Bu Blogda Ara

21 Nisan 2025 Pazartesi

Parçalanan İnsanlık-Köpekleşen Merhamet ve Hayvanseverlik Yalanı

Bir insanın bir sokak köpeği tarafından parçalanarak hayatını kaybettiği haberi artık şaşırtmıyor kimseyi. Alıştık. Alıştırıldık. Ama bu alışkanlık, insanlığımızdan neler götürdüğünün farkında mıyız? Biz, bir zamanlar “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir medeniyetin çocukları, bugün bir çocuğun parçalanmasını “köpek ne yapsın, alanına girmiş” diye yorumlayabilecek noktaya nasıl geldik? İnsanın hayatı, onuru, haysiyeti bu kadar mı ucuzladı?

Eskiden sokaklarda bir hayvana rastladığımızda ekmek verir, başını okşar, bir kap su bırakırdık. Bugün ise bu sahneler yerini başka görüntülere bıraktı: sürüler halinde gezen sahipsiz köpekler, saldırıya uğrayan çocuklar, yaşlılar, sabah namazına gidemeyen insanlar, gece yürümekten korkan kadınlar… Ve tüm bunlara rağmen “Hayvanseverlik” kisvesi altında yapılan akıl almaz savunmalar…

Bu  bir karşı çıkıştır. Ne hayvanlara ne insanlara düşmanlık için değil; bilakis gerçek bir merhametin, gerçek bir denge anlayışının ve en önemlisi gerçek bir insanlığın yeniden inşası içindir.

Hayvanseverlik Bir vicdan meselesi mi moda akım mı?

Hayvanları sevmek, merhamet etmek elbette insan olmanın gereğidir. Peygamberimiz (sav), susuzluktan kırılan bir köpeğe su veren kişiyi cennetle müjdelemiş bir inançtan geliyoruz. Ancak aynı inanç, bir cana kıyanı da,  hayvana zulmedeni de hesaba çeker. Vicdanlı olmak, merhametli olmak, hakkaniyetli olmak; insanla hayvanı karşı karşıya getirmek değil, her ikisinin de hakkını gözetmeyi gerektirir.

Bugün sokak hayvanlarını sevmenin, onları sahiplenmenin ötesinde, onlarla yatıp kalkan, onların maması için maaşının üçte birini ayıran, insanlara yardım etmeyen ama köpek kulübesi bağışı yapan bir kitleyle karşı karşıyayız. Bu merhamet midir, yoksa narsistik bir tatmin mi? Gerçekten hayvanları mı seviyoruz, yoksa hayvanlar üzerinden kendimizi mi yüceltiyoruz?

Hayvanlaştırılan toplum-Köpekleşme üzerine bir sosyolojik tahlil

Toplumsal yapı bozulduğunda ölçüler de bozulur. Aile yapısının çöktüğü, bireyselliğin kutsandığı, yalnızlığın meşrulaştırıldığı bir düzende insanlar artık insan ilişkilerinden kaçıp hayvanlarla kurdukları tek taraflı ilişkilere sığınıyor. Bu, bir ruhsal kaçıştır. Bir terapi yöntemi gibi pazarlanır hâle geldi.

Ama mesele yalnızlık değil sadece; mesele ideolojik bir bağlam kazandı. Hayvanlarla yaşamak artık bir statü göstergesi. Köpeğinizin ırkı, kıyafeti, yediği mama, gittiği kuaför sizin “ne kadar medeni” olduğunuzu belirliyor. Bir insan sokağa düşse dönüp bakmayanlar, köpeği için butik doğum günü pastası yaptırıyor.

Bu toplumsal yapı, aslında hayvan sevgisi değil, insan nefretiyle yoğrulmuş bir sapmadır. İnsan yerine hayvanı koyanlar, hayvanı da hayvanlıktan çıkarıp insanlaştıranlardır. Bu, ne hayvana ne insana yapılan bir iyilik değildir. Bu, bir yıkımdır.

Köpekler sürü Halinde sokaklar Kimin?

Hiçbir gelişmiş ülke, sahipsiz hayvanları başıboş sokakta gezdirmez. Avrupa’yı, Amerika’yı örnek gösteren hayvanseverler, o ülkelerde sokakta başıboş bir hayvanın neden bulunmadığını hiç düşünmez. Çünkü bu ülkelerde kamu güvenliği, toplum huzuru, çocukların ve yaşlıların güvenliği birinci önceliktir.

Türkiye'de ise sahipsiz köpekler sürü halinde geziyor, çocukları kovalamak, motosikletlilere saldırmak, yaşlıları korkutmak sıradan olaylar haline geldi. Hangi medeni ülke, bir çocuğun köpekler tarafından parçalanmasına göz yumabilir? Ve buna rağmen hala “Onlar da canlı, ne yapsınlar” diyebilir?

Bu noktada sorulması gereken asıl soru şudur: Sokaklar kimindir? İnsanın mı, hayvanın mı? Eğer bir çocuk, sabah okula gitmek için dışarı çıkarken korkuyorsa, eğer bir kadın akşam yürüyüşe çıkamıyorsa, orada medeni yaşamdan söz edilemez.

Hayvanların arkasına saklanan Kapitalizm

Hayvanseverlik bir duygu değil, bir sektör haline geldi. Petshoplar, veterinerler, köpek kuaförleri, mama üreticileri, oyuncak firmaları... Milyar dolarlık bir sektör döndürülüyor. Hayvanseverlik adı altında aslında kapitalizmin en acımasız şekliyle karşı karşıyayız.

Hayvan maması markaları, hayvanların üzerinden rant sağlayan vakıflar, bağış adı altında dolandırıcılık yapan yapılar… Her biri insanın vicdanını sömürerek para kazanıyor. Kendi çocuğuna süt alamayan insanlar, köpeğine özel mama alıyor çünkü toplum onları buna zorluyor.

Sosyal medya bu algının merkezinde. Hayvan sahiplenmeyen, onların ihtiyaçları için para harcamayan kişiler neredeyse “canavar” ilan ediliyor. Peki ya bu arada parçalanan çocuklar? Ya geceyi hastanede geçiren yaşlı kadınlar? Onlar kimin umrunda?

Yönetim Zafiyeti-Görevi yapmamak mı Hayvanseverlik ?

Asıl suç yönetimde. Belediyeler görevini yapmıyor. Toplama, rehabilitasyon, kısırlaştırma ve güvenli barınak sağlama gibi sorumluluklarını yerine getirmeyen belediyeler, suçu halka yüklüyor. “Siz de hayvanlara kötü davranmayın” diyerek suçu saptırıyor.

Her yıl milyarlarca lira ayrılan hayvan barınakları nerede? Kayıt altına alınmayan köpekler neden sokağa salınıyor? Sokaklarda saldırgan köpekler gezerken zabıta ne iş yapıyor? Bu bir ihmal değil, organize bir vurdumduymazlık. Ve bu vurdumduymazlık, her gün yeni bir kurbanın canına mal oluyor.

İnsan hakkını savunmak asıl merhamet

Bir insanın yaşamı kutsaldır. Bu, dinin, hukukun, ahlakın temel ilkelerinden biridir. Hayvanları korumak adına insanın hayatını tehlikeye atmak hiçbir vicdanın kabul edebileceği bir durum değildir.

Gerçek merhamet, hayvanı da insanı da korumaktır. Dengeyi gözetmektir. Akıl ve sorumlulukla hareket etmektir. Vicdan, sadece ağlayarak değil, doğruyu yaparak var olur. Sessiz kalmak, insan hayatına mal olan bir yanlışın arkasında durmak asıl vicdansızlıktır.

Bugün geldiğimiz noktada hayvanseverlik, hayvanların değil insanların sorunudur. Çünkü bu ad altında yürütülen süreç, ne hayvanların doğasına uygun ne insan yaşamına saygılıdır. Gerçek merhamet, gerçek düzen, gerçek adalet; sadece güçlü duygularla değil, sağduyulu politikalarla mümkündür. Yönetim sorumludur. Toplum ise sorgulamak zorundadır. Aksi takdirde, her gün yeni bir can gidecek, her gün bir vicdan daha kanayacaktır.

Bahadır Hataylı/21.04.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!