Bu Blogda Ara

13 Şubat 2025 Perşembe

Ortadoğu'da Güç Dengeleri-ABD ve İsrail'in Stratejik Hamleleri

 


Donald Trump ve Benyamin Netanyahu’nun Ortadoğu politikaları, bölgesel güç dengelerini İsrail ve ABD lehine değiştirmeye yönelik uzun vadeli stratejileri içermektedir. Bu politikalar özellikle Filistin, Suriye ve bölge ülkeleri üzerinden şekillendirilmiş, askeri ve diplomatik adımlarla desteklenmiştir.

Filistin ve Gazze Üzerindeki Stratejiler

Trump ve Netanyahu, Filistin meselesini tamamen etkisiz hale getirmek amacıyla çeşitli planlar geliştirmiştir. “Yüzyılın Anlaşması” adı altında sunulan plan, Filistin’in egemenliğini büyük ölçüde yok sayan ve İsrail’in güvenliğini esas alan bir düzenlemeyi içermiştir. Bu plan, Filistin topraklarını parçalayarak Filistin yönetimini ekonomik vaatlerle susturmayı amaçlamıştır.

Gazze Sözleşmesi ve Filistin’in Diplomatik Olarak Yalnızlaştırılması:

  • İsrail’in Gazze üzerindeki askeri baskıyı artırmasıyla birlikte bölgeye insani yardımların kısıtlanması planlanmıştır.

  • Gazze’deki direnişin tamamen kırılması için Arap ülkeleriyle yapılan gizli anlaşmalar sonucu Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerden gelen desteğin kesilmesi sağlanmıştır.

  • Filistin yönetimi ekonomik baskılar ve yardımların koşullandırılması yoluyla siyasi olarak zayıflatılmıştır.

  • Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, Filistin’in diplomatik gücünü tamamen kırmaya yönelik bir hamle olarak kullanılmıştır.

  • Yeni Gazze Sözleşmesi kapsamında İsrail’in, Gazze’ye insani yardımları kontrol eden tek taraf olarak belirlenmesi planlanmıştır. Böylece İsrail, Gazze’yi açlıkla terbiye etme stratejisini rahatça uygulayabilecektir.

Suriye ve Bölgesel Güç Dengelerinin Değiştirilmesi

Trump yönetimi, Suriye’yi bölgesel bir denge unsuru olmaktan çıkararak İsrail’in güvenliği için uygun bir jeopolitik ortam yaratmayı hedeflemiştir. Bu süreçte şu adımlar izlenmiştir:

  • Golan Tepelerinin İlhakı: Trump yönetimi, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Golan Tepeleri’ni İsrail’in bir parçası olarak tanımıştır. Bu hamle, İsrail’in Suriye üzerindeki stratejik üstünlüğünü pekiştirmek amacıyla yapılmıştır.

  • İsrail’in Askeri Operasyonları: İsrail, Suriye’deki İran destekli güçlere yönelik sürekli hava saldırıları düzenleyerek bölgedeki askeri dengeleri değiştirmiştir.

  • PKK/YPG’nin Desteklenmesi: ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG güçlerini destekleyerek Türkiye’yi baskı altında tutarken, İsrail’in güvenliği için bir tampon bölge oluşturmayı amaçlamıştır.

  • Suriye’nin Yeni Bölünme Planı: ABD ve İsrail’in gizli planlarına göre Suriye’nin doğusu ABD destekli Kürt yönetiminde bırakılacak, güneyde İsrail yanlısı bir tampon bölge oluşturulacak ve geri kalan bölge İran ile Rusya’nın etkisine terk edilecektir.

Bölge Ülkelerine Verilen Görevler ve Gizli Planlar

Bölgedeki ABD-İsrail ittifakı, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Mısır ve Türkiye’yi çeşitli rollere büründürerek kendi stratejik hedeflerine ulaşmayı planlamaktadır.

  • Suudi Arabistan ve BAE:

    • İsrail ile normalleşme sürecini hızlandırarak Filistin davasını zayıflatma görevi üstlenmiştir.

    • İran’a karşı oluşturulan askeri blokta ABD-İsrail ekseninin en önemli destekçileri olarak konumlandırılmıştır.

    • Enerji piyasasını ABD lehine yönlendirme ve Çin’in Ortadoğu’daki etkinliğini sınırlama çabalarına öncülük etmektedir.

  • Mısır:

    • Gazze Şeridi’nin kontrolünü sağlamak ve Hamas’ın etkisini kırmak için İsrail ve ABD ile ortak hareket etmektedir.

    • Sina Yarımadası’nda radikal unsurlar bahane edilerek Gazze’ye baskıyı artırmak için askeri operasyonlara zemin hazırlanmaktadır.

  • Ürdün:

    • Filistinli mültecilerin barındırılması konusunda bir tampon bölge olarak kullanılmaktadır.

    • ABD’nin ekonomik yardımlarıyla iç siyaseti kontrol altında tutularak İsrail karşıtı çıkışların engellenmesi sağlanmaktadır.

  • Türkiye:

    • Suriye’nin kuzeyindeki operasyonları ABD ve NATO çerçevesinde desteklenerek Türkiye’nin bölgedeki hareket alanı belirlenmektedir.

    • İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girmemesi için çeşitli diplomatik baskılar uygulanmaktadır.

    • Libya ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri kontrol altında tutulmaya çalışılarak İsrail’in enerji politikalarına tehdit oluşturmaması sağlanmaktadır.

Küresel Güç Dengeleri ve Gelecekteki Senaryolar

ABD ve İsrail’in nihai hedefi, Ortadoğu’yu tamamen kontrol altına alarak Rusya ve Çin’in bölgedeki etkisini kırmaktır. Bu doğrultuda şu stratejiler izlenmektedir:

  • Enerji Kaynaklarının Kontrolü: ABD, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerini İsrail ve müttefikleri aracılığıyla kontrol etmeye çalışmaktadır. Çin’in enerji arzını kısıtlama stratejisi, ABD’nin bölgedeki etkisini artırma planlarıyla örtüşmektedir.

  • Silah Satışları ve Askeri Bağımlılık: Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler ABD’den milyarlarca dolarlık silah alımları yaparak askeri olarak ABD’ye bağımlı hale getirilmiştir.

  • Rusya ve İran’ın Etkisiz Hale Getirilmesi: Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı, ABD ve İsrail için bir tehdit olarak görülmekte ve buna karşılık olarak Suriye’deki muhalif gruplara destek verilmektedir. İran’a karşı ekonomik yaptırımların artırılması ve İsrail tarafından hedef alınması planlanmaktadır.

Trump ve Netanyahu’nun Ortadoğu politikaları, kısa vadede İsrail’in güvenliğini artırmış gibi görünse de, uzun vadede bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirmiştir. Bölgesel çatışmaların körüklenmesi, Arap ülkeleri arasında düşmanlıkların artırılması ve enerji kaynaklarının kontrol altına alınması, Ortadoğu’nun geleceğini belirsiz bir noktaya sürüklemiştir.

Bu bağlamda, ABD ve İsrail’in bölgesel planlarının detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Türkiye, İran, Rusya ve Çin gibi bölgesel ve küresel aktörlerin bu süreçte nasıl bir strateji izleyeceği, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacaktır.

Bahadır Hataylı/10.02.2025/Sancaktepe/İST

12 Şubat 2025 Çarşamba

Gerçekler ve Manipülasyonlar arasında Bir Toplum

 



Son yirmi yıldır ülke medyasının en büyük gündem maddesi, muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı, muhalefetin kendi içinde çatışma yaşayıp yaşamadığı ve bu belirsizlik içinde nasıl ülkeyi yönetmeye talip oldukları üzerine kurulu bir tiyatrodan ibaret. Gerçek meseleler, derin krizler, toplumu sarsan ekonomik ve sosyal sorunlar göz ardı edilirken, medya tarafından yaratılan suni gündemlerle halk oyalandı ve manipüle edildi. Peki, bu manipülasyonun arkasında ne var? Gerçek sorunlar neden tartışılmıyor?

BİR TOPLUM NASIL YÖNETİLİYOR?

Toplumlar ancak bilgiye ulaşabildikleri kadar bilinçlenir ve geleceklerine yön verebilirler. Ancak medya aracılığıyla bilinçli olarak gerçekten uzak, suni gündemlerle oyalandıklarında, insanlara hakikat yerine yön verilmiş algılar sunulur.

Ekonomi dar boğulmaktayken, işsizlik oranları artıp insanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmişken, medya gündeminde bunların yer bulmaması neyle açıklanabilir? Aile yapısı çöküş yaşarken, intihar vakaları artarken, sosyal çöküntü toplumun üzerine karabasan gibi çökerken, neden asıl meseleler tartışılmıyor?

Bunun cevabı, iktidar yanlısı medya organlarının oluşturduğu algı operasyonlarında gizli. Günlük kaotik bir atmosfer yaratılıyor ve toplum önemli meselelere değil, suni ve tüketilmesi kolay içeriklere odaklandırılıyor. Bu süreçte insanlar kendi yaşadıkları sefaletin bile farkına varamayacak hale geliyor.

BİR TOPLUMUN MANİPÜLASYONLA UYUŞTURULMASI

Ekonomik kriz derinleşmiş, pahalılık çıtaları çoktan  aşmış, barınma ve temel ihtiyaçlar bile lükse dönüşmüş, ancak medya, sahte zaferler, görkemli açılışlar, abartılı kahramanlık hikayeleriyle insanlara yalancı bir mutluluk tablosu sunuyor. Bu tablonun dışında kalan ve gerçeği görenler ise susturuluyor, "muhalif" ya da "hain" ilan ediliyor.

Sosyal medya, bağımsız haber kaynakları ve sokaktaki gerçek hayat, ana akım medyanın sunduğu sahte mutluluk tablosunu sürekli olarak çürütüyor. İnsanlar, market raflarındaki fiyatlara, fahiş kiralara, geçim sıkıntısına ve geleceğe dair belirsizliklere bakarak gerçekleri görüyor. Ancak medya, bu çürümüş düzenin sürdürülebilmesi için gerçekleri perdelemekten vazgeçmiyor.

GERÇEKLERİN ÜSTÜNÜ ÖRTMEK VE ALGI OPERASYONLARI

Gazze'de yaşanan insanlık dramı, medya için sadece sıradan bir haber maddesi haline gelmişken, aynı medya ülkede yaşanan fakirleşme, yozlaşma, hukuk sistemindeki adaletsizlikleri asla gündeme taşımıyor. Oysa gerçekler ortada:

  • Artan intihar vakaları,

  • Gençlerin geleceğe dair umutsuzlukları,

  • Adaletin tamamen yitirilmesi,

  • Güçlü hukuk yerine, hukukun güçlülerden yana işlemesi,

  • Aile yapısının bozulması,

  • Toplumsal değerlerin yozlaşması,

  • Eğitim sisteminin çöküşü ve liyakat sisteminin ortadan kalkması,

  • Sağlık sistemindeki aksaklıklar ve halkın temel hizmetlere ulaşımında yaşanan zorluklar.

Bunları tartışmayan, sorgulamayan ve haber yapmayan bir medya, toplumun gerçek sorunlarını çözmek yerine, bilinçli olarak halkın gerçeği görmesini engelleyen bir perde işlevi görüyor. Üstelik medya sadece susmakla kalmıyor, iktidarın hatalarını tartışmaya açan muhalif kesimleri de hedef alarak onları itibarsızlaştırıyor.

BİR MİLLETİN KADERİ-UYUŞTURULMUŞ ZİHİNLER VE SUSTURULMUŞ GERÇEKLER

Bugün bir televizyon açıldığında, sabah programlarından akşam haberlerine kadar görülen tablo şöyledir: Sürekli bir yapay gündem oluşturulur. Ya bir skandal, ya bir magazin figürü, ya da aslında önemi olmayan bir tartışma ekranları süsler. Medyanın bu bilinçli yönlendirmesiyle, toplumun bilinçlenmesi, sorgulaması ve çözüm talep etmesi engellenir.

Bir toplum sürekli olarak "zafer" hikayeleriyle uyutulurken, kendi içindeki sorunlarla ilgilenemez hale gelir. Bu nedenle, yönetici sınıfların en büyük silahı medya manipülasyonu ve algı yönetimidir.

GERÇEK BİR MEDYA VE HALKIN BİLİNÇLENMESİ

Gerçek bir medya, gündemi manipüle etmek yerine halkı bilgilendiren, sorgulatan, gerçek sorunları öne çıkaran bir medya olmalıdır. Oysa bugün medya, topluma sadece uyutucu masallar sunuyor. Toplum ise bu masalları dinlerken, aslında kendi geleceğini kaybettiğini fark etmiyor.

Toplumun bilinçlenmesi ve manipülasyondan kurtulması için tek çıkış yolu, sorgulamak ve gerçekleri görmek için çaba sarf etmektir. Her bir bireyin sorumluluğu, sadece tüketici bir medya izleyicisi olmak değil, medyanın sunduğu içerikleri sorgulayan, gerçekleri arayan aktif bir insan olmaktır.

SUSTURULAMAYACAK GERÇEKLER

Ne kadar manipüle edilirse edilsin, ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, gerçekler ortadadır. Bir toplum, gerçekleri gördüğü ve sorguladığı oranda özgürleşir. Yoksulluğun, hukuksuzluğun, adaletsizliğin ve yozlaşmanın normalleştirildiği bir ortamda, bu gerçekleri dile getirmek her bir bireyin vicdani sorumluluğudur.

Suni gündemlerin ötesine geçmek, yalnızca bireysel bir farkındalık değil, toplumsal bir zorunluluktur. Ancak o zaman, gelecek nesillere onurlu ve özgür bir toplum bırakabiliriz.

Bahadır Hataylı/12.02.2025/Sancaktepe/İST

Faturalar Kabarıyor Umutlar Azalıyor

Son dönemde elektrik faturalarındaki yeni uygulama ve artış, sadece ekonomik bir mesele değil; aynı zamanda toplumsal refahı ve adaleti doğrudan etkileyen bir kriz haline gelmiş durumda. Yüksek zamlar ve adaletsiz tarife uygulamaları, halkın bütçesini sarsarken, şirketlerin ve hükümetin enerji politikalarına yönelik büyük bir tepkiyi de beraberinde getiriyor.

Elektrik Zamları ve Toplum Üzerindeki Etkileri

1. Fatura Politikaları ve Hileli Uygulamalar

Öncelikle, 150 kWh üzeri elektrik kullanımına %126 oranında zam yapılması zaten büyük bir yüktü. Ancak bunun ardından sayaç okuma süresinin 35 güne çıkarılması, halkın bilinçli olarak daha yüksek tarifeye geçirilmesi anlamına geliyor. Çünkü 30 gün yerine 35 gün boyunca kullanılan enerji hesaplandığında, birçok abone otomatik olarak daha yüksek fiyatlı dilime giriyor.

2. Enerji Şirketleri ve Kar Maksimizasyonu

Özel enerji şirketleri, kârlarını artırmak için her türlü yöntemi kullanıyor. Fiyatlar yükselirken, hizmet kalitesinde hiçbir iyileşme yapılmaması dikkat çekiyor. Üstelik bakım ve altyapı yatırımları da yetersiz. Bu da demektir ki halk sadece yüksek fatura ödemiyor, aynı zamanda sık sık kesintilere de maruz kalıyor.

3. Devletin Rolü ve Denetim Eksikliği

Enerji sektörü devletin düzenlediği bir alan olmasına rağmen, zamlar karşısında halkın korunması konusunda ciddi eksiklikler var. Vergi ve ek maliyetler elektrik faturalarını şişirirken, kamu denetimi zayıf olduğu için şirketler istedikleri gibi hareket edebiliyor.

4. Vatandaş Üzerindeki Psikolojik Etki

Her ay gelen fatura bir kabusa dönüşmüş durumda. İnsanlar faturalarını ödemekte zorlanıyor, bazıları borçlanarak elektrik kullanmaya devam ediyor. Elektrik temel bir ihtiyaç olduğu için, "tasarruf" adı altında vatandaşlara sürekli kısıtlama getirilirken, büyük şirketlere ve sanayi kuruluşlarına daha uygun tarifeler sunuluyor.

5. Çözüm Önerileri ve Alternatifler

Kamusal denetimin artırılması ve fiyatların adaletli hale getirilmesi şart.

Alternatif enerji kaynaklarına (güneş, rüzgar) yapılan yatırımlar artırılmalı ve vatandaşlar için teşvikler sunulmalı.

Sayaç okuma sistemleri şeffaf hale getirilmeli ve oyunlara son verilmeli.

Dar gelirli vatandaşlar için enerji destek programları genişletilmeli.

Sonuç olarak, elektrik faturaları üzerinden yapılan bu tür oyunlar halkı canından bezdirdi. Eğer bu gidişata dur denmezse, insanların geçim sıkıntısı daha da büyüyecek ve sosyal huzursuzluk artacaktır. Bu noktada, enerji politikalarının halk lehine revize edilmesi ve adil bir sistemin oluşturulması hayati önem taşıyor.

Bahadır Hataylı/10.02.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!