Bu Blogda Ara

16 Ağustos 2025 Cumartesi

O Gün Gelmeden Önce Uyanın!

     

  “Hüküm ve ayırım gününe!

Hüküm ve ayırım gününü sen ne bileceksin!
O gün vay yalanlayanların hâline!
Biz öncekileri helâk etmedik mi?
Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız.
Biz suçlulara işte böyle yaparız.
O gün vay yalanlayanların hâline!”
(Mürselât 13–19)

Hüküm Günü Kaçacak Yer Olmayan An

O gün, ne diplomatik dokunulmazlık işe yarar, ne banka kasalarının şifreleri, ne de medya manşetleri.
Gökyüzü yarılır, dağlar savrulur, yeryüzü bütün yükünü kusar.
Ve işte o an, “Hüküm ve Ayırım Günü” gelir.

O gün, zalim ile mazlum, kirli ile temiz, sahte ile hakiki ayrılır.
Ve hiçbir güç, zalimi mazlumun karşısında kurtaramaz.

Geçmişin Helak Olanları

Nuh’un kavmi sulara gömüldü.
Âd kavmi rüzgârla savruldu.
Semûd, yıldırımların altında yok oldu.
Lût’un halkı yerle bir edildi.
Karun, hazineleriyle birlikte yerin dibine geçti.

Onların hepsi, hakikati yalanladıkları için helâk oldular.
Ve bugün… modern binalarınız, gökdelenleriniz, roketleriniz, yapay zekâlarınız sizi onlardan daha güvenli yapmaz.

Bugünün Zalimleri

  • Çocukların gözlerinin içine bakarak bombalar yağdıranlar…

  • Bir lokma ekmek uğruna saatlerce çalışan ellerin hakkını gasbeden patronlar…

  • Servetlerini korumak için yasaları, medyayı ve dini bile satın alan düzen sahipleri…

  • Dünyanın nimetlerini, Allah’ın tüm kullarına ait olduğu halde, sanki kendi mirasıymış gibi saklayanlar…

Siz de aynen öncekiler gibisiniz.
Aradaki fark sadece kullandığınız araçlar.
Ama hükmün gelmesi açısından hiçbir fark yok.

İnkârın Sonu

Siz bu günü “uzak” sanıyorsunuz.
Oysa hüküm günü yaklaşmakta.
İnkâr ettikçe, zulmünüzü normalleştirdikçe, kendinizi o günü yalanlayanların safında buluyorsunuz.
Ve Allah buyuruyor:

“Biz suçlulara işte böyle yaparız.”

O gün, her şey tersine dönecek:
Mazlum, başını dik tutacak; zalim, yerin dibine bakacak.
Dünya boyunca susturulanlar konuşacak; siz ise susmaya zorlanacaksınız.
Topladığınız mallar, kazandığınız kanlı servet, şahitlik yapacak: “Bu, mazlumun hakkıydı!”

Son Çağrı

Ey insan!
Ölmeden önce uyan.
Çünkü bu çağrı, yalnızca zalimlere değil, zulme sessiz kalanlara da yapılmıştır.
O gün geldiğinde, “Bilmiyordum” deme hakkınız olmayacak.
Bugün duyduğunuz bu sözler, yarın mahşerde üzerinize delil olarak dikilecek.

Ve şunu unutmayın:

“O gün vay yalanlayanların hâline!”
O hâl, öyle bir hâl ki, geri dönüş yok.

Bahadır Hataylı/15.08.2025/Sancaktepe/İST 

15 Ağustos 2025 Cuma

Eşekleşmek yok İnsan Kal!

Eşekleşmek; beynin var, ama başkasının dizgininde yürüyorsun demektir.
Eşekleşmek; gözün var, ama gördüğün gerçeği kabullenemiyorsun demektir.
Eşekleşmek; dilin var, ama hakikat yerine ezberi tekrarlıyorsun demektir.
Ve en tehlikelisi: Eşekleşmek, sana bunu normalmiş gibi hissettirmesidir.

Halkı yönetenler, önce onun aklını uyuşturur.
Uyuşmuş bir akıl, ne yalanı fark eder ne hakikati.
Uyuşmuş bir vicdan, ne zulme isyan eder ne adalet ister.
Böylece, zinciri boynuna takmaya bile gerek kalmaz;
Sen kendi kendine boynunu uzatırsın.

Eşekleşme;

  • Sorgulamayı bırakmaktır.

  • “Ben bilmem” cümlesinde huzur bulmaktır.

  • Konfor uğruna iradeni pazarlamaktır.

  • Doğruyu gördüğünde bile “işime gelmez” demektir.

Bu, emperyalizmin işini kolaylaştıran iç ihanettir.
Dışarıdan gelen baskı seni zorlar, ama içerideki uyuşukluk seni öldürür.
Çünkü silahın susturamadığını, rahat koltuk susturur.
Zincirin kilitleyemediğini, kredi kartı kilitler.
Sürgünün yapamadığını, eğlence ve magazin yapar.

Eşekleşmenin sonuçları:

  • Çocuk, doğruyu sormaz.

  • Genç, yanlışla kavga etmez.

  • Yaşlı, adalet yerine “eskiden nasıldı”yı anlatır.

  • Millet, geleceğini başkalarına bırakır.

Ve işte asıl felaket:
Eşekleşmiş bir toplum, kendi celladını alkışlar.
Ona zulmeden eli öper.
Onu sömüreni korur.

O yüzden bu çağrı:
Ayağa kalkman, sadece zulme karşı değil; uyuşukluğa karşı da bir direniştir.
Önce düşünce zincirini kır.
Önce dilindeki ezberi at.
Önce konforuna dokun, çünkü konforun seni köleleştiren yumuşak halattır.

Unutma:
Zalim güçlü olduğu için değil, sen sustuğun için var.
Hakikat uzak olduğu için değil, sen görmezden geldiğin için kayıp.
Özgürlük pahalı olduğu için değil, sen ucuz yaşamak istediğin için yok.

Bu yüzden bugünden itibaren:

  • Sormak, ibadettir.

  • İtiraz etmek, vatana sadakattir.

  • Düşünmek, direniştir.

  • Hakikati söylemek, en büyük devrimdir.

Eşekleşmek yok!
İnsan kal, insan kal, insan kal!

Bahadır Hataylı/10.08.2025/Sanccaktepe/İST

14 Ağustos 2025 Perşembe

Bağımlılık mı Bağlılık mı?

 


Hakikati seçen mi olacaksın, yoksa zincirlerini sevmeye devam mı edeceksin?

Hayatta bazı kelimeler vardır ki, kulağa birbirine yakın gelir ama manada birbirine zıt iki dünyayı anlatır. Bağımlılık ve bağlılık da bunlardandır.
Aralarındaki fark, yalnızca kelimede değil; insanın iradesi, duruşu ve hayatı üzerindeki etkisindedir.
Bir milletin yükselip yükselmeyeceğini, adaletin yaşayıp yaşamayacağını, insanın özgür olup olmayacağını bu iki kavram belirler.

Bağımlılık, Özgürlüğün Sessiz Katili

Bağımlılık, zihni uyuşturan, iradeyi felç eden görünmez bir kelepçedir.
İlk bakışta sana güven, aidiyet, güç hissi verir. Ama bu sadece bir tuzaktır. Çünkü bağımlılıkta sen seçmezsin; senin yerine bağımlı olduğun şey seçer.

Bu bir madde olabilir, bir alışkanlık, bir ideoloji, bir grup, bir kişi, hatta bir “lider sevgisi” bile olabilir.
Görünürde sadakat gibi dursa da, bağımlılıkta sorgulama yoktur. Yanlış bile olsa “doğru” demeye mecbursundur.

Tarihte nice toplumlar, bağımlılık yüzünden yıkıldı. Roma halkı, gladyatör arenalarında kan izleyerek uyuştu; ekmek ve eğlence verildiğinde yöneticilerinin zulmüne ses çıkarmadı.
Osmanlı’nın son döneminde, padişahı “gölgede Allah” gibi gören bir kitle, hatalara karşı sesini kısmıştı; o sessizlik imparatorluğun çöküşünü hızlandırdı.
Günümüzde ise, bir siyasi liderin yanlışını görüp eleştirmek yerine “O yapıyorsa doğrudur” diyenler, bağımlılığın modern örnekleridir.

Bağımlı insan vicdanını kiraya verir. İradesi ipoteklidir. Haksızlığı gördüğünde bile “Ama benim tarafım” diyerek sessiz kalır. Ve böylece, zalimlerin en büyük destekçisi olur.

Bağlılık, Bilinçli Bir Seçim

Bağlılık ise uyanık bir sadakattir.
Bağlı olduğun şeye neden bağlı olduğunu bilirsin. Sorgulamış, ölçmüş, anlamış, kabul etmişsindir. Yanlış gördüğünde de uyarmaktan çekinmezsin. Çünkü bağlılıkta körlük değil, bilinç vardır.

Hz. Ömer’in (r.a.) halifeliği döneminde, hutbede “Yanlış yaparsam ne yaparsınız?” diye sorması üzerine bir sahabenin “Kılıcımızla düzeltiriz” cevabına memnun olması… Bu bağlılıktır. Çünkü bağlı olan, liderini sever ama onun doğruluk üzere kalmasını ister.

Bağlı insan, yanlış karşısında susmaz; çünkü sevgisi, hakikatten bağımsız değildir.
Allah’ın istediği de budur: Kullukta bağlılık. Yani imanını kör taklitle değil, bilinçli tercihle yaşamak. Sadece geleneklerden devraldığı için değil, sorgulayıp doğruluğunu gördüğü için seçmek.

Bağımlılığın Toplumsal Bedeli

Bağımlı kitleler, zalimlerin sigortasıdır.
Hitler, Nazi Almanya'sını bağımlı hale getirdiğinde; insanlar, akıllarının değil liderlerinin gözlerinden dünyaya bakmaya başladı.
Bugün de benzerini görüyoruz: Bir futbol taraftarı, takımı yenildiğinde bile “Hakem suçlu” diyerek gerçeği reddedebiliyor. Bir parti seçmeni, yanlış icraatı bile savunabiliyor.
Bağımlılık, toplumu ikiye bölüp kör saflara ayırır. Herkes kendi liderini savunur ama kimse hakikati savunmaz.

Bağlılığın Gücü

Bağlılık, yanlışa karşı durabilme cesaretidir.
Bağlı bir toplum, yöneticisini sever ama yanlışını da söyler. Çünkü bilir ki, hakikat kişilere göre eğilip bükülmez.
Tarihte bağlı topluluklar, zulme karşı birleşerek devrimler yaptı, adaleti yeniden inşa etti. Peygamber (s.a.v.)’in ashabı, bağlıydı; O’nun doğruya çağrısına uydu ama gerektiğinde “Bu bize vahiy mi, yoksa şahsi görüşün mü?” diye sormaktan da çekinmedi.

Sen Hangisisin?

Bağımlılık, seni köleleştirir ve zincirlerini sevdirmeye çalışır.
Bağlılık, seni yüceltir ve özgürlüğünün sorumluluğunu verir.
Eğer yanlışta bile alkışlıyorsan, sen bağımlısın. Ama doğruyu savunmak için gerekirse kendi sevdiğine bile “yanlış yapıyorsun” diyebiliyorsan, işte o zaman bağlısın.

Allah, kendi yoluna bağlı kullar ister; yani imanını seçen, sorgulayan, hakikate sarılan kullar…
Bağımlı kullar istemez; çünkü onlar hakikati değil, sadece bağlı oldukları kişiyi ya da grubu savunur.
Unutma, Bağımlılık, narkozlanma halidir; bağlılık ise uyanık bir tercihtir.
Zincirlerini sevmek kolaydır, ama onları kırmak cesaret ister.

Erol Kekeç/13.08.2025/Sancaktepe/İST

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!