"Dinde zorlama yoktur,doğruluk sapıklıktan ayrılmıştır.Kim tağuta küfredip Allah'a yönelirse(iman ederse)o, kopması imkansız bir ipe bağlanmıştır.Alah işitendir bilendir."Bakara:256
"Allah iman edenlerin dostudur.Onları karanlıktan aydınlığa çıkarır,küfredenlere gelince,onların dostu da tağuttur;onları aydınlıktan karanlığa çıkarır.Onlar ateş ashabıdır ve onlar orada temeli (ebedi) kalacaklardır."Bakara:257
Bilinçli bir seçim, baskı unsuru olmayan tek yol,iradenin kuşatıcılığına bırakılmış bir umut.kudret çapkınlarından dimağları kurtaran bir güç.Kudret çapkınlarının amaçlarını açık bir ifade ile beyan eden bir ültümatomdan başka bir hakikat midir ki,bunu anlamadan geçelim.
Hür düşünce mektebine çağrı bu nida ile başlar,iradelerini kullanmaya aday bireyleri de Allah'ın ipine sımsıkı bağlanmaya çağırır.Tarihin karanlık anlarını,aydınlık sayfalara aydınlık satırlarla yazma cüretini gösteremeyen tüm insanları bir nebzecik Allah'ın bu ayetleri üzerinde düşünmeye davet ediyoruz.Beşeri safsataların hepsinde de zorlayıcılık özelliği ortak bir payda olarak ortaya çıkar.Bu zorlayıcılık unsuru günümüzde daha net bir şekilde belirginlik kazanmıştır.Beşeri safsataların hareketlenmesine baktığımızda,kudret sahibi olma önemli bir aşamadır.Kudret sahibi olma isteği beraberinde kudreti ele geçirme sürecini ortaya çıkarır.Kudreti ele geçirme sürecine giren insanlar,kendi dışında bulunan insanlara mutlaka baskı yapacaklardır.Bu baskı,bir düşüncenin,dinin ve ideolojinin zorla kabullendirilmesine kadar gidecektir.
Bireylerin, toplumların,düşüncelerin çatışmalı bir hayatı yaşıyor olamsı,kudreti(nüfuzu-otoriteyi)ele geçirme isteğinin bir yansıması olarak belirir.Kudret için çatışan toplumların,hayatlarının fonksiyonelliği,nüfuzlarını korudukları oranda vardır.Daima nüfuz sahibi bir otoritenin,güç odaklarından gelecek tehlike sinyallerini göz önüne alarak yaşamak,ölü olmaktan farksızdır.Ölü bireylerin seçim şansları yoktur.İşte, görüyormuyuz Allah'u Teala,dinin nüfuzunu gündeme getirerek,insanların bilinçlerini ipotek altına alarak,kesinlikle böyle yapmazsanız cezalandırırım diye hitap etmiyor.Otoritenin varlığını bireyin iradesinin altında tutuyor.Bireyin iradesinin fonksiyonlarını yerine getirdiği hayatın, daha gerçekçi ve hakka dayalı bir hayat olduğunu Rabbimiz,"Dinde zorlama yoktur"ayetiyle kulakların pasını ve kalplerin mührünü biraz olsun kaldırarak bize anlatıyor.
İslam ile bunun dışındaki ideolojileri birbirinden ayıran en önemli özellik,İslami düşünce ve hayatın,kendisini ifade ederken zorlayıcılıktan şiddetle kaçınıp,insanların hür iradeleriyle seçimleri yapmasını istediğini görmekteyiz.Beşeri ideolojiler ise,kendilerinin en doğru olduklarını,tüm insanlığın bunu kabullenmesi bir zorunluluktur şeklinde saçmalıklara,bütün bir insanlığın hayatını endekslemeye çalışarak,bireylerin iradelerini yok etmeye çalışmalarıyla tarihe damgalarını vurmuşlardır.
İnsanlığın iradesizliğinin üzerine kurulan otoriteler,akıldan yoksun otoritelerdir.Allah eksenli otorite ise insanların özgür iradesinin kollektif yansıması olarak ortaya çıktığından,akılcı bir otoritedir.Akılcı otorite,insanların hür iradeleriyle seçip,bilinçli davranışlar sergilemesine engel olan güç odaklarıyla çarpışır.Onların varlıkları daima tehlikelidir,bireylerin ve toplumların iradelerinin üzerine çöreklenen bu güçler,aydınlığa açılan kapı ve pencereleri daima kapatırlar.Kör cephede işe yaramayan pencerelerin açılmasını bir tehlike olarak görmezler.Kör cephedeki pencereler,karanlıklarla iç içedir.Zaten insanların bilinç sömürüsüyle beslenen bu güçler,karanlık atmosferde bulunduklarından,zorlamayı tercih etmektedir.Şurası bir hakikattir ki,kendi varlığının meşru olduğuna inanmayan güç odakları,zorlamanın ve baskının kaçınılmazlığına inanır.Bu tür düşünceler, bütün toplumlarda,insanlara ölümü,kanı,gözyaşını,zulmü ve otlaşmayı hatırlatmaktan başka bir işe yaramazlar.Akılcı olmayan bu güç odakları,toplumların fonksiyonelliğini açıklarken,dikkate aldıkları öncülleri;kendilerine herhangi bir eleştiri ve muhalefetin olmamasıdır.
Yeryüzünde kudreti ele geçirmek için mücadele eden toplumların hiçbir zaman baskı ve zorlamadan uzak olmadıkları muhakkaktır.Kudret savaşını veren güç odakları,dincilik kimlikleriyle de varolabilirler.Bu açıdan baktığımızda şöyle bir açıklama kaçınılmazdır.Dindarlık ile dincilik kimlikleriyle,insanlığa kendi arzu istek ve beklentilerini,dini bir hakikatmış gibi lanse ederek,yumruk farklılaşmasına ulaşabilmek için,kudret savaşı veren realiteleri birbirinden ayırmak zorunluluktur.Allah diyor ki,"Dinde zorlama yoktur"ama dincilik kimlikleriyle ortaya çıkıp,insanları Allah'a çağırmada onlara baskı, zorlama ve ölümle sonuçlanacak kadar büyük bir küstahlığı reva gören bir zihniyetin mücadelesi,nüfuz kazanma savaşından başka bir gerçeklikle anlatılamaz.Bu zihniyetlerin kendi açılarından fonksiyonellikleri,insanlara zulmedip kadın,çocuk yaşlı demeden göz yaşını akıttıkları oranda vardır.Böylesi bir anlayışın zulüm üzere kurulmadığını söylemek mümkün mü?İşte islam yolunda adımlamak isteyen insanların, Allah'ın dini ile varolan dinci anlayışların birbirinden çok farklı olduğunu bilerek yola çıkmaları gerekir.
Şunu iyice kavramak gerekir ki,dinin kendi varlık gayesini ve bu gayenin gerçekleşme yöntemini dikkate almadan girişilecek her faaliyet,insanlığa zulümden başka bir şey getirmeyecektir.
Yıl:1992
yer:Elazığ
(E.KEKEÇ)
Bu Blogda Ara
18 Haziran 2008 Çarşamba
16 Haziran 2008 Pazartesi
İTİRAFLARIM
Kısacık bir ömrün yorgun savaşçılığına yeşil ışık yakamam ben! Sonsuzluğa uzanan ufkum ve umutlarımı madde barikatlarıyla yıkamam ben…Eşyanın ve metanın ötesinde kıvılcımlanan bir ruhun taşıyıcısı ayaklara sahibim ben ;mücadelemin misyonunu oluşturacak meşalelerin her zaman ve her yerde yanarak ışıklar saçması için,belli zaman aralıklarında küfemin boşaldığını hissettiğim zaman,enerji depolamamın gerekliliğine inanırım ben!...
Ey şu çağın kalleş simsarları!
Kapkaranlık bir dünyanın,tanımsız hayatının taşıyıcısı olmaktan kurtulamamış,komleks düşüncelerin,vurdumduymazlık ve laletaynliklerinden kurtulma mücadelesinin nüvelerini emekleye emekleye tırnaklarımla ortaya çıkarmaya çalışıyorum ben!...
Çilekeş yoldaşa Bir sellektör verirken,
Kaygan zeminlerin,aşınma oranı yüksek,erazyonları çok bir yolun, istikamet sahibi kervanın erlerinden sadece biriyim ben.Mayınlı depremli ve volkanik patlamaların hayli hayli yüksek olduğu bir alanda kendimize ait bir yöntemle mücadele ederken,patlamaların bir çok insanları bıktıracağı ve saptıracağı ekranlarda rollerimizi yerine getirdiğimizin bilincindeyim ben !...
Solmayacak Bizim Gülümüz!
Kınayıcıların arttığını biliyorum, ama ben kınayıcıların sayısının çoğalmasına aldırmadan, yakin bana ulaşıncaya kadar, karar kılmış olduğum yoldan sapmadan yürümem gerektiğine, sözleriyle inanmış biri değilim. Kalbimle tasdik edip, tüm hücrelerime de böyle bir eğitimi sabah akşam hergün vermeye çalışan biriyim…
Ey zamanın dili! Karamsar havaların karbondioksitli gazıyla sarhoşluk ve baygınlık yaşayan ortamların da,oksijenli gazla dirilmeleri için,kalbinde kötülüğe karşı iyiliği,sahtekarlık tohumunun antikorunu,nifak ve tenakuz perdelerini parçalayıp dağıtacak asitli gazları,buz dağlarını eritecek nitelikte,sıcaklığın ve teslimiyetin mutmainliğini kalbinde taşıyan biriyim.Diriliş anının geldiğini, uyuyanlara haykırmaktan mutluluk duyarım ben!..
Yüreklerin dirilmesi için, herkesi uykudan uyandıracak hayat bombasını benimle birlikte yüreklere bırakacak insan! Bir yanardağ gibi, günbe gün kalbimde volkanların patladığını biliyorum. Bir dinamit, bir mayın, bir roket atar patlaması değil benim kalbimin patlaması… Her gün volkanlar patlıyor benim içimde, patladıkça alevleniyorum, alevlendikçe çoğalıyorum, çoğaldıkça içime sığmaz olup dışarıya fırlamak istiyorum. Bitmiyor benim alevlerim, dışarıdan birilerinin tutuşturduğu ateş değil benim yangınım. İçimde benim yangınım, kalbimi sarmış, rüzgârın esmesine paralel azalan ve çoğalan bir alev değil benim ateşim. Kalbime körükler konmuş her an körükleniyor benim ateşim. Sürekli yanıyorum dostum yanıyorum. Beşeri aşkların terennümü değil beni yakan, yaşayamadıklarımın yaşama savaşıdır beni yakan…
Bitmeyen taşkınlıkları sükûnete erdiren mehtaplı gecelerin parıldayan ayı! Gökyüzünde kümelenen sığırcıklar, leylekler, sonsuzluğa özlem duyan turnalar! Haberiniz var mı? Gideni az olan, ayak izlerinin az bulunduğu bir yolun yolcusuyum ben. Bu yolda birilerinin izlerini aramam ben, yürüdükçe dalarım, daldıkça umutlanırım, umutlarım kabuğuma sığmaz, dışarıya fırlayıp sel olup taşmak isterim. Coşkunluklarımı denizlere taşırım bendeki coşkunluk denizlerdedir. Suları dışardan almam fışkıran bir kaynağım, içimden çağlar ve öyle akarım.
Sözlerim bir ahittir Rabbim sen güç ve kuvvet ver! İlahların tasallutuna sırt çevirdim. Emperyalistlerin tuzaklarına mayın döşedim, şeytanın desiselerini rabbime havele ettim. Dünya ve içindekilerin, sevgi ve isteklerini kalbimden söküp atmaya çaba sarfediyorum… Bir kurban olarak tarihi yazmayacak kanlarımın yeryüzüne dağılmasını istemiyorum. Kanlarımın hakikate tanık olarak, insanlığın önüne bir rehber olması için Rabbimden Şehadeti diliyorum, biliyorum Şehadet bir ödüldür layık olana verilir. Layık olmaya çalışıyorum. Yaşayan bir şehit olabilmem için, sürekli vitrin değiştirerek, insanların isteklerine uygun davranarak, bir şey olurmuş gibi ortaya çıkarak tatmin olmaktan Allah’a sığınırım. Tatmin olmaya çalışan biri değil, mutmain olarak yürüyen biriyim.
Tellalların çığırtkanlıklarına kulaklarımı tıkadım arttık,mezar taşı yontucularının,mezar soyguncularının, gece baskıncılarının, yer altı dehlizlerinin yaya yürüyücülerinin şamataları,çığırtkanlıları bağırtkanlıkları kandırmaz beni…Ben kimsesiz Allah ‘tan başka kimsesi olmayan ,bir mazlumun ,insanlığa rahmet olarak gönderilen bir önderin takipçisiyim,kimseler gelmese de kararımı verdim gidiyorum ben!....
Rabbim öyle bir dünyada gözlerimi hayata açtım ki, neredeyse bu dünyadaki mazlum mahrum ve kimsesizlerin çıkardıkları ahların ateşleri gözlerimi yakacak gibi… Bu acıların bir son bulması ve insanlığımın onurunun kirlenmeden kurtulması için, gücümün yettiğince zalimlerle ve vahşet devleriyle mücadeleden el çekmeyeceğime dair, Hâkimlerin Hâkimi Rabbime söz verdim. Yeryüzünde Hüküm onun oluncaya ve Rabbimin benim için tayin ettiği hayat bir noktayla sonuçlanıncaya kadar sadece onun yolunda yürüyeceğim diye…
Ey zaman! Sen söylediklerime şahit ol ki, Hakkın dışında istekler bende hâsıl olurda, onları yaşama aktarma mücadelesi diye bir küstahlık inine girerek, orada zamanı, hayatı ve insanlığımı aşağılayacak bir sümüklü böcek gibi, amipsel bir hayatı yaşamayacağıma dair Allah’a söz veriyorum. Böylesi büyük bir sözün, gücünü kuvvetini pratik hayatımda gösterecek, enerjiyi, dinamizmi, istikrarı, istikameti ve sabrederek dayanma gücünü bana vermesini Mü’minlere rahmeti bol olan Rabbimden istiyorum. O Mü’min kullarına acıyandır biliyorum………………
……………………
…………………….
………………………
……………………….
……………………..
yıl:18.02.1995
Elazığ
(E.KEKEÇ)
Ey şu çağın kalleş simsarları!
Kapkaranlık bir dünyanın,tanımsız hayatının taşıyıcısı olmaktan kurtulamamış,komleks düşüncelerin,vurdumduymazlık ve laletaynliklerinden kurtulma mücadelesinin nüvelerini emekleye emekleye tırnaklarımla ortaya çıkarmaya çalışıyorum ben!...
Çilekeş yoldaşa Bir sellektör verirken,
Kaygan zeminlerin,aşınma oranı yüksek,erazyonları çok bir yolun, istikamet sahibi kervanın erlerinden sadece biriyim ben.Mayınlı depremli ve volkanik patlamaların hayli hayli yüksek olduğu bir alanda kendimize ait bir yöntemle mücadele ederken,patlamaların bir çok insanları bıktıracağı ve saptıracağı ekranlarda rollerimizi yerine getirdiğimizin bilincindeyim ben !...
Solmayacak Bizim Gülümüz!
Kınayıcıların arttığını biliyorum, ama ben kınayıcıların sayısının çoğalmasına aldırmadan, yakin bana ulaşıncaya kadar, karar kılmış olduğum yoldan sapmadan yürümem gerektiğine, sözleriyle inanmış biri değilim. Kalbimle tasdik edip, tüm hücrelerime de böyle bir eğitimi sabah akşam hergün vermeye çalışan biriyim…
Ey zamanın dili! Karamsar havaların karbondioksitli gazıyla sarhoşluk ve baygınlık yaşayan ortamların da,oksijenli gazla dirilmeleri için,kalbinde kötülüğe karşı iyiliği,sahtekarlık tohumunun antikorunu,nifak ve tenakuz perdelerini parçalayıp dağıtacak asitli gazları,buz dağlarını eritecek nitelikte,sıcaklığın ve teslimiyetin mutmainliğini kalbinde taşıyan biriyim.Diriliş anının geldiğini, uyuyanlara haykırmaktan mutluluk duyarım ben!..
Yüreklerin dirilmesi için, herkesi uykudan uyandıracak hayat bombasını benimle birlikte yüreklere bırakacak insan! Bir yanardağ gibi, günbe gün kalbimde volkanların patladığını biliyorum. Bir dinamit, bir mayın, bir roket atar patlaması değil benim kalbimin patlaması… Her gün volkanlar patlıyor benim içimde, patladıkça alevleniyorum, alevlendikçe çoğalıyorum, çoğaldıkça içime sığmaz olup dışarıya fırlamak istiyorum. Bitmiyor benim alevlerim, dışarıdan birilerinin tutuşturduğu ateş değil benim yangınım. İçimde benim yangınım, kalbimi sarmış, rüzgârın esmesine paralel azalan ve çoğalan bir alev değil benim ateşim. Kalbime körükler konmuş her an körükleniyor benim ateşim. Sürekli yanıyorum dostum yanıyorum. Beşeri aşkların terennümü değil beni yakan, yaşayamadıklarımın yaşama savaşıdır beni yakan…
Bitmeyen taşkınlıkları sükûnete erdiren mehtaplı gecelerin parıldayan ayı! Gökyüzünde kümelenen sığırcıklar, leylekler, sonsuzluğa özlem duyan turnalar! Haberiniz var mı? Gideni az olan, ayak izlerinin az bulunduğu bir yolun yolcusuyum ben. Bu yolda birilerinin izlerini aramam ben, yürüdükçe dalarım, daldıkça umutlanırım, umutlarım kabuğuma sığmaz, dışarıya fırlayıp sel olup taşmak isterim. Coşkunluklarımı denizlere taşırım bendeki coşkunluk denizlerdedir. Suları dışardan almam fışkıran bir kaynağım, içimden çağlar ve öyle akarım.
Sözlerim bir ahittir Rabbim sen güç ve kuvvet ver! İlahların tasallutuna sırt çevirdim. Emperyalistlerin tuzaklarına mayın döşedim, şeytanın desiselerini rabbime havele ettim. Dünya ve içindekilerin, sevgi ve isteklerini kalbimden söküp atmaya çaba sarfediyorum… Bir kurban olarak tarihi yazmayacak kanlarımın yeryüzüne dağılmasını istemiyorum. Kanlarımın hakikate tanık olarak, insanlığın önüne bir rehber olması için Rabbimden Şehadeti diliyorum, biliyorum Şehadet bir ödüldür layık olana verilir. Layık olmaya çalışıyorum. Yaşayan bir şehit olabilmem için, sürekli vitrin değiştirerek, insanların isteklerine uygun davranarak, bir şey olurmuş gibi ortaya çıkarak tatmin olmaktan Allah’a sığınırım. Tatmin olmaya çalışan biri değil, mutmain olarak yürüyen biriyim.
Tellalların çığırtkanlıklarına kulaklarımı tıkadım arttık,mezar taşı yontucularının,mezar soyguncularının, gece baskıncılarının, yer altı dehlizlerinin yaya yürüyücülerinin şamataları,çığırtkanlıları bağırtkanlıkları kandırmaz beni…Ben kimsesiz Allah ‘tan başka kimsesi olmayan ,bir mazlumun ,insanlığa rahmet olarak gönderilen bir önderin takipçisiyim,kimseler gelmese de kararımı verdim gidiyorum ben!....
Rabbim öyle bir dünyada gözlerimi hayata açtım ki, neredeyse bu dünyadaki mazlum mahrum ve kimsesizlerin çıkardıkları ahların ateşleri gözlerimi yakacak gibi… Bu acıların bir son bulması ve insanlığımın onurunun kirlenmeden kurtulması için, gücümün yettiğince zalimlerle ve vahşet devleriyle mücadeleden el çekmeyeceğime dair, Hâkimlerin Hâkimi Rabbime söz verdim. Yeryüzünde Hüküm onun oluncaya ve Rabbimin benim için tayin ettiği hayat bir noktayla sonuçlanıncaya kadar sadece onun yolunda yürüyeceğim diye…
Ey zaman! Sen söylediklerime şahit ol ki, Hakkın dışında istekler bende hâsıl olurda, onları yaşama aktarma mücadelesi diye bir küstahlık inine girerek, orada zamanı, hayatı ve insanlığımı aşağılayacak bir sümüklü böcek gibi, amipsel bir hayatı yaşamayacağıma dair Allah’a söz veriyorum. Böylesi büyük bir sözün, gücünü kuvvetini pratik hayatımda gösterecek, enerjiyi, dinamizmi, istikrarı, istikameti ve sabrederek dayanma gücünü bana vermesini Mü’minlere rahmeti bol olan Rabbimden istiyorum. O Mü’min kullarına acıyandır biliyorum………………
……………………
…………………….
………………………
……………………….
……………………..
yıl:18.02.1995
Elazığ
(E.KEKEÇ)
15 Haziran 2008 Pazar
KORKAKLARLA OLMAZ İŞİMİZ
Böcekler bir öküzün üstünde bir araya gelirlerse, birkaç adımdan fazla uçamazlar; fakat hızlı bir ata yapışmışlarsa sırf yapıştıkları şeyin üstünlüğünden dolayı rüzgârla yarışır ve Güneşe doğru koşarlar. Canlılar âleminde insanda da durum böyledir.
