Bir adam rüyasında şeytanla karşılaşır. Şeytan ona, tarlanın ortasında gömülü bir küp altın olduğunu ve eğer bu altını alırsa zengin olacağını söyler. Ancak bir şartı vardır: Altını ancak gündüz gelip almalıdır. Adam, tarlanın sürülmüş olduğunu ve bu yüzden altını bulmakta zorlanacağını dile getirince, şeytan kurnazca bir çözüm sunar: "Sen gece tarlanın ortasına büyük abdestini yap, sabah gelip kazarsan altını kolayca bulursun." Adam bu öneriyi makul bulur ve şeytanın dediğini yapar. Ancak sabah olup uyandığında bir bakar ki yatağı pislik içinde heyecanla bulduğu şey sadece kendi pisliğidir. Şeytanın vaadi onu zengin etmemiş, tam aksine kendi pisliğine batmasına sebep olmuştur.
Bu hikâye, ABD’nin dünya genelinde uyguladığı politikalarla birebir örtüşmektedir. ABD, küresel politikada şeytanın taktiklerini kullanarak birçok ülkeye cazip vaatlerde bulunmuş, ancak sonuçta bu ülkeleri kendi pisliğine batırmıştır. Demokrasi, insan hakları, ekonomik kalkınma ve güvenlik gibi parlak sözlerle sunduğu projeler, sonunda bu ülkeleri kaosa, yıkıma ve bağımlılığa sürüklemiştir.
ABD’nin Küresel Politikalarındaki Şeytani Oyunlar
ABD’nin dünya çapındaki stratejilerini incelediğimizde, şeytanın fıkradaki adamı kandırdığı yöntemlere benzer oyunlar oynadığını görürüz. ABD, özellikle gelişmekte olan ülkeleri kendi çıkarlarına uygun şekilde yönlendirmek için ekonomik, siyasi ve askeri müdahalelerde bulunur. Başta cazip gelen bu vaatler, zamanla ülkeleri borç batağına, iç karışıklıklara ve yıkıma sürükler.
1. Demokrasi ve İnsan Hakları Aldatmacası
ABD, demokrasiyi ve insan haklarını teşvik etme bahanesiyle birçok ülkeye müdahale etmiştir. Afganistan, Irak, Libya ve Suriye örnekleri, bunun en çarpıcı örnekleridir. Bu ülkelere “özgürlük” ve “demokrasi” getirme iddiasıyla askeri müdahalelerde bulunulmuş, ancak sonuç olarak bu bölgeler daha fazla kaosa, istikrarsızlığa ve yıkıma sürüklenmiştir. ABD’nin sunduğu "özgürlük" ve "demokrasi" vaatleri, gerçekte tıpkı şeytanın altın vaadi gibi, sadece birer kandırmacadan ibarettir.
2. Ekonomik Tuzağa Çekme
ABD, birçok ülkeye ekonomik yardımlar, kredi programları ve serbest ticaret anlaşmaları sunarak onları bağımlı hale getirir. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar aracılığıyla verilen krediler, genellikle sıkı ekonomik reformlar şartına bağlanır ve bu reformlar zamanla ülke ekonomilerini dışa bağımlı hale getirir. Latin Amerika ülkeleri, Afrika’daki gelişmekte olan devletler ve Asya’daki birçok ülke, bu tuzaklara düşerek ABD’nin ekonomik egemenliğine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Tıpkı fıkradaki gibi, başta cazip görünen bu fırsatlar, sonunda ülkelerin kendi bataklıklarında debelenmelerine sebep olmuştur.
3. Askeri Müdahaleler ve İç Karışıklık Çıkarmak
ABD, dünya genelinde askeri gücünü kullanarak kendisine karşı çıkan hükümetleri devirme veya onlara gözdağı verme politikası gütmektedir. Renkli devrimler, terör örgütlerinin desteklenmesi ve doğrudan askeri işgaller, bu taktiklerin temel taşlarıdır. ABD’nin Ortadoğu’daki terör örgütleriyle olan karmaşık ilişkileri, bu durumun en açık göstergelerindendir. Önce bir tehdidi büyütüp sonra o tehditle mücadele bahanesiyle bölgeye müdahale etmek, ABD’nin klasik yöntemlerinden biridir. Bu taktik de fıkradaki şeytanın tuzağına benzer şekilde işler: ABD, ülkeleri bir çözüme inandırır, ancak sonunda onlara sadece daha fazla yıkım getirir.
4. Kültürel ve Medya Manipülasyonu
ABD, kültürel hegemonyasını da küresel politikalarının bir aracı olarak kullanmaktadır. Hollywood filmleri, sosyal medya platformları ve büyük haber ajansları aracılığıyla dünya genelinde kendi propagandasını yapar. ABD’nin müdahale ettiği ülkeler, medya üzerinden şeytanlaştırılırken, kendi politikaları haklı gösterilir. Bu süreç, halkın manipüle edilmesini ve kitlelerin yönlendirilmesini sağlar. Şeytanın adama altın vaadiyle oynadığı psikolojik oyun gibi, ABD de medya aracılığıyla kitlelerin algısını kontrol eder ve kendi çıkarlarını korur.
ABD’nin Oyununa Gelen Ülkelerin Akıbeti
ABD’nin küresel oyunlarının kurbanı olan ülkelerin akıbeti bellidir: Ekonomik bağımlılık, siyasi istikrarsızlık, toplumsal bölünmeler ve askeri işgaller. Afganistan, Irak, Libya, Suriye gibi ülkeler, ABD’nin müdahalelerinin ardından istikrara kavuşmak yerine iç savaşlar ve terör gruplarının yükselişiyle karşı karşıya kalmışlardır. Tıpkı fıkradaki adamın altın bulmak yerine kendi pisliğiyle karşılaşması gibi, ABD’nin vaatlerine inanan ülkeler de sonunda büyük bir hüsrana uğramıştır.
Şeytanın Oyununu Bozmak
ABD’nin küresel politikalarına karşı koymak ve şeytanın oyununa gelmemek için ülkelerin kendi bağımsız politikalarını oluşturması şarttır. Ekonomik, askeri ve kültürel bağımsızlık, bu tür manipülasyonlardan korunmanın tek yoludur. Güçlü bir ekonomik altyapı, bilinçli bir medya ve halk desteğiyle ülkeler, ABD’nin şeytani tuzaklarına düşmeden kendi yollarını çizebilirler.
Fıkradaki adam, şeytanın tuzağına düştüğünü ancak iş işten geçtikten sonra fark eder. ABD’nin küresel oyunlarına inanan ülkeler de aynı hatayı yapmamalıdır. Gerçek bağımsızlık ve kalkınma, dışarıdan gelen vaatlerle değil, kendi ayakları üzerinde durarak sağlanabilir. ABD’nin şeytanî oyunlarını bozmak, ancak bilinçli bir şekilde hareket eden milletlerin elindedir.
Bahadır Hataylı/07.02.2025/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder