Gözün Görmediği, Aklın Unuttuğu
Bir çağın özgürlük anlayışını, o çağda kadının ne kadar örtünebildiği değil, ne kadar kendi kararıyla örtünüp örtünemediği belirler. Kadının giysisi yalnızca bir kumaş değildir; onun kimliğini, statüsünü, aidiyetini ve özgürlük alanını temsil eder. Tarih boyunca kadınların giyimi üzerinden toplumlar şekillenmiş, ideolojiler inşa edilmiş, hatta medeniyetlerin yönü belirlenmiştir. Bu makalede, kadının örtünmesi ya da açılması üzerinden değil; insan onurunun nasıl anlam kaymasına uğradığını, tarihsel örneklerle ve sosyolojik bir bakışla ortaya koymaya çalışacağım.
1. Cahiliye Döneminde Kadın-Sahipsizlik, Eşyalaşma ve Özgürlükten Yoksunluk
İslam öncesi Arap toplumunda kadınlar, genellikle iki uç arasında varlık gösteriyordu: ya tamamen sahipsiz ve korunmasız ya da bir erkeğin “malı” olarak tanımlanıyordu. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesi, kadının ekonomik ve hukuki bir özne olarak değil, mülkiyet nesnesi olarak algılandığının en sert göstergesiydi.
Giyim-kuşam bağlamında:
Köle kadınlar, efendilerinin teşhiri için adeta süslenir ve örtünmeleri gerekmezdi. Onlar bir “sınıfa” ait oldukları için, bedenlerinin bir anlamı yoktu; toplum onların çıplaklığını yadırgamazdı.
Özgür kadınlar ise sosyal statülerini korumak ve "cariyelerden ayrışmak" amacıyla örtünürlerdi. Buradaki örtünme, ahlaki bir baskının değil, sınıfsal ve toplumsal bir kimliğin beyanıydı.
Yani örtünme, tam da özgürleşmenin sembolüydü. Örtü; seçimin, farkındalığın ve aidiyetin ifadesiydi.
2. İslam’ın Gelişi-Kadına Kimlik ve Onur Kazandıran Devrim
İslam, kadına dair en köklü dönüşümü "insanlık onurunu" esas alarak yaptı. Birçok ayet ve Peygamber uygulaması, kadının hem içsel hem toplumsal varlığını koruma altına aldı.
Kur’an’da örtünmeye dair ayetler (Nur/31, Ahzab/59), kadınların iffetlerini korumaları, tanınmaları ve incitilmemeleri amacıyla emredildi. Örtünme, burada bir korunma kalkanı değil, sosyal statünün ilanı ve kişisel iradenin yansımasıydı.
Kadınlar artık örtünerek cariyelerden ayrışıyor, toplumsal saygı talep ediyor, haklarını savunabiliyorlardı. Peygamber Efendimiz’in eşi Hz. Aişe’nin ilim ve toplum içindeki konumu, örtünmenin bir geri çekilme değil; aksine bir ilerleyiş alanı olduğunu göstermektedir.
İslam, kadını saklamadı. Bilakis ona varlık hakkı verdi. Örtü ise onun bu hakkı kullandığını ilan etme biçimiydi.
3. Modernleşme ve Kadın- Özgürlüğün Şekli mi, Öz’ü mü?
Günümüz toplumlarında "kadın özgürlüğü" kavramı, tüketim kültürü ve görselliğin kutsanması üzerinden yeniden tanımlanmıştır. Artık kadınlar kendi bedenleriyle değil, başkalarının bakışına göre varlık göstermeye zorlanmaktadır.
Reklamlar, sosyal medya, moda gibi araçlar kadını yeniden bir nesneye dönüştürmüş, örtüsüzlüğü "ilerilik", teşhiri "cesaret", çıplaklığı "özgürlük" olarak pazarlamaya başlamıştır.
Böylece bir ironi doğmuştur:
Geçmişte cariye olan kadınlar örtünemezdi, çünkü örtü özgürlüğün simgesiydi.
Bugün örtünen kadınlar ‘köle’ ilan ediliyor, çünkü özgürlüğün anlamı değiştirildi.
Bu durum, ciddi bir anlam kaymasının ve toplumsal bir şahsiyet erozyonunun işaretidir. Özgürlük artık kişinin kendi tercihi değil, dış baskıların ve modanın belirlediği şablonlara sığma mecburiyetine dönüşmüştür.
4. Çağdaş Cahiliye-İnsan Onuruna Yönelik Yeni Tehditler
Bugün geldiğimiz noktada, kadına dair konuşurken iki uç arasında sıkışmış durumdayız:
Bir yanda kadını teşhir malzemesi yapan bir dünya var. Kadının güzelliğini sergilemesi üzerinden varlık kazandığını söyleyen seküler bir popüler kültür...
Diğer yanda kadını sadece örtüsüyle tanımlayan yüzeysel bir dini anlayış... Kadının ahlakını sadece görünüşüne indirgeyen, içsel derinliği göz ardı eden bir dil...
Bu iki uç da kadını bir bütün olarak ele almıyor. Kadının aklı, duygusu, inancı, mücadelesi, sezgisi yok sayılıyor.
Sonuç olarak:
Kadın yeniden “görünüşü” üzerinden değerlendiriliyor. Eskiden kölelik, örtüsüzlükle; bugün özgürlük, çıplaklıkla tanımlanıyor. Oysa ikisi de kadının değil, sistemin kurgusudur.
5. Özgürlük Nedir? Kim Tanımlar?
Asıl soruyu sormalıyız: Özgürlük nedir ve kim tanımlar?
Örtünmeyi kendi inancına göre yapan bir kadın özgür değil midir?
Çıplak giyinmeye zorlanan bir kadın gerçekten özgür müdür?
Toplumsal normlara uymak için bedenini sergileyen kadının seçimi ne kadar iradidir?
Özgürlük, kişinin kendisiyle barışık, dış etkilerden bağımsız, imanıyla ya da vicdanıyla uyumlu tercihler yapabilmesidir. Bir kadının başını örtmesi de, örtmemesi de bu anlamda değerlendirilmeli; ama ikisi de zorla değil, bilinçle olmalıdır.
Bugün “özgür kadın” denince sadece Batılılaşmış, açık giyinen kadın akla geliyorsa bu, düşünsel sömürünün ve kültürel tekelleşmenin en tehlikeli sonucudur.
6. Kadın ve Kimlik-Örtü, İnanç ve Duruş Olarak
İslam’da örtünme, bir teslimiyet değil, bir şahitliktir. Kadın, bu örtüyle sadece bedenini değil, duruşunu da korur. Bu, bir ideolojik tercih değil; bir kendilik ilanıdır.
Ancak günümüz toplumlarında bu örtü, kimi zaman politik bir simgeye, kimi zaman da baskı aracına dönüştürülmektedir. Asıl tehlike budur: Kadının tercihi üzerindeki baskılar dindar ya da seküler zihin yapılarından bağımsız değildir.
Kadın ne siyasi simge, ne reklam malzemesi, ne de modernliğin ölçüsüdür. O, başlı başına bir değerdir. Onun örtüsü de, bedeni de kimsenin propaganda aracı olamaz.
7. Tarih Tekerrür mü Ediyor?
Geçmişte örtünme bir asaletti; şimdi bir “tercih” olarak dahi kabul görmeyebiliyor.
Geçmişte örtüsüzlük köleliğin sembolüydü; şimdi özgürlük olarak pazarlanıyor.
Bu tersyüz olmuş anlam dünyası, çağdaş bir cahiliyeyi çağrıştırıyor:
Sınırsız açılmanın teşvik edildiği,
Kimliksizleşmenin özgürlük sayıldığı,
Kadının giysisinin kadının kişiliği yerine geçtiği bir dünya…
İnsan Onuruna Dayalı Bir Özgürlük Arayışı
Ve belki de en büyük özgürlük, onuru koruma pahasına kaybedilmeyi göze almaktır.
Kapanış: Yeni Bir Dil, Yeni Bir Anlayış
Erol Kekeç/30.06.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder