1. Eşyanın Bilgisi ve Ademin Donanımı
Adem’e öğretilen "isimler", sadece dilsel etiketler değildir; bunlar, varlıkların özünü tanımlayan, ilişkiler ağına yerleştiren, hakikatle temas kurduran varoluşsal koordinatlardır. Bu bilgi, bir tür ontolojik yazılımdır: Varlığı sadece görmekle kalmaz, onun ne olduğunu anlar, nerede durduğunu kavrar ve neye hizmet ettiğini bilir.
Allah’ın öğrettiği bu “isimler”; ahlakın, bilginin, estetiğin ve varoluşsal farkındalığın temel kodlarıdır. Bu kodlar sayesinde insan sadece bilen değil, anlamlandıran ve sorumluluk üstlenen bir özneye dönüşür.
2. Yazılım ve donanım-Fiziksel bedene metafizik akıl
İnsan bedeni bir makine değil; fıtratıyla birlikte yaratılmış biyolojik bir tapınak, metafizik bir laboratuvardır. İçinde çalışan yazılım, sadece algoritmalarla değil; vicdanın titreşimi, sezginin fısıltısı ve iradenin itirazıyla işler.
Bu yazılım sadece bilgi işleyicisi değil, aynı zamanda bir hakikat algılayıcısıdır. Beden, bu yazılımın barınağıdır. Ruhu yücelten ya da kirleten, fıtratın nasıl kullanıldığıdır. Donanım, yani beden; hem sınırdır, hem imkândır. Yazılım (fıtrat), o bedeni ilahi bir amaca yönlendirir.
3. Fıtrat ve vahiy-parazitleşme ve kurtuluş
Zamanla insan; çevresindeki bozulmuş örneklerden, çıkar sistemlerinden, algı mühendisliğinden, medya kodlamasından, şeytani dürtülerden etkilenerek yazılımını kirletir. Bu kirlenme, önce düşüncede başlar: Hakkı batıl zanneder, güzeli çirkin sanır, adaleti zulüm gibi görür.
İşte vahiy, fıtratın format atma talimatıdır. Her peygamber, kendi toplumunun virüslerine karşı gönderilen bir antivirüstür. Ancak bu antivirüs ancak manuel çalıştırılır: Yani insanın iradesiyle… “İman”, bu çalıştırma onayıdır.
4. Teknolojik bir Analoji-İnsan bir sistemdir
İnsan, kendisini anlamadıkça kullandığı sistemleri de anlayamaz. Her insan kendi içindeki yazılımı tanımadan dış dünyadaki karmaşayı çözemez.
Bugün insanlığın yaşadığı en büyük kriz, işletim sisteminin çöküşüdür: Aklı kullanmayan, vicdanı susturan, kalbi mühürlenen bir toplum; en gelişmiş teknolojiyi bile kötülüğe alet eder.
5. Ahlak ve estetik-Fıtrattaki yargıların aydınlığı
Ahlak, dış otoriteler tarafından dikte edilen kurallar bütünü değil; insanın içinde doğuştan var olan evrensel doğruluk sezgisidir. Estetik, sadece göze hitap eden form değil; varlıktaki ahengin ruhla kurduğu rezonanstır.
Bu nedenle bir çocuk; şefkati tanır, adaleti hisseder, güzelliğe yönelir. Henüz konuşmadan bunları yapar çünkü bunlar indirilen kodlardır. Ahlak ve estetik, insanın içinden doğan hakikat ışıklarıdır.
6. Toplumsal dönüşüm ve fıtrat dejenerasyonu
Modern toplum, fıtratı yavaş yavaş çürüten bir makinedir. Sistemler, insanın yazılımına aykırı taleplerde bulunur: Tüketmesini, susmasını, biat etmesini, haz peşinde koşmasını ister.
İnsan bu sistemlere uzun süre maruz kalınca, kendi yazılımından şüphe duymaya başlar. Vicdanının fısıltısını bastırır, estetik sezgilerini boğar, aklını kiraya verir. Bu aşamada artık insan, sistemin bir aracı, bir ürünü, bir dijital kölesi olur.
Fıtrat virüs kapınca, zalim adil olur, yalan sıradanlaşır, çirkin sanat diye sunulur. İşte bu, ontolojik kopuşun başladığı yerdir.
7. Epistemolojik bir yaklaşım-Bilginin kaynağı ne?
Bilgi sadece duyularla algılanmaz; akılla işlenir, sezgiyle derinleşir ve ancak vahiy ile tamamlanır. Vahiy, bilginin yönünü tayin eden pusuladır. Onsuz bilgi, sadece yığılı veri olur; amaçsız, etiketsiz ve sorumsuz.
Fıtrat yazılımı, bu bilgi kaynaklarını sentezleyebilen tekil yapıdır. Ne sadece duyuya bağlıdır, ne sadece akla. Hepsini bir arada tartar ve hakikati hisseder. Bu his, ilahi yönlendirme ile birleşince hakikatin bilgisine dönüşür.
8. Teknolojik bir yorum-İnsan Tanrı ilişkisinin temeli
İnsan Tanrı’ya “kul” olmakla yücelir. Bu, kölelik değil; varlığın kaynağıyla irtibat kurma şerefidir. Yazılımını Yaratan ile uyumlu çalışan insan, gerçek özgürlüğe ulaşır.
Vahiy, bu ilişkinin kodlarını içerir:
-
Ne yapmalı?
-
Neden yapmalı?
-
Kime karşı sorumluyuz?
Tanrı, insana hem irade verir hem yol gösterir. Seçme hakkı vardır ama seçtiğinin sonucunu yaşama mecburiyeti de. İşte bu nedenle cehennem, bir yazılım hatasının zorunlu çıktısıdır. Cennet ise sistemin doğru çalışmasının doğal sonucudur.
9. Çağrımız Fıtrata dön aslına uyan
Modern insan, dışarıda mutluluk ararken içerideki cenneti kaybetti. Kendi iç sesini bastırarak topluma uyan, kendine ihanet etti.
Ey insan!
-
Kodlarını bozan sistemlere değil, seni kodlayana güven!
-
Algoritmaların değil, vicdanının sesini dinle!
-
Sana dayatılan değil, sana yüklenen yaşam biçimini yaşa!
Gerçek devrim; içindeki fıtratı yeniden ayağa kaldırmaktır. İşte bu, varoluşsal cihaddır: Kendine karşı başlatacağın isyan, seni Rab ’bine götürür.
10. Yeni bir bilinç yeni bir insan
Bu çağrı; teknolojik çağın siber çölünde ilahi bir pusula sunar. İnsanlık, algoritmalarla yönetildiği bu dönemde ancak vahyin rehberliğiyle yeniden insaniyet kazanabilir.
Fıtrata dönüş; sadece bireysel bir arınma değil, toplumsal bir diriliştir. Yeni bir bilinç doğacaksa, bu modernliğin enkazından değil, fıtratın küllerinden yükselecektir.
"Yüzünü dosdoğru bir şekilde dine, Allah’ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtrata çevir!" (Rum 30/30)
Erol Kekeç/25.12.2024/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder