Başkasını Görmek, Kendini Kaybetmek
İnsan, doğası gereği sürekli kıyas yapan bir varlıktır. Çocuklukta kardeşiyle kıyaslanır, okulda arkadaşlarıyla, iş hayatında meslektaşlarıyla, siyasette rakipleriyle. Bu kıyasın doğal bir yanı vardır; çünkü insan sosyal bir varlık olarak kendi sınırlarını başkalarının üzerinden ölçmek ister. Ne var ki sorun, bu kıyasın kolaycı bir yola dönüşmesindedir: Kendi eksiklerimizi görmek yerine, başkasının hatalarını dillendirmek.
Bugünün toplumuna baktığımızda tam da bu manzarayı görüyoruz. Bir siyasetçi projelerini anlatmak yerine rakibini yermekle meşgul. Bir eş, evliliğini onarmak için çaba göstermek yerine sürekli karşısındakinin kusurlarını sayıyor. Bir yönetici, kendi hatalarını düzeltmek yerine çalışanlarını hedef alıyor. Bir öğrenci, dersine odaklanmak yerine arkadaşının başarısızlıklarından bahsediyor.
Sonuçta herkes konuşuyor, kimse kendini sorgulamıyor. Herkes başkasını eleştiriyor, kimse kendini düzeltmiyor. Ve bu yüzden başarı, toplumsal düzeyde bir hayal gibi elimizden kayıyor.
Oysa hakikat basittir: Gerçek başarı, rakibin düşmesiyle değil, insanın kendi ayağa kalkmasıyla mümkündür.
I. Toplumun Her Alanına Yayılmış Bir Hastalık
Siyaset-Söylemin Zehirlenmesi
Seçim meydanlarına, meclis kürsülerine bakınız. Siyasetçiler çoğu zaman rakiplerini eleştirmekle vakit harcıyor. Birinin başarısızlığı, diğerinin başarı hanesine yazılıyor. Ama ortada inşa edilmiş bir şey yok.
Bu sadece bizde değil, dünya siyasetinde de geçerli. Popülist liderler, halkın sorunlarını çözmek yerine rakiplerini karalamayı bir strateji haline getiriyor. Medya bu dili çoğaltıyor; toplum da bu dilin içinde şekilleniyor.
Toplumun gözünde siyaset, çözüm üretme sanatı olmaktan çıkıyor; karşılıklı hakaretleşme ve yıkım yarışına dönüşüyor. Oysa siyaset, Aristoteles’in deyimiyle, “ortak iyinin" peşinde koşma sanatıdır.
Aile-Sessiz Çatlaklar
Evliliklerde ve aile ilişkilerinde de benzer bir tablo var. İnsanlar kendi davranışlarını düzeltmek yerine eşlerinin hatalarına odaklanıyor. Sürekli eleştirilen bir insan, zamanla içine kapanır. Sevgi yerini öfkeye, güven yerini kuşkuya bırakır.
Bir eşin diğerine “Sen böylesin!” demesi, aslında “Ben de hatalıyım.” demekten çok daha kolaydır. Ama kolay olan, doğru olan değildir. Doğru olan, “Benim tutumum seni kırmış olabilir, bunu fark ettim.” diyebilmektir.
Çünkü evlilik, iki insanın karşılıklı özeleştiri yaparak büyüttüğü bir yolculuktur. Eleştiri bu yolculuğu bozar, özeleştiri ise onu onarır.
Rekabetin Tahribatı
Şirketlerde sık rastlanan bir manzara: Çalışanlar, birbirinin açığını kolluyor. Yöneticiler, kendi yetersizliklerini gizlemek için çalışanlarını hedef alıyor. Böyle bir ortamda güven yok olur.
Halbuki verimliliğin temelinde işbirliği ve samimiyet vardır. Bir kurum, ancak kendi hatalarını görebildiği ölçüde gelişir. Japonya’daki “Kaizen” felsefesi tam da bunu öğretir: “Sürekli iyileşme, sürekli özeleştiri.” Bir fabrika işçisinden üst düzey yöneticiye kadar herkesin sorumluluğu, kendi kusurunu fark edip düzeltmektir.
Dedikodunun Tuzağı
Arkadaşlık ilişkilerinde de en kolay sohbet konusu başkalarının kusurlarıdır. Dedikodu, toplumsal bir alışkanlık haline gelmiştir. İnsanlar başkasının hatalarını konuşarak kendi boşluklarını örtmeye çalışır.