İnsan nerde ne amaçla bulunduğunu bilmelidir. Amaçları çok yüce olan insanlar mevzilenme şeklini iyi oluşturamazlarsa, hedefledikleri amaçlarına bir türlü varamazlar. Kürenin nimetlerinden yararlanan bu insanların anlayış algılayış ve kavrayış farklılıkları da gün geçtikçe daha bir artmaktadır. İşte bu çeşitlilikler ortamında insanın olmak istediği yeri belirlerken çok dikkatli olması gerekir. Her şeyi ince eleyip sık dokumalı, on eleyip bir yapmalıdır. Yoksa bir öküzün sırtına yapışan böcekten farksız olur hayatı. Öküzlerin manevra gücü ve görüş menzili nedir ki, sırtına yapışıp ondan yararlanmayı uman böceği götürebileceği alanda çok uzaklarda olsun…
Cüssesi çok küçük ya da büyük olsun fark etmez, ancak hayalleri ve idealleri çok büyük olan insanlar, o hedeflerini yakalamak için iyi mevzilenmeleri gerekir. Yoksa mevzilendikleri yerde silah geriye tepip kendilerini vurabilir. Böylesi bir intihara neden kalkışmalı ozaman, intiharlardan uzak ruhu dar kalıplardan gökyüzüne taşıyacak kadar geniş bir atmosferde, bir turnanın kanatlarının üzerinde ya da bir atın sırtında rüzgâra karşı yarışmak varken…
Sonsuz uzay boşluğunda olunmazlıklara göz dikip, onları reel hayata aktarmayı hedefleyenler kulaklarını gözlerini ve kalplerini iyi açsınlar! Bunları her yerde söylemeyeceğim, fırsat treni kaçtıktan sonra yaya kalabilirsiniz. O halde söyleyeceklerim hayatınıza bir değişim ve dönüşümü taşımalı aksi takdirde tek hücreli amipsel yaratıklardan farkınız kalmayacaktır. Amipler bir başka canlının sırtında hayat boyu yaşamaya alışmıştır, manevra kabiliyeti yoktur. Bulunduğu yere sünger gibi yapışır, yapıştığı canlı neredeyse o da oradadır. Ama hedefi olan insan bir amip gibi yaşamaktan nefret eder, çünkü o tırnaklarıyla Güneşten ışık çalmak, yüreğiyle rüzgârdan hız almak için çıkar yollara. Parmak değil onların varmak istedikleri nokta, hedefleri konaklamak parmağın gösterdiği yıldızlarda… Durum böyle olunca, yakışmaz manevradan yoksun ve görüş menzili olmayan öküzün sırtında konaklamak onlara…
Dörtnala giden atlar var tökezlemeden, vahşi tabiatta esen rüzgâra karşı özgürce koşan Atların sırtında ya da rüzgârı yararak açtığı yolda gidilirse korkmadan, okyanuslar selamlar insanı karşıdan. Okyanuslarun o haşin dalgalarına göğüs gerilirse aldırmadan, yüzmeyi öğrenir onlardan insan. Zaten insanın derin sularda boğulmamasının yolu da dalgalara karşı kulaç atmasında yatar. Yüzmeyi öğrenmek istiyorsanız, dalgalardan yoksun, mandaların sıcakta serinlemek için girdikleri bataklık sulardan çıkıp, görüş menzili olmayan manevradan yoksun öküzlerin sırtından inip, vahşi tabiatta rüzgâra karşı korkusuzca özgürce dörtnala giden atın açtığı yollarda bir yürek olmalısınız. Ancak o zaman rahatça yüzebilecek bir okyanusa varacaksınız.
Okyanusa varan sizlerin parolası, arkamızda düşman önümüzde deniz, geriye dönmeyi zilletten biliriz ya oluruz ya ölürüz diyerek yürümek olmalıdır. Zaten yaşamak için ölmeyi bilmek gerekir. Ölmeyi bilmeyenler, her an ölecek gibi korkak ve ürkek yaşarlar. Korkaklarla olmaz işimiz, biz ölmeyi bilenlerle ancak yola çıkarız!
(E.KEKEÇ)
Kadıköy/İST
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!