Bu Blogda Ara

28 Temmuz 2025 Pazartesi

İncire ve Zeytine Yemin Olsun Ki Bir Medeniyetin Çöküş Belgesi

“İncire ve zeytine andolsun...” (Tîn Suresi/1)

Kur'an, bazı varlıklar üzerine yemin eder. Bu yeminler gelişigüzel değildir. İncir ve zeytin; sadece meyve değil, bir medeniyetin, bir doğallığın, bir barışın, bir ömrün ve kadim bilgeliğin sembolüdür. Allah’ın bu iki kutsal bitki üzerine yemin etmesi, onların sadece biyolojik varlıklar değil, aynı zamanda insanlık için taşıdığı misyonu vurgular.

Ama şimdi... Bu yeminin anlamı tersyüz edilmiş durumda. Bugün iktidarların “kalkınma” ve “enerji” adı altında yaptığı şey; zeytinlikleri yok ederek, toprağa ve ruha ihaneti yasallaştırmak oldu. Bu artık sadece bir çevre sorunu değil. Bu, doğrudan bir ahlâk sorunu, bir iman sorunugelecek nesillerin hakkını gasp etme sorunu haline gelmiştir.

Dolar ve Euro'ya Yemin Eden Anlayış

Bir zamanlar kutsal değerler uğruna yapılan yeminler vardı. Şimdi ise yeminler farklı:
“Dolara ve Euro'ya yemin olsun ki bu toprakları madene açacağız. Sıcak para için, dış borçları çevirebilmek için, enerji üretimini artırmak bahanesiyle ekini ve nesli feda edeceğiz.”

Yeni düzenin yemini budur. Bu yeminde zeytine, incire, suya, ormana yer yoktur. Bu yemin, doğanın değil, doların ve çıkarın hizmetindedir.

“İnsanların elleriyle yaptıkları yüzünden karada ve denizde fesat çıktı.” (Rum Suresi/ 41)

Bu ayet sanki bugün için inmiş gibidir. Ormanlar yok edilir, zeytinlikler maden alanlarına çevrilir, yerli halk susturulur, muhalif sesler “kalkınma düşmanı” ilan edilirken; bu ayet adeta bir çığlık gibi yankılanıyor.

Pakistan'dan Türkiye'ye Aynı İklim Oyunu

Pakistan’ın önce “iklim değişikliği anlaşmasını” onaylaması, ardından bir “iklim yasası” geçirmesi; güzel bir adım gibi görünse de bu yasa ile birlikte doğa koruma bölgelerinin enerji şirketlerine açılması da sağlandı.

Türkiye’de de benzer bir süreç işliyor. Önce çevreyi korumaya yönelik yasalar çıkartılıyor; sonra “istisna” maddeleriyle bu yasalar delik deşik ediliyor. Zeytinlikleri koruyan yasaların arkasından çıkarılan “torba yasalar” ile zeytinlik alanlar enerji yatırımları için kolaylıkla maden sahalarına dönüştürülüyor.

Yani önce “ahlâken biz doğayı koruyoruz” mesajı veriliyor, sonra gerçekte doğa talan ediliyor. Bu bir “çift yüzlülük stratejisidir. Bu, ifsadı ıslah gibi gösterme sanatıdır.

“Onlara, ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ dendiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Haberiniz olsun! Asıl bozguncular kendileridir ama farkında değiller.” (Bakara Suresi/11-12)

Bu ayet, günümüzün çevre politikalarını birebir tarif ediyor.

Zeytinliğe Kepçe Girdiğinde İnsanlığın Başı Eğilir

Zeytin bir ağaç değil, bir hafızadır. Bin yıllık bir zeytin ağacı; Roma’yı, Selçukluyu, Osmanlı’yı ve Cumhuriyet’i görmüş olabilir. O ağaç, sadece meyve vermez, bir zamanın tanığıdır.

Ama şimdi... O zeytinliklere iş makineleri giriyor. Çocukların üzerine gölgesini düşürdüğü ağaçlar, artık enerji santralleri için yok ediliyor. Hem de “milli çıkarlar” adına.

Şu soruyu sormak gerek:

Bir devlet, kendi halkını göz göre göre yoksullaştırır mı?
Bir yönetim, binlerce yılda oluşan ekosistemi üç beş yıl içinde bitirir mi?
Bir milletin mirası, bu kadar kolay harcanabilir mi?

Ekinin ve Neslin İfsadı

“Allah’ın yarattığı ekini ve nesli yok etmek için şeytanla işbirliği yapanlar vardır.” (Bakara/205)

Bakın ne kadar açık, Ekin, yani tarım. Nesil, yani gelecek kuşaklar. Bunların ikisi birden hedef alındığında, artık ortada masum bir "kalkınma" gayreti yoktur. Bu doğrudan bir fesat hareketidir.

Zeytinlikler, tarım arazileri, su havzaları yok ediliyor. Bu sadece bugünü değil, çocuklarımızın yaşayacağı yarını da karartmaktır. Çünkü doğaya yapılan her tahribat, birkaç yıl içinde dönüp insanı da yıkıma sürükler.

“Sizce Biz Size Kötü Bir Şey Yapar mıyız?” Diyenlerin Müjdesi Talan

Yetkili ağızlardan gelen şu cümleyi tekrar hatırlayalım:

“Siz hiç bizim sizler için kötü bir şey yapacağımızı düşünür müsünüz? Bekleyin neler olacak.”

Bu cümleyi duyunca sormak gerekir:

  • Zeytinlikler kesildikten sonra hayatımız mı düzeldi?

  • Ormanlar yakıldıktan sonra ekonomi mi büyüdü?

  • Maden sahaları açıldıktan sonra halk mı zenginleşti?

Hayır. Her “müjde” denilen şeyin ardından bir felaket geldi.
Bir müjde verildi, döviz patladı.
Bir müjde verildi, doğalgaz faturaları katlandı.
Bir müjde verildi, gıda fiyatları tırmandı.
Bir müjde verildi, çocuklarımız zehirli topraklarda büyümeye başladı.

O halde bu “müjde” denen şey nedir?

Bir illüzyondur.
Bir aldatma yöntemidir.
Bir masumiyet süsü verilmiş ifsat operasyonudur.

Kaz Dağları'nda Altın Uğruna Kesilen Hayat

Kaz Dağları'nda yapılan altın madeni faaliyetleri sırasında yüzbinlerce ağaç kesildi. Siyanürle toprağın içinden altın ayrıştırıldı. Bu bölgedeki yer altı suları, ekosistem, orman örtüsü büyük zarar gördü. Oysa bölge halkı, tarım ve turizmle geçiniyordu.

Bugün orada ne var?
Büyük bir yıkım.
Ve “ekonomiye katkı” bahanesiyle yok edilen doğa.

Bu Bir Seferberliktir, Direniştir, İman Testidir

Bugün zeytinliklere sahip çıkmak; sadece bir çevreci refleks değil, bir inanç, bir adalet ve bir insanlık borcudur.

Zira Allah, zeytine yemin etmiştir.
Ve biz, o yemin edilen ağacı yok sayarsak; kendimizi yok saymış oluruz.

Zeytini korumak, hayatı korumaktır.
Zeytini savunmak, yarını savunmaktır.
Zeytin ağacının altına taş koyanlar, insanın boynuna zincir vurmaya çalışmaktadır.

Bugün, “kalkınma” adı altında yapılan her tahribat karşısında susan her vicdan, yarın kendini kendi çocuğunun sorularına karşı savunamayacaktır.

“Baba, neden bu ağaçları korumadınız?”
“Anne, neden toprağımızı sattınız?”
“Neden bize çorak topraklar, zehirli meyveler, kirli sular kaldı?”

Yol Haritası-Ne Yapmalı?

  1. Yasaları İzleyin: Torba yasa adı altında çevre koruma kanunlarının delinmesine itiraz edin. Sivil itaatsizlik anayasal bir haktır.

  2. Zeytinliklerde Nöbet Tutun: Gece gündüz orada olun. Bu sadece bir alan değil, bir namustur.

  3. Bilgilendirme Yapın: Sosyal medya, mahalle toplantıları, imamlar, öğretmenler, muhtarlar... Herkes bu konuda bilinçlendirilmeli.

  4. Kültürel Sahiplenme: Zeytin türküleri, zeytin festivalleri, halk hikâyeleri... Bu mirası sadece fiziki değil, kültürel olarak da koruyun.

  5. Kur'an Bilincini Diri Tutun: Zeytine yemin eden Allah’ın, bu ağacı bize emanet ettiğini unutmayın. Bu bir iman meselesidir.

Son Söz Yerine,

Bu çağın en büyük yalanı şudur:
“Biz sizin iyiliğiniz için doğayı feda ediyoruz.”

Hayır!
Siz kendi iktidarınız için bizi feda ediyorsunuz.
Ve bunun adına da ıslah diyorsunuz.

Ama biz biliyoruz:
Kur'an, sizin kim olduğunuzu 1400 yıl önce haber verdi.
Ve dedi ki:

“Onlara ‘Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın’ denildiğinde, ‘Biz ancak ıslah edicileriz’ derler. Asıl bozguncular kendileridir, fakat farkında değiller.” (Bakara,/11-12)

Zeytine yemin eden bir Rabbe iman edenler için bu ayet yeterlidir.
Ve bugün bu yemin, bir eylem çağrısıdır.
Zeytine sahip çık, geleceğe sahip çık...

Bahadır Hataylı/23.07.2025/Sancaktepe/İST

27 Temmuz 2025 Pazar

Mazluma Sırtını Dönen Zalimle Aynı Safa Geçmiştir


Bir Hakikat Fermanı

Ey çağdaş insan!
Ey kalbini ekranlara gömmüş, vicdanını markalara satmış, aklını sloganlara kiraya vermiş yığın!
Sana bir ferman var bugün:
Zulmün olduğu yerde tarafsızlık, zalimden yana saf tutmaktır.
Mazlumun olduğu yerde sessizlik, zulme ortak olmaktır.
Ve sen susuyorsun!

“Zulmedenlere meyletmeyin; yoksa size de ateş dokunur...”Hûd Suresi/113
Ateş sadece zalime değil, onu seyredenlere de iner. 

Sen meylediyorsun!
Saraylara, lüks arabalara, gülücük dağıtan ekran yüzlerine, sözde dindar, özde münafık yöneticilere meylediyorsun.
Sen, mazlumun değil, güçlünün yanındasın çünkü hakikatin değil, konforun peşindesin.
Allah açıkça uyarıyor: Yardım da göremezsin. Dostun da kalmaz!

"Savaşmıyorsunuz?" Diye Soran Ayet Var!

“Size ne oluyor da Allah yolunda, 'Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar...' diyen zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?!” Nisâ Suresi/ 75

Ey mümin olduğunu iddia eden insan!
Savaş dedik, hemen kılıç sandın, cephe sandın!
Hayır!
Bu çağın savaşı, sözle, duruşla, direnişle, tavırla, susmamakla, paylaşmakla, siper olmakla yapılır.
Ama sen savaştan kaçtın!
Çünkü mazlumlar seni ilgilendirmiyor artık.
Senin gündemin başka: tatil kampanyaları, telefon modelleri, indirim günleri…
Senin çocuğun tok yatınca, başkasının açlığı seni germiyor.

Ama o mazlum çocuklar her gün dua ediyor:
“Bize yardım edecek biri gelsin.”
Ve sen, hâlâ kıpırdamıyorsun!

Zalimden Allah'ın Habersiz Olduğunu Sanma!

“Sakın Allah’ı, zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma…” İbrahim Suresi/42

Ey suskunlar!
Ey zulme karşı “benlik” örtüsü çekenler!
Sakın Allah’ın unuttuğunu zannetmeyin!
Ama Allah sabreder; erteler, erteledikçe büyütür,
büyüttükçe helaki muhteşem kılar!

Zalimler bu dünyada saltanat sürebilirler.
Adalet yerine şatafat bina ederler.
Camileri kendi putları için vitrine çevirirler.
Ama o gün geldiğinde, Allah onların gözlerini dehşetle donduracaktır.
Ve o gün sen de yargılanacaksın!
Neden sustun?
Neden meylettin?
Neden yanında durmadın mazlumun?

Ey İnsan! Kendini Temize Çekme!

“Ben elimden geleni yapıyorum” deme!
Vicdanını rahatlatmak için 3 lira sadaka verip sonra bin liralık vicdansızlıklara sessiz kalma!
Kendini dindar sayma; camide boy gösterip, adaleti savunmayana "mümin" denmez.
Hakikat, şahsiyet ister.
Korkmayan bir dil, sarsılmaz bir duruş, yalnız kalsa da Hak'tan ayrılmayan bir yürek ister.

Ey Zalimler! Bu Ferman Size De Yöneliktir!

Siz ki halkı dinle kandırıp, saraylar inşa ettiniz.
Siz ki adaleti gösteri haline getirip hukuku susturdunuz.
Siz ki mazlumun duasını kulak ardı ettiniz.
Unutmayın!
Saltanatınızın temeli mazlumun ahıdır.
Ve ah, yakar!
Sakın unuttuğumuzu zannetmeyin.
Zulmünüzü, vurdumduymazlığımızla süslediğimiz doğrudur ama tarih susmaz, Allah hiç susmaz.

Ey Gençlik!

Sana sesleniyorum…
Bu düzeni değiştirecek olan sensin.
Korkma! Susma! Yalnız kalırsan Allah yeter.
Sistem sana “taraf olma” diyecek.
Ama Hak'tan taraf olmayan, bâtıla hizmet eder.

Okulda, sokakta, ekranda, sosyal medyada bir duruş göster!
Mazlumu görünce başını çevirme.
Zalimi görünce susma.
Suskun kalabalıklar içinde bir Mehmet Akif, bir Hz. Hüseyin, bir Aliya Izzetbegoviç ol!

Bu Ferman Hepimize

  1. Zalimleri övmek değil, açıkça kınamak zorundayız.

  2. Mazluma dua yetmez, yanında durmak zorundayız.

  3. Adaletsizliğe alkış tutan her sistemin karşısında durmak farzdır.

  4. Kutsalları araç edenleri ifşa etmek, imanın gereğidir.

  5. Korkarak yaşamak yerine, hakikati haykırarak ölmek şereftir.

Ey milletim!
Allah'ın ayetleri ortada.
Mazlumun gözyaşı her gün toprağa karışıyor.
Sen hâlâ susarsan…
Ateş sadece zalimi değil, seni de yakar!

"Cehenneme varmadan evvel uyan!"

Erol Kekeç/05.07.2025/Sancaktepe/İST

Cehenneme Varmadan Evvel Uyan Ey Milletim!

Bir milletin kalbi sönmüşse, onun gözleri açılsa ne yazar? Kulakları işitse ne fayda? Kalp uyanmazsa uyanış sadece bir refleks olur, bir korku, bir şaşkınlık… Lakin bugünün insanı ne şaşkın, ne korku içinde… Gaflet, öyle örtmüş ki zihinleri, hakikat haykırsa duvar olur; vicdan sızlasa sıradanlaşır. Ve ben, bu toprağın bir evladı olarak susamam. Söz bana düşmüşse, hamurunda Akif’in korkusuzluğu, Hakk’a sadakati varsa, bu milletin kulağına bir barut sesi gibi çarpacaksa sözüm, evet, ben konuşmalıyım!

Şimdi sormalıyım:
Hangi saray, yetimin yüreğini ısıttı bu toprakta?
Hangi bayrak, hakkın üstüne çekildi?
Hangi ezan, zalimlere karşı haykırış oldu da sokaklar titredi?

Bir yanda din, diyanet, mukaddesat; öte yanda lüks, israf, cehalet ve korku…
Bir yanda ümmetin dertleriyle yanan üç-beş yürekli,
öte yanda yediğini içtiğini ibadet zanneden,
ahlakı unutan, vicdanı pazara çıkarmış bir kalabalık…

Milletim!
Birileri seni aldattı!
Üstelik bunu camilerde, kürsülerde, ekranlarda, vaatlerle, sloganlarla yaptı.
Bayrak dediler, sustun…
Vatan dediler, boyun eğdin…
Din dediler, hesap sormadın…

Ama ne bayrak şehit kanıyla yaşadı,
ne vatan mazlumun duasını duydu,
ne de din, hakkı söyleyen dilleri koruyabildi...

Sen hâlâ susuyorsun!

Kardeşin sokakta donarken,
sen ekran başında mukaddesat yarışındasın.
Çocuğun okula aç giderken,
sen sadaka görüntüleriyle mest oluyorsun.
Karı koca birbirine düşman olmuş,
sen dizilerin kölesi olmuşsun.
Gençlik TikTok’a gömülmüş,
senin elin hâlâ cebindeki telefonda…
Mazlumlar Gazze’de, Yemen’de, Afrika’da can verirken,
sen "Ekonomi büyüyor" yalanıyla oyalanıyorsun...

Yalanın rengi, sesi, kıyafeti olur mu? Olmaz!
Ama bugünün yalanları markalı, tescilli, kutsallarla süslenmiş...
Ve en kötüsü nedir bilir misin?
Yalancıya değil, yalana iman ediyorsun artık!

Ey halkım!
Bazen ihaneti görmen için bir aynaya değil,
bir mezara ihtiyacın vardır!
Zira uykuların o kadar ağır ki,
ancak toprağın sesi seni sarsabilir.

Ama ben istiyorum ki;
cehenneme varmadan evvel uyan!
Zira bu gidiş, bir uçurumun dibine;
bu sessizlik, bir soysuzluğun vesikasına;
bu korkaklık, yarınların felaketine çıkar.

Bugün o "bizden" dediklerin,
sana sadaka dağıtıp oy toplayanlar,
saraylarda senin alın terinle saltanat kuranlar,
yüzüne tebessüm, arkandan hoyrat küfür savuranlardır.
Ve sen, hâlâ "ama niyetleri iyi" diyorsun!

Hayır, iyi niyet hırsızlığa kılıf olamaz!
Mazlumun gözyaşıyla süslenmiş her sistem batıldır.
Sen hâlâ sabrediyorsun ama sabrın bile isyan eder hâle geldi.
Bu sabır, Allah’ın sabrı değil; bu, gafletin uyuşmuş şeklidir.
Bu millet bir sabah kendini aç, işsiz, vicdansız ve vatansız bulursa,
bunun adı "kader" değil, gaflete ortaklıktır!

Ey milletim!
Hakikat, dostunu acıtır ama iyileştirir.
Bugün sana en çok gülenler,
yarın seni en çok terk edenler olacak.
Bugün senin alkışladığın o diller,
yarın susacak;
çünkü onların hakkı söylemek diye bir derdi yok.
Onlar, gücün kölesidir.

Ama sen güçlü değilsin!
Sen sadece güce boyun eğmeyi öğrenmişsin.
Sana hakikat acı gelir oldu çünkü
acı söyleyenleri hain zannettin…
Zalimlerin dini kullandığını söyleyenleri
dinsiz zannettin…
Sistemi eleştirenleri
fitneci belledin…

Artık uyan!

Uyan ki, yarın çocukların sana
“Baba sen neredeydin?” diye sormasın!
Uyan ki, torunların
“Dede, neden sustun?” demesin!
Uyan ki, namazın, orucun, haccın
hırsıza, soysuza kalkan olmasın!
Uyan ki, Kur’an yüzüne kapalı değil,
hayatına açık olsun!

Sen ki tarihte zulme başkaldıran bir milletin torunusun!
Sen ki zincirle oynatılacak bir hayvan değil,
yeryüzünün adalet sancaktarı olmalıydın!

Ama ne oldun?

Market sırasına girip promosyon kovalayan,
vicdanını fiyat etiketine göre ayarlayan,
zalimle fotoğraf çektirip onu evliyaya benzeten bir sürü oldun.

Bu halk haini sever oldu çünkü hainin dili tatlıydı,
onun bayrağı vardı, onun camide resmi vardı…
Ama senin gönlünde Allah yoktu artık…
Sen, Allah’la kandırıldın!

Ve hâlâ susuyorsun!

O hâlde ben bağırayım!

Ey millet!
Hakkın hatırı, bütün hatırlardan yücedir.
Hakkı söylemekten korkanların yönettiği hiçbir sistem hayra çıkmaz.
Vicdanı pazarda, aklı kölelikte olan toplumlar
namazla değil, kıyamla kurtulur!

Bugün sustuğun her kötülük,
yarın çocuklarının kaderi olur.
Bugün görmezden geldiğin her haram,
yarın helal sofranı harap eder.
Bugün eğildiğin her zalim,
yarın alnını secdeden alıkoyar!

O yüzden:
Cehenneme varmadan evvel uyan!

Ben seni kötülemek için söylemiyorum bunları.
Ben seni sevdiğim için, seni kendinden korumak için haykırıyorum.
Çünkü sen, farkında değilsin ama…
Satıldın!
Hem de duygularınla, mukaddesatınla, korkularınla…
İradesizce, bilinçsizce, gönüllüce!

Son sözüm şudur sana;

Zulmü alkışlamam,
Zalimi asla sevmem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
–Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım!

Ama benim ecdadım
sustukça, yattıkça, korktukça değil;
ayağa kalktıkça ecdattı!

Şimdi sana düşen:
Ayağa kalkmak…
Ve cehenneme varmadan önce
bir kıyam üzere yaşamak!

Bahadır Hataylı/20.03.2024/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!