Ama bu, dostluğun zehridir. Dostluk, karşılıklı özeleştiriyle, birbirine aynalık ederek büyür. Bir dost, “Ben hata yaptım, ne dersin?” diyebildiği ölçüde gerçektir.
II. Bu Hastalığın Kökleri
Psikolojik Kaçış-Yansıtma
İnsanın kendini eleştirmesi zordur; çünkü kusurlarını görmek benliğini sarsar. Bu yüzden kendi kusurunu başkasında görüp onu eleştirmek, daha kolay bir savunma mekanizmasıdır. Freud’un “yansıtma” dediği bu mekanizma, modern toplumda olağan hale gelmiştir.
Kolaycılığın Çekiciliği
Kendi eksiklerini düzeltmek sabır ve emek ister. Başkasını eleştirmek ise bir dakikalık iştir. İnsanlar zahmeti bırakıp kolay olanı seçer.
Kültürel ve Medyatik Dil
Televizyon programlarını açın: Tartışma programlarında yapıcı fikirler yerine karşılıklı suçlamalar vardır. Sosyal medya da eleştiri ve küçümseme üzerinden beslenir. Bu dil, toplumun günlük yaşamına sirayet eder.
Eğitim Sisteminin Eksikliği
Çocuklara özeleştiri kültürü öğretilmez. Başarı notlarla ölçülür, kişisel gelişim göz ardı edilir. Oysa eğitimin özü, bireye kendini tanıma bilinci kazandırmaktır.
III. Çıkış İnşa Edici Özeleştiri
Cesaret Kendini Görme
Özeleştirinin ilk adımı cesarettir. Kendi kusurlarını görmek, insanın en zor sınavıdır. Ama bu cesaret olmadan gelişim olmaz.
Bir siyasetçinin rakibini suçlamak yerine kendi yanlışlarını açıklaması, bir liderin en büyük olgunluğudur. Bir eşin “Ben seni anlamakta eksik kaldım.” diyebilmesi, ilişkinin yeniden doğuşudur.
Kültür Olarak Özeleştiri
Özeleştiri bir defalık bir eylem değil, yaşam tarzıdır. Ailede, işte, siyasette sürekli uygulanmalıdır. Japon şirketlerinde haftalık toplantılarda herkes önce kendi hatasını anlatır. Bu kültür, başarının temelini oluşturur.
Kendini Bilmek
Sokrates’in “Kendini bil.” sözü, insanlığın en önemli çağrılarından biridir. Kendini bilmeyen insan, başkasını tanıyamaz. Başkasını sürekli eleştiren kişi aslında kendinden kaçıyordur.
Gazali de der ki: “Kendi kusurunu gören insan, hakikatin kapısını aralamıştır.” Hakikat yolculuğu, başkasını değil, önce kendini düzeltmekle başlar.
Çalışmanın Ahlakı
Kusurlarımızı görmek yetmez; onları düzeltmek için çalışmak gerekir. Başarı, başkasının düşmesiyle değil, kendi emeğimizle mümkündür.
Nietzsche’nin “Kendini aş.” çağrısı, tam da bunu ifade eder. İnsan, sürekli kendini aşmakla olgunlaşır.
Eleştiriden Senteze
Diyalektik düşünce, tez ve antitezden senteze ulaşmayı öğretir. Başkasını eleştirmek bir tezdir, özeleştiri antitezdir. İkisi birleştiğinde sentez ortaya çıkar: Yapıcı eleştiri.
Bir toplumda özeleştiri güçlenirse, başkasına yönelik eleştiri de değer kazanır. Çünkü o zaman eleştiri yıkıcı değil, inşa edici olur.
-
Başarı rakibin düşmesiyle değil, senin kalkmanla mümkündür.
-
Özeleştiri, samimiyetin en yalın dilidir.
-
Kendi kusurunu gören insan, başkasına merhametle bakar.
-
Çalışmak, kusurları telafi etmenin en doğru yoludur.
-
Dostluk, karşılıklı özeleştiriyle güçlenir; dedikodu ile çürür.
-
Siyaset, rakibini yıkma değil, toplumu inşa etme sanatıdır.
-
Evlilik, iki insanın birlikte kendini düzeltme yolculuğudur.
-
Gerçek lider, kendi eksikliğini kabul edebilen kişidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder