Bu Blogda Ara

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Adaletin Sesi Susturulursa Toplumun Vicdanı Sağırlaşır

Bir ülkede adaletin varlığını anlamak istiyorsanız, yüksek binalara, süslü nutuklara, yürüyen çarklara değil… İnsanın konuşabilme cesaretine, düşündüğünü ifade edebilme özgürlüğüne bakın.

Bir insan, yüreğinden geçen hakikati korkmadan söyleyebiliyorsa; bir birey, çıkar gruplarından, baskı otoritelerinden, linç kalabalıklarından çekinmeden fikir beyan edebiliyorsa, işte orada adaletin can damarları atıyordur.

Ama eğer bir ülkede insanlar susmuşsa, sözler dolambaçlı, gözler kaygılıysa... Herkesin dilinde "özgürlük" varken, kalbinde korku, zihninde otosansür varsa; bilin ki orada adalet değil, korkunun hükmü sürüyordur.

Bir yerde adalet yoksa, orada kural da olsa işlemez. Çünkü adaletsizlik ortamında başına buyrukluk hüküm sürer.
Güçlü olanın sözü yasa olur, zayıf olanın feryadı bastırılır.
Otorite, hesap vermez bir zırha bürünür; halk ise ya biatla, ya suskunlukla, ya da sinmişlik içinde hayatta kalmaya çalışır.

Adaletin olmadığı yerde, kimin ne yaptığı belli olmaz.
Birileri her sabah kanunu yeniden yazar, birileri gece gizlice çiğner.
O zaman ölçü kalmaz, denge kalmaz, ahlâk kalmaz.
Her kafadan bir ses çıkar, herkes kendi doğrusunu kanun ilan eder.

Oysa gerçek bir adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli etmez.
Gerçek adalet, insanın iç dünyasında başlar:
Vicdanında, düşüncesinde, dilinde, hayatında…
Adalet varsa, güçlü zayıfı ezemez; zengin yoksulu görmezden gelemez; çoğunluk azınlığı yok sayamaz.
Devlet de, halk da, birey de sorumluluğun ve sınırın farkında olur.

Ey insanlar!

Adalet, sadece bir mahkeme kararı değil, bir toplumsal ahlâk ilkesidir.
Özgürlük, sadece serbest dolaşmak değil, düşünerek yaşamak, konuşarak var olmak demektir.
Adalet varsa, insanlar konuşur.
Adalet yoksa, insanlar ya susar, ya da kuralsızca saldırır.

Ben diyorum ki:

Bir ülkede fikirler özgürce dolaşıyorsa, zıt görüşler bir arada yaşayabiliyorsa, eleştiri düşmanlık sayılmıyorsa, iktidar kendini tarttırabiliyorsa orada umut vardır.
Ama bir ülkede insanlar susturulmuşsa, düşünce ayıplanıyorsa, biat erdem sayılıyor, soru sormak ihanet görülüyorsa; orada sistem değil, zulüm egemendir.

Bu bir çağrıdır:

Adaleti ayakta tutmak istiyorsak, önce hakikatin sesini susturmamalıyız.
Çünkü konuşan insan, yaşayan vicdandır.
Konuşamayan toplum ise, yavaş yavaş ölen bir ruh gibidir.

Unutmayın:

Adaletin terazisi susturulmuş dillerle değil, özgürce konuşan kalplerle dengede kalır.
Adaletsizliğin alameti ise, başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz ve kibirli davranışlardır.

Ben sözümü söyledim.
Kime dokunuyorsa, orada bir adaletsizlik vardır demektir.

Erol KEKEÇ/23.09.2023/Sancaktepe/İST

5 Ağustos 2025 Salı

Fanatizmin karanlığına karşı aklın adaletin ve hakikatin yanında

 


Ey insanlar!

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, artık iki kelime konuşabileceğimiz, hakikati aramaktan geri durmayan bir gönül bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Fanatizm, zihinleri felç etmiş, kalpleri mühürlemiş, gözleri kör etmiş, kulakları sağırlaştırmıştır. Artık birçok kişi, düşündüğüyle değil, ait olduğu grubun dogmalarıyla konuşuyor; adaletin değil, aidiyetin peşinden koşuyor.

Bir insanın yaptığı bir doğru varsa, o doğrudur. Ancak bu, onun yanlışlarını da doğru saymanızı gerektirmez! Yanlışı, doğruyla örtüp meşrulaştırmak; hakkı çarpıtarak bir grubun menfaatine yontmak; eleştirilemez liderler, kutsallaştırılmış yapılar, dokunulmaz klikler oluşturmak sizi kurtuluşa götürmez, bilakis batırır!

Kur’an ne diyor?
"Onlara anlatsan da anlatmasan da birdir. Onlar için fark etmez. Onların gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, kalpleri var ama hissetmezler. Onlar kabirlerdekiler gibidir."
Bu tanım kimedir? Fanatikleredir.

Ama mümin nasıl tanımlanır?
“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, yalnızca Allah’a yönelen kulları müjdele. Onlar, sözü dinler ve en güzeline uyarlar.”

Güzel söz Allah’ın sözüdür. O söz yükselecekse, onu yükseltecek olan da Salih ameldir, dürüstlüktür, doğruluktur, menfaatten uzak hakikat yürüyüşüdür.

Dostlar!

Ben maslahat dininin mensubu değilim. Yani çıkarların, statülerin, koltukların, yalanın, suskunluğun dinine inanmıyorum. Benim inandığım din; Allah’a has kılınmış, saptırılmamış, hiziplere ayrılmamış, sırat-ı müstakim üzere giden dindir.

Ben, Rasulullah’ın dediği gibi, “Ben ve bana uyanlar, aranızda hak ve adaleti uygulamak için varız” sözünün gereğine inanırım. Örtbas etmeye, rüşvetle susturmaya, kardeşin hatasını meşrulaştırmaya değil; hakkı hatırlatmaya, zulmün karşısında dimdik durmaya geldim. Unutmayın, hakikat kimden gelirse gelsin, doğrudur; zulüm kimden gelirse gelsin, yanlıştır.

Ey kendini hak zanneden gafiller!

Yorumlarda, sözde dava savunuculuğuyla saldıranlara sesleniyorum: Benim görevim yalnızca hatırlatmaktır. Azap vermek değil!
Kur’an diyor ki:
“Sen sadece hatırlatıcısın, onlara azap edecek değilsin!”
Ve yine şöyle seslenir:
“Ey cahiller! Siz inanmıyorsunuz diye, yoksa biz sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim?”

Hayır, vazgeçmeyeceğiz!

Çünkü biz, hakkı söylerken rüzgâr nereden esiyor diye bakmayız. Çünkü biz, inandığımız yoldan dönmeyiz. Çünkü biz, çifte standartçılardan değiliz!
Ve bilin ki;
“Vay o çifte standartçıların haline!”

Bu bir çağrıdır:
Her düşünceden, her inançtan, her aidiyetten insana yöneliktir. Kimseyi dışlamadan, ama kimseyi yüceltmeden… Herkesin aynaya bakmasını istiyoruz. Sorgulamasını, silkinmesini, uyanmasını...

Ey insanlar! Dileyen Rabbine giden yolu tutar. Ama o yol; başkalarının hatasını örtmekle, yanlışlara göz yummakla, yalanlara kul olmakla yürünmez. O yol, ancak hakka yönelmekle, yanlışta ısrar edenlere karşı sözle, fiille, duruşla direnmekle yürünür.

Biz, Allah'ın tanımladığı mutedil bir ümmet olmaya söz verdik:
"Sizi, insanlar için şahitler olasınız diye vasat (ölçülü, dengeli) bir ümmet kıldık."

Ben bu şahitliği yapmaya talibim.
Kime dokunursa dokunsun, ben gerçeği söylemeye devam edeceğim.

Erol KEKEÇ/05.08.2029/Sancaktepe

3 Ağustos 2025 Pazar

Doğru Yolun Üzerine Oturanlar — Aldanış Çağında Bir Uyarı

 Bismillahirrahmanirrahim

Ey insanlar!
Bu çağ, şeytanın yalnızca günahı değil, doğruluğu taklit ederek saptırdığı bir çağdır. Artık şeytan cephenin karşısında değil, yolun tam ortasında oturuyor. "İşte bu sırat-ı müstakim!" diyerek, sizi kendi cehennem yoluna mihrap gibi yönlendiriyor. Ve siz de zannediyorsunuz ki dosdoğru yoldasınız…

“Ve andolsun ki, onları (insanları) doğru yolun ortasından saptıracağım…” (A'râf/16)

Evet, şeytan artık günahı gizlemiyor, aksine ayetleri kullanarak haramı meşrulaştırıyor. Hakkı kullanarak batıla davet ediyor. Siz ise “Bu doğru sözdür, ayetle söylüyor” diyerek ardına düşüyorsunuz. Oysa o söz doğru, ama amacı sapkınlık!

Faizi anlatırken, faizin haramlığını söylerken sizi faize bulaştırıyor. Zinanın haram olduğunu bağırırken, iffeti kirletiyor. İslam’ın adaletini anlatırken, zulmü meşru kılıyor. Kısaca:

“Sana Kitap’tan bir nasip verilmişken onlara nasıl hükmedersin? Sana gelen ilimden sonra kim seni Allah’ın hükmünden saptırırsa bil ki Allah, zalimleri doğru yola eriştirmez.” (Mâide/48)

Camiler inşa ediliyor, minareler göğe yükseliyor… ama içinde adalet yok, huşu yok, ihlas yok. Çünkü “camileri süsleyip içini boşaltmak”, bugünün şeytani taktiği olmuştur.

“Onlar (münafıklar), Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar, oysa yalnızca kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar.” (Bakara/9)

Ey hakikatin peşinden giden,
Artık doğru olduğunu sandığın her şeyi yeniden sorgulama vaktidir. Zira aldatılmak, aldanmaya hazır zihinlerin gafletinde yeşerir.

Aldatıcıların Maskesi Hakkı Kullanarak Batılı Pazarlamak

Bugün öyle bir hal aldı ki, ayetlerle konuşan zalimler, hadislerle sizi köleleştirenler türedi. Allah’ın adını kullanarak, Allah’ın dinini yerle bir edenler, sizi susturuyor, itaat ettiriyor.
Allah’tan bahsediyorlar ama Allah'tan korkmuyorlar.
Kendilerine tabi olanlara “ehli sünnet” diyorlar, muhalif olana “fitneci” damgası vuruyorlar. Oysa hak, kalabalıkta değil; ilmin, adaletin ve takvanın yanındadır.

“Allah’ın ayetlerini az bir bedele satmayın!” (Bakara/41)

Bugün en çok aldanılan yer, "doğru bildiğin yanlışlar"dır. Ve bu öyle bir tuzaktır ki, şeytan size artık günahı sevimli göstermiyor; günahtan sizi sakındırırken günahın kendisine sevk ediyor! Sözle Allah’ı överken, fiilen Allah’a savaş açıyor.

Keklik Avı Toplumların Aldatılış Yolu

Bir keklik sürüsünü avlamak için, kafandaki kekliğin canlı olduğunu zannettirerek diğerlerini tuzağa düşürürsün. Bugün toplumu kandıranlar, işte bu yöntemi uyguluyor.
İçinizdeki “doğruluk hissini” yem gibi kullanıyorlar. Vicdanınızı, Kur’an adına devre dışı bırakıyorlar. Sonra da sizi kurtuluşa değil, sistemli bir çöküşe götürüyorlar.

“Şeytan onları etkisi altına almış ve onlara Allah'ı anmayı unutturmuştur. Onlar şeytanın tarafıdır. Dikkat edin! Şeytanın tarafı olanlar ziyana uğrayanların ta kendisidir.” (Mücadele/19)

Bu yüzdendir ki her şeyden çok, kendi “doğru bildiklerini” sorgula.
Kur’an’a yönel, ama onu eğip bükenlerin gözlüğüyle değil. Ayetleri oku, ama kendi nefsine değil Allah’a adanmış bir kalple.

Yol Güzelse, Gideceğin Yeri Sorgula

Artık şeytan çirkin yüzünü gizliyor. O, davetini iblis olarak değil, alim olarak, lider olarak, hoca olarak, siyasetçi olarak yapıyor. Çünkü:

“Sakın Allah’ın adını kullanarak yemin eden o kimselere aldanmayın. Onlar, Allah’ın yolundan men ederler, sonra da ‘biz sadece ıslah edicileriz’ derler.” (Bakara/11)

Ve unutma ey dost;
Yolun güzelliğine değil, varacağın yere bak.
Bazı yollar güllüdür, ışıklıdır, ayet doludur… ama varacağı yer cehennemdir. Çünkü o yolun sahibine bakmamışsındır.

Allah’ın dini berraktır. Onu bulanlar, dosdoğru yolun ışığını içlerinde taşırlar. Ama bu çağın aldatıcıları, o ışığı taklit ederek karanlığa çağırır. Şimdi karar vaktidir:

“Ve de ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” (Kehf/29)

Susma, aldanma, peşinden gittiğini sorgula.
Allah’ın adıyla kandırılanlara, Allah’ın ayetleriyle yaşayarak anlamlı bir duruş ortaya koy...

Erol Kekeç/03.08.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!