Kıymetli Dostlar,
Bugün burada konuşacaklarım, yalnızca bir atasözünün değil, aynı zamanda insanlığın binlerce yıllık tecrübesinin ve bugünün dünyasında derinleşen bir çelişkinin izahıdır. Şöyle denir: "Semercinin saraylarda yaşadığı bir diyarda eşekler çok olmasa, semer bu kadar kazanç sağlayabilir mi?" Bu söz, yalnızca bir durum tespiti değil, aynı zamanda bir isyan çığlığıdır. Bir toplumun hakkını korumaktan aciz yöneticilerle, o hakların savunulamadığı bir düzeni gözler önüne serer. Peki, semercinin saraylarda yaşaması nasıl mümkün olur? Ve neden bu kadar çok eşek, yani itaat eden, sorgulamayan, kendi yükünü omuzlamaktan başka çaresi olmayan insanlar var?
Bu metaforun derinliğini anlamak için önce "semerci"yi ve "eşek"i temsil ettiği kavramlarla açıklayalım. Semerci, otoriteyi elinde tutanlar, yani yöneticiler, sermaye sahipleri, hatta toplumun adaletsiz yapılarına hükmeden güçlerdir. Eşekler ise, maalesef, susturulmuş, boyun eğmiş ya da susturulmaya mahkûm edilmiş halk kitleleridir.
Bugün dünyanın farklı köşelerine baktığımızda, bu sözün haklılığını ispat eden sayısız örnek görürüz. Bir yanda, lüks içinde yaşayan, milyon dolarlık saraylarda halkın alın teriyle beslenen yöneticiler, diğer yanda ise açlık sınırında yaşayan milyonlar. Bu eşitsizlik nasıl oluşur? Daha da önemlisi, nasıl sürdürülür? Bu noktada, yönetim biçimlerinin, kapitalizmin ve toplumsal sessizliğin birbirine zincirlenmiş yapısını anlamalıyız.
Bir Yönetim Anlayışının Çöküşü
Yönetimlerde, adalet ve eşitlik sağlanmadığında, semerciler güçlerini artırır. Halkın, kendisine sunulan "semeri" kabullenmekten başka seçeneği kalmadığında, bu adaletsizlik derinleşir. Örneğin, Orta Doğu’da ve Afrika’da, petrol gibi doğal kaynaklar açısından zengin olan ülkelerde, bu kaynaklardan elde edilen kazanç halkın refahına harcanmaz. Bunun yerine, bu kazanç, belirli bir zümrenin lüks yaşamını finanse eder. Halk, bu sömürü düzenine karşı ses çıkaramaz, çünkü otoriter rejimler her türlü muhalefeti bastırır.
Ancak mesele sadece otoriter rejimlerle sınırlı değil. Demokratik olduğunu iddia eden birçok ülke de bu sistemin bir parçasıdır. Halkın vergileri, toplumsal refah için kullanılmak yerine, askeri harcamalara, gereksiz projelere ya da siyasi elitlerin keyfi isteklerine yönlendirilir. ABD gibi ülkelerde, milyarlarca dolarlık bütçeler savunma sanayisine aktarılırken, aynı ülkede milyonlarca insan temel sağlık hizmetlerine erişemez. Halk, eşek misali, bu yükü sırtlanır, fakat sorgulama cesaretinden yoksun bırakılmıştır.
Toplumların Sessizliği Eşekleşme Süreci
Bu noktada sorulması gereken en kritik soru şudur: Halk, neden bu kadar sessizdir? Toplumların susturulma süreci, yalnızca fiziksel bir baskı mekanizmasıyla değil, aynı zamanda psikolojik, ekonomik ve kültürel araçlarla gerçekleştirilir. Eğitim sistemlerinin niteliksizleştirilmesi, halkı sorgulama yeteneğinden yoksun bırakır. Medya, gerçekleri yansıtmak yerine, semercinin çıkarlarını koruyan bir propaganda aracına dönüşür.
Bunun yanı sıra, ekonomik bağımlılık da halkın özgürlüğünü kısıtlar. Borçlandırılmış bir toplum, sesini yükseltemez. Küresel kapitalizm, halkı borçlandırarak kontrol altında tutmanın bir yolunu bulmuştur. Bugün dünya genelinde milyarlarca insan, yalnızca hayatta kalmak için çalışmak zorunda olduğu bir sistemin parçasıdır. Bu insanlar, kendi haklarını aramaktan çok, yaşam mücadelesi vermekle meşguldür.
Çıkış Yolları-Eşekler Ne Zaman Ayaklanır?
Peki, bu düzen nasıl değişir? Halklar, nasıl sessizlikten kurtulur ve adalet talep eder? Burada öncelikle farkındalığın artırılması gerekmektedir. Eğitim, medyanın bağımsızlaştırılması ve ekonomik eşitliğin sağlanması, bu farkındalığın temel taşlarıdır.
Eğitim sistemi, insanları yalnızca teknik becerilerle donatmakla kalmamalı, aynı zamanda eleştirel düşünme yeteneğini de kazandırmalıdır. Eğitimli bir toplum, semerciye boyun eğmez. Bağımsız medya ise, halkın gerçekleri öğrenmesini sağlar. Bugün, sosyal medya gibi alternatif platformlar, bu noktada önemli bir rol oynasa da, manipülasyondan arındırılması gerekmektedir.
Ekonomik eşitlik sağlanmadan, gerçek bir özgürlük mümkün değildir. Bu noktada, adil bir vergi sistemi, yolsuzlukla mücadele ve kaynakların adil dağılımı gibi politikalar önemlidir. Halk, yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılayabildiği bir düzen içinde değil, aynı zamanda insanca yaşayabildiği bir sistemde var olmalıdır.
Sarayları Terk Eden Semerci
Kıymetli dostlar,
Semerci, saraylarda yaşamaya devam ettiği sürece, eşekler bu yükü taşımak zorunda kalacak. Ancak bu düzenin değişmesi, halkın farkındalık kazanmasına bağlıdır. Semerciler, yalnızca halkın sessizliğiyle güçlenir. Halk, sesini yükselttiğinde, sarayların duvarları çatlar ve yıkılır.
Bu noktada, hepimize düşen bir görev vardır: Adaleti talep etmek, sorgulamak ve susmamak. Unutmayalım ki, bir semerci, ancak eşekler sustuğunda hükmünü sürdürür. Ama eşekler konuşmaya başladığında, o saraylar birer birer çöker.
Bahadır Hataylı/20.01.2025/Çekmeköy -Ümraniye Arası/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder