Bu Blogda Ara

23 Mayıs 2025 Cuma

Halka Hizmet Hırsızlık Değildir

 


Jose Mujica'nın İzinde Bir Çığlık-Siyaset Nedir, Ne Olmalıdır?

Siyaset, para biriktirmek için değildir. Bu sözü söyleyen adam, lüks saraylarda yaşamamış, halktan kopmamış, koruma ordularıyla değil; gönüllerde kurduğu tahtla anılan Uruguay’ın eski devlet başkanı Jose Mujica’dır. O, 90’lı model arabasıyla, mütevazı çiftlik evinde yaşayan bir halk lideriydi. Eşiyle birlikte yaşadığı bu sade hayat, milyonlarca dolarlık bütçeleri yöneten bir liderin nasıl da halktan kopmadan, hizmet aşkıyla dolu bir yolda yürüyebileceğini tüm dünyaya gösterdi.

O yüzden, bu yazı; Jose Mujica’nın sade ama devrimsel anlayışıyla, vicdanını kaybetmiş, halkın sırtına binmiş, saray meraklısı siyasetçilere bir uyarıdır. Bu yazı, salt bir eleştiri değil; halkın sesi, ahlakın çağrısı, toprağın bağrından kopup gelen bir isyandır. Bu vicdani ültimatom, siyasetin asli misyonunu unutanlara, halkı değil parayı sevenlere, koltuğa tapanlara hitaben yazılmıştır.

I. Siyasetin Aslı- Hizmet Etmek, Soymak Değil

Siyaset, halkın temsilidir. Temsil makamında oturan her birey, halkın malını, emeğini, umudunu ve geleceğini emanet almıştır. Bu emanet, tapulu mülk değil; geçici bir sorumluluktur. Fakat bugün ne görüyoruz? Siyasetçiler, lüks araç konvoylarıyla, beş yıldızlı otellerdeki danışma toplantılarıyla, özel uçaklarda verilen ihalelerle değil halkı temsil etmek, halktan izole yaşamlar kuruyorlar. Bu halk, her ay faturalarını ödemek için çocuklarının okul masraflarından kısarken; onlar, birkaç saatlik makam seyahatine milyonlar harcıyor.

Jose Mujica’nın yıllık maaşı yaklaşık 12 bin dolardı, fakat o maaşının %90’ını bağışlıyordu. Neden? Çünkü halk açken tok gezmek utanılacak bir durumdu onun için. Bu ne yalnızca ahlaki bir duruştur ne de bir siyasi şov; bu, gerçek liderliğin resmidir.

II. Gösterişin Peşinden Koşanların Yol Açtığı Yıkım

Türkiye’deki pek çok siyasetçi, siyasi kariyerini servete tahvil etmenin yollarını arıyor. Bir dönem belediye başkanlığı yapmış bir kişi, milyonluk arabalara biniyor, yurt dışında yazlıklar alıyor. Nasıl? Nereden bu paralar? Maaşla mı biriktirildi? Elbette hayır. İhale kılıfları, komisyonlar, yakın çevreye kurulan şirketler, arka kapıdan yürütülen menfaat ağları... İşte yozlaşmanın ve halktan kopuşun karanlık aynası.

Bu halk, 85 milyonluk ülkesinde yoksulluğa terk edilirken, bazı belediye başkanlarının 3-4 makam aracı birden kullandığı bir sistem; artık ne ahlakîdir ne de sürdürülebilir. Bu bir çürümedir, bu bir hırsızlıktır. Ve bu hırsızlık, yalnızca maddi değil; maneviyatın, vicdanın, güvenin çalınmasıdır.

III. Siyasetçi Kimdir? Bir Tanımın Ardında Unutulan Hakikat

Siyasetçi, halkın aynası olmalıdır. Halk ekmeğini paylaşırken; o da maaşını paylaşmalıdır. Halk asgari ücretle ay sonunu getirmeye çalışırken; o, kendine ballı maaşlar yazdıramaz. Halk kar kışta sokakta yürürken; siyasetçi de halkın içinde olmalıdır.

Jose Mujica, "Ben zengin değilim ama zengin gibi yaşamadığım için mutluyum" der. İşte bu söz, siyasetçinin ruhunu anlamak için bir ölçüttür. Zenginlik malda değil; kalpte, sadelikte ve halkın duasındadır.

IV. Politikada Liyakat Değil, Yandaşlık: Çöküşün Eşiği

Bugün siyasetin merkezinde artık ehliyet değil, sadakat aranmaktadır. Bir kurumun başına, o işin eğitimini almış biri değil; o partinin il başkanının yeğeni, kuzeni, damadı, danışmanı geçmektedir. Peki sonuç ne oluyor? Hastaneler çöker, okullar rezil halde kalır, altyapı sistemleri patlar, doğa talan edilir. Halk çamur içinde yaşarken, sorumlu olanlar hiçbir şey olmamış gibi kamera karşısında sırıtmakta, suçu halkın üzerine atmaktadır.

Liyakatsizlik; yalnızca bir kişisel zafiyet değil, toplumsal bir ihanettir.

V. Sadeliğin Gücü-Saraylar Değil, Kulübeler Diriltir

Jose Mujica bir kulübede yaşadı. Gönlünde saraylar kurdu. Onun için zenginlik; halkla aynı sofraya oturabilmek, aynı sudan içebilmekti. Bugün Türkiye’de ise siyasetçiler en lüks lokantalarda halktan yalıtılmış sofralar kuruyorlar. Sekiz katlı villalarda, üç katmanlı güvenlik içinde yaşıyorlar. Ve bu yapay güvenlik, onları halktan koparıyor.

Oysa gerçek güvenlik, halkın kalbindedir. Halk sizi seviyorsa, hiçbir zırh sizi onun kadar koruyamaz. Ama halk sizi lanetliyorsa; en kalın duvarlar bile sizi kaderinizden koruyamaz.

VI. Politikacıya Bir Soru-Gece Yastığa Başını Koyduğunda Rahat Uyuyabiliyor musun?

Eğer bugün herhangi bir siyasetçi, gece rahat uyuyabiliyorsa; ya gerçekten çok temizdir ya da vicdanını çoktan kaybetmiştir. Çünkü bu ülkede çocuklar aç yatıyor. Gençler işsiz. Emekliler pazar artıklarıyla geçiniyor. Bu manzarada bir siyasetçi nasıl gülerek uyuyabilir?

Siyasetçinin rahat uyuması için değil, rahat ettirmesi için vardır siyasetin makamı. Eğer o makam, yalnızca birer servet biriktirme aracına dönüştüyse; orada halk yoktur, yalnızca maskeler, rol yapan kuklalar vardır.

VII. Halkın Gücü: Umutları Geri Almanın Vakti Geldi

Ey halk! Sana “görmezden gel” dediler. “Bize güven” dediler. “Söz verdik” dediler. Ama ne oldu? Her sözleri yalan çıktı. Sana refah dediler, sen sefalet gördün. Sana adalet dediler, sen zulümle karşılaştın. Sana kalkınma dediler, toprağını sattılar. Sana millet dediler, yandaşlarını kayırdılar.

Artık yeter! Umutlarımızı çalanlardan, geleceğimizi ipotek edenlerden, bize ihanet edenlerden hesap sorma vakti geldi.

VIII. Gerçek Liderlik-Gölgede Değil, Güneşte Yürümek

Gerçek lider; halkın önünde yürür, arkasına saklanmaz. Gölgeye değil, güneşe çıkar. Sorumluluk alır, bahane üretmez. Sessiz kalmaz, korkmaz. Haksızlık karşısında susmaz. Herkesin sustuğu yerde konuşan, herkesin korktuğu anda direnen, herkesin kaçtığı anda kalan insandır gerçek lider.

Jose Mujica bu yüzden bir efsanedir. Çünkü onun efsanesi, halkın gönlündeki sadeliği, dürüstlüğü ve cesareti temsil eder.

IX.Bu Yazı Bir  Bir Hesap Çağrısıdır

Bu yazı bir dua değil; çünkü artık dua yetmiyor. Bu yazı bir dilek değil; çünkü artık dilekler tükeniyor. Bu yazı bir ültimatomdur. Bu halk, artık aldatılmak istemiyor. Bu halk, vicdanı olan, gözü tok, cebi değil kalbi dolu liderler istiyor. Bu halk, Jose Mujica gibi sade, dürüst, şeffaf, halktan biri olan yöneticiler istiyor.

O yüzden ey siyasetçi! Yüzünü aynaya çevir. Eğer orada yalnızca bir makam görüyorsan; sen çoktan bitmişsin. Ama hâlâ bir insan görüyorsan, dön halkına... Onlara hizmet et. Bu hizmet, seni yeniden insan yapar.

Ve unutma, Halka hizmet etmek, en büyük zenginliktir. Soymak değil, sahip çıkmaktır siyaset...

Bahadır Hataylı/20.05.2025/Namazgah/İST

22 Mayıs 2025 Perşembe

Yeryüzünün Sahibi Allah’tır

 




( Gazze’nin direnişiyle ve zalimlere karşı tüm zamanların haykırışıyla)

“Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir.”(Bakara/249)

Ey yaşayan ama yaşamayanlar, gören ama görmeyenler, işiten ama duymayanlar!
Sesleniyorum size, şu ateşin ortasında bağrı yanarak susan Gazze’den, mermilere göğsünü siper eden bebeklerden, enkaz altındaki Kur’an okuyan annelerden, açlıkla iftar eden sabır çocuklarından… Bu ses Gazze’den yükselen bir çığlıktır ama yalnız Gazze’ye ait değildir. Bu, insanlığın suskunluğuna, ümmetin dağılmışlığına, Allah’a güvenmeyip sistemlere teslim olmuşların boğazını sıkan bir uyanış çağrısıdır.

Zira zulüm varsa kıyam da olmalıdır. Zulüm varsa ayetler konuşur, Allah konuşur, hak konuşur!

Gazzeli Mazlumlar ve Ayetlerin Şahidi Olduğu Direniş

Gazze...
Sınırları kanla çizilmiş, sokakları şehitlerin rüyasına karışmış bir şehir. Belki maddi anlamda dünyanın en yoksul topraklarından biri, ama iman bakımından dünyanın zirvesidir. Onların silahı yok belki, ama sabırları var; tankları yok ama sadakatleri var; uçakları yok ama secdeleri var.

“Zulme uğradıktan sonra Allah uğrunda hicret edenleri elbette dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi.” (Nahl/ 41)

Allah Teâlâ, zulüm gören, yurdundan atılan, aç bırakılan müminlere böyle sesleniyor. Onları imtihan ediyor, ama aynı zamanda destekliyor.

Bugün Gazze’de her patlama sesinin altında şu ayet yankılanıyor:

"Zannetmeyin ki Allah zalimlerin yaptıklarından habersizdir…” (İbrahim /42)

Ve devamında uyarıyor:

“Ancak Allah onları gözlerin dehşetle bakacağı bir güne erteliyor.” (İbrahim/ 42)

Ey Gazze!
Senin çığlığını işitmiyoruz sanma.
Senin yaralarını görmezden geliyoruz, evet.
Ama bil ki biz seni görmesek de Rabbimiz görüyor.

Allah’ın Yardımı Neden Gelmiyor?

Bizler soruyoruz:
“Allah’ın yardımı nerede?”
Cevabı Kur’an veriyor:

“Yoksa siz, sizden öncekilerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle sıkıntılar ve zorluklar dokundu, öyle sarsıldılar ki, nihayet peygamber ve onunla beraber iman edenler, ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ dediler. Bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.”(Bakara /214)

Yardım yakın ama kim için?
Sadakatle Allah’a bağlananlar için.
Tevekkülü yalnızca Allah’a olanlar için.
Planını Rabbe bırakıp, görevini yerine getirenler için.

Ama biz bugün ne yapıyoruz?

  • Ticaret uğruna zalimle el sıkışıyoruz.

  • Diplomasi adına katliamları görmezden geliyoruz.

  • “Biz ne yapabiliriz ki?” diyerek sorumluluktan kaçıyoruz.

  • Dualarımız kuru, gözyaşlarımız sahte, eylemlerimiz yok.

İşte bu yüzden Allah’ın yardımı gelmiyor!

Çünkü bizimkisi İslam değil, gölge bir kimlik.
Bizimkisi sadakat değil, sosyolojik aidiyet.
Bizimkisi tevekkül değil, bahane üretme sanatı.

Gazze’nin Zaferi-İmanın Kudreti

Bakın şu ayete:

“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar.” (Muhammed /7)

Gazzeliler Allah’a yardım ediyorlar.
Allah’a güveniyor, sabrediyor, direniyorlar.
Ve bizler ekran başında, klavye başında “üzülüyoruz.”
Sahi ne garip!
Onlar ölerek yaşıyorlar, biz yaşayarak ölüyoruz.

Gazze’nin çocukları taş atarak tank durduruyor.
Bizim çocuklarımız ise dijital oyuncaklarda eriyor.
Gazze’de iftar bir parça ekmekle yapılırken,
bizim sofralarımızda israf da var, gaflet de var.

Ama Allah vaadinden dönmez:

“Nice az topluluklar, Allah’ın izniyle çok topluluklara galip gelmiştir.” (Bakara/ 249)

Ey Ümmet! Bu Suskunluk Seni Kurtarmaz!

Sen ey ümmet!
Sana ne oldu da acıya bu kadar alıştın?
Sana ne oldu da Gazze’yi sadece “üç gün” konuşur oldun?

Ey yönetici sıfatlı suskunlar!
Siz, Amerikan onayını Rabbin rızasına tercih ettiniz.
Siz, siyonist ekonomiye tutsak oldunuz.
Siz, sınırlarınızın değil, vicdanlarınızın işgal altında olduğunu fark etmiyorsunuz.

Ama Allah görüyor:

“Zulmedenleri bırak da bir süre eğlensinler. Sonra ne hallere düşeceklerini görecekler.” (Zümer /8)

Ey Rabbimiz! Bizi Zalimlerin Yönetiminden Kurtar!

Allah’ım!
Gazze direnirken, biz suskunuz.
Onlar açken, biz tokuz.
Onlar secdede ağlarken, biz reklamlarda gülüyoruz.

Ama Sen her şeyi biliyorsun.
Bizi etkisiz, yetkisiz ama bahanesi bol yöneticilerle helak etme!
Bize, yalnızca dilleriyle kınayan, ama yürekleri zalimle aynı atanlardan eyleme!

Sen bizi zulme karşı kıyam eden kullarından yaz!
Sen bizim ellerimizi taşla değil, duayla değil, birlikte direnişle güçlendir!
Sen bizim içimizdeki korkaklığı sil, yerine Hz. Hamza'nın yüreğini koy!

Mazlumların Kurtuluşu Kesindir

Ey mazlumlar!
Yılmayın, ağlamayın, susmayın.
İnsanlık sizi yalnız bıraksa da Allah bırakmaz!

“Zulme uğradıktan sonra Allah’a hicret edenlere elbette yardım edilecektir. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Hac/ 60)

Siz yeryüzünün görünmez kahramanlarısınız.
Gücünüz imanınızdır, sabrınızdır, secdenizdir.
Sizin kurtuluşunuz gecikmiş olabilir ama inkâr edilemez.

Çünkü Allah şöyle buyurur:

“Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (Bakara/ 257)

Bu Bir Son Çağrıdır!

Bu yazı, bir analiz değil, bir akademik yorum değil.
Bu bir HAYKIRIŞTIR!

Gazze düşerse, insanlık düşer!
Gazze susarsa, Kur’an susar!
Gazze yalnız kalırsa, ümmet Allah’a ne cevap verir?

Bu çağrı sana:
Ey anne! Çocuğuna yiğitliği öğret!
Ey baba! Evladına Kudüs’ü anlat!
Ey genç! Klavyeyi bırak, vicdanını kuşan!
Ey imam! Minberden gazete manşeti değil, Furkan Suresi oku!

Ve ey Müslüman!
Kendine gel!
Bu ümmetin uyanışına öncülük et!
Zulme karşı kıyam et!
Allah’ın yardımını hak etmek için safını netleştir!

Gökyüzüne Bak! Zafer Geliyor!

Ey kardeşim!
Sen de bir şey yapamıyorsan, gökyüzüne bak.
Orada, sabahı bekleyen yıldızlar gibi Gazze bekliyor.
Orada, rahmetin kapılarını açan dua elleri seni bekliyor.

Ve unutma:

“Allah size zafer vaat etti. Ya siz?” (Muhammed/ 7)

Bu yazı bir çağrıdır.
Bu yazı bir manifestodur.
Bu yazı bir secde çığlığıdır.
Bu yazı ümmetin uyanışına çağrıdır!

“Ve sonunda zafer, Allah’a inananlarındır!” (Rûm 47)

Erol Kekeç/20.05.2025/Sancaktepe/İST

21 Mayıs 2025 Çarşamba

Mutlak Galip Allah

 


Bismillahirrahmanirrahim

"Hani havariler: 'Ey Meryem oğlu İsa! Rabbin sana gökten bir sofra indirebilir mi?' demişlerdi. İsa: 'Eğer müminlerseniz Allah’tan korkun!' dedi." (Mâide/112)

Ve yine Rabbimiz Âl-i İmrân Suresi - 52-53  şöyle buyurur:

"İsa, onların inkârlarını sezince: 'Allah’a giden bu yolda yardımcılarım kimlerdir?' dedi. Havariler: 'Biz Allah’ın yardımcılarıyız' dediler. İsrail oğullarından bir grup iman etti, bir grup da inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik ve onlar galip geldiler." 

Bugün bu ayet, yalnızca tarihin bir sayfasını anlatmıyor. Bugün bu ayet, Filistin’in, Gazze’nin, Kudüs’ün üstüne yazılmış bir hakikattir. Bugün bu ayet, çağımızın “Havarileri” olan Gazzeli çocuklara, babalara, annelere, gençlere ve yaşlılara; yarı yanık bedenleriyle bile secde etmeye devam eden iman sahiplerine yazılmış bir destektir.

Ey Zalimler, Ey Suskunlar!

Siz, tıpkı o gün İsa’nın karşısında duran inkarcılar gibi, bugün Filistin’in direnişine kör kaldınız. Siz, bir çocuğun başı gövdesinden koparılırken dahi "ateşkesi" konuştunuz. Siz, zalime silah sattınız, mazluma tweet attınız.

Ama biz iman edenleriz. Biz, Allah’ın yardımcılarıyız. Ve Allah, buyurduğu gibi iman edenleri destekleyecektir.

Bugün Yine Bir Meryem oğlu Çağrısı Var

Bugün yeryüzünün dört bir yanında bir ses yankılanıyor:

“Allah’a giden bu yolda yardımcılarım kimlerdir?”

Bu sesi bir Gazzeli annenin feryadında duyduk, Bu sesi Refah Sınırında can veren çocuğun son nefesinde hissettik, Bu sesi Aksa’da, enkazlar altında ezanla uyanan ölülerde bile işittik.

Ve biz de diyoruz ki:

“Biz Allah’ın yardımcılarıyız!”

Tarih Tekerrür Etmiyor, İlahi Plan İşliyor

Zannetmeyin ki bu yaşananlar tesadüf. Zannetmeyin ki mazlumun kanı boşuna dökülüyor. Zannetmeyin ki zulüm galip geliyor.

Firavun da galip geldiğini sanmıştı. Kızıldeniz’in önünde Musa'yı ve inananları kıstırdığında kahkahalar atıyordu. Ama Allah buyurdu: 

“Hayır! Şüphesiz Rabbim benimledir. O bana yol gösterecektir.” (Şuarâ/ 62)

Ve deniz yarıldı. Firavun ise o suyun içinde, o tuzun ortasında, o azabın altında can verirken ne dedi biliyor musunuz?

“İman ettim ki, İsrail oğullarının inandığı Allah’tan başka ilah yoktur. Ben de Müslümanlardanım.” (Yunus /90)

Ama Allah ona ne dedi?

“Şimdi mi iman ettin? Hâlbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun!” (Yunus/ 91)

Ey Zalim İsrail, Ey Ortadoğu'nun Firavunları!

Allah’ın zamanı işliyor. Mazlumların duası göğe ulaşmış, Zulüm ise vaktini doldurmuştur.

Siz, çocukları öldürdünüz. Siz, hastaneleri bombaladınız. Siz, kadınlara işkence ettiniz. Siz, gazetecileri hedef aldınız.

Ama siz, Allah’ın hesabını unutuyorsunuz. Siz, şu ayeti hiç duymadınız mı?

“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur.” (Hûd 113)

Bugünün Havarileri- Gazzeli Çocuklar

Ayakları çıplak, Üzerleri toz içinde, Ama gözleri gökyüzünde olan o çocuklar... Onlar Allah’ın yardımına iman edenlerdir.

Ve onlar, sadece direnmediler; ümmete iman öğrettiler. Kur’an’ı yırtılmadan, Sancağı düşürmeden, Secdeyi terk etmeden yaşadılar.

Bu Bir Manifestodur Allah Galip Gelecek!

Bugün tüm zalimlere karşı okunan bu manifestodur:

“Mutlak galip olan yalnızca Allah’tır.”

Tıpkı Kızıldeniz’de olduğu gibi, Tıpkı Ebrehe'nin filler ordusunda olduğu gibi, Tıpkı Nemrud’un ateşinde olduğu gibi, Bugün de tarih dönüyor, zalimler boğulacak!

Kıvılcım Nereden Başladıysa Alev Oradan Yükselecek

İsrail, Gazze'yi susturmak istedi. Ama Gazze, dünya halklarını uyandırdı. İstanbul'dan Johannesburg'a, Kahire'den Şam'a, Tahran'dan Karakas’a kadar herkes sokaklarda:

“GAZZE İÇİN UYAN, ZULME KARŞI DUR!”

Bu kıvılcım bir çocuğun ölümüyle başladı, Ama bir ümmetin yeniden doğuşunu müjdeliyor.

Allah Zaten Buyurmuştu:

“Biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onları yeryüzüne mirasçılar kılalım.” (Kasas/ 5)

Bu bir vaat değildir sadece; bu bir yasadır. Ve Allah’ın yasaları bozulmaz.

Şimdi Ey Ümmet!

Ey İslam’ın dağınık toplulukları, Ey zalime alışmış kalabalıklar, Ey susmayı öğüt gibi sunan uydurulmuş din yorumcuları...

Artık uyanmanın, birleşmenin, örgütlenmenin vaktidir. Yalnızca sokaklarda değil, Yalnızca sosyal medyada değil, Tüm kalbimizle, aklımızla ve imkânımızla...

Hakikatin ordusunu kurma vakti!

Ve Sen Ey Mazlum!

Ey Gazze’nin çocuğu, Ey direnişin annesi, Ey enkazdan çıkan iman sahibi genç...

Bil ki sen yalnız değilsin. Ve Allah, seninledir.

Son Sözümüz:

"Biz Allah’ın yardımcılarıyız!" "Biz iman edenleriz!" "Ve biz galip geleceğiz, çünkü Mutlak Galip olan Allah’tır!"

“Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır; yakında öğreneceksiniz.” (En’am 67)

Direnişle, sabırla, umutla... Kazanacağız. Çünkü biz, Allah’a dayanıyoruz.

Erol Keekç/11.05.2025/Sancaktepe/İST


"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!