Bu Blogda Ara

25 Aralık 2024 Çarşamba

Gerçek Güç-Bırakmanın Bilgeliği


Hayatta, çoğu insanın göz ardı ettiği bir gerçek vardır: Gerçek güç, bir şeye tutunmakta değil, onu ne zaman bırakmanız gerektiğini bilmekte yatar. Ancak bu sözün derinliğini anlamak, onu hayata uygulamak kadar kolay değildir. Bir şeyi bırakmak, genelde zayıflık veya teslimiyet olarak algılanır. Oysa, bırakabilmek, cesaret, bilgelik ve öz farkındalık gerektirir. Bu yazı, hayatın farklı alanlarında tutunma ve bırakma arasındaki hassas dengeyi sorgulayacak ve bırakmanın nasıl bir güç kaynağı olduğunu açıklayacaktır.

Tutunmak-Güvenli Alanın Tuzakları

İnsan doğası gereği belirsizlikten kaçınarak kendini güvende hissettiği alanlara tutunmaya çalışır. Ancak bu güvenli alanlar, bazen bizi zincirleyen prangalara dönüşebilir. Eski işimiz, toksik bir ilişkimiz, hepsi bir noktada artık bize hizmet etmemeye başlar.

Tutunmak, genellikle alışkanlıklardan ve korkulardan beslenir. Bir şeye tutunarak hayatımızın kontrolünün elimizde olduğunu hissederiz. Ancak gerçek şu ki, bazen kontrol ettiğimizi düşünürken, kontrolün aslında bizim elimizden kaydığını fark etmeyiz. Eski düzenimizi koruma çabası, bizi yeniliklerden ve büyümekten alıkoyar.

Bırakmanın Zorluğu-Belirsizliğe Adım Atmak

Bir şeyi bırakmak, bir bilinmeze adım atmaktır. Bu da korkutucudur. İnsan zihni, bilmediği alanları tehlike olarak algılama eğilimindedir. Şu sorular zihnimizde yankılanır:

  • Ya daha kötüsüyle karşılaşırsam?

  • Ya pişman olursam?

  • Ya bu kararla her şeyi kaybedersem?

Ancak bu soruların ötesine geçmek, büyümeyi ve özgürleşmeyi beraberinde getirir. Belirsizlik, aynı zamanda yeni fırsatların kapısıdır. Eski bir kapıyı kapatmadan yeni bir kapının açılamayacağını kabul etmek, bırakmanın ilk adımıdır.

Hayatın Farklı Alanlarında Bırakabilmek

  1. Toksik İlişkilerden Kurtulmak

    İlişkiler, hayatta bizi en çok etkileyen alanlardan biridir. Ancak bazı İlişkiler, destekleyici olmaktan çıkıp tüketici hale gelir. Bir dostluk, bir aile bağı ya da romantik bir ilişki, artık size zarar veriyorsa, bunu bırakabilmek büyük bir güç gerektirir.

    Örnek: Bir çift düşünün. Birbirlerini seviyor gibi gözükseler de, her gün tartışmalarla, saygı eksikliğiyle ve acıyla geçiyor. Bu çiftin bütün enerjisi, sorunların üstesinden gelmeye çalışmak yerine, birbirini yıpratmakla tüketiliyor. Böyle bir durumda, bırakmak, hem kendi mutluluğunuz hem de karşı tarafın mutluluğu için gereklidir.

  2. Kariyerde Değişim Cesareti

    İşinizi bırakmak, birçok insan için çok zor bir karardır. Maddi güvenlik, alışkanlıklar ve toplumun baskısı, bu karanın önünde büyük engellerdir. Ancak artık size heyecan vermeyen, sizi geliştirmeyen bir işte çalışmak, ruhsal çöküntüye neden olabilir.

    Örnek: Bir bankada yıllarca çalışıp kariyerinde başarılı olmuş birinin, aslında sanatla ilgilenmek istediğini fark etmesi ve bankacılığı bırakıp resim yapmaya başlaması, büyük bir cesaret örneğidir. Bu kararla, kendi rengine sadık kalarak daha anlamlı bir yaşam sürebilir.

  3. Geçmişi Bırakmak

    Geçmişte yaşanan travmalar, hayal kırıklıkları ve pişmanlıklar, bırakılması en zor olanlardandır. Ancak bu yükleri taşımaya devam etmek, sadece geleceği karartır. Geçmişi bırakmak, onu unutmak anlamına gelmez; aksine, ondan öğrenip yolunuza devam etmek demektir.

    Örnek: Bir çocukluk travmasından dolayı yıllarca kendini yetersiz hisseden bir bireyin, terapi ve öz farkındalık yoluyla bu travmayı kabul etmesi ve onun etkisinden kurtulması, bırakmanın ne kadar dönüştürücü olabileceğini gösterir.

Bırakmanın Getirdiği Güç ve Özgürlük

Bırakmak, sadece bir son değil, aynı zamanda bir başlangıçtır. Tutunduğunuz şeyleri bıraktığınızda, yeni bir alan yaratırsınız. Bu alan, kendinizi yeniden keşfetmek ve potansiyelinizi ortaya çıkarmak için bir fırsattır.

Özgürlük: Bırakmak, sizi tanımlayan sınırlardan kurtarır. Kendinizi bağlı hissettiğiniz şeylerden özgürleşerek, daha hafif ve daha esnek bir yaşam sürebilirsiniz.

Cesaret: Bir şeyi bırakmak, cesaret gerektirir. Bu cesaret, sadece hayatınızı değil, aynı zamanda başkalarına olan bakışınızı da değiştirir.

Büyük Yolculuklar: Hayatta en önemli yolculuklar, eski şeyleri geride bırakıp yeni maceralara atıldığımızda başlar. Bu yolculuk, kendinizi daha derinden anlamanıza olanak tanır.

Kendi Hikayenizi Yazın

Gerçek güç, hayatta her şeye tutunmakta değil, artık size hizmet etmeyenleri bırakabilme cesaretinde saklıdır. Bırakmanın kolay olmadığı açıktır. Ancak, bu cesareti gösterdiğinizde, hayatınızın kontrolünün yeniden size geçtiğini fark edersiniz. Geçmişin zincirlerinden kurtulup, kendinizle baş başa kalmanın ve özgür bir yaşam sürmenin tadına varırsınız.

Unutmayın: Kendi hikayenizi yazmak, hangi sayfaları yırtıp hangi yeni sayfaları dolduracağınızı bilmekle başlar. Ve bazen, en büyük cesaret, o eski sayfaları bırakabilmektir.

Bahadır Hataylı/21.12.2024/Sancaktepe/İST

Turkiye Sorunlar Manifestosu

Bugün öyle bir tablodayız ki, ülkemizin her köşesinden yükselen çığlıklar, yılların biriktirdiği sorunların bir patlamasını andırıyor. Savurganlığın zirveye ulaştığı, itibarın saraylarla ölçüldüğü, şatafatın günlük yaşamı hiçe saydığı bir ortamdayız. Bu sözde “itibar” yarışı, çöplüklerden ekmek toplayan insanların, kira borçlarıyla başa çıkamayan ailelerin ve buhranın eşiğinde can veren yurttaşların gerçekliğine perde çekemez.

Peki, bir ülkede umutların ayakta kalması mümkün mü?

Günlük Yaşamın Gerçeklikleri

Market raflarında her geçen gün fiyatlar biraz daha yükseliyor. Temel gıdaya erişim, bir lüks haline gelmiş durumda. Yoksulluk çizgisinin altında yaşayan milyonlar, her gün yeni bir zam haberiyle sarsılıyor. Elektrik, su, doğal gaz fatura; artık bu ülkede çalışan çoğu bireyin bile altından kalkamayacağı yüklenmeler haline geldi.

Bir yanda saraylarda verilen şaşalı davetler, diğer yanda çöpten sebze-meyve toplayan insanlar... Bu tablonun doğruluğu, sadece sokakta gözlem yaparak dahi anlaşılabilir. Şehirlerin varoşlarında büyüyen sessiz çığlıklar, günlük yaşamın acı gerçeklerini anlatıyor. Aileler, çocuklarına bir öğün daha yemek verebilmek için kredi kartı borçlarıyla boğuşuyor.

Fuhşun ve Toplumsal Çöküşün Yayılması

Geçim sıkıntısı o kadar derinleşti ki, bazı insanlar hayatta kalabilmek için ahlaki ve toplumsal değerleri terk etmeye zorlanıyor. Fuhşun yaygınlaşması, sadece ekonomik sıkıntılardan kaynaklanmıyor; aynı zamanda toplumsal değerlerin hiçe sayıldığı bir ortamın da sonucudur. Genç nesiller, ahlaki çöküşün şaşırtıcı bir hızla yayıldığı bu düzende yetişiyor. Bu, ülkenin geleceğine vurulan bir darbedir.

Umutlar Nasıl Canlı Kalabilir?

Umudun ayakta kalabilmesi için öncelikle insanca yaşama hakkının sağlanması gerekir. Bir çocuğun yırttığı defteriyle okula gitmek zorunda olduğu, bir annenin çöpten yiyecek topladığı, bir babanın çaresizlikten ailesine hınç duyduğu bir ortamda umut çok zor bulunur.

Yetkililere Sorgulama ve Ültimatom

Artık susmak, bu ülkeye ihanet etmekle eşdeğerdir. Yetkililere açık şu soruları sormak gerekiyor:

  1. Bu Savurganlık Nereye Kadar? Saraylar, şaşa ve gösteriş peşinde koşan bir yönetimin halkı yoksulluktan kurtarma ihtimali var mı? Halkın parasıyla yapılan bu şaşa, hangi toplumsal faydaya hizmet ediyor?

  2. Ekonomik Eşitsizliklere Ne Zaman Dur Denilecek? Elektrik, doğal gaz, su gibi temel ihtiyaçlara gelen fahiş zamların arkasında kim sorumlu? Neden bu kadar büyük bir ekonomik adaletsizlik var?

  3. Gençliğin Geleceği Neden Feda Ediliyor? Gençlerin, ülkelerinden kaçıp gitmek zorunda bırakıldığı, yurtdışına şans aramaya çıktığı bir ortamı kim yarattı?

  4. Toplumun Ahlaki ve Sosyal Çöküşü Neden Durdurulamıyor? Geçim sıkıntısından kaynaklanan ahlaki yozlaşmayı neden önlemek için hiçbir adım atılmıyor? Yetimlerin, yoksulların sesi neden duyulmuyor?

  5. Halkın Güveni Neden Yok Edildi? İMF ve Dünya Bankası gözetiminde yürütülen programlar, halkın fakirliğini dış borçlara şahadet eden bir seviyeye getirdi.

  6. Yaşam Koşullarının Zorlaştığı Bu Düzende Kim Hesap Verecek?

    Her artan zam bir çocuğun okuldan kopmasına, ihtiyacı karşılamayan her maaş bir ailenin dağılmasına sebep oluyor. Toplum yükün altında eziliyor .

Yanlış Yapmaktan Korkma-Cesaretin ve Öğrenmenin Yolculuğu

İnsan olarak hepimiz hata yaparız. Bu, insana özgü bir gerçektir. Ancak yanlış yapmaktan korkmak, bizi öğrenmekten, büyümekten ve gelişmekten alıkoyar. Hatalar, hayatın bize sunduğu en büyük öğretmenlerden biridir. Her hata, bize yeni bir şey öğretir, farklı bir bakış açısı sunar ve bir sonraki adımımızı daha sağlam atmamızı sağlar. Yanlış yapmaktan korkma, çünkü yanlışlar senin başarı yolunda nasıl ilerleyeceğini gösteren işaretlerdir.

Bir düşün; bir çocuğun yürümeyi öğrenmesi için kaç kez düştüğünü. Hiçbir çocuk düşmekten korktuğu için yürümekten vazgeçmez. Aksine, her düşüş ona daha iyi denge kurmayı, ayakta durmayı ve sonunda yürümeyi öğretir. İşte hayat da böyledir. Yanlış yaparak öğrenir, hatalarımızdan ders alarak ilerleriz.

Yanlışlar aynı zamanda bize yaratıcı yollar sunar. Dünyanın en büyük buluşlarından bazıları, başlangıçta "yanlış" olarak görülen deneyimlerden doğmuştur. Örneğin, penisilinin keşfi tamamen bir tesadüf, hatta bir "hata" sonucu gerçekleşmiştir. Bu hata, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir tedavi yöntemine dönüşmüştür. Hatalarını öğretmenlerin olarak gör. Onlar, seni güçlendiren, yeni yolları anlaman için fırsatlar sunan araçlardır.

Eleştiri Almaktan Korkma

Eleştiriler bazen can yakıcı olabilir, ama unutma ki eleştiriler seni daha iyi bir duruma taşımak için gereklidir. Eleştiriyi bir saldırı olarak değil, bir rehberlik aracı olarak gör. Eleştiriler, seni şekillendiren, incelten ve cilalayan ustanın çekici gibidir. Leonardo da Vinci'nin "Mona Lisa" tablosunu yaparken kaç kez düzeltme yaptığını düşünebiliriz. Belki de eleştiriler olmasaydı, bu şaheser ortaya çıkmazdı.

Hayatında aldığın her eleştiri, aslında sana bir şeyler anlatmaya çalışır. Belki daha dikkatli olmanı, belki bir şeyleri farklı yapmanı, belki de sadece daha sabırlı olmanı. Eleştiriler, seni geliştirmek için bir fırsattır. Bu yüzden eleştirilerden korkma, onları kucakla. Her eleştiri, seni daha güçlü ve daha yetkin bir birey yapar.

Dışarıdan Nasıl Göründüğünü Önemseme

Başkalarının ne düşündüğünü sürekli önemseyen bir insan, kendi hayatını yaşamaktan vazgeçer. Dışarıdan nasıl göründüğünü önemsemek, kendi iç sesini susturmak demektir. Oysa herkesin algısı, kendi deneyimleri ve ön yargılarıyla sınırlıdır. Senin kim olduğunu, neler yapabileceğini ve neye inanman gerektiğini başkaları değil, sadece sen belirleyebilirsin.

Bir örnek düşünelim: Bir ağacın meyve verdiği için eleştirildiğini. Ağacın, "Başkaları ne der?" diye düşünerek meyve vermekten vazgeçtiğini hayal edebilir misin? O zaman ağaç, doğasına ihanet etmiş olurdu. Aynı şekilde, sen de dışarıdaki seslere fazla kulak verirsen, kendi doğanı inkar edersin. Kendi doğrularını bul, kendi hikâyeni yaz ve bu hikâyede başkalarının senin yerine karar vermesine izin verme.

Pes Etmekten Kork

Pes etmek, ilerlemenin ve başarının önündeki tek gerçek engeldir. İnsanlar genellikle başarısızlık korkusuyla pes ederler, ama bu korku, gerçek potansiyellerini ortaya çıkarmalarına engel olur. Thomas Edison, ampulü icat ederken binlerce kez başarısız olduğunu söylemiştir. Ama pes etmemiştir. "Başarısız olmadım, ampulün çalışmayacağı binlerce yolu buldum," demiştir. İşte bu, pes etmemek için güçlü bir örnektir.

Tutkunu ve inancını kaybetmekten kork. Çünkü insanı yaşatan, ona yön veren ve karanlık zamanlarda yolunu aydınlatan bu iki güçlü kuvvettir. Tutku, seni ileriye taşır; inanç ise o yolda yürürken seni ayakta tutar. Hayatta zorluklarla karşılaştığında, tutkunu ve inancını hatırla. Onlar, seni yeniden ayağa kaldıracak ve yoluna devam etmeni sağlayacaktır.

Yerinde Saymaktan Kork

Hareket etmeyen bir taş, yosun tutar. Yerinde saymak, yaşamın sunduğu sınırsız fırsatları göz ardı etmek demektir. Yaşam, sürekli bir akış ve hareket halindedir. Sen de bu akışa dahil olmalısın. Hareket et, düş, kalk, ama asla durağan kalma. Hayatın sunduğu her fırsatı değerlendir ve kendini sürekli geliştir.

Büyük işler başarmış insanların ortak bir özelliği vardır: Onlar, asla yerinde saymazlar. Bir hedefe ulaştıklarında, bir sonraki hedeflerini belirlerler. Başarısız olduklarında ise tekrar denerler. Yerinde saymak, insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir. Bu yüzden harekete geçmekten korkma. Denemekten korkma. Çünkü denemediğin her şey, zaten kaybettiğin bir fırsattır.

İçindeki Işığı Koruyarak İlerlemek

Senin içindeki ışık, dünyayı değiştirecek güce sahip. O ışığı koru, büyüt ve başkalarına da ilham ol. Hayatın her anında, her adımında, bu ışık senin yol göstericin olsun. İçindeki ışık, seni hem karanlık zamanlarda aydınlatacak hem de başkalarına yol gösterecektir.

Bir mum düşün. Kendisi yanarken etrafını da aydınlatır. Sen de bu mum gibi olabilirsin. Kendi ışığını korurken, başkalarının da ışığını bulmasına yardımcı olabilirsin. Hayatta yaptığın her şey, bıraktığın her iz, senin hikâyen olacak. O hikâye, başkalarına umut, cesaret ve inanç versin.

Cesaret-Korkuların Üzerine Git

Korkular, birer engel değil, aşılması gereken basamaklardır. Cesaret, korkuların üzerine gitmek ve onların seni güçlendirmesine izin vermektir. Hayatta cesaret gösterdiğin her an, aslında bir zafer kazanmış olursun. Bu zaferler, seni daha güçlü, daha kararlı ve daha cesur bir insan yapar.

Bir zamanlar, dağların zirvesine tırmanan bir dağcıya, "Zirveye ulaşmaktan korkmadın mı?" diye sorulmuş. Dağcı şu cevabı vermiş: "Korktum, ama korkumun beni durdurmasına izin vermedim." İşte hayatın sırrı da burada saklıdır. Korkularını tanı, ama onların seni durdurmasına izin verme.

Son olarak, hayatta ne yaparsan yap, her zaman kendine inan. İçindeki potansiyele güven. Senin hikâyen, başkalarına ilham verecek kadar değerli. Bu yüzden asla pes etme, asla durağan kalma ve her zaman ilerlemeye devam et. Hayat, korkularını yenme cesaretini gösterdiğin ölçüde güzelleşir.

Erol Kekeç/23.12.2024/Namazgah/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!