Bu Blogda Ara

13 Temmuz 2025 Pazar

Yola Çıkmadan Evvel Yolun Yol Olması Gerekir

 


Bir yola çıkmak...

Her şey burada başlıyor gibi görünse de, aslında birçok insan için hikâye burada bitiyor. Çünkü biz, çoğu zaman çıkılan yoldan önce, “neden çıkıldığını” sormuyoruz.
Yol dediğimiz şey, herkesin ağzında sakız olmuş bir mecaz: “Yola çıkmak”, “Yolda olmak”, “Kendi yolunu çizmek”, “Yol arkadaşlığı”… Ama kaç kişi düşünmüştür şu basit gerçeği:

Bir yola çıkmak için önce o yolun gerçekten “yol” olması gerekir.
Yani varılacak bir yer, gösterilen bir yön, katlanılacak bir bedel ve sonunda bir anlam olmalı.
Çünkü eğer gittiğin şey yol değilse, çektiğin zahmet de yolculuk değil; boşuna harcanmış bir ömürdür.

Yolculuk Değil, Sürükleniş

Bugün birçok insan yolda olduğunu zanneder ama aslında bir sürükleniş içindedir.
Bir rüzgâr savurmuştur onu bir yöne; herkes oraya gittiği için o da gitmektedir.
Popüler olan neyse, moda olan neyse, kalabalık nereye akıyorsa...
İnsanlar da "o yoldayım" diyerek orada olmayı bir kıymet sayar.
Ama durup sormazlar:
Bu yol nereye gidiyor?
Beni ben yapan neyi götürüyor içimden?
Bu zahmetin sonunda gerçekten bir menzil var mı? Yoksa sadece başka bir boşluğa mı çıkıyor?

Bir düşün:
Çölde yürüyen bir adamı hayal et.
Ayakları yanıyor, dili damağı kurumuş, sırtındaki yük her adımda daha da ağırlaşıyor.
Ve sonunda varıyor…
Ama vardığı yer bir serap!
Oysa o, başta sadece bir yudum su içeceğini bilseydi, onca eziyete katlanmazdı.
Yani mesele sadece yürümek değil;
Yürümeye değer bir yere doğru yürümek.

Yol Değil, Yön Sorunu

“Yol” dediğimiz şeyin en temel unsuru “istikamettir.
İstikameti olmayan bir çizgi, yol değil, dağınıklıktır.
Ne yana gittiğin, seni nereden nereye taşıdığı, seni neye dönüştürdüğü...
Bunlar düşünülmeden çıkılan her yol, aslında çıkılmış değil, içine düşülmüş bir yoldur.

Bir zamanlar bir dağcının hatıralarını okumuştum.
Adam yıllarca zirveye tırmanmak için hazırlık yapmış.
Antrenmanlar, araçlar, ekipmanlar, hayaller…
Nihayet zirveye ulaşmış.
Ama orada hiçbir şey bulamamış.
Ne huzur, ne anlam, ne tatmin…
Sadece bir soru:
“Ben bunu neden yaptım?”

Bu söz beni derinden sarstı.
Çünkü hepimiz bir şekilde bir şeyin “zirvesine” tırmanmakla meşgulüz:
Statünün, servetin, şöhretin, aşkın, akademinin, birikimin, gücün…
Ama bu zirvelere çıkmadan önce kimse sormuyor:
Orada ne var?
Oraya varınca insan ne olur?

Yolun Bedeli ve Değeri

Gerçek bir yolculuk, bedel ister.
Ter, gözyaşı, fedakârlık, sabır, yorgunluk…
Ama işte mesele burada başlar:
Çektiğin çileye değiyor mu bu yol?
Yani eğer yolun sonunda sana ait bir mana, bir derinlik, bir hakikat yoksa…
Çektiğin zahmet kutsal değil, sadece gereksizdir.

Hani insanlar “her şey bir tecrübedir” der ya…
Hayır.
Her şey bir tecrübe değildir.
Bazı yollar seni alçaltır.
Bazı yollar seni yorar ama hiçbir yere götürmez.
Bazı yollar seni değiştirir ama bu değişim gelişmek değil, yozlaşmak olur.

Bugün yüz binlerce genç, “kariyer” yoluna giriyor.
Sırf daha iyi yaşamak, daha çok kazanmak, daha çok görünmek için…
Yol güzel görünüyor: Ofisler, diplomalar, unvanlar, saygınlık...
Ama içeriden dökülen insanlara bak.
Yorgunlar, karamsarlar, heyecansızlar…
Çünkü yol güzelmiş gibi yapılmış ama içi boş.

Yolun Olmadığı Yolda Kaybolmak

En tehlikelisi de budur:
Yol zannedilen yerin, aslında bir yol olmaması.
Yani ne bir istikameti var, ne de bir sonu.
Ama kalabalık oradan geçiyor diye orası yol sanılıyor.

Çok kişi bir işe girer çünkü “herkes orada”.
Bir bölüme yazılır çünkü “geleceği var” derler.
Bir hayat kurar çünkü “toplum onu onaylar.”
Ama sonra geceleri uyuyamaz,
Sabahları kendini zorla işe götürür.
İçinde bir huzursuzluk, bir boşluk büyür.

İşte bu yüzden,
Her yol, yürünmeden önce sorgulanmalı.
Çünkü “yürümek” değerli bir eylemdir.
Ve her değerli eylem gibi, ancak hak edene sunulmalı.

Hakkıyla Yol Sayılacak Yollar

Peki gerçek yol nedir?
Hangi yol, zahmete, fedakârlığa, mücadeleye değer?

İşte burada devreye giren kavram:
Menzil.
Yani ulaşılacak yer, kavuşulacak anlam, erişilecek hakikat…

Gerçek yol, seni “senin özüne” götüren yoldur.
Seni tüketmeyen, aksine dönüştüren…
Seni başkalarının gözünde büyütmek için değil,
Allah’ın huzurunda küçültmek için kat edilen bir yoldur.

Kimi için bu yol, bir davadır.
Kimi için ilimdir,
Kimi için hizmettir,
Kimi için sebat,
Kimi için sadece “temiz kalmak ”tır.
Ama ne olursa olsun, bu yol senin kalbini büyütüyorsa, yol olmaya değer.

Yolun Yolcuya Katkısı

Yol sadece gidilen bir yer değil;
Aynı zamanda “olduğun kişiden, olman gereken kişiye” evrildiğin süreçtir.
Bu yüzden yol, dıştan çok içtedir.
Bir adım attığında aslında hem dışarda yürürsün, hem içerde…
Dışta toprak aşınırken, içte benlik kırılır.
Dışta ter dökülürken, içte nefs çözülür.

O yüzden “Yolculuk seni değiştirir” diyoruz.
Ama hangi yolda?
Yol gibi görünen her patika, seni geliştirir mi?
Hayır.
Bazen seni kendi karanlığına daha da yakınlaştırır.
İşte bu yüzden yola değil, yolculuğun niyetine bak.

Yola Çıkmadan Evvel

Yola çıkmadan önce sormalısın:
Bu yol bana ne kazandıracak?
Ben bu yol için neyimi feda ediyorum?
Bu yolun sonunda ben kim olacağım?
Ve en önemlisi:
Bu yol gerçekten bir “yol” mu? Yoksa sadece kalabalığın açtığı bir iz mi?

Kimi zaman yola çıkmamak en doğru yoldur.
Kimi zaman durup kendi yönünü çizmek…
Kimi zaman da yürümektense beklemek, daha büyük bir cesarettir.

Yürümek Değil, Yön Bulmaktır Mühim Olan

Hayat bir yolculuk olabilir.
Ama önemli olan her yolda yürümek değil,
Yürünecek yolda yürümektir.
Boşuna değil Mevlâna’nın şu sözü,

“Her yol doğru olsa,
Kervana rehber gerekmezdi.”

Çünkü bazen yolda olmak, yoldan çıkmaktır.
Bazen kalabalıklar içinde yürümek, aslında yalnızca kendi yıkımına doğru ilerlemektir.

Ve unutma:
Yolculuğun bedeli varsa, bir anlamı da olmalı.
Aksi hâlde…
Boşa yürürsün.
Yorulursun.
Ve sonunda…
“Ben buraya neden geldim?” diye sorduğunda,
Cevap bulamazsın....İşte tek gerçek ve hakikat..."Hiç şüphesiz bu Kur’an, insanları her hususta en doğru yola, en sağlam ve en isabetli tutuma iletir. Salih ameller yapan Müminlere, kendilerini çok büyük bir mükâfatın beklediğini müjdeler"  İsra/9

Erol Kekeç/22.04.2024/Namazgah/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!