Son yıllarda toplumlarımızda başıboş sokak köpekleri sorununa dair tartışmalar giderek artmaktadır. İnsan güvenliği ve kamu sağlığı açısından büyük bir tehdit oluşturan bu durum, sadece yerel yönetimlerin değil, aynı zamanda küresel ekonomik ve siyasi aktörlerin de dikkatini çeken bir mesele hâline gelmiştir. Onlarca insanın, özellikle çocukların, köpek saldırıları sonucu hayatını kaybetmesine rağmen, bu soruna yönelik caydırıcı ve etkili tedbirler alınmaması, durumun ardında ciddi ve sistematik bir plan olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir.
Küresel Kapitalizm ve Hayvan Endüstrisi Sokak köpekleri sorununun çözüme kavuşamamasının en büyük nedenlerinden biri, küresel kapitalist sistemin bu durumdan büyük kazanç sağlamasıdır. Evcil hayvan sektörü, mamalar, ilaçlar, veteriner hizmetleri ve aksesuarlar üzerinden yıllık milyarlarca dolarlık bir pazar oluşturmuştur. Bu sektörden elde edilen büyük kârlar, bazı çevrelerin sokak köpekleri konusunda katı düzenlemeler yapılmasını engellemelerine neden olmaktadır.
Özellikle hayvan hakları savunucusu olduğunu iddia eden grupların, insan güvenliğini ikinci plana atarak, köpeklerin sokakta kontrolsüz şekilde yaşamasına göz yummaları düşündürücüdür. Çocukların ve savunmasız bireylerin köpek saldırılarına uğramasına rağmen bu grupların sessiz kalması, aslında bu durumun arkasında organize bir yapı olduğunu düşündürmektedir.
Ulusal Çerçevede Mevcut Durum Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sokak hayvanları konusu, çoğu zaman yerel yönetimlerin insiyatifine bırakılmıştır. Ancak yerel belediyelerin bütçeleri ve imkânları bu sorunu çözmeye yetmemektedir. Hayvan barınaklarının yetersizliği, kısırlaştırma projelerinin başarısız olması ve sahiplendirme programlarının etkisizliği sorunun daha da büyümesine neden olmaktadır.
Ayrıca, mevcut yasal çerçeve sokak hayvanlarının kontrol altına alınmasını zorlaştırmaktadır. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların yaşam hakkını koruma amacı taşırken, insan güvenliği konusunda ciddi eksiklikler içermektedir. Türkiye’de her yıl yüzlerce insan köpek saldırısına maruz kalırken, yasalar caydırıcı olmaktan uzaktır.
Sokak Hayvanları Üzerinden Kurgulanan Küresel Stratejiler Köpek popülasyonunun kontrolsüz şekilde artması, aslında sadece yerel değil, küresel çapta da bir stratejinin parçası olabilir. Bu noktada, hayvan refahı adı altında yürütülen uluslararası politikaların arka planında, belirli ekonomik aktörlerin çıkarlarını koruma amacı taşıdığı iddia edilebilir. Küresel hayvan mamaları ve veteriner ilaç firmaları, devletlerin katı düzenlemeler yapmasını istememekte, aksine bu durumdan daha fazla kâr elde etmek istemektedirler.
Ayrıca, toplum içinde bir korku ve kaos ortamı yaratmak, kentsel dönüşüm ve şehir planlaması açısından da belirli aktörlerin işine gelebilir. İnsanların sokakta yürümekten çekindiği, çocuklarını dışarı çıkarmakta tereddüt ettiği bir ortam, bireyleri daha fazla dijital dünyaya ve kapalı alanlara yönlendirebilir. Bu da modern toplumun dijitalleşmesine hız kazandırabilir.
Çözüm Önerileri ve Uygulanabilir Programlar
Yasal Düzenlemeler:
Hayvanları Koruma Kanunu’nun revize edilmesi, insan güvenliğini önceleyen düzenlemelerin eklenmesi.
Başıboş köpeklerin saldırganlık durumuna göre kategorize edilerek, rehabilitasyon merkezlerine alınması.
Sahipsiz hayvan besleyen kişilere yönelik düzenlemeler getirilerek, kontrolsüz beslenmenin önüne geçilmesi.
Kısırlaştırma ve Barınak Politikaları:
Her belediyeye, zorunlu kısırlaştırma merkezleri kurma yükümlülüğü getirilmesi.
Sokak hayvanlarının barınaklara alınarak kontrollü bir şekilde yaşatılması, sahiplendirme teşvik edilmesi.
Sokakta yaşayan hayvanların aşılama, sağlık kontrolü gibi hizmetlere erişiminin artırılması.
Denetim ve Caydırıcı Önlemler:
Köpek saldırılarında mağdur olan bireylerin hukuki haklarını kullanmasını kolaylaştıracak düzenlemelerin getirilmesi.
Çip takma zorunluluğunun genişletilerek sokak hayvanlarının takibinin sağlanması.
Belediyelerin, sahipsiz köpek popülasyonunu kontrol etme konusunda performanslarını değerlendirecek ulusal bir denetim mekanizması oluşturulması.
Toplum Bilinci ve Eğitim:
Kamu spotları ve bilinçlendirme kampanyaları ile sokak hayvanları konusunda toplumun bilinçlendirilmesi.
Okullarda çocuklara hayvanlarla doğru iletişim kurma ve olası saldırılara karşı korunma yöntemleri öğretilmesi.
Hayvan sahiplenmenin teşvik edilerek sokaktaki köpek sayısının azaltılması.
Sonuç Sokak köpekleri sorunu, sadece bir hayvan refahı meselesi değildir; aynı zamanda insan güvenliği, kamu sağlığı ve küresel ekonomik çıkarlarla doğrudan ilişkilidir. Mevcut politikaların başarısız olması, bu sorunun arkasında belirli grupların çıkarlarının olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki, bu durum sadece eleştirmekle çözülemez; somut, uygulanabilir ve etkili programlarla yönetilebilir.
Yetkililerin ve sivil toplumun bu konuya daha fazla eğilmesi, toplumun zarar görmesini engellemek adına atılacak ilk adımlardır. İnsan yaşamının öncelikli olduğu bir yaklaşım benimsenmeli, sokak hayvanları kontrol altına alınarak, sürdürülebilir bir çözüm üretilmelidir. Aksi takdirde, toplum içinde artan kaygı ve güvensizlik ortamı, bireylerin yaşam kalitesini ciddi şekilde tehdit etmeye devam edecektir.
Bahadır Hataylı/06.03.2025/Sancakte/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder