Bu Blogda Ara

2 Mayıs 2025 Cuma

Bir Avuç Beton Bir Ömür Yıkım

Rant düzeni. Hakkın, hukukun ve adaletin yerini çıkar ortaklıkları, menfaat birliktelikleri ve kamu kaynaklarının yağmalanması alalı çok oldu. Bugün yaşadıklarımız, aslında yarım asırdır ilmek ilmek örülen, milletin toprağına, denizine, dağına, tarihine ve geleceğine kurulmuş büyük bir tuzağın nihai perdesidir.

Ne diyordu birileri?
“Bir gece ansızın gelebiliriz.”

Sanıldı ki bu söz, memleketin bekası için, dış tehditlere karşı verilen cesur bir söz, bir milletin kararlılığıydı. Ama biz şimdi daha iyi anlıyoruz ki bu söz, bir avuç seçkinin milletin tapulu malına, kamu arazilerine, kıyılarına, tarihi mekanlarına ve yoksulun ekmeğine çökmek için söylediği karanlık bir niyetti. Bir gece ansızın, halkın arsasına gelip 400 dükkan dikip arsa sahibine bir kulübe bile bırakmayanların yüzsüzlüğü işte tam da bu zihniyetin ürünü.

Bu yazıda; İstanbul Kanal Projesi’nden Hatay’daki rezerv alan uygulamalarına, imar rantlarından yandaş müteahhit düzenine, şirketleşen siyaset ve mafyalaşan bürokrasiye kadar tüm bu düzenin mekanizmasını ve ülkemizin geleceğine ne tür karanlıklar hazırladığını  ele alacağız.

Talanın Kitabını Yazdılar-Rant Düzeni Nasıl Kuruldu?

Bu düzen, bir gecede kurulmadı. Önce şehirler plansız büyütüldü. Sonra plansızlığın adı “kalkınma” oldu. Meclis, rant yasaları çıkardı. Belediyeler imar planlarını, arsaların sahiplerine değil, kimlere nasıl para kazandıracağına bakarak çizdi.
Kıyılar betonla doldu. Dereler kurutuldu. Tarihi alanlara AVM dikildi. Kamu arazileri, ‘kentsel dönüşüm’ ya da ‘rezerv alan’ adı altında ihaleye çıkarıldı. İhaleler hep aynı 5-10 yandaşa verildi.

Konut fiyatları uçtu. Yeşil alanlar yok oldu. Kentler, yaşanması güç devasa beton ormanlarına dönüştü. Deprem, sel ve yangın gibi afetler ise büyük yıkımlara yol açar oldu. Çünkü ranttan başka hiçbir şey düşünülmedi.

İstanbul Kanal Projesi-Bir Su Yolu Değil, Bir Rant Koridoru

Türkiye tarihinin en büyük doğa ve şehir katliamlarından biri olacak olan Kanal İstanbul, sözde bir “ulaşım ve güvenlik projesi” olarak sunulsa da, aslında bir gayrimenkul rant projesidir.
Kanal güzergahında yüzbinlerce dönüm arsa, yandaş şirketler ve Körfez sermayesi tarafından satın alındı. Proje başlamadan önce bölgenin %60’ının mülkiyeti değişti.
Kanal açıldığında, etrafında kurulacak ‘Yenişehir’de’ kimlerin villa, AVM ve rezidans yapacağı, hangi müteahhitlerin servetine servet katacağı çoktan belli.
Böylelikle İstanbul’un su havzaları, tarım arazileri, doğal sit alanları bir gecede imara açılmış olacak.

Bu sadece doğa katliamı değil. Aynı zamanda su krizi, ekolojik yıkım ve milyonlarca İstanbullunun yaşam hakkına tecavüzdür.
Oysa gerçek şu ki; İstanbul’un yeni betona değil, yeşil alanlara, depreme dirençli sağlam konutlara ve temiz suya ihtiyacı var.

Hatay’da Rezerv Alan Oyunu- Depremde Yıkılanın Üstüne Talan

2023 depremlerinin ardından Hatay’da, ‘rezerv alan uygulaması’ adı altında bir başka kirli senaryo devreye sokuldu. Depremzedelere ait arsalar, ‘afetzede konutu yapacağız’ bahanesiyle devlet tarafından kamulaştırıldı.

Ancak rezerv alan ilan edilen bölgeler sadece boş arsalar değil; hastaneler, tarihi binalar, kamu kurumları, camiler ve halkın tapulu mülkleriydi. Üstelik bu alanlarda konut yapımını sadece belirli inşaat firmaları üstlenecek. Depremzedeler, evlerini kiralayacak ya da satın almak için bir ömür borçlandırılacak.

Bu yöntemin adı: afet bahanesiyle kamusal mal yağması.
Geçmişte Sulukule’de, Tarlabaşı’nda, Okmeydanı’nda denenen yöntem şimdi Hatay’da uygulanıyor. Ve rant çarkı, enkaz üstüne kurulan villalarla dönmeye devam ediyor.

Milletin Malına Çökme Sanatı- Mafyalaşan Belediye Düzeni

Türkiye’nin birçok belediyesi, kentsel dönüşüm, imar affı ve ihale yöntemleriyle birer rant ofisine dönüştü. Belediye meclis üyeleri ve başkanlar; müteahhitlerle, iş adamlarıyla ve siyasetçilerle arsa pazarlığı yapıyor.
Meclis kararları, kamu yararı için değil, hangi arsaya nasıl kat artışı yapılacak, hangi sosyal tesis hangi yandaşa peşkeş çekilecek diye alınıyor.

Örneğin; bir kamu arazisi önce ‘kentsel dönüşüm alanı’ ilan ediliyor. Ardından ihalesi gizlice ya da kapalı teklif usulüyle yandaşa veriliyor. Kat sınırı ve emsal artışı çıkarılarak arazinin değeri 20-30 kat artırılıyor. Ve bu ranttan sadece birkaç kişi faydalanıyor.

Sonuç?
Halk daha pahalı konutlarda yaşamak zorunda kalıyor. Kentsel dönüşüm mağdurları artıyor. Tarihi alanlar yok oluyor.

Bu Düzen Nereye Gider?

Bu rant düzeni, Türkiye’yi sadece ekonomik krizle değil; ahlaki, sosyal ve siyasi bir çöküşe de sürüklüyor.
Çünkü:

  • Kamu güveni yok oluyor. Halk devlete, mahkemelere, belediyelere inancını kaybediyor.

  • Kentler yaşanmaz hale geliyor. Trafik, hava kirliliği, altyapı sorunları artıyor.

  • Doğa talan ediliyor. Ekolojik denge bozuluyor, afet riskleri büyüyor.

  • Yoksulluk derinleşiyor. Zenginler daha zengin olurken, halk kira ve borç batağında sürünüyor.

  • Siyaset mafyalaşıyor. Rant kavgası, cinayetlere, çeteler arası çatışmalara dönüşüyor.

  • Toplum ayrışıyor. Menfaat grupları arasında kutuplaşma derinleşiyor.

Ve bu karanlık, sadece bugünü değil, gelecek nesilleri de zehirleyecek. Çünkü talan edilen sadece toprak değil; çocuklarımızın nefes alacağı alanlar, su içeceği dereler, gölgelenebileceği ağaçlar, yürüyebileceği sokaklar.

Bir Umut Var Mı?

Evet var.
Tarih göstermiştir ki; zulmün ve talanın sonu vardır. Ama bu ancak halkın susmamasıyla, bilmesiyle ve mücadele etmesiyle olur. Herkesin sandık başında ya da meydanda sesini duyurması, hakkını araması gerekir.
Çünkü bu ülke, bir avuç yandaşın değil; milyonlarca onurlu insanın vatanıdır.

Türkiye bugün bir kavşakta. Ya bu rant ve talan düzenini sürdürüp karanlığa gömülecek. Ya da halk, toprağına, doğasına, tarihine ve geleceğine sahip çıkıp adil, eşit ve yaşanabilir bir ülke için mücadele edecek.

Bu sadece siyasi değil, insani ve vicdani bir görevdir.
Çünkü suskun kalan, talancıya ortak olur.

Tilhabeşlifilozof/22.04.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!