Bir ülkede adaletin varlığını anlamak istiyorsanız, yüksek binalara, süslü nutuklara, yürüyen çarklara değil… İnsanın konuşabilme cesaretine, düşündüğünü ifade edebilme özgürlüğüne bakın.
Bir insan, yüreğinden geçen hakikati korkmadan söyleyebiliyorsa; bir birey, çıkar gruplarından, baskı otoritelerinden, linç kalabalıklarından çekinmeden fikir beyan edebiliyorsa, işte orada adaletin can damarları atıyordur.
Ama eğer bir ülkede insanlar susmuşsa, sözler dolambaçlı, gözler kaygılıysa... Herkesin dilinde "özgürlük" varken, kalbinde korku, zihninde otosansür varsa; bilin ki orada adalet değil, korkunun hükmü sürüyordur.
Bir yerde adalet yoksa, orada kural da olsa işlemez. Çünkü adaletsizlik ortamında başına buyrukluk hüküm sürer.
Güçlü olanın sözü yasa olur, zayıf olanın feryadı bastırılır.
Otorite, hesap vermez bir zırha bürünür; halk ise ya biatla, ya suskunlukla, ya da sinmişlik içinde hayatta kalmaya çalışır.
Adaletin olmadığı yerde, kimin ne yaptığı belli olmaz.
Birileri her sabah kanunu yeniden yazar, birileri gece gizlice çiğner.
O zaman ölçü kalmaz, denge kalmaz, ahlâk kalmaz.
Her kafadan bir ses çıkar, herkes kendi doğrusunu kanun ilan eder.
Oysa gerçek bir adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli etmez.
Gerçek adalet, insanın iç dünyasında başlar:
Vicdanında, düşüncesinde, dilinde, hayatında…
Adalet varsa, güçlü zayıfı ezemez; zengin yoksulu görmezden gelemez; çoğunluk azınlığı yok sayamaz.
Devlet de, halk da, birey de sorumluluğun ve sınırın farkında olur.
Ey insanlar!
Adalet, sadece bir mahkeme kararı değil, bir toplumsal ahlâk ilkesidir.
Özgürlük, sadece serbest dolaşmak değil, düşünerek yaşamak, konuşarak var olmak demektir.
Adalet varsa, insanlar konuşur.
Adalet yoksa, insanlar ya susar, ya da kuralsızca saldırır.
Ben diyorum ki:
Bir ülkede fikirler özgürce dolaşıyorsa, zıt görüşler bir arada yaşayabiliyorsa, eleştiri düşmanlık sayılmıyorsa, iktidar kendini tarttırabiliyorsa orada umut vardır.
Ama bir ülkede insanlar susturulmuşsa, düşünce ayıplanıyorsa, biat erdem sayılıyor, soru sormak ihanet görülüyorsa; orada sistem değil, zulüm egemendir.
Bu bir çağrıdır:
Adaleti ayakta tutmak istiyorsak, önce hakikatin sesini susturmamalıyız.
Çünkü konuşan insan, yaşayan vicdandır.
Konuşamayan toplum ise, yavaş yavaş ölen bir ruh gibidir.
Unutmayın:
Adaletin terazisi susturulmuş dillerle değil, özgürce konuşan kalplerle dengede kalır.
Adaletsizliğin alameti ise, başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz ve kibirli davranışlardır.
Ben sözümü söyledim.
Kime dokunuyorsa, orada bir adaletsizlik vardır demektir.
Erol KEKEÇ/23.09.2023/Sancaktepe/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder