Bu Blogda Ara

21 Ocak 2025 Salı

Toplumsal Çöküşün İşaret Fişekleri-Cinnetin Sesi ve Sessizliği


Kıymetli kardeşlerim, bugün ele alacağımız mesele, ne sadece sokaklarda bağırarak türkü söyleyen insanların artışı ne de toplumun bir köşesinde sessizce büyüyen rahatsızlık. Bugün konuşacağımız konu, toplumun kalbinde yükselen bir çığlık: Çöküşün ayak sesleri.

Her gün geçip gittiğimiz çarşılarda, sokaklarda, hatta mahalle aralarında karşılaştığımız görüntüler, artık sıradan bir manzara olmaktan çıkıp derin bir sorun yumağına işaret ediyor. Bağırarak türkü söyleyenler, aniden horon tepmeye başlayanlar, hiç durmadan gezenler… Bu insanlar neden böyle? Bu eğlencenin, dışa vurulan coşkunun, hatta kontrolsüz hareketlerin ardında nasıl bir gerçek yatıyor? Daha da önemlisi, bu görüntüler, toplumun derinlerinde nelerin kaynadığını gösteriyor?

Bu yazıda, bu tür davranışların arka planına inerek, toplumsal cinnetin ekonomik sıkıntılar, ahlaki çöküntü, aile yapısının bozulması, uyuşturucuya yönelim, gasp, yalan ve hırsızlık gibi birçok etkisini kapsamlı bir şekilde irdeleyeceğiz. Sadece yüzeydeki belirtilere değil, bunların arkasındaki sebeplere ve çözüm yollarına odaklanacağız.

Bir Toplumun Nabzı-Sokaklarda Bağıran Türküler

Bağırarak türkü söyleyen insanların artışı, ilk bakışta basit bir olay gibi görünebilir. Ancak bu davranış, toplumsal bir alarmdır. Sokaklarda bu şekilde dışavurumlarda bulunan insanlar, genellikle iki uç durumda olabilirler: ya kontrolsüz bir mutluluk haliyle, tüm toplumsal kuralları hiçe sayarak kendilerini dışa vururlar, ya da derin bir içsel sıkıntının dışavurumu olarak bu şekilde davranırlar.

Bir düşünün: İnsan neden sokakta bağırarak şarkı söyler? Eğlenmek mi, dikkat çekmek mi, yoksa içinde biriken bir öfke ya da çaresizlikten kurtulmak mı? Aslında bu soruların her biri, bu davranışların altında yatan temel sorunları işaret ediyor. Çünkü toplumsal düzende bireyler, genelde sınırlarını bilir. Ancak bu sınırların yıkılması, toplumsal düzenin çöküşüne ve bireylerin kontrolsüz bir hal almasına neden olur.

Ekonomik Sıkıntılar-Çatlakların Derinleştiği Yer

Toplumun alt tabakasındaki ekonomik sıkıntılar, bu tür davranışların temel nedenlerinden biridir. İnsanlar, borçlarla boğuşurken, faturalarını ödeyemez hale gelirken ya da günlük yiyeceğini bile karşılamakta zorlanırken, bu baskıyı bir şekilde dışa vurma ihtiyacı hissederler.

Örneğin, Türkiye gibi ülkelerde giderek artan enflasyon, temel gıda fiyatlarının yükselmesi, işsizlik oranlarının artması gibi sorunlar, bireylerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik sağlığını da etkiliyor. Bir anne, çocuklarının karnını doyuramadığında; bir baba, kirayı ödeyemediğinde bu baskının bir yerden patlaması kaçınılmaz hale gelir.

Bu patlamanın bir sonucu, sokakta bağırarak gezmek, türküler söylemek ya da toplumsal normları umursamadan hareket etmek olabilir. Ancak bu, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun çatlaklarının derinleştiğini de gösterir.

Ahlaki Çöküş-Dalgaların Kıyıya Vurduğu An

Ekonomik sıkıntılar, genellikle ahlaki çöküşün zeminini hazırlar. Bir toplumda adalet duygusu zedelenmeye başladığında, bireyler arasında güven duygusu da azalır. İşte bu noktada, yalan, hırsızlık, gasp gibi suçlar artmaya başlar.

Özellikle büyük şehirlerde, sokaklarda işlenen suçlar, gasp olayları, dolandırıcılık gibi sorunların artışı, bireylerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki çöküntü içinde olduğunu da gösterir. Toplum, bireylerin güvenliğini sağlayamadığında, bireyler kendi çıkarlarını korumak için her yolu mubah görmeye başlar. Bu durum, toplumsal düzenin daha da bozulmasına yol açar.

Bir diğer önemli sorun, uyuşturucuya yönelimdir. Gençler arasında giderek artan uyuşturucu kullanımı, sadece bireysel bir problem değil, toplumsal bir çöküşün göstergesidir. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde olan bireyler, geçici bir kaçış yolu olarak uyuşturucuyu tercih eder. Ancak bu durum, sadece bireyin değil, aynı zamanda ailesinin ve çevresinin de çökmesine neden olur.

Aile Yapısının Dağılması-Çöküşün Merkez Üssü

Bir toplumun temel taşı ailedir. Ancak ekonomik sıkıntılar, ahlaki çöküntü ve bireyler arasındaki güvensizlik, aile yapısını da derinden etkiler. Evliliklerin boşanmayla sonuçlanması, çocukların ihmal edilmesi ya da istismara uğraması gibi sorunlar, toplumsal çöküşün merkezinde yer alır.

Örneğin, bir aile düşünün: Baba işsiz, anne çocuklarıyla ilgilenemeyecek kadar depresyonda, çocuklar ise sokaklarda başıboş dolaşıyor. Bu durumda, o çocukların suça yönelmesi ya da uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklar edinmesi kaçınılmaz hale gelir.

Toplumun Çözülüşü-Üstten Gelen Dalgalar ve Alttan Gelen Tazyik

Toplumun üst katmanlarındaki yozlaşma, alt katmanlardaki tazyiki artırır. Bir ülkede yöneticiler, halkın refahını düşünmek yerine kendi çıkarlarını gözettiğinde, bu durum toplumun tüm katmanlarını etkiler. Adaletsizlik, yolsuzluk, nepotizm gibi sorunlar, halkın sisteme olan güvenini sarsar. Bu güvenin sarsılması, bireylerin daha radikal davranışlar sergilemesine neden olur.

Bir düşünün: Eğer bir genç, eğitimle ya da çalışarak bir yere gelemeyeceğine inanıyorsa, ne yapar? Büyük olasılıkla, ya suça yönelir ya da topluma tamamen sırtını döner.

Çözüm-Toplumsal Farkındalık ve Adaletin Sağlanması

Bu noktada, sorunun çözümü için öncelikle toplumsal farkındalığın artırılması gerekmektedir. İnsanlar, yalnız olmadıklarını, sorunlarının sadece kendi hatalarından kaynaklanmadığını anlamalıdır.

Eğitim, bu farkındalığın temel taşıdır. Eleştirel düşünmeyi öğreten, bireylerin haklarını savunmayı öğrenmesini sağlayan bir eğitim sistemi, toplumsal çöküşü engellemenin en önemli yoludur.

Bunun yanı sıra, adaletin sağlanması ve yolsuzlukla mücadele, toplumun güvenini yeniden kazanması için gereklidir. Halk, sistemin adil olduğuna inanmadığı sürece, toplumsal huzur sağlanamaz.

Bir Toplumun Sessiz Çığlığı

Sokaklarda bağırarak türkü söyleyenler, horon tepenler ya da umursamaz davranışlarda bulunanlar, aslında toplumsal bir çöküşün sessiz çığlığıdır. Bu çığlığı duymazdan gelmek, toplumsal düzenin daha da bozulmasına neden olur. Ancak bu çığlık, aynı zamanda bir fırsattır. Sorunları görmezden gelmek yerine, onları çözmek için adımlar atmalıyız.

Unutmayalım ki, toplumun üstündeki dalgalar ne kadar şiddetli olursa olsun, alttaki tazyik bir gün o dalgaları aşacak güce ulaşabilir. O noktada, ya yeni bir düzen kurarız ya da hep birlikte bu çöküşün altında kalırız. Seçim, hepimizin elindedir.

Erol Kekeç/20.01.2025/Namazgah/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!