insanlar, çoğu zaman “kendi tokmağı” olduğuna inandıkları bir gücün zulmünü görmezden gelir.

Tokmağın Sahibi Değil, Kullanımı Önemlidir

Bir ülkede sağcılar tokmağı eline aldığında solcular adaletsizlikten şikâyet eder. Sonra solcular tokmağı alınca sağcılar. Ama değişen bir şey yoktur. Çünkü adalet, sadece kimlik değiştirmiştir; öz aynı kalmıştır. Hakikat yerinden oynamamıştır. Çünkü mesele “kim” sorusu değil, “ne için” sorusudur.

Kendine “hakikat savaşçısı” diyenlerin bile, çoğu zaman kendi ideolojileri dışında kalanlara adalet göstermediği bir dönemde, artık şunu sormalıyız:

“Tokmağı eline alan sen, gerçekten ne için indirdin onu? Bir zulmü durdurmak için mi, yoksa kendi hükmünü kabul ettirmek için mi?”

Yeni Bir Tokmak Kültürü

Toplumların uyanışı, artık kimlikler üzerinden değil, değerler üzerinden olmalıdır. Gerçek hakikat tokmağı; mazlumun, yetimin, sessizin ve unutulanın sesi olmalıdır. O tokmak, sadece düşmanı dövmek için değil; dostu da uyaracak kadar cesur olmalıdır.

Ve en önemlisi:

Tokmağı elinde tutanlar değil, o tokmağın ne için kullanıldığını takip eden uyanmış halklar; asıl değişimi başlatır.

Bugün bize gereken, tokmağı alkışlayan değil, onu sorgulayan, denetleyen ve gerektiğinde elinden alan halktır. Çünkü adalet, yalnızca kurumlarla değil, bilinçli vicdanlarla yaşar.

Son sözüm şudur,

Eğer bir toplumda adaleti sağlayacak tokmak, sadece güçlünün sesiyle iniyorsa; bilin ki orada hakikat çoktan susturulmuştur. Biz, artık tokmağın sesine değil, vicdanın sesine kulak vermeliyiz. Ve o sesi yükseltmek için, her birimiz bir tokmak olmalıyız: Sessizler adına konuşan, ezilenler adına direnen, hakikat adına yükselen bir ses.

Adalet, tokmağın değil, kalbin yön verdiği yerde başlar.

Erol Kekeç/11.03.2024/Namazgah/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!