Yolsuzluk, İhanet ve İkiyüzlülük Üzerine Bir İnceleme
Siyaset, toplumları yönetme sanatı olarak tanımlanır. Ancak ne yazık ki, birçok ülkede bu sanat; yolsuzluk, ihanet ve ikiyüzlülükle kirlenmiştir. Son yıllarda, özellikle Türkiye'de, kamu kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanıldığına dair iddialar gündeme gelmiştir. Abdurrahman Dilipak'ın eleştirileri ve ortaya koyduğu iddialar da bu gerçeğin sadece küçük bir parçasıdır. Ancak, mesele sadece belirli bir grup ya da partiyle sınırlı değildir. Bu yazıda, siyasetteki rezaletleri derinlemesine ele alacak, örnekler ve analizler eşliğinde sistemin nasıl çürüdüğünü göstereceğiz.
1. Yolsuzluk-Kamu Malının Talanı
Siyasi arenada yolsuzluk, en yaygın ve en zarar verici suçlardan biridir. Kamu kaynaklarının bireysel menfaatler doğrultusunda harcanması, sadece ekonomik bir sorun yaratmakla kalmaz, toplumsal adaleti ve güveni de sarsar. Özellikle Türkiye'de, yolsuzluk vakalarının birçok kez gündeme geldiğini görüyoruz:
İhaleye fesat karıştırma: Devlet ihalelerinin belirli kişi ya da gruplara verilmesi, kamu kaynaklarının belirli zümrelerce sömürülmesine yol açar.
Rüşvet ve kayırmacılık: Devlet görevlilerinin iş insanlarından rüşvet alarak kamusal hizmetleri çıkar gruplarına göre yönlendirmesi en büyük sorunlardan biridir.
Varlık fonları ve özelleştirmeler: Devlete ait varlıkların ucuza yandaş şirketlere devredilmesi, halkın malının gasp edilmesidir.
Son yıllarda, birçok kamu kurumunda skandallar patlak vermiş ve devlet ihalelerinin yandaş şirketlere nasıl peşkeş çekildiği defalarca ortaya çıkmıştır. Ancak bu olayların sorumluları genellikle hesap vermemiş, hatta ödüllendirilmiştir.
2. Metres Skandalları ve Ahlaki Çöküş
Siyasetçilerin sadece ekonomik değil, ahlaki açıdan da çöküşe uğradığına dair birçok örnek vardır. Siyasi gücü ellerinde bulunduran bazı şahısların, metreslerine kamu kaynaklarından lüks harcamalar yaptıkları, otellerde, rezidanslarda kamu parasıyla lüks içinde yaşadıkları sıkça gündeme gelmiştir.
Bunun en büyük sorunlarından biri de bu skandalların toplumun gözleri önünde yaşanmasına rağmen, herhangi bir yaptırıma uğramamalarıdır. Ahlak kavramını dilinden düşürmeyen birçok siyasetçi, kendi özel hayatlarında tam tersini yaparak ikiyüzlülüklerini ortaya koymaktadır.
3. Kamu Kaynaklarının Usulsüz Kullanımı
Devlet yönetiminde olması gereken temel ilkelerden biri, kamu kaynaklarının halkın refahı için kullanılmasıdır. Ancak Türkiye gibi ülkelerde bu kaynaklar genellikle kişisel ya da grup menfaatleri doğrultusunda harcanmaktadır. Bunlara örnek olarak:
Hazine garantili projeler: Köprüler, yollar, havalimanları gibi büyük altyapı projelerinin, belirli şirketlere büyük garantilerle verilmesi, devletin kasasını boşaltırken belirli şirketlerin kasalarını doldurmuştur.
Siyasi yakınlara verilen devlet kadroları: Liyakat yerine sadakatin esas alınması, devlet kurumlarının çökmesine ve işleyişin aksamasına neden olmaktadır.
Belediyeler ve vakıflar: Belediyelerin ya da devlet kurumlarının, belirli cemaat veya vakıflara büyük bütçeler ayırarak kamu kaynaklarını aktarması da yaygın bir yolsuzluk biçimidir.
4. İhanet ve İkiyüzlülük
Siyasi figürlerin halka verdikleri sözleri tutmamaları, hatta tam tersini yapmaları artık alışılagelmiş bir durum haline gelmiştir. Bir zamanlar savundukları değerleri, çıkarları doğrultusunda terk eden, ideolojik olarak sağcı ya da solcu gibi görünüp, aslında tamamen pragmatist bir tutum sergileyen siyasetçiler, halkın güvenini sarsmaktadır.
Dindar görünüp dinin değerlerini çiğneyenler
Milliyetçi geçinip ülke kaynaklarını yabancı sermayeye peşkeş çekenler
Halka dürüstlük vadederek en büyük yolsuzlukları yapanlar
Bu tarz politikacılar, kısa vadede kazanım elde etseler de, uzun vadede toplumun tüm ahlaki ve etik değerlerini çökertmektedir.
5. Çözüm Ne Olmalı?
Bu kadar büyük bir çürümenin yaşandığı bir ortamda çözüm bulmak kolay değildir. Ancak yapılması gereken bazı temel reformlar şunlar olabilir:
Şeffaflık ve hesap verilebilirlik: Devlet kurumları, harcamalarını şeffaf bir şekilde halka sunmalı, bağımsız denetimler sıklaştırılmalıdır.
Bağımsız yargı: Yolsuzluk ve siyasi skandallarla ilgili soruşturmalar, siyasi baskılardan arındırılmış bağımsız mahkemeler tarafından yürütülmelidir.
Medya özgürlüğü: Skandalları ortaya çıkaran gazetecilere baskı yapmak yerine, onların çalışmalarına destek olunmalıdır.
Halkın bilinçlenmesi: Toplumun, manipülasyonlardan uzak durarak gerçekleri sorgulayan bireyler haline gelmesi sağlanmalıdır.
Siyaset, toplumun geleceğini belirleyen en önemli mekanizmalardan biridir. Ancak, Türkiye'de olduğu gibi, siyaset yolsuzluk, ihanet ve ahlaksızlıkla iç içe geçtiğinde, toplumun tamamı bundan zarar görür. Bugün yaşanan skandallar sadece birkaç kişinin hatası değil, sistemin çöküşünün bir göstergesidir. Eğer halk, bu çürümenin farkına varmaz ve hesap sormazsa, gelecekte daha büyük skandallarla karşılaşmak kaçınılmaz olacaktır.
Bu yüzden siyasette temiz eller hareketi gibi radikal bir değişime ihtiyaç duyulmaktadır. Halkın bu tür rezaletlere göz yummaması, bilinçli bir şekilde siyasetçileri sorgulaması ve ahlaki değerlere sahip çıkması gerekmektedir. Ancak bu şekilde, siyaset gerçek anlamda halkın menfaatine hizmet eden bir mekanizma haline gelebilir.
Bahadır Hataylı/10.02.2025/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder