Bu Blogda Ara

23 Mart 2025 Pazar

Adaletin Gölgede Kaldığı Bir Düzen




Demokrasinin temel unsurlarından biri, hukuk devletinin varlığı ve bu hukukun herkese eşit şekilde uygulanmasıdır. Ancak son yıllarda, ülkemizde hukuk sisteminin işleyişine dair ciddi endişeler ortaya çıkmaktadır. Özellikle kamuoyunun ilgisini çeken ve siyasi yönleri de olan soruşturmalarda, hukuk devleti ilkelerinin çiğnendiği, soruşturmaların adaletin gerektirdiği şekilde değil, siyasi saiklerle yönlendirildiği eleştirileri sıkça gündeme gelmektedir.

Bir belediye başkanının, suçlamaların araştırılması ve delillerin toplanması sürecinin tamamlanmasını beklemeden, sabaha karşı evinden alınarak tutuklanması, birçok açıdan kaygı vericidir. Bu süreç, hukukun üstünlüğüne inanan herkesin üzerinde düşünmesi gereken bir meseledir. Şayet bir kişi hakkında usulsüzlük veya yolsuzluk iddiaları varsa, bunların titizlikle ve adil bir şekilde araştırılması, delillerin eksiksiz toplanması ve bağımsız mahkemelerin objektif bir şekilde karar vermesi gerekir. Ancak, adli süreçler siyasallaştırıldığında, hukukun tarafsızlığı sorgulanır hale gelir ve toplumun adalete olan güveni sarsılır.

Siyasi Linç ve Hukukun İşlevsizleşmesi

Siyasi aktörlerin, yürütülen soruşturmalar hakkında henüz kesinleşmiş bir karar olmadan, suçlanan kişileri kamuoyu önünde mahkûm etmesi, demokratik bir hukuk devletinde kabul edilemez. Yargılama sürecinin bağımsız olması gerekirken, siyasetçilerin, medya organlarının ve hatta bazı yargı mensuplarının sürece yön verici açıklamalar yapması, adaletin tarafsız ve güvenilir işleyişini zedelemektedir.

Geçmişte benzer vakalara baktığımızda, savcı Nuh Mete Yüksel’in gazete kupürlerinden delil toplayarak soruşturmalar yürüttüğüne dair iddialar hatırlardadır. Hukukun böyle işlediği bir sistemde, masumiyet karinesi göz ardı edilir, adalet yerini peşin hükümlere bırakır ve kişi önce infaz edilir, sonra yargılanır. Bugün yaşananlar, geçmişin bu yanlış uygulamalarının farklı bir versiyonu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği, her birey hakkında iddialar titizlikle incelenmeli, kişi suçlu bulunana kadar masum kabul edilmelidir. Ancak, günümüzde bu prensibin göz ardı edilerek bazı isimlerin siyasi linç kampanyalarına maruz bırakıldığı, diğerlerinin ise siyasi konumları gereği korunarak yargılanmadıkları görülmektedir.

Hukukun Siyasallaşması ve Güçler Ayrılığı İhlalleri

Demokrasinin temel taşlarından biri olan güçler ayrılığı ilkesi, yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız olması gerektiğini ifade eder. Ancak, yürütme organının yargıya müdahale ettiği, yargının bağımsız karar alma yetisinin kısıtlandığı bir sistemde güçler ayrılığından bahsetmek mümkün değildir. Türkiye’de son yıllarda yargının, yürütmenin etkisi altında olduğu eleştirileri yaygınlaşmıştır. Özellikle kritik soruşturmalarda, iktidar yetkililerinin yönlendirici açıklamalar yapması ve yargıyı etkilemeye çalışması, hukukun bağımsızlığını zedeleyen en önemli unsurlardan biridir.

Bir hukuk devletinde yolsuzluk ve usulsüzlüklerin önlenmesi elbette ki önemlidir ve bu konuda güvenlik birimlerine büyük görevler düşmektedir. Ancak, güvenlik birimleri yalnızca suç delillerini toplamak ve savcılığa iletmekle yükümlüdür. Sonrasında ise savcılık, tarafsız bir şekilde toplanan deliller üzerinden hukuki süreci yürütmelidir. Ancak Türkiye’de, güvenlik birimlerinin ve yargının siyasi baskı altında kaldığına dair endişeler giderek artmaktadır.

Adaletin Çifte Standardı ve Toplumsal Güven Kaybı

Adalet, herkes için eşit şekilde işlediği zaman anlam kazanır. Ancak, ülkemizde yargının çifte standartlarla hareket ettiğine dair kanaat yaygındır. Bir grup insan için hukuk çok sert uygulanırken, diğerleri için süreçler son derece esnek işletilmektedir. Örneğin, muhalif siyasi figürler hakkında en ufak bir iddia bile soruşturmalara yol açarken, iktidara yakın kişilere yönelik iddialar görmezden gelinebilmektedir. Bu durum, hukuk sistemine duyulan güveni azaltmakta ve toplumsal kutuplaşmayı artırmaktadır.

Hukukun siyasallaşması, yalnızca belirli bir gruba değil, tüm topluma zarar vermektedir. Adaletin yalnızca bir kesim için işlemesi, halkın adalet mekanizmasına olan inancını yok eder ve devletin meşruiyetini sarsar. Hukukun güvenilirliği zedelendiğinde, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim artar ve sosyal barış tehlikeye girer. Adaletin bağımsız ve tarafsız olması, devletin sürdürülebilirliği açısından en önemli unsurlardan biridir.

Adalet, Hukukun Serbest Bırakılmasıyla Mümkün Olur

Bir toplumda adaletin sağlanması için yargının bağımsız olması ve hukukun tarafsız işlemesi zorunludur. Hukukçular, cüzdanlarıyla değil vicdanlarıyla hareket etmeli ve siyasetin etkisi altına girmemelidir. Yargı sürecinde aşağılamalar, hakaretler ve yönlendirmeler olmamalıdır. Bir kişi hakkında suçlama varsa, bu suçlama objektif delillerle desteklenmeli ve yargılama süreci bağımsız mahkemeler tarafından yürütülmelidir.

Hukuk sistemimizde yaşanan mevcut sorunlar, demokratik değerlerden uzaklaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer gerçek anlamda bir hukuk devleti istiyorsak, yargının bağımsızlığı sağlanmalı, hukuki süreçlere siyasi müdahaleler son bulmalı ve herkes için adalet eşit bir şekilde işletilmelidir. Güçler ayrılığı prensibi titizlikle uygulanmalı ve yürütme, yasama ve yargı organları birbirinden bağımsız olmalıdır. Ancak bu şekilde, adaletin gerçekten sağlandığı ve toplumun tüm kesimlerinin hukuka güven duyduğu bir sistem inşa edilebilir.

Sonuç olarak, günümüzde yaşanan olaylar hukukun bağımsızlığı konusunda ciddi endişelere yol açmaktadır. Eğer bu sorunlar çözülmezse, toplumda adalete duyulan güven daha da azalacak ve demokratik değerler zayıflayacaktır. Adalet, yalnızca belirli bir grup için değil, herkes için eşit şekilde uygulanmalıdır. Hukukun üstünlüğü prensibi korunmadığı sürece, demokrasi söylemden ibaret kalacaktır.

Bahadır Hataylı/22.03.2025/Namazgah/İST

Hiç yorum yok:

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!