Bu Blogda Ara

7 Ağustos 2025 Perşembe

Hesap Gününden Önce Son Uyarı

“Bu Coğrafyada İslam Terk Edildi, Yerine Kukla Dindarlık Geldi.”

Bugün artık vicdanlarımızı değil, koltuklarımızı korumaya çalışıyoruz.
İnançlarımızı değil, yatırımlarımızı...
Mazlumları değil, döviz kurlarını konuşuyoruz.

Ve evet, bunu yıllardır söylüyoruz, bangır bangır:
İslam bu coğrafyayı terk etti.
Tabelası kaldı, sesi kaldı, camileri süslü kaldı.
Ama özü?
Allah’a teslimiyet?
Mazluma el uzatmak?
Zalime meydan okumak?
Yok!

İspanya’da vicdan var, bu coğrafyada "dindar" kalabalıklar vicdansız.

Bugün, Gazze için meydanlarda haykıranların arasında en onurlu ses İspanya’dan yükseldi.
Sahneye çıkan, sistemi karşısına alan, açıkça İsrail'e ve ABD’ye meydan okuyan, Gazze için dişini sıkan insanlar, Müslümanlar değil, inançlı ya da inançsız ama onurlu insanlar.

Peki biz?

Cuma hutbesinde adını anmaktan korkan bir din anlayışıyla...
Ticaretini İsrail’le sürdüren, el altından silah parçası gönderen bir yönetimle…
Taksim Meydanı'nda “Filistin yaşasın!” diyene cop gösteren bir “dindar” iktidarla...

Bu mudur İslam?
Bu mudur kardeşlik?
Bu mudur zilletin zirvesi?

Maide Suresi 54 "Allah sizi yok eder, yerinize başka bir toplum getirir."

Rabbimiz açıkça söylüyor:
Eğer dini, hevanıza göre yaşarsanız…
Eğer çıkarlarınıza göre iman eder, zalimlerin diliyle konuşur, onların sofralarına diz çökerseniz…
Sizi siler, yerinize daha temiz bir topluluk getirir.

Bakın bugün Yemen, ambargo altında, açlıkla pençeleşiyor…
Ama ne yapıyorlar?
İsrail’e karşı ilk ve tek fiili müdahaleyi onlar yaptı.
Amerika’ya rağmen, Suudi baskısına rağmen, kimseden korkmadan!
Gemileri durdurdular, mesajı verdiler:
“Bu coğrafyada hâlâ iman var ama sizin saraylarınızda değil!”

Siyonizm'in Uşağı Yönetimler, Kime Hizmet Ediyorsunuz?

Bugün Türkiye, İsrail’le ticaret yapan 10 büyük ülkeden biri…
Bir yandan “Gazze için üzgünüz” deyip diğer yandan petrol, gaz, elektronik yedek parça gönderen bir “çifte yüzlülük” var karşımızda.

Ümmetin lideri olduğunu iddia edenler, Filistinli anaların feryadı duyulmasın diye medyayı susturuyor.
Bırakın Gazze’ye destek vermeyi, ona ses olanları bastırıyorlar!
Ses çıkaranı “bölücü”, “marjinal”, “provokatör” ilan eden bir ceberuttuk hüküm sürüyor.

Siz hangi Allah’a inanıyorsunuz?
Sizin dininizde zalime alkış var mı?
Sizin peygamberiniz, “kâr zarar analizi” yaparak mı yürüdü Bedir’e?

Dindarlık değil, korkaklık yayıldı.

Camiler dolu ama kalpler bomboş.
Sosyal medyada dualar, hashtag’ler, infak kampanyaları var ama sokakta bir direniş yok.

Çünkü direniş iman ister.
Direniş bedel ister.
Direniş, “aman koltuğum gitmesin” diyenlerin harcı değildir.

Bugün ümmetin içine düştüğü zilletin adı “uyumlu Müslümanlık ”tır.
Kendi zalimini eleştiremeyen, onun yalanlarını Kur’an’dan meşrulaştırmaya çalışan kukla dindarlık…

Bu bir ültimatomdur- Ya Allah’ın safına geçin ya da kenara çekilin!

Zulüm karşısında susanlar sadece korkak değildir, aynı zamanda suç ortağıdır.
Siyonizm'le ticaret yapanlar, sadece tüccar değil, kanı pazarlayanlardır.

Hiçbir hesap defteri kapanmadı henüz!
Ey saraylarında vicdanlarını unutanlar,
Ey “İslam” diyerek halkı kandırıp zalimlere hizmet edenler,
Hesap günü yakındır.

Ne konumunuz,
Ne holdingleriniz,
Ne televizyonlarınız,
Ne susturduğunuz alimler sizi o gün kurtaramayacak.

Ey halk! Artık susma…

Onlar korksun, sen değil.
Onlar titremeli; çünkü hakikat, er ya da geç hepsini yakacak.

Unutma:
Allah bir toplumu değiştirmez, ta ki onlar kendilerini değiştirene kadar.

Eğer bugün hâlâ susarsan,
Yarın, ne Gazze’yi ne de kendi evladını savunabilecek halin kalmaz.

Son bir uyarıydı bu.
Rahmetle yoğrulmuş bir öfkeyle.
Uyan ey halk!
Zulme alkış tutma, susarak kan taşıma!
Yoksa Allah, seni değil seni silmeyi hak edenlerle değiştirecek.

Bahadır Hataylı/06.08.2025/Namazgah/İST

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Adaletin Sesi Susturulursa Toplumun Vicdanı Sağırlaşır

Bir ülkede adaletin varlığını anlamak istiyorsanız, yüksek binalara, süslü nutuklara, yürüyen çarklara değil… İnsanın konuşabilme cesaretine, düşündüğünü ifade edebilme özgürlüğüne bakın.

Bir insan, yüreğinden geçen hakikati korkmadan söyleyebiliyorsa; bir birey, çıkar gruplarından, baskı otoritelerinden, linç kalabalıklarından çekinmeden fikir beyan edebiliyorsa, işte orada adaletin can damarları atıyordur.

Ama eğer bir ülkede insanlar susmuşsa, sözler dolambaçlı, gözler kaygılıysa... Herkesin dilinde "özgürlük" varken, kalbinde korku, zihninde otosansür varsa; bilin ki orada adalet değil, korkunun hükmü sürüyordur.

Bir yerde adalet yoksa, orada kural da olsa işlemez. Çünkü adaletsizlik ortamında başına buyrukluk hüküm sürer.
Güçlü olanın sözü yasa olur, zayıf olanın feryadı bastırılır.
Otorite, hesap vermez bir zırha bürünür; halk ise ya biatla, ya suskunlukla, ya da sinmişlik içinde hayatta kalmaya çalışır.

Adaletin olmadığı yerde, kimin ne yaptığı belli olmaz.
Birileri her sabah kanunu yeniden yazar, birileri gece gizlice çiğner.
O zaman ölçü kalmaz, denge kalmaz, ahlâk kalmaz.
Her kafadan bir ses çıkar, herkes kendi doğrusunu kanun ilan eder.

Oysa gerçek bir adalet, sadece mahkeme salonlarında tecelli etmez.
Gerçek adalet, insanın iç dünyasında başlar:
Vicdanında, düşüncesinde, dilinde, hayatında…
Adalet varsa, güçlü zayıfı ezemez; zengin yoksulu görmezden gelemez; çoğunluk azınlığı yok sayamaz.
Devlet de, halk da, birey de sorumluluğun ve sınırın farkında olur.

Ey insanlar!

Adalet, sadece bir mahkeme kararı değil, bir toplumsal ahlâk ilkesidir.
Özgürlük, sadece serbest dolaşmak değil, düşünerek yaşamak, konuşarak var olmak demektir.
Adalet varsa, insanlar konuşur.
Adalet yoksa, insanlar ya susar, ya da kuralsızca saldırır.

Ben diyorum ki:

Bir ülkede fikirler özgürce dolaşıyorsa, zıt görüşler bir arada yaşayabiliyorsa, eleştiri düşmanlık sayılmıyorsa, iktidar kendini tarttırabiliyorsa orada umut vardır.
Ama bir ülkede insanlar susturulmuşsa, düşünce ayıplanıyorsa, biat erdem sayılıyor, soru sormak ihanet görülüyorsa; orada sistem değil, zulüm egemendir.

Bu bir çağrıdır:

Adaleti ayakta tutmak istiyorsak, önce hakikatin sesini susturmamalıyız.
Çünkü konuşan insan, yaşayan vicdandır.
Konuşamayan toplum ise, yavaş yavaş ölen bir ruh gibidir.

Unutmayın:

Adaletin terazisi susturulmuş dillerle değil, özgürce konuşan kalplerle dengede kalır.
Adaletsizliğin alameti ise, başına buyruk, sorumsuz, denetimsiz ve kibirli davranışlardır.

Ben sözümü söyledim.
Kime dokunuyorsa, orada bir adaletsizlik vardır demektir.

Erol KEKEÇ/23.09.2023/Sancaktepe/İST

5 Ağustos 2025 Salı

Fanatizmin karanlığına karşı aklın adaletin ve hakikatin yanında

 


Ey insanlar!

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, artık iki kelime konuşabileceğimiz, hakikati aramaktan geri durmayan bir gönül bulmak neredeyse imkânsız hale geldi. Fanatizm, zihinleri felç etmiş, kalpleri mühürlemiş, gözleri kör etmiş, kulakları sağırlaştırmıştır. Artık birçok kişi, düşündüğüyle değil, ait olduğu grubun dogmalarıyla konuşuyor; adaletin değil, aidiyetin peşinden koşuyor.

Bir insanın yaptığı bir doğru varsa, o doğrudur. Ancak bu, onun yanlışlarını da doğru saymanızı gerektirmez! Yanlışı, doğruyla örtüp meşrulaştırmak; hakkı çarpıtarak bir grubun menfaatine yontmak; eleştirilemez liderler, kutsallaştırılmış yapılar, dokunulmaz klikler oluşturmak sizi kurtuluşa götürmez, bilakis batırır!

Kur’an ne diyor?
"Onlara anlatsan da anlatmasan da birdir. Onlar için fark etmez. Onların gözleri var görmezler, kulakları var işitmezler, kalpleri var ama hissetmezler. Onlar kabirlerdekiler gibidir."
Bu tanım kimedir? Fanatikleredir.

Ama mümin nasıl tanımlanır?
“Tağuta kulluk etmekten kaçınıp, yalnızca Allah’a yönelen kulları müjdele. Onlar, sözü dinler ve en güzeline uyarlar.”

Güzel söz Allah’ın sözüdür. O söz yükselecekse, onu yükseltecek olan da Salih ameldir, dürüstlüktür, doğruluktur, menfaatten uzak hakikat yürüyüşüdür.

Dostlar!

Ben maslahat dininin mensubu değilim. Yani çıkarların, statülerin, koltukların, yalanın, suskunluğun dinine inanmıyorum. Benim inandığım din; Allah’a has kılınmış, saptırılmamış, hiziplere ayrılmamış, sırat-ı müstakim üzere giden dindir.

Ben, Rasulullah’ın dediği gibi, “Ben ve bana uyanlar, aranızda hak ve adaleti uygulamak için varız” sözünün gereğine inanırım. Örtbas etmeye, rüşvetle susturmaya, kardeşin hatasını meşrulaştırmaya değil; hakkı hatırlatmaya, zulmün karşısında dimdik durmaya geldim. Unutmayın, hakikat kimden gelirse gelsin, doğrudur; zulüm kimden gelirse gelsin, yanlıştır.

Ey kendini hak zanneden gafiller!

Yorumlarda, sözde dava savunuculuğuyla saldıranlara sesleniyorum: Benim görevim yalnızca hatırlatmaktır. Azap vermek değil!
Kur’an diyor ki:
“Sen sadece hatırlatıcısın, onlara azap edecek değilsin!”
Ve yine şöyle seslenir:
“Ey cahiller! Siz inanmıyorsunuz diye, yoksa biz sizi Kur’an’la uyarmaktan vaz mı geçelim?”

Hayır, vazgeçmeyeceğiz!

Çünkü biz, hakkı söylerken rüzgâr nereden esiyor diye bakmayız. Çünkü biz, inandığımız yoldan dönmeyiz. Çünkü biz, çifte standartçılardan değiliz!
Ve bilin ki;
“Vay o çifte standartçıların haline!”

Bu bir çağrıdır:
Her düşünceden, her inançtan, her aidiyetten insana yöneliktir. Kimseyi dışlamadan, ama kimseyi yüceltmeden… Herkesin aynaya bakmasını istiyoruz. Sorgulamasını, silkinmesini, uyanmasını...

Ey insanlar! Dileyen Rabbine giden yolu tutar. Ama o yol; başkalarının hatasını örtmekle, yanlışlara göz yummakla, yalanlara kul olmakla yürünmez. O yol, ancak hakka yönelmekle, yanlışta ısrar edenlere karşı sözle, fiille, duruşla direnmekle yürünür.

Biz, Allah'ın tanımladığı mutedil bir ümmet olmaya söz verdik:
"Sizi, insanlar için şahitler olasınız diye vasat (ölçülü, dengeli) bir ümmet kıldık."

Ben bu şahitliği yapmaya talibim.
Kime dokunursa dokunsun, ben gerçeği söylemeye devam edeceğim.

Erol KEKEÇ/05.08.2029/Sancaktepe

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.

Popüler Yayınlar

Bitsin Bu Zillet

Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.

Senin rabbin sana senden yakın.....

Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."

kelebek gibi hafif olun dünyada

kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!