Bu Blogda Ara

5 Mayıs 2025 Pazartesi

İman mı Aidiyet mi?



Tevbe Suresi 23-24 ile Sahte İnançların Maskesini Düşürmek

Zaman, hakikatin değil algının konuştuğu, inancın değil aidiyetin beslendiği bir çağda akıyor. İnsanlar kendilerini "Müslüman" diye tanımlıyorlar; ama bu tanım, çoğu zaman Kur’an’daki iman tanımıyla örtüşmüyor. Kiminin Müslümanlığı, doğduğu coğrafyaya ait bir kimlik kartından ibaret; kimininki, ailesinden gördüğü kadar; bir başkasınınki ise cuma günleri okunan hutbelerden aşina olduğu birkaç dini kelimeden ibaret. Bu görüntülerin arkasında, Kur’an’ın kıstaslarıyla bağdaşmayan bir hayat tarzı, bir dünya görüşü ve neye inandığını bilmeyen devasa bir kalabalık var.

İşte böyle bir çağda, Tevbe Suresi’nin 23. ve 24. ayetleri, bir müminin iç dünyasını altüst eden, sahte dostlukları deşifre eden, inancı ve bağlılığı gerçek kıvamına ulaştıran bir ferman gibi iniyor önümüze:

"Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir."
"De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah, fasık topluluğunu hidayete (doğru yola) erdirmez."

Bu iki ayet, bir tercih sunar: Ya Allah ve Rasulü ve O’nun davası... ya da dünyevi bağlar ve çıkarlar. Ya Allah yolunda mücadele, ya da konforlu inkâr. Bu yazıda, bu ayetlerin ruhunu günümüzün inkârcı yaşam biçimleriyle yüzleştirecek, sahte iman algılarını paramparça edecek, insanlara son uyarı olacak bir hakikat çağrısı yapacağız.

Ayetlerin mesajı İmanın Ölçüsü Sadakatin Yönü

Tevbe Suresi 23. ayette “Eğer küfrü imana tercih ederlerse” vurgusu, sadece inkar eden aile bireylerine değil, inancıyla çelişen bir hayat tarzını benimseyen herkese yöneltilmiş bir uyarıdır. İnsanın ailesi olabilir, kardeşleri, çocukları olabilir; ama bu kişiler küfrü, yani Allah’a isyanı, Allah’a teslimiyete tercih ediyorsa, artık onlarla arandaki bağ iman bağı değildir. Allah, bu durumda onları dost edinmeyi “zalimlik” olarak niteliyor.

Bu, sadece duygusal bir mesafe değil; ideolojik ve itikadî bir ayrımdır. Müminin dostluk ve düşmanlık ölçüsü Allah’a bağlılıkla şekillenir. Bir kişi ile isterse kan bağın olsun, eğer Allah’ın düşmanıysa, senin de onunla dost olman bir çelişki ve ihanettir. Bu ölçü, günümüzde silinmiş, bulanıklaştırılmış ya da tamamen terk edilmiştir.

Günümüzde ayetin aynasındaki insan manzaraları

Şimdi bu ayetleri alalım ve günümüzde kendisini “Müslüman” olarak tanımlayan insanların hayatlarına bakalım.

  • Allah’ın haram dediği şeylere açıkça helal muamelesi yapanlar:
    İnsanların büyük bir kısmı faizle yaşıyor, faizli kredilerle ev alıyor, haram lokmayı meşru gösteriyor. “Ne yapalım, zaman böyle” diyerek Allah’ın hükümlerini çiğniyorlar. Ve bu insanlar toplumda “normal” görülüyor. Onlara itiraz edenlerse “aşırılık”la suçlanıyor.

  • Peygamberi sadece bir tarih figürü gibi görenler:
    Sünneti terk edip, modernizm adı altında “akla uygun” İslam icat edenler, Peygamberin örnekliğini gündelik hayattan dışlıyorlar. O’nun mücadelesi, davası, ahlakı, adaleti gündem dışı. Ancak yaşadıkları hayatları meşrulaştırmak için Allah Resulü adına uydurulan her sözü hadis adı altında sahiplenerek, Resulle alakası olmayan bir hayatı savunurken de bu konuda hadis var deme ihanetini de çekinmeden söyleyebiliyorlar... Ama yine de “Biz de Müslümanız” diyorlar.

  • Cihadı terk edenler, mücadeleyi unutanlar:
    Tevbe Suresi 24. ayet, Allah ve peygamber sevgisini bir sınava tabi tutuyor: Allah yolunda cihad. Cihad sadece silah değil, aynı zamanda zulme karşı durmak, hakkı savunmak, sömürüye karşı direnmek, insanlara hakkı ulaştırmak, kalemle, sözle, tavırla mücadele etmektir. Bugün Müslümanlar bu mücadeleyi terk etti. Hakkı konuşmak yerine susuyorlar, zulme karşı durmak yerine konforlarını koruyorlar. Çünkü evleri, ticaretleri, sosyal çevreleri, çocuklarının okulları, kariyer planları “Allah’tan ve cihaddan” daha değerli hale geldi.

Dini bir aidiyete dönüştürmek İnanmak yerine Mensup Olmak

Modern çağ, dini bir aidiyet olarak tüketiyor. Tıpkı bir milliyet ya da kulüp taraftarlığı gibi... İnsanlar “Müslüman doğdum, öyleyim” diyor. Ama Kur’an’daki “iman”, doğuştan gelen değil, bilinçle ve mücadeleyle kazanılan bir kimliktir. İman, sadece “ben Müslümanım” demek değil; Allah’ı, Rasulü’nü ve O’nun yolundaki mücadeleyi, her şeyden ve herkesten öne almaktır.

Tevbe 24. ayet, bunu net bir biçimde ortaya koyar:

“Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise…”

Bu liste, modern insanın bütün zaaflarını içine alır:

  • Aile bağı

  • Çocuk sevgisi

  • Mal mülk

  • Ticaretten kazanç

  • Konforlu evler

  • Toplumsal aidiyet

Bu değerler tek başına kötü değildir. Ancak bir mümin için Allah sevgisinin önüne geçtiğinde, artık bir fitneye dönüşür. Bu ayet, adeta bir iman terazisidir: Kalbinde en ağır basan nedir?

Allah'ın Hükmünü Bekleyin!

Ayetin son cümlesi, ürpertici bir ilahi ültimatomdur:

“...artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.”

Allah burada açıkça şunu diyor: “Eğer benim yolumdan saparsanız, bekleyin... azabım, hükmüm, kıyametim gelecektir.” Bu bir tehdit değil, kesin bir haberdir. Bu dünyada da gelir, ahirette de. Bu yüzden ayet sadece bireysel değil, toplumsal ve siyasi bir uyarıdır. Bugün ümmetin başına gelen felaketlerin çoğu, bu ayetin ihlaliyle açıklanabilir.

Bir Özeleştiri Biz Kiminleyiz?

Bu ayetler bir ayna gibi... Kime dostuz? Kimleri üzmekten korkuyoruz? Kimin sevgisi bizi Allah’ın emirlerinden uzaklaştırıyor? Allah mı önceliğimiz, yoksa çocuklarımızın kariyeri mi? Peygamberin izinden gitmek mi, yoksa toplumun onayını almak mı? Cihad mı, yoksa konfor?

Bu sorulara dürüstçe cevap veremeyen bir Müslüman, aslında imanını bir aidiyete indirgemiştir. İslam, bir kimlik kartı değil; bir teslimiyet, bir tercihtir. Bedeli olan bir tercihtir.

Tevbe Suresi 23-24. ayetler, çağımızın iman krizine inen ilahi bir tokattır. Bu ayetler:

  • Müminle münafığı ayırır.

  • Sahte sevgiyle hakiki sevgiyi sınar.

  • Din ile aidiyeti birbirinden ayırır.

  • Mücadelesiz imanı reddeder.

Ve bu ayetler, sadece Arapça metinler değil; her Müslümanın yüreğine kazınması gereken bir hayat pusulasıdır.

Artık susmak, saklanmak, gizlenmek, ortalama bir “iyi insan” olmak yetmez. Gerçek müminlik, Allah’tan, peygamberden ve O’nun davasından yana taraf olmaktır.

Erol Kekeç/01.05.2025/sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!