Her yerde gözüme ilişen bir ifade vardı ondan bu konuda bir kaç söz söylemek istedim. Sosyal yardımları altı kat artırdık”— yüzeyde bir başarı ifadesi gibi sunulsa da, derinlemesine bakıldığında aslında çok daha büyük bir toplumsal çöküşün ve politik başarısızlığın örtülü itirafıdır. Sosyolojik, ekonomik ve ahlaki boyutlarıyla incelendiğinde, bu beyan ciddi çelişkilerle doludur ve "sosyal devlet" ilkesinin içinin nasıl boşaltıldığını gözler önüne serer.
1. Sosyal Yardım-Başarı Mı, Yoksa Başarısızlık Belirtisi Mi?
Gerçek bir sosyal devlet, vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını kendi ayakları üzerinde karşılayabildiği bir düzendir. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam standardı, çalışarak geçimini sağlayabilmek ve sosyal güvenceye sahip olmak demektir. Sosyal yardım ise geçici bir tampon mekanizmasıdır; olağanüstü durumlarda (felaket, savaş, hastalık gibi) başvurulması gereken bir çözümdür. Yardımların altı kat artması, yardıma muhtaç insan sayısının da aynı oranda arttığını gösterir ki bu durum, sosyal politikanın değil, ekonomik sistemin çöktüğünün göstergesidir.
2. Yardımın Artması = Fakirliğin Kalıcılaşması
Bu artışlar çoğu zaman, geçim kaynaklarını kaybetmiş, işsiz bırakılmış, asgari ücretle bile temel ihtiyaçlarını karşılayamayan bireylerin sayısındaki artıştan kaynaklanır. Türkiye’de yıllar içinde sosyal yardımların sürekli artması, toplumun geniş kesimlerinin kendi geçimini sağlayamaz hale getirildiğini gösterir.
Bu noktada şu soruyu sormak gerekir:
“İnsanlar neden kendi gelirleriyle yaşamlarını sürdüremez hale geldi?”
Asgari ücretin açlık sınırının dahi altında olması,
Enflasyonun maaşları eritmesi,
İşsizliğin yaygınlaşması,
Kayıt dışı istihdamın artması,
Tarım ve hayvancılığın bitirilmesi,
Üretim ekonomisinden vazgeçilmesi, bunların hepsi, sosyal yardımın artmasının nedenlerini oluşturur.
3. Yardımın Araçsallaşması ve Siyasal Kullanımı
Bu yardımların billboardlara, afişlere taşınarak bir başarıymış gibi sunulması, aslında yardımın bir hak değil, bir lütuf olarak görüldüğünün göstergesidir. Bu anlayış, halkı muhtaç bırakmayı, ardından da o muhtaçlığa karşılık siyasal sadakat talep etmeyi hedefleyen bir düzene işaret eder.
Sosyal yardım, olması gerektiği gibi şeffaf, adil ve hak temelli değil; keyfi, denetime kapalı ve parti kimliğine bağlı olarak dağıtılıyorsa, bu doğrudan bir sosyopolitik manipülasyon mekanizmasıdır.
4. Yardım Alan Bireyin Psikolojisi ve Sosyolojisi
Sürekli yardım almak zorunda kalan birey:
Girişimcilik ruhunu kaybeder,
Bağımlı hale gelir,
Toplumdaki değersizlik duygusu artar,
Aidiyet duygusu yerine umutsuzluk ve öfke gelişir,
Kendini sistemin dışına itilmiş hisseder.
Bu ruh hali, uzun vadede toplumsal çatışmalara, güvensizliğe ve sosyal çözülmeye yol açar.
5. Gerçek Sosyal Devlet Ne Yapar?
Gerçek bir sosyal devlet:
Yardıma olan ihtiyacı azaltmak için çalışır.
Eğitim, sağlık, ulaşım, barınma gibi temel hizmetleri ücretsiz veya erişilebilir kılar.
İstihdam yaratır, üretimi teşvik eder, tarımı ve sanayiyi destekler.
Gelir dağılımını dengeler, sermaye yoğunlaşmasını sınırlar.
Yardımı bir politik sadakat aracı değil, geçici bir destek olarak görür.
6. Afiş ve Billboard Gerçekliği: Görüntüde Refah, Gerçekte Fakirlik
Devletin her köşesine asılan “Yardımları 6 Kat Artırdık” afişleri, bir yandan halkın gözünü boyamaya çalışırken, diğer yandan toplumun giderek daha fazla yardıma muhtaç hale geldiğini itiraf eder.
Bu afişler, aynı zamanda bir:
İktidar meşrulaştırma aracı,
Başarısızlığın örtücü perdesi,
Gerçeği çarpıtma propagandası,
Ve en önemlisi, yoksulluğun olağanlaştırılmasıdır.
7. Başarı Hikâyesi Değil, Çöküşün Göstergesi
Yardım alanların sayısı artıyor, yardımlar büyüyor ve bu övünç kaynağı oluyorsa; o ülke artık üretmiyor, çalıştırmıyor, adil bölüşmüyor, insanına güven vermiyor demektir.
Bu bir başarı değil, sistemin çöküşünü afişe etmektir.
Bahadır Hataylı/19.04.2025/Bakırköy/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder