Bu tür bir yönetim anlayışını ele alırken öncelikle temel bir soruyla başlamak gerekir: Gerçekten de bir lider ya da yönetim, tüm yetkilerin kendisinde toplandığını iddia ediyorsa, bu yetkilerin sorumluluğunu da alabiliyor mu? Yoksa, yalnızca başarıları sahiplenip, başarısızlıkların veya olumsuzlukların sorumluluğunu başka aktörlere mi yüklüyor? İşte bu soru, hem bir yönetimin samimiyetini hem de şeffaflığını sorgulamak için başlangıç noktasıdır.
1. Yetki ve Sorumluluk Dengesi
Bir yönetim, bütün yetkileri kendi elinde topladığını iddia ettiğinde, bu durumun beraberinde çok büyük bir sorumluluk da getirdiğini kabul etmelidir. Yetki, her zaman sorumluluğu da beraberinde getirir. Eğer bir lider, karar alma süreçlerinde tek otorite olduğunu söylüyorsa, bu kararların sonuçları üzerinde de doğrudan hesap verebilir olmalıdır. Ancak bu tür yönetimler, genellikle başarıyı yalnızca kendilerine mal ederken, başarısızlıkları dış mihraklara, muhalefete, geçmiş yönetimlere veya halkın yanlış tutumlarına bağlama eğilimindedir. Bu yaklaşım, yalnızca halkın zekâsını küçümsemekle kalmaz, aynı zamanda hesap verebilirliği tamamen ortadan kaldırır.
Bir örnekle açıklayalım: Eğer bir ekonomik kriz yaşanıyorsa, bu kriz, “dış güçler” veya “muhalefetin engellemeleri” gibi soyut bahanelerle açıklanır. Ancak aynı yönetim, ekonomik bir büyüme yaşandığında bunu tamamen kendi başarılarına dayandırır. Oysa bu çelişki, yönetimin aslında bir kriz karşısında yeterli çözüm üretemediğini, fakat halkın algısını manipüle ederek durumu lehine çevirmeye çalıştığını gösterir. Böyle bir yaklaşımda yetki ve sorumluluk arasında bir kopukluk oluşur ki bu da yönetime duyulan güveni zedeler.
2. Samimiyet ve Şeffaflık Testi
Bir yönetimin samimiyetini ve şeffaflığını ölçmenin en iyi yolu, onun eleştiriye ne kadar açık olduğuna bakmaktır. Şeffaf yönetimler, halkın karşısına çıkıp mevcut sorunların sebeplerini açıkça ifade edebilir ve çözüm önerilerini sunabilir. Ancak manipülatif yönetimler, sorunları gizlemek veya örtbas etmek için sürekli bir suçlu arayışına girerler. Bu suçlu bazen geçmiş yönetimler, bazen halkın davranışları, bazen de tamamen hayali düşmanlar olabilir. Örneğin, “Biz her şeyi doğru yapıyoruz ama dış güçler bizi engelliyor” söylemi, hem halkın gerçek sorunlarını göz ardı eder hem de bir yönetimin samimiyetini sorgulatır.
Şeffaflık, yalnızca hesap vermekle değil, aynı zamanda karar alma süreçlerine halkı dâhil etmekle de ilgilidir. Eğer bir yönetim, halkın kendisini sorgulamasına veya eleştirmesine tahammül edemiyorsa, bu, otoriter bir zihniyetin göstergesidir. Şeffaf olmayan bir yönetim, genellikle kapalı kapılar ardında karar alır ve bu kararların sonuçlarını halka dayatır. Bu durumda, halkın yönetim üzerindeki denetim mekanizması tamamen ortadan kalkar.
3. Halkı Aldatma Stratejileri
Bu tür yönetimlerin en sık başvurduğu yöntemlerden biri, halkın algısını yönetmektir. Algı yönetimi, gerçeklerden çok, insanların neye inanmasını istediğinizle ilgilidir. Bir yönetim, sık sık propaganda araçlarını kullanarak kendi başarısızlıklarını unutturmaya çalışır. Örneğin, büyük bir ekonomik çöküş yaşanırken, bu çöküşün nedenlerini tartışmak yerine, halkın dikkatini başka bir yere çekmek için yeni projeler açıklanabilir ya da “milli birlik ve beraberlik” gibi soyut kavramlar üzerinden duygu sömürüsü yapılabilir.
Halkı aldatmanın bir diğer yolu ise bilgiye erişimi kısıtlamaktır. Bağımsız medya organları susturulur, alternatif görüşler bastırılır ve yalnızca hükümetin söylemleri yayılır. Bu durumda halk, yönetimin sunduğu bilgiyi sorgulamadan kabul etmek zorunda kalır. Ancak bilgiye erişimin kısıtlanması, uzun vadede halkın bilinçlenmesini engeller ve manipülatif yönetimlerin daha da güçlenmesine yol açar.
4. Manipülasyonun Etkileri
Manipülatif bir yönetim anlayışı, halkı kısa vadede ikna edebilse de uzun vadede toplumsal güvenin çökmesine neden olur. Eğer bir yönetim, sürekli olarak halkı kandırmaya çalışıyorsa, bu durum, halkın yönetimle olan bağını zayıflatır. İnsanlar, yönetimin samimiyetine ve dürüstlüğüne olan inancını kaybeder. Bu da toplumsal kutuplaşmayı ve çatışmayı artırır.
Bir diğer önemli nokta ise, manipülasyonun yalnızca bugünü değil, geleceği de etkilediğidir. Halk, zamanla gerçek sorunları görememeye başlar ve bu sorunlara yönelik çözüm üretme kapasitesini kaybeder. Yönetim, kendi hatalarını örtbas etmek için halkı sürekli bir belirsizlik ve korku içinde tutar. Bu durum, yalnızca bireylerin psikolojisini değil, aynı zamanda ülkenin genel gelişimini de olumsuz etkiler.
5. Alternatif Bir Yönetim Anlayışı
Manipülatif bir yönetim anlayışının karşısına, hesap verebilirliği ve şeffaflığı esas alan bir yönetim anlayışı koymak gerekir. Bu anlayışta, bir yönetim, yalnızca başarılarını değil, başarısızlıklarını da açıkça ifade edebilir. Halkla gerçekçi bir iletişim kurar ve sorunların çözümüne halkı dâhil eder.
Bu tür bir yönetim, propagandaya değil, gerçek verilere dayanır. Örneğin, ekonomik bir kriz yaşandığında, bu krizin sebepleri açıkça ortaya konur ve bu sebepleri çözmek için somut adımlar atılır. Halk, alınan kararların gerekçelerini anlar ve bu kararlara destek verir.
Ayrıca, alternatif bir yönetim anlayışı, eleştiriye açık olmayı gerektirir. Eğer bir yönetim, kendisini eleştirenleri susturmak yerine onların görüşlerini dikkate alırsa, bu durum, halkın yönetime olan güvenini artırır. Eleştiriye açık bir yönetim, kendi hatalarını düzeltme kapasitesine de sahiptir.
Bir yönetimin samimiyeti ve şeffaflığı, yalnızca söylemleriyle değil, eylemleriyle ölçülür. Eğer bir yönetim, bütün yetkileri kendisinde topladığını iddia ediyor ama bu yetkilerin sorumluluğunu üstlenmiyorsa, bu yönetimin halk için iyi bir gelecek oluşturacağına inanmak mümkün değildir. Manipülasyon ve algı yönetimi, kısa vadede başarılı olabilir ancak uzun vadede toplumsal güveni zedeler ve ülkenin gelişimini engeller.
Dolayısıyla, halkın böyle bir yönetim anlayışına karşı bilinçli olması ve sorgulayıcı bir tavır sergilemesi hayati önem taşır. Sorgulayan bir toplum, manipülasyona karşı dirençli olur ve gerçek sorunların çözülmesini sağlar. Yönetimlerin görevi, halkı kandırmak değil, halkın sorunlarını çözmek ve geleceği inşa etmektir. Bu bilinçle hareket eden bir yönetim, hem halkın güvenini kazanır hem de ülkenin kalkınmasına katkı sağlar.
Erol Kekeç/22.01.2025/Namazgah/İST
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder