ABD Büyükelçisinin Sözleri, İktidarın Krizi ve Türkiye’nin Geleceği
Türkiye son yıllarda giderek daha derin bir meşruiyet tartışmasının içine sürüklenmiştir. Bu tartışmanın en çarpıcı yönlerinden biri, artık iktidarın kendi milletinden değil, dış güçlerden –özellikle de ABD’den– meşruiyet arayışına yönelmesidir. Ankara’daki ABD büyükelçisinin sözleri, F-16 ve F-35 dosyası etrafında gelişen pazarlıklar ve Washington’da kurulan diplomatik kulisler, iktidarın içerideki toplumsal desteğini kaybettikçe dışarıya tutunma refleksini açıkça göstermektedir.
Bu makalede, ABD büyükelçisinin Erdoğan’a dair “meşruiyet sorununu çözmesi” gerektiğine yönelik yorumları ve F-16 satışlarının Türkiye’deki siyasi denklemlerde nasıl bir koz hâline geldiği üzerinden, iktidarın iç meşruiyetini kaybedip dış meşruiyete sarılmasının tarihsel, siyasal ve ahlaki boyutlarını sorgulayacağız...
1. Meşruiyetin Kaynağı, Millet mi, Washington mu?
Siyasi bilimde meşruiyet, iktidarın toplum nezdinde kabul görmesi ve yönetme hakkının tanınmasıdır. Demokrasi, bu hakkın kaynağını millette görür. Ancak Türkiye’de iktidarın giderek dışarıya yaslandığını görüyoruz.
ABD büyükelçisinin şu sözleri dikkat çekici:
-
Erdoğan’ın “meşruiyet sorununu çözmesi” gerektiği,
-
Türkiye’nin alacağı F-16’ların aslında sadece bir askeri mesele değil, “iktidarın uluslararası sahada nefes almasının” yolu olduğu,
-
Erdoğan’ın uluslararası arenada varlığını sürdürebilmesi için Washington’un onayına muhtaç olduğu.
Bu cümleler diplomatik nezaketin çok ötesindedir. Açık bir itiraf niteliğindedir: iktidar, kendi halkına değil, ABD’nin stratejik çıkarlarına yaslandığı ölçüde ayakta kalabilmektedir.
2. F-16 Dosyası, Uçak mı, Meşruiyet mi?
Türkiye’nin F-16 alımı meselesi yalnızca savunma kapasitesiyle ilgili değildir. F-35 programından çıkarıldıktan sonra Ankara’nın Washington’la yürüttüğü pazarlık, aslında bir “siyasi kredi” meselesine dönüştü.
-
S-400 krizi sonrası yaptırımlarla köşeye sıkışan iktidar, F-16’lar üzerinden yeniden “NATO içinde kabul” arayışına girdi.
-
ABD tarafı ise bu dosyayı bir koz olarak kullandı; insan hakları ihlalleri, Rusya ile ilişkiler, bölgesel politikalar hep bu dosyanın gölgesinde tartışıldı.
-
Bugün geldiğimiz noktada F-16’lar, iktidarın Washington’dan aldığı “yaşam arası mola” hâline gelmiştir.
Yani mesele artık askeri değil, siyasi ve meşruiyetle ilgilidir. Bu uçaklar, sadece gökyüzünü değil, iktidarın ömrünü uzatmanın aracına dönüştürülmüştür.
3. İçerideki Çürüme, Hesap Vermeme Cüreti
İktidarın dışa bağımlı meşruiyet arayışı, içeride çok ciddi bir hesap vermeme kültürü doğurmuştur. Çünkü dış destekle ayakta duran bir yönetim, kendi halkına ihtiyaç duymaz.
-
Medya susturulmuş, eleştirel sesler kriminalize edilmiştir.
-
Yargı bağımsızlığını kaybetmiş, iktidarın aparatına dönüşmüştür.
-
Sivil toplum baskı altına alınmış, özgür alan daralmıştır.
Bu ortamda iktidar, halka hesap vermek yerine ABD’den aldığı onayla kendini güvenceye almaktadır. Sonuçta Türkiye, içeride meşruiyet krizini büyütürken dışarıya bağımlılığını artırmıştır.
4. Milliyetçi Retorik ve Dışa Yaslanma
İktidarın en büyük çelişkisi, içeride “milli ve yerli” bir retorik üretirken dışarıda ABD’nin onayına muhtaç hâle gelmesidir.
-
Bir yanda “dış güçlere meydan okuma” nutukları atılır,
-
Diğer yanda o dış güçlerden gelen silah anlaşmaları ve diplomatik jestlerle meşruiyet devşirilir.
Bu çelişkili siyaset, toplumda derin bir güven erozyonu yaratmaktadır. Halk, bir yandan milliyetçi nutuklarla yönlendirilirken, diğer yanda dış pazarlıkların gölgesinde kendi iradesinin değersizleştiğini görmektedir.
5. Dışarıdan Gelen Meşruiyetin Bedeli
Dışarıdan meşruiyet ithal etmek kısa vadede iktidarı rahatlatabilir; ancak uzun vadede:
- Toplum–devlet ilişkisini çürütür. Halk “bizim irademiz mi, yoksa Washington’un onayı mı belirleyici?” sorusunu sormaya başlar.
- Kurumları zayıflatır. Yargı, medya ve sivil toplum bağımsızlığını kaybeder.
- Dış bağımlılığı artırır. Her stratejik karar, milletin çıkarına göre değil, dış güçlerin pazarlığına göre alınır.
- Demokratik kültürü yok eder. Sandığın anlamı kalmaz; çünkü halkın değil, dışarının verdiği meşruiyet belirleyici hâle gelir.
6. Ne Yapmalı?
Gerçek meşruiyet, dışarıdan ithal edilmez; ancak içeride yeniden inşa edilebilir. Bunun yolu da:
-
Bağımsız yargının yeniden tesisi,
-
Özgür medyanın korunması,
-
Sivil toplumun alanının genişletilmesi,
-
Şeffaflık ve hesap verme mekanizmalarının güçlendirilmesi,
-
Bağımsız dış politika çizgisinin benimsenmesinden geçer.
ABD büyükelçisinin sözleri, iktidarın içine düştüğü meşruiyet krizini gözler önüne sermiştir. F-16 meselesi, sadece bir savaş uçağı pazarlığı değil; aynı zamanda bir iktidarın varlığını dış desteğe bağlamasının hikâyesidir.
Gerçek meşruiyet, dış güçlerin lütfunda değil, milletin iradesinde saklıdır. Bir iktidar, milletinden değil de Washington’dan meşruiyet arıyorsa, artık milletine değil koltuğuna hizmet ediyordur. Ve bu, bir ülkenin yaşayabileceği en büyük çöküştür.
Bahadır Hataylı/25.09.2025/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder