Donald Trump ve Benyamin Netanyahu’nun Ortadoğu politikaları, bölgesel güç dengelerini İsrail ve ABD lehine değiştirmeye yönelik uzun vadeli stratejileri içermektedir. Bu politikalar özellikle Filistin, Suriye ve bölge ülkeleri üzerinden şekillendirilmiş, askeri ve diplomatik adımlarla desteklenmiştir.
Filistin ve Gazze Üzerindeki Stratejiler
Trump ve Netanyahu, Filistin meselesini tamamen etkisiz hale getirmek amacıyla çeşitli planlar geliştirmiştir. “Yüzyılın Anlaşması” adı altında sunulan plan, Filistin’in egemenliğini büyük ölçüde yok sayan ve İsrail’in güvenliğini esas alan bir düzenlemeyi içermiştir. Bu plan, Filistin topraklarını parçalayarak Filistin yönetimini ekonomik vaatlerle susturmayı amaçlamıştır.
Gazze Sözleşmesi ve Filistin’in Diplomatik Olarak Yalnızlaştırılması:
İsrail’in Gazze üzerindeki askeri baskıyı artırmasıyla birlikte bölgeye insani yardımların kısıtlanması planlanmıştır.
Gazze’deki direnişin tamamen kırılması için Arap ülkeleriyle yapılan gizli anlaşmalar sonucu Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerden gelen desteğin kesilmesi sağlanmıştır.
Filistin yönetimi ekonomik baskılar ve yardımların koşullandırılması yoluyla siyasi olarak zayıflatılmıştır.
Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması, Filistin’in diplomatik gücünü tamamen kırmaya yönelik bir hamle olarak kullanılmıştır.
Yeni Gazze Sözleşmesi kapsamında İsrail’in, Gazze’ye insani yardımları kontrol eden tek taraf olarak belirlenmesi planlanmıştır. Böylece İsrail, Gazze’yi açlıkla terbiye etme stratejisini rahatça uygulayabilecektir.
Suriye ve Bölgesel Güç Dengelerinin Değiştirilmesi
Trump yönetimi, Suriye’yi bölgesel bir denge unsuru olmaktan çıkararak İsrail’in güvenliği için uygun bir jeopolitik ortam yaratmayı hedeflemiştir. Bu süreçte şu adımlar izlenmiştir:
Golan Tepelerinin İlhakı: Trump yönetimi, uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Golan Tepeleri’ni İsrail’in bir parçası olarak tanımıştır. Bu hamle, İsrail’in Suriye üzerindeki stratejik üstünlüğünü pekiştirmek amacıyla yapılmıştır.
İsrail’in Askeri Operasyonları: İsrail, Suriye’deki İran destekli güçlere yönelik sürekli hava saldırıları düzenleyerek bölgedeki askeri dengeleri değiştirmiştir.
PKK/YPG’nin Desteklenmesi: ABD, Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG güçlerini destekleyerek Türkiye’yi baskı altında tutarken, İsrail’in güvenliği için bir tampon bölge oluşturmayı amaçlamıştır.
Suriye’nin Yeni Bölünme Planı: ABD ve İsrail’in gizli planlarına göre Suriye’nin doğusu ABD destekli Kürt yönetiminde bırakılacak, güneyde İsrail yanlısı bir tampon bölge oluşturulacak ve geri kalan bölge İran ile Rusya’nın etkisine terk edilecektir.
Bölge Ülkelerine Verilen Görevler ve Gizli Planlar
Bölgedeki ABD-İsrail ittifakı, Suudi Arabistan, BAE, Ürdün, Mısır ve Türkiye’yi çeşitli rollere büründürerek kendi stratejik hedeflerine ulaşmayı planlamaktadır.
Suudi Arabistan ve BAE:
İsrail ile normalleşme sürecini hızlandırarak Filistin davasını zayıflatma görevi üstlenmiştir.
İran’a karşı oluşturulan askeri blokta ABD-İsrail ekseninin en önemli destekçileri olarak konumlandırılmıştır.
Enerji piyasasını ABD lehine yönlendirme ve Çin’in Ortadoğu’daki etkinliğini sınırlama çabalarına öncülük etmektedir.
Mısır:
Gazze Şeridi’nin kontrolünü sağlamak ve Hamas’ın etkisini kırmak için İsrail ve ABD ile ortak hareket etmektedir.
Sina Yarımadası’nda radikal unsurlar bahane edilerek Gazze’ye baskıyı artırmak için askeri operasyonlara zemin hazırlanmaktadır.
Ürdün:
Filistinli mültecilerin barındırılması konusunda bir tampon bölge olarak kullanılmaktadır.
ABD’nin ekonomik yardımlarıyla iç siyaseti kontrol altında tutularak İsrail karşıtı çıkışların engellenmesi sağlanmaktadır.
Türkiye:
Suriye’nin kuzeyindeki operasyonları ABD ve NATO çerçevesinde desteklenerek Türkiye’nin bölgedeki hareket alanı belirlenmektedir.
İsrail ile doğrudan bir çatışmaya girmemesi için çeşitli diplomatik baskılar uygulanmaktadır.
Libya ve Doğu Akdeniz’deki faaliyetleri kontrol altında tutulmaya çalışılarak İsrail’in enerji politikalarına tehdit oluşturmaması sağlanmaktadır.
Küresel Güç Dengeleri ve Gelecekteki Senaryolar
ABD ve İsrail’in nihai hedefi, Ortadoğu’yu tamamen kontrol altına alarak Rusya ve Çin’in bölgedeki etkisini kırmaktır. Bu doğrultuda şu stratejiler izlenmektedir:
Enerji Kaynaklarının Kontrolü: ABD, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerini İsrail ve müttefikleri aracılığıyla kontrol etmeye çalışmaktadır. Çin’in enerji arzını kısıtlama stratejisi, ABD’nin bölgedeki etkisini artırma planlarıyla örtüşmektedir.
Silah Satışları ve Askeri Bağımlılık: Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkeler ABD’den milyarlarca dolarlık silah alımları yaparak askeri olarak ABD’ye bağımlı hale getirilmiştir.
Rusya ve İran’ın Etkisiz Hale Getirilmesi: Rusya’nın Suriye’deki askeri varlığı, ABD ve İsrail için bir tehdit olarak görülmekte ve buna karşılık olarak Suriye’deki muhalif gruplara destek verilmektedir. İran’a karşı ekonomik yaptırımların artırılması ve İsrail tarafından hedef alınması planlanmaktadır.
Trump ve Netanyahu’nun Ortadoğu politikaları, kısa vadede İsrail’in güvenliğini artırmış gibi görünse de, uzun vadede bölgedeki istikrarsızlığı derinleştirmiştir. Bölgesel çatışmaların körüklenmesi, Arap ülkeleri arasında düşmanlıkların artırılması ve enerji kaynaklarının kontrol altına alınması, Ortadoğu’nun geleceğini belirsiz bir noktaya sürüklemiştir.
Bu bağlamda, ABD ve İsrail’in bölgesel planlarının detaylı bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Türkiye, İran, Rusya ve Çin gibi bölgesel ve küresel aktörlerin bu süreçte nasıl bir strateji izleyeceği, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek en önemli faktörlerden biri olacaktır.
Bahadır Hataylı/10.02.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder