Bu Blogda Ara

4 Mart 2025 Salı

Bir Bölükbaş Ne yapsın Bu kadar Büyükbaş'a



Osman Bölükbaşı’ndan,

“Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın”.             "Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler."                     ‘‘Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. en kárlısının din ticareti olduğunu gördüm. 'Siyasi           hayatta vefa ve sadakat, karaborsada bile bulunmayan bir metaa döndük"

Bu dört alıntı, Türkiye’nin siyasi, sosyal ve ekonomik yapısına dair oldukça keskin, sorgulayıcı ve eleştirel bir yaklaşım sunmaktadır. Bunları daha derinlemesine analiz etmek için her bir cümlede vurgulanan kavramları açmak, tarihsel arka planını incelemek ve bugüne yansımalarını tartışmak gerekir. Bu doğrultuda, aşağıdaki başlıklarda konuyu ele alacağım:

1. Elitizm ve Toplum Üzerine Egemenlik Kurma Arzusu

2. Ahlak ve Erdem Üzerinden Gerçekleşen Siyasi ve Ekonomik Değişimler

3. Din ve Ticaretin Kesişim Noktası- İnanç Üzerinden Kazanç Sağlamak

4. Siyasi Vefa ve Sadakatin Yok Oluşu

5. Çözüm Önerileri

1. Elitizm ve Toplum Üzerine Egemenlik Kurma Arzusu

"Kimse Türk milletine tepeden bakmasın, memleketi bir vakıf kendisini de mütevelli sanmasın."

Bu söz, Türkiye’de toplum mühendisliği yapan ve halkın kararlarına yön vermek isteyen elit kesime bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Tarih boyunca, kendilerini "aydın" veya "yöneten sınıf" olarak gören gruplar, halkı “yönetilmeye muhtaç” bir kitle olarak değerlendirmiştir. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde, halkın yönetimde söz sahibi olabilmesi adına önemli reformlar yapılmış olsa da, bazı seçkin grupların halka yukarıdan bakan tutumu tam anlamıyla yok olmamıştır.

Bürokrasi, akademi, medya ve iş dünyasında hâkim olan bazı elitler, halkın iradesini küçümseyerek, onların karar verme yetisini sorgulamaktadır. Bu zihniyet, halkın değerlerini ve taleplerini göz ardı eden, kendi doğrularını dayatan bir yönetim anlayışına sebep olmuştur. Geçmişte tek parti rejimi ve sonrasında da darbeler yoluyla siyasete müdahale eden kesimler, halkı "yanlış tercihler yapabilecek bir unsur" olarak değerlendirmiştir.

Bugün de benzer bir eğilim görmek mümkündür. Bazı kesimler, halkın iradesini küçümseyerek veya manipüle ederek yönlendirmek istemektedir. Sosyal medyanın, algı yönetiminin ve propagandanın etkin biçimde kullanılması, modern elitizmin farklı bir yüzü olarak karşımıza çıkmaktadır. Demokratik bir toplumda halkın bilinçli bir şekilde karar verebilmesi için bilgiye adil ve şeffaf bir şekilde ulaşabilmesi gerekmektedir. Ancak, güç sahibi kesimler bu bilginin aktarılmasını kendi çıkarlarına göre şekillendirebilmektedir.

Bu noktada sorgulanması gereken asıl mesele, gerçekten halkın iradesine güvenilip güvenilmediğidir. Eğer halk iradesine saygı duyuluyorsa, o zaman karar mekanizmalarının işleyişinde şeffaflık, eşitlik ve hesap verebilirlik ön planda olmalıdır.

2. Ahlak ve Erdem Üzerinden Gerçekleşen Siyasi ve Ekonomik Değişimler

"Bu memlekette fazilet mücadelesi yapanlar, daha sonra sefalet mücadelesi verirler."

Bu ifade, ahlaki değerleri savunan, erdemli bir şekilde siyaset veya iş dünyasında var olmaya çalışan insanların çoğu zaman sistem tarafından dışlandığını veya başarısızlığa itildiğini anlatmaktadır. Türkiye’de siyasette ve iş dünyasında erdemli davranmak, genellikle güç sahibi odaklarla ters düşmek anlamına gelmiştir.

Bürokratik yapının, ekonomik sistemin ve siyasi düzenin çıkar ilişkilerine dayalı olduğu bir ortamda, dürüst ve faziletli insanlar genellikle bu çarkın dışında kalmaktadır. Ahlaki değerleri savunan insanlar, rüşvetin, torpilin ve adam kayırmanın yaygın olduğu bir sistemde ayakta kalmakta zorlanırlar. Bunun sonucunda, erdemli insanlar maddi zorluklarla karşı karşıya kalırken, ahlaki esneklik gösterenler güç kazanır.

Bugünün Türkiye’sinde bu sorun hâlâ devam etmektedir. Siyasette, iş dünyasında ve medyada ahlaki değerlere bağlı kalan kişilerin dışlandığı, hatta bazen itibarsızlaştırıldığı birçok örnek görmek mümkündür. Ancak bu durum, toplumun uzun vadede güven kaybına uğramasına neden olmaktadır. Erdemli insanların dışlandığı bir sistem, yozlaşmayı ve güvensizliği besler.

Dolayısıyla, bu noktada sistemin etik kurallar ve şeffaflık temelinde yeniden inşa edilmesi gerekmektedir. Yolsuzlukla mücadele eden kurumların güçlendirilmesi, liyakat esasına dayalı bir yapı oluşturulması ve bireylerin etik davranışlarının ödüllendirilmesi önemlidir.

3. Din ve Ticaretin Kesişim Noktası: İnanç Üzerinden Kazanç Sağlamak

"Hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En kârlısının din ticareti olduğunu gördüm."

Bu söz, dinin bir manevi rehberlik aracı olmaktan çıkarılıp, maddi kazanç elde etmek için kullanıldığı gerçeğine işaret etmektedir. Tarih boyunca, dinin ekonomik ve siyasi bir güç olarak kullanıldığına dair pek çok örnek vardır.

Din, insanların en temel inanç ve değer sistemlerinden biri olduğu için, ona duyulan güveni istismar etmek oldukça kolaydır. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde veya toplumun sosyal travmalar yaşadığı zamanlarda, din tüccarları insanların manevi hassasiyetlerini suiistimal edebilir.

Türkiye’de de bu durum, cemaatlerin ve tarikatların ekonomik ve siyasi güç elde etmek amacıyla hareket etmesiyle kendini göstermektedir. 17-25 Aralık operasyonları ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi olaylar, dini yapıların nasıl bir güç odağına dönüşebildiğini ve bunun devlete nasıl zarar verebildiğini göstermiştir.

Dinin ticari bir meta haline gelmesi, inanç sistemine zarar vermekte ve insanların dine olan güvenini sarsmaktadır. Bu noktada, dini samimiyetle yaşayan bireylerin, dinin istismar edilmesine karşı durması gerekmektedir.

4. Siyasi Vefa ve Sadakatin Yok Oluşu

"Siyasi hayatta vefa ve sadakat, karaborsada bile bulunmayan bir metaya döndü."

Bu ifade, siyasetin ahlaki değerlerden uzaklaşarak tamamen çıkar ilişkileri üzerine kurulduğunu anlatmaktadır. Siyasi hayatta vefa ve sadakat, özellikle uzun vadeli politika üretimi açısından oldukça önemlidir. Ancak günümüz siyasetinde sadakat, çoğu zaman menfaat ilişkilerine bağlı olarak gelişmektedir.

Günümüzde siyaset, genellikle konjonktüre göre şekillenmekte ve kişisel çıkarlara dayalı olarak ilerlemektedir. Siyasette ilkesizlik ve tutarsızlık, güven kaybına yol açmakta, halkın siyasete olan inancını zayıflatmaktadır. Bunun sonucunda, siyaset kurumu giderek daha fazla pragmatizme teslim olmakta ve ilkelerden ziyade anlık kazanımlara dayalı kararlar alınmaktadır.

Bu noktada, siyasetin yeniden ahlaki ve etik değerler çerçevesinde şekillendirilmesi gerekmektedir. Kamu hizmetine giren kişilerin, toplum için uzun vadeli fayda üretme amacında olması sağlanmalıdır.

Çözüm Önerileri

Bu dört alıntıdan yola çıkarak, Türkiye’nin temel sorunlarının elitizm, ahlaki çöküş, dinin istismarı ve siyasette vefasızlık olduğu sonucuna varabiliriz. Bu sorunların çözümü için şeffaflık, hesap verebilirlik ve ahlaki değerlerin yeniden inşası gerekmektedir. Siyasette ve toplumda erdemin teşvik edildiği, liyakatin ön planda tutulduğu, dini ve ahlaki değerlerin samimiyetle yaşandığı bir sistem inşa etmek mümkündür. Bunun için, hem bireylerin hem de kurumların bilinçli ve sorumlu hareket etmesi gerekmektedir.

Bahadır Hataylı/03.03.2025/Sancaktepe/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!