Bir milletin kalbi sönmüşse, onun gözleri açılsa ne yazar? Kulakları işitse ne fayda? Kalp uyanmazsa uyanış sadece bir refleks olur, bir korku, bir şaşkınlık… Lakin bugünün insanı ne şaşkın, ne korku içinde… Gaflet, öyle örtmüş ki zihinleri, hakikat haykırsa duvar olur; vicdan sızlasa sıradanlaşır. Ve ben, bu toprağın bir evladı olarak susamam. Söz bana düşmüşse, hamurunda Akif’in korkusuzluğu, Hakk’a sadakati varsa, bu milletin kulağına bir barut sesi gibi çarpacaksa sözüm, evet, ben konuşmalıyım!
Şimdi sormalıyım:
Hangi saray, yetimin yüreğini ısıttı bu toprakta?
Hangi bayrak, hakkın üstüne çekildi?
Hangi ezan, zalimlere karşı haykırış oldu da sokaklar titredi?
Bir yanda din, diyanet, mukaddesat; öte yanda lüks, israf, cehalet ve korku…
Bir yanda ümmetin dertleriyle yanan üç-beş yürekli,
öte yanda yediğini içtiğini ibadet zanneden,
ahlakı unutan, vicdanı pazara çıkarmış bir kalabalık…
Milletim!
Birileri seni aldattı!
Üstelik bunu camilerde, kürsülerde, ekranlarda, vaatlerle, sloganlarla yaptı.
Bayrak dediler, sustun…
Vatan dediler, boyun eğdin…
Din dediler, hesap sormadın…
Ama ne bayrak şehit kanıyla yaşadı,
ne vatan mazlumun duasını duydu,
ne de din, hakkı söyleyen dilleri koruyabildi...
Sen hâlâ susuyorsun!
Kardeşin sokakta donarken,
sen ekran başında mukaddesat yarışındasın.
Çocuğun okula aç giderken,
sen sadaka görüntüleriyle mest oluyorsun.
Karı koca birbirine düşman olmuş,
sen dizilerin kölesi olmuşsun.
Gençlik TikTok’a gömülmüş,
senin elin hâlâ cebindeki telefonda…
Mazlumlar Gazze’de, Yemen’de, Afrika’da can verirken,
sen "Ekonomi büyüyor" yalanıyla oyalanıyorsun...
Yalanın rengi, sesi, kıyafeti olur mu? Olmaz!
Ama bugünün yalanları markalı, tescilli, kutsallarla süslenmiş...
Ve en kötüsü nedir bilir misin?
Yalancıya değil, yalana iman ediyorsun artık!
Ey halkım!
Bazen ihaneti görmen için bir aynaya değil,
bir mezara ihtiyacın vardır!
Zira uykuların o kadar ağır ki,
ancak toprağın sesi seni sarsabilir.
Ama ben istiyorum ki;
cehenneme varmadan evvel uyan!
Zira bu gidiş, bir uçurumun dibine;
bu sessizlik, bir soysuzluğun vesikasına;
bu korkaklık, yarınların felaketine çıkar.
Bugün o "bizden" dediklerin,
sana sadaka dağıtıp oy toplayanlar,
saraylarda senin alın terinle saltanat kuranlar,
yüzüne tebessüm, arkandan hoyrat küfür savuranlardır.
Ve sen, hâlâ "ama niyetleri iyi" diyorsun!
Hayır, iyi niyet hırsızlığa kılıf olamaz!
Mazlumun gözyaşıyla süslenmiş her sistem batıldır.
Sen hâlâ sabrediyorsun ama sabrın bile isyan eder hâle geldi.
Bu sabır, Allah’ın sabrı değil; bu, gafletin uyuşmuş şeklidir.
Bu millet bir sabah kendini aç, işsiz, vicdansız ve vatansız bulursa,
bunun adı "kader" değil, gaflete ortaklıktır!
Ey milletim!
Hakikat, dostunu acıtır ama iyileştirir.
Bugün sana en çok gülenler,
yarın seni en çok terk edenler olacak.
Bugün senin alkışladığın o diller,
yarın susacak;
çünkü onların hakkı söylemek diye bir derdi yok.
Onlar, gücün kölesidir.
Ama sen güçlü değilsin!
Sen sadece güce boyun eğmeyi öğrenmişsin.
Sana hakikat acı gelir oldu çünkü
acı söyleyenleri hain zannettin…
Zalimlerin dini kullandığını söyleyenleri
dinsiz zannettin…
Sistemi eleştirenleri
fitneci belledin…
Artık uyan!
Uyan ki, yarın çocukların sana
“Baba sen neredeydin?” diye sormasın!
Uyan ki, torunların
“Dede, neden sustun?” demesin!
Uyan ki, namazın, orucun, haccın
hırsıza, soysuza kalkan olmasın!
Uyan ki, Kur’an yüzüne kapalı değil,
hayatına açık olsun!
Sen ki tarihte zulme başkaldıran bir milletin torunusun!
Sen ki zincirle oynatılacak bir hayvan değil,
yeryüzünün adalet sancaktarı olmalıydın!
Ama ne oldun?
Market sırasına girip promosyon kovalayan,
vicdanını fiyat etiketine göre ayarlayan,
zalimle fotoğraf çektirip onu evliyaya benzeten bir sürü oldun.
Bu halk haini sever oldu çünkü hainin dili tatlıydı,
onun bayrağı vardı, onun camide resmi vardı…
Ama senin gönlünde Allah yoktu artık…
Sen, Allah’la kandırıldın!
Ve hâlâ susuyorsun!
O hâlde ben bağırayım!
Ey millet!
Hakkın hatırı, bütün hatırlardan yücedir.
Hakkı söylemekten korkanların yönettiği hiçbir sistem hayra çıkmaz.
Vicdanı pazarda, aklı kölelikte olan toplumlar
namazla değil, kıyamla kurtulur!
Bugün sustuğun her kötülük,
yarın çocuklarının kaderi olur.
Bugün görmezden geldiğin her haram,
yarın helal sofranı harap eder.
Bugün eğildiğin her zalim,
yarın alnını secdeden alıkoyar!
O yüzden:
Cehenneme varmadan evvel uyan!
Ben seni kötülemek için söylemiyorum bunları.
Ben seni sevdiğim için, seni kendinden korumak için haykırıyorum.
Çünkü sen, farkında değilsin ama…
Satıldın!
Hem de duygularınla, mukaddesatınla, korkularınla…
İradesizce, bilinçsizce, gönüllüce!
Son sözüm şudur sana;
Zulmü alkışlamam,
Zalimi asla sevmem.
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!
–Boğamazsam da hiç olmazsa yanımdan kovarım!
Ama benim ecdadım
sustukça, yattıkça, korktukça değil;
ayağa kalktıkça ecdattı!
Şimdi sana düşen:
Ayağa kalkmak…
Ve cehenneme varmadan önce
bir kıyam üzere yaşamak!
Bahadır Hataylı/20.03.2024/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder