Bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, güvenliğini ve halkının refahını tehdit eden unsurlar denince herkesin aklına refleks olarak “terör” gelir. Örgüt isimleri zikredilir, silahlar, bombalar, kanlı pusular, hain planlar sayılıp dökülür. Peki ya görünmeyen, konuşulmayan, hatta yüceltilen ama içten içe bu ülkeyi kemiren bir başka “terör” türü varsa?
Bu satırlarda ne terörü aklamaya çalışacağım ne de şiddeti meşrulaştıracağım. Ancak şunu sormak zorundayım:
“Bir ülkeyi gerçekten kimler çökertebilir?”
Terörist mi Daha Tehlikeli, Yalama mı?
-
Terörist düşmandır. Açık hedef belirlenmiştir. Karşı cephededir.
-
Ama yalama içeridedir. Kılık değiştirir. Her gün ekranlarda, kürsülerde, salonlarda yerini alır.
Bir ülkenin kurumlarını içten içe çürüten bir virüs gibidir.
-
Terörist bomba patlatır, can alır. Bu bir felakettir.
-
Ama yalama sistemin adalet damarlarını kurutur, güveni yıkar, devlete olan inancı yok eder. Bu ise uzun vadeli, yapısal bir çöküştür.
Peki, bu iki tehdit türü arasında hangisi daha sinsi? Hangisi daha yaygın? Hangisi mücadele edilmesi daha zor bir düşman?
Kapalı, Adaletsiz, Onursuz Bir Düzen Terörü Besler Mi, Bastırır Mı?
Gelin şimdi işin kalbine inelim.
Devletin adalet dağıtması, hakça yönetmesi, liyakati gözetmesi gerekir. Ancak:
-
Eğer adalet partizanlığa kurban edilirse,
-
Eğer zengin fakiri ezerken yasalar susarsa,
-
Eğer torpilsiz bir genç işe giremezken, yandaşa kapılar ardına kadar açılırsa…
-
Eğer halk ekmeğe muhtaçken, saraylarda şatafat sürülürse…
-
Eğer eleştiren değil, yağ çeken ödüllendirilirse…
O zaman terörün asıl besin kaynağı oluşur: Umut yoksunluğu ve adalet açlığı.
Soru: İnsan kendini bu ülkeye ait hissetmezse, onun için neden yaşasın, neden çalışsın, neden dirensin?
Soru: “Benim çocuğumun da bu ülkede bir geleceği olacak” diyemeyen bir baba, sistemden değil de nereye sığınır?
İşte tam bu boşlukta terör örgütleri devreye girer. Devletin ihmal ettiği alanlarda kendine “hak” dağıtan bir görünümle rol kapar. Adaleti zedelenmiş halklar, çözümü yanlış yerde arar. Ve bu, sadece güvenlik politikalarıyla bastırılamaz.
Kimdir Gerçek Tehdit?
-
Adaletsizlik onun eliyle meşrulaşır.
-
Liyakatsizlik onun sayesinde sistemleşir.
-
Yolsuzluk, hukuksuzluk, çürüme onun varlığıyla hız kazanır.
Soru: Tüm bunlar yaşanırken, halk kime güvenecek?
Soru: Halk devlete güvenmezse, “millet olma” duygusu nasıl korunacak?
Çapraz Bir Bakış- Terörle Mücadelede Samimiyet Testi
Devlet bir yandan terörle mücadele ettiğini söylerken;
-
Öbür yandan yandaşına dokunmuyorsa,
-
Halkın gerçek taleplerine kulak tıkıyorsa,
-
Eleştireni susturup, yağcıyı ödüllendiriyorsa,
-
Ve her eleştiriyi “hainlik” diye yaftalıyorsa...
Soru: Bu gerçekten “birlik ve beraberlik” mi yaratır, yoksa içten içe çözülmeyi mi doğurur?
Güvenlik, Sadece Askerle Sağlanmaz!
Silahlı mücadele önemlidir. Ancak bir ülkenin güvenliğini sadece asker, polis koruyamaz.
Asıl güvenlik:
-
Adaletli yönetimle sağlanır.
-
Halkın devlete güveniyle inşa edilir.
-
Onurlu, eşit ve özgür vatandaşlık duygusuyla güçlenir.
Yalaka sistemlerde bu duygular ezilir. Halktan kopuk elit zümreler doğar. Ve “biz” duygusu yok olur.
Soru: “Biz” olmadan teröre karşı kim, ne için savaşacak?
Münazara için bir soru soruyorum;
Bir ülkenin gerçek düşmanı, elinde silah taşıyan terörist midir, yoksa halkı susturup yalakaları konuşturan çarpık sistem midir?
Bu sorunun cevabını sadece devlet büyükleri değil, her vicdan sahibi insan kendine sormalıdır.
Çünkü adaletsizlik, onursuzluk ve liyakatsizlik, terörün en bereketli topraklarıdır.
Ve bu toprakları en çok kim sular?
Çıkarcı yalama düzeni.
Tilhabeşlifilozof/13.04.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